bugün

Vay be dediğim hayatlardan.

Roma imparatoru savaşlardan savaşlara koşuyorsun ama buna rağmen felsefe yapıyorsun modern hukuk temelini etkileyecek çalışmalar üretiyorsun. 12 ciltlik dünya kültürüne eser bırakıyorsun.

Bu hayatı biz değil onlar yaşamış gerçekten.
filozof kral olarak geçer. türünün tek örneğidir.

erasmus'un iddiasına göre büyük düşünür olduğu için büyük kral olamamıştır.
görsel
roma impratorluğunda altın çağın bitişini temsil eden imparator ve düşünür.

bizdeki kanuni sultan süleyman gibi bundan sonrası da sonun başlangıcıdır.

marcus antonius ile karıştırılır genelde.

ya da ben malım.
çok sevdiğim stoacı filozof, roma imparatoru. kendime düşüncelerkitabını okumamın üstünden uzun zaman geçti ama bugün kitabı tekrar elime alıp altını çizdiğim kısımları okudum ve sözlükteki başlığını inceleyince gereğinden az değer verildiğini fark ettim. o yüzden ben de bir şeyler yazmak istedim. aurelius'un düşünceleri kişiliğim üzerinde etkisi oldu. zaten kitabı bir nevi öğütler kitabı.
marcus aurelius hoşgörüyü hayatının merkezine koymuş ve her insana aynı hoşgörüyle yaklaşmayı amaç edinmiş bir insan. bunu oldukça etkileyici buldum. kitaptan sevdiğim alıntılar:

"ufacık bir parçası olduğun evrenin,sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma."

"güneş ışığı yukarıdan aşağıya dökülüp her yere dağılır gibidir, dökülür ama yok olmaz,çünkü ışığın dağılması genişlemesidir aslında. güneş ışınları yayıldıkça genişler güneş ışınlarının nasıl bir şey olduğunu dar bir aralıktan karanlık bir odaya giren güneş ışığını izleyerek anlayabilirsin. dümdüz uzanır ve karşısına çıkan ilk katı nesneye vurunca durur; ne geriler ne de yok olur. düşüncenin yayılıp genişlemesi de böyle olmalıdır: dökülüp dağılmalı ama genişleyerek. karşısına çıkan engellere karşı zor kullanmaz, üzerlerinde bir baskı oluşturmaz, sadece durup taviz vermeden bekler ve ulaştığı her şeyi aydınlatır. çünkü yoluna çıkan bu engel bu ışığı iletmezse, kendini düşüncenin ışığından mahrum eder."

"utanmaz birisi seni rencide ettiğinde kendine şunu sor: "dünyada utanmazların bulunmaması mümkün mü?" mümkün değil. o halde mümkün olmayan bir şeyi isteme. çünkü bu adam dünyada bulunması gerekli olan utanmazlardan birisi. güvenilmez bir düzenbaz ya da yanlış yapan herhangi birisi için de aynı tavrı takın. böyle insanların var olmamasının mümkün olmadığını hatırlamak, seni onlara karşı daha merhametli kılar...

doğru yoldan ayrılmış birine doğruyu göstermek mümkündür. çünkü hata yapan herkes kendisi için belirlenmiş işareti kaçırdığından doğru yoldan ayrılır...

bir insana iyilik yaptığında daha fazla ne isteyebilirsin ki? kendi doğanla uyumlu bir şey yapmış olmak sana yetmiyor mu? bir mükafat mı bekliyorsun? eğer öyleyse bunun, gözün gördüğü için,ayakların da yürüdüğü için mükafat talep etmelerinden farkı yok. bu uzuvlar, kendilerine özgü olan bu işleri yapmak için yaratılmıştır; iyilik yapmak için dünyaya gelen insan da, herhangi bir iyilik yaptığında ya da ortak çıkara faydalı olduğunda sadece kendi payına düşeni yapmış olur ve bunun sonucunda alacağı mükafat da budur."

"çok öfkelendiğinde ya da sabrın tükendiğinde, insan yaşamının bir an olduğunu ve kısa sürede hepimizin yan yana cansız uzanacağını düşün."

"nice insan adını dahi bilmiyor, bir o kadarı da adını çarçabuk unutacak, nicesi seni övüyor ve aynı şekilde nicesi kısa süre sonra sana lanetler yağdıracak. hatıranın, ününün ve diğer meziyetlerinin hiçbiri değerli değil."
romanın en testisli imparatorlarından biridir.
kendime düşünceler adlı kitabın herkese hitap etmese de alınıp okunmasının faydalı olacağını düşündüğüm filozof roma imparatoru.
türkiye ye bu şekilde yansımıştır:

görsel
görsel
(bkz: Marcus Aurelius Antoninus Augustus)
Orta saha ismini andıran bir ada sahip imparator.
161 - 180 yılları arası Roma imparatoru. 96 - 180 yılları arasında görev yapan Beş iyi imparator'dan sonuncusudur ve aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilir.

Adını ilk olarak Asya'da yeniden güçlenmeye başlayan Pers imparatorluğu'na karşı ve limes Germanicus (Cermen sınırı) boyunca Cermen kabilelerle yaptığı savaşlar ve ardından Tuna nehrini aşmasıyla duyurur. Doğuda, Avidius Cassius önderliğindeki bir isyanı bastırmıştır.

Marcus Aurelius'a ait Kendime Gözleyişim adlı felsefi eser 170–180 arasında savaştayken yazılmıştır. Eser edebi bir başyapıt olarak günümüzde bile hala saygı görür ve "mükemmel vurgusu ve sonsuz narinliği" ile övgüyü hak etmektedir.[1]

https://tr.wikipedia.org/wiki/Marcus_Aurelius
2000 yıl önce yazdıkları okunursa defalarca hayat kısa,üç günlük dünya,ölüm var herşey boş edebiyatı yapmış felsefeci imparator.
Stoacı bir filozof.
''ey ruhum, günün birinde gerçekten de iyi, sade, yalnız başına, tüm çıplaklığınla seni kuşatan bedenden daha görünür olacak mısın? günün birinde sevme zevkini ve aşık olmanın doğasını tadacak mısın? günün birinde tatmin olmuş, hiçbir şeye gereksinim duymayan, hiçbir şeyi istemeyen ve zevk bulacağın canlı veya cansız hiçbir şeyi arzulamayan biri olacak mısın? hiçbir zaman bu eğlenceler için herhangi bir yerde daha uzun zaman, daha uygun bir yer, ülke, ılıman bir iklim ya da sana daha yakın olan insanlar istemeyen birisi olacak mısın? şu anki durumundan hoşnut olacak mısın, sahip olduğun her şeyden haz duyacak mısın?''

''çok yakında her şeyi unutacaksın, herkes de seni.''

''her şeyin, var olan ve olacakların ne kadar çabuk yitip gittiğini sık sık düşün. madde sürekli akan bir nehir gibidir, şeylerin eylemleri sürekli değişir, nedenleri sonsuz çeşitliliktedir ve neredeyse hemen elinin altındaki şey de dahil olmak üzere hiçbir şey durağan değildir. geçmiş ve geleceğin her şeyi yutan sonsuz boşluğunu dibi görünmez uçurumunu düşün. bunlar karşısında böbürlenen, yakınan, feryat eden, kendini boş yere perişan eden bir ahmak değil midir? sanki dertlerimiz çok büyükmüş ve çok uzun sürecekmiş gibi.''

''ufacık bir parçası olduğun evrenin, sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma.''
Stoacı filozof bir Roma imparatorudur. 12 cilt olarak yazdığı eserinde her şeyin gelip geçici olduğunu ve her dönem çağ ve coğrafyada insanın insan olduğunu tekrarlayıp durmuştur. Her şeyin değiştiğini ama insan doğasının sabit kaldığını aforizmalar kasarak uzattıkça uzatmıştır sayfalarca şüphesiz..
- abartılacak bir kitabı yoktur, aslında kitabı da yoktur.. yazdığı metinler sonradan kitaplaştırılmıştır.. bir de, bu "ferrari'sini satan bilge" modeli insanlara çok sempatik geldiğinden, filozofluğu abartılır..
- en iyi 5 imparator döneminin sondan bir öncekidir ama aslında kendi döneminde roma "antonin vebası" denilen büyüüüüüük bir sorunla yüzleşmiştir ve dizlerinin üzerine de çökmüştür..
- aslında kendisi değil, çok başarılı bir yönetici olan ama (sanırım) vebadan ölen aelius caesar tahta geçecekti..
- oğlu commodus, anlatıldığı gibi aşırı sapkın, şu-bu değildi, canını kurtarmaya çalışıyordu ama uzun hikaye.. nasılsa onu da, bunu da kimse okumaz..
- esas karısı enteresan bir figürdür. aurelius'un cephede öldüğü haberi roma'ya gelir, karısı konumunu kaybetmek istemez ve zengin bir senatörle evlenir. amaaaa, aslında imparator ölmemiştir.. karısı, bizimki roma'ya girerken senatörle birlikte afrika'ya kaçar, para mara bastırırlar.. aurelius bunları yakalatır, senatörü temizletir, karısını roma'ya getirtir, bir odaya kapanırlar, çıktıklarında aurelius çocuklarına "annenizle konuştum, affettim" der.. kısa bir süre sonra küçük faustina hakkın rahmetine kavuşur.. aslında affetmemiş... hatta şöyle affetmemiş: genelde bir kraliyet mensubu öldüğünde, "consecratio" arka yüzüne sahip paralar basılır... faustina'ya da basılıyor.. o zamana dek faustina adına basılan paralarda, imparatoriçe kaç yaşında olursa olsun hep çok güzel, genç zamanları resmedilmiştir ama bu imparatoriçenin bazı consecratio madalyonlarında bildiğin çirkin, yaşlı bir surat görürüz... hatta faustina olduğu portreden anlaşılmaz bile... demek ki, biraz anadolu erkeği tadında bir adammış rahmetli..
Roma imparatoru olduğu dönemde Markorman Savaşı sırasında ‘’Kendime Düşünceler’’ adlı bir otobiyografik eser hazırlayan Marcus Aurelius, imparator kimliğinin yanında filozof olarak da ün kazandı. 

Roma’nın en iyi imparatorları arasında gösterilen Aurelius, küçük yaşından beri çok detaylı ve özenli bir eğitimle yetiştirilmiştir. Hocalarının, onun felsefeye olan yatkınlığını görmesi ve bu yönde yönlendirmesi sonucunda felsefeye ilgi göstermeye başlamıştır. Bu ilgi zamanla o kadar büyümüş ki Aurelius, filozof gibi giyinmeye başlamış, Antik Yunan pelerini ile gezer olmuştur.

Marcus Aurelius, imparator olduktan sonra da felsefeye olan ilgisini kaybetmemiş, Atina’da Aristotelesçi, Platoncu, Epikürcü ve Stoacı gelenekleri sürdüren felsefe kürsüleri kurdurmuştur.

Onun yazdığı Kendime Düşünceler eserinden bahsedecek olursak; eser Stoacı bir yaklaşımla yazılmıştır. Düşünürün kendine notlarından, düşüncelerini kağıda geçirme şeklinde yazdıklarından oluşturduğu eser, onun davranış ve düşüncelerinde yönlendirici, teşvik edici olan felsefi bir yol rehberi gibi görünür. Stoacı yaklaşımın temel alınarak hayatın nasıl yaşanması gerektiğini anlatır. Bilindiği üzere Stoacı yaklaşım, kişinin özellikle ahlaki yönden doğaya uyumlu, iyi, erdemli bir birey olması ile ilgilidir. Ancak bu sayede mutlu olunabilir der. Aurelius’ın eserinde Stoacı filozof Epiktetos’un bireyin kendini eğitmesi ile ilgili düşüncelerinden ilham aldığı da açıktır. Epiktetos, arzu edilen ve nefret edilen şeyler, eyleme geçip geçmeme ve aldanmaktan kaçınma konusunda kişinin kendisiyle savaşması ve eğitmesi gerektiğini söylemektedir. 

Aurelius ise eserinde;

‘’Hayal gücünü yok et, dürtülerini dizginle, arzularına hakim ol. Seni yöneten zihnini efendi kıl...’’ der.