bugün

ne doktorlar mühendisler bankacılar var adam olmayan , ne ilkokul mezunu insanlar var benimsin diyen üniversite mezununu cebinden çıkartan.
Türkiye'de oldukça sık karşılaşılan bir durumdur, ancak;
bir arkadaşın bununla ilgili çok komik bir anısı vardır;
arkadaş odtü elektrik eloktronik müh. kazanmıştır...o günlerde arabasının tamiri için tamirciye gider, diyaloğu aynen aktarıyorum...
tamirci: öğrenci misin?
o: evet abi yeni kazandım!
tamirci: nereyi kazandın?
o: Odtü elektrik elektronik mühendisliği
tamirci: niye puanın polisliğe tutmuyomuydu?
o: ?!!!?
yaşanmıştır...
Türkiye'de yaşanan ve yaşanmaya devam edecek olan eylemdir.

türkiye'de, üniversitelerdeki bütün bölümler dünya standartlarında iyi bölümlerdir. dünya standartlarında eğitim veriliyordur verilmiyordur o ayrı bir konu ancak bu bölümlerin hepsi dünyada saygı gören bölümlerdir. türkiye'de her şey maddiyata dönmüştür. türkiye'de bir çok kişi eğitim sistemimizin kokuşmuşluğundan dolayı istediği meslek dalını seçememektedir. kişi inşaat mühendisi olmak istiyordur, bakmış puanı fazla gelmiştir çevresinin baskısıyla tıp fakültesini seçer... sonuçta doktor olacak... aile gurur duyacak "oğlumuz tıp fakültesini kazandı, oğlumuz doktor oldu" diye... nerede hayallerin? sen kafanda kirişler, çatı sistemleri kurarken bir anda insan organları görmeye başlıyorsun. yada hedefi büyük olup, istediği bölüme giremeyenler, "bari boşta kalmayayaım" mantığı ile tercih yapanlar, işte kokuşmuşluğun savurduğu insanlardan bir başka örnek... hukuk isterken türkçe öğretmenliğine talim etmek (türkçe öğretmenliğini küçümsemiyorum)...

bu sınıflamanın en ağırı da iktisat fakültelerine yapılır. 1990lı yıllarda bankacılığın hızla yükselmesiyle gözde bölümler oldu işletme, iktisat ama şimdi "boşta kalmak istemeyenler"in tercih ettiği yegane bölüm. kamu yönetimi okuyorsunuzdur.

- ee paleface nereyi kazandın?
* pamukkale üniversitesi kamu yönetimi bölümü
- dört yıllık mı o?
* evet.
- şimdi ne oluyon ordan mezun olunca?
* bütün bakanlıkların sınavlarına girme hakkı elde ediyorum.
- bizim orhan'ın oğlu da kamu yönetimi mezunu 2 yıldır işsiz.
* o durum sistemin acımasızlığının yanında, çocuğun kapasitesizliğidir aynı zamanda.
- yok canım olur mu, cem zehir gibi çocuktur.

kamu yönetimi derseniz kimse sallamaz ama "siyasal bilgiler" derseniz saygı görürsünüz. evet mülkiye'de çok kaliteli eğitim verilmektedir ancak iş insanda biter. insan kapasiteliyse pamukkale'de de olsa başarır, sütçü imam'da olsa da... halbuki siyasal bilgiler fakültesi kamu yönetimi bölümü mezunu ile anadoludaki diğer bir üniversitedeki kamu yönetimi mezunu arasında en ufak bir fark yoktur, her ikisi de aynı sınavlara girme hakkına sahiptir. ama anadolu'daki bir iktisadi ve idari bilimler fakültesindeyseniz oraya öylesine gitmişsinizdir, bilmezler ki, 1.4 milyon kişinin girdiği bir sınavda ilk 30000 arasına girmişsiniz, 1.37 milyon kişiyi arkanıza almışsınız... siz potansiyel işsizsinizdir.

hukuk mezunusunuzdur, kapasiteniz sınırlıdır, avukat olduğunuz için saygı görürsünüz halbuki avukatlık büronuza 2 senede sinek bile uğramamıştır...

konservatuvar'a gidersiniz, hayalleriniz vardır "çalgıcı mı olcen len" diye aşağılanırsınız...

iktisadi ve idari bilimler fakültesi bitirirsiniz, potansiyel işsiz olarak görülürsünüz.

anaokulu öğretmenliğini bitirirsiniz, kimse sallamaz...

Türkiye'de yükselmek için üniversite okumaya gerek yoktur. adam dolmuş şoförüdür, önce şoförler ve otomobilciler derneği'nin yönetimine girer, sonra o derneğe başkan olur, sonra ticaret odası başkanlığı, sonra ilçe belediye başkanlığı, sonra il belediye başkanlığı sonrasında da milletvekillği. ve bu adam gelir "kamu yönetimi bölümü" mezunu olduğun için sana hakir gözle bakar.

yine bizzat yaşanmış bir olay;

ilkokul mezunu tostçu : abem ne okuyon sen?
paleface : kamu yönetimi abi.
imt: ne olcan sen?
p: abi bakalım, kaymakamlık, müfettişlik, idari hakimlik, yöneticilik var oğlu var ama ben devlet düşünmüyorum, özel sektöre göre hazırlıyorum kendimi.
imt: şimdi sen bu saydıklarından biri olursan ne kadar alcan maaş?
p: bilmem 900-1000 civarı bi şey olur herhalde ilk anda
imt: azmış be..
p: abi türkiye şartlarında iyi para
imt: bak ben tostçulukla ayda 3000 lira kazanıyorum, 2 tane arabam 4 tane de evim var...
p: allah daha çok versin abi.
imt: (gevrek gevrek gülerek) size mi verecek bir de? siz okuyun bakalım ne olacağınızı görecez

paleface mekanı terkeder.

türkiyede mezun olduğun bölüm değil, cebindeki para önemlidir. halbuki o kokuşmuş eğitim sistemi senin hayallerini çalmıştır, kimsenin umurunda değildir...
sen hangi bölümdesin?
orman mühendisliği...
vayyy sen şimdi ne yapıcan peki ağaçların boyunu falan mı ölçücen..
vay kalas vayyy..
Türkiye deki insanların dünyaya bakış açıları farklılastıkca, ve fazla yollara ayrıldıkca degısecek durumdur. burda tabıkı aılesınce ve cevresınce pohpohlanmak psıkolojısıyle ıstemedıgı bolume gıdıp, hayal ettıgı seye dogru gıtmeyen ogrencılerede rol dusuyor. ama tabıkı bırde olayın maddıyat boyutu var, su an gozde olan mesleklere baktıgımızda ıs garantısı olan meslekler hep. mezun olunca ıs bulma sıkıntısı cekmek ıstemeyen daha dogrusu buna ımkanı olmayan arkadaslarımızıda anlamalıyız. aynı zamanda cahil cühela insanların laflarına bakıpta etkılenılmemelı. at gozluklerını cıkarmayanlar sızı jokey yapmasın kendılerıne.
en basit siniflandirma sayisalci ve sozelciler arasinda vuku bulur genelde;

-abi sen nerde okuyosun?
-uludag
-bölüm ne?
-elektronik
-ohooo biz hepimiz sözelciyiz sen bu masaya fazlasin abi
-yok daha neler

akabinde bir di$lama eylemi ba$lar. dü$ünürsünüz bende mi bir gariplik var yoksa kar$idaki davarda mi..
- hangi bölümde okuyorsun?
- mütercim tercümanlık
- ahh canım..neyse hiçbir yeri kazanamamaktan iyidir.
(katil olunabilecek bir diyalogtur. bir yerlerini yırt koca sene, türkiye derecesi yap sonra bi teyze kalksın bu lafları etsin)
(bkz: ben bunları hiç hak etmedim)
-ne bölümü okiysun uşağım
+vik vik bölümü
-nasil, parasi var midur
+pek yoktur amca
-yoktur da o zaman ne poktur *
- yeğenim ne okudun sen?
+ kimya bey amca.
- çok güzel, çok güzel, size sabun yapmayı öğrettiler mi?
+ (la havle) hayır, peki size tyler durdenin kim olduğunu öğrettiler mi?
- o kim? hocan mı?
+ sayılır...
yasanmis bir olaydir;
anadolu'da gecimi ciftcilik olan bir köyden sinava giren delikanli istanbul universitesi veterinerlik bölümünü tutturup büyük bir sevincle gider okumaya. tatillerde gelince karsilastigi diyalog su sekildedir.
- sen ne okuyosun ya istanbulda?
- veterinerlik okuyorum amca.
- o ne oluyo yani.
- hayvanlari tedavi ediyorum, bir nevi hayvan doktoru yani.
- ulan, biz onu burda kendimiz yapiyoruz, baska bölüm mü bulamadin. hayvanlar icin bölüm olur mu?..biz de seviniyoruz oglan okuyo, büyük adam olcak diye...
bir, iki, üc, bes derken cocuk dayanamaz artik ailesinden gelen tepkilere ve birakir okulu. ertesi yil tekrar girer sinava. bu kez ufukta ankara ziraat fakülesi vardir. köye gelip gelme sirasinda yine yasanir ayni kisilerle ayni diyaloglar boyutlari biraz degistirilmis sekliyle.
- sen ne okuyosun ya ankarada?
- ziraat mühendisligi amca.
- o ne oluyo yani?
- bitkileri inceliyoruz.
- ulan, biz onu burda kendimiz yapiyoruz. baska bölüm mü bulamadin. ot icin bölüm olur mu?...biz de seviniyoruz oglan okuyo, büyük adam olcak diye...
bir,iki, üc, bes derken cocuk dayanamaz ailesinden gelen tepkilere ve birakir okulu.... ertesi yil sinava girmez, bir ertesi yil da, daha sonra da. icinden gelmez artik. isyan eder yasadigi topraklara ve hayallerini gerceklestirememenin acisi kalir hep icinde bir yerlerde.
hikayede ki cocuk, benim cok sevdigim bir arkadasimin kardesi... su anda köyünde ciftcilik yapiyor üc paraya. ailesi mutlu yanlarinda olmasindan,onun ne istedigi de umursanmiyor bile her zamanki gibi. ee büyük adam oldu artik ne de olsa o, biyiklari bile terledi...