bugün

peeek çok avantajı da kullanmaktır.
misal, şimdi istanbul dayım.
bi kaç parça sunta lazım ve traş olmam lazım.
yeminle 3 gündür plan yapıyorum. arabayla mı gideyim, nereye bırakırım, döndüğümde arabama park yeri bulabilir miyim.
trafik hangi saatte rahattır falan filan.
lan alt tarafı bi marangoza gidicem ve traş olucam.

küçük şehirde olsam. atlarım arabama marangozun yanına çekerim. atarım suntaları arkaya sonra berberin yanına çekerim olurum traşımı. sonra pat eve girerim.
hayaldi gerçek oldu demenin umut edildiğidir.
bir soru ile başlarsak: küçük şehir deyince neden akla anadolu şehirleri gelir? çünkü bir şehirde küçük algısını yaratan, şehrin görüntüsünü belirleyen şey hakim siyasi eğilimdir. eğer bir olgunluğa sahipseniz, hayattan ne istediğinizi biliyorsanız, biraz ısrar ve mücadeleyle hayat denen şeyin küçük şehirde de bir yerlerde nabız verdiğini görürsünüz. diğer taraftan toy, sosyal konularda beceriksiz ve deneyimsizseniz, küçük şehir size bir şey öğretemez. işte şehrin görüntüsel işlevi burada devreye girmektedir. yalnızlıktan daha kötüsü, küçük şehirde size yalnız olduğunuzu yüzünüze vuracak bir cıvıltı yoktur. küçük şehir aynı size benzer. ve kötü bir arkadaş gibi ömrünüzü tüketmenize eşlik eder. Zira gençlere tavsiyem: büyük şehir büyük şehir diye ölmeyin. ama hayatınızın kısa da olsa bir döneminde büyük şehrin tokadını yemeye çalışın.
Cebinde para olmadığı sürece büyük şehirde yaşamaya her daim daha avantajlı durum.
belediye otobüsü yoktur, dolmuş sınırlıdır. ya taksi tutacan ya da yürüyecen mesafeli biyere gitmek için.
onun dışında güzel.
Kargo ile sipariş geçmeyi gerektirir çoğu zaman. Çay 50 kuruş ve 1 TL arası değişir. herkes birbirini tanır.
küçükse şehir değildir, şehirse küçük değildir.
Çok risklidir. Resmen bankada belalımla karşılaştım. Birden arkamda belirdi nasıl kaçtım bilemedim. Aynı bankadan maaş almasaydık keşke.
kalkip uyuşturucu içemez veya okuldan kacamazsiniz zira etrafiniz tanidiklarla cevrilidir. işik hiziyla durum babaniza rapor edilir.
Hoşdur. Okuldanda gayet güzel kaçıyorduk biz kimselere görünmeden siz amatörsünüz.
büyükşehirde yaşamaya alışkın biri olarak başıma gelmesini istemediğim bi durumdur. hatta üniversite tercihlerimi bile bu şekillendirmiştir. özellikle hayatı sokakta, dışarıda yaşamayı seven ya da kültür&sanat etkinlikleriyle bir arada olunca kendini var edebildiğini düşünen insanlar için tam bir travma olsa gerek.

olum düşünsene yozgat'ta yaşıyorsun ve sinema falan yok. ama aldığın maaş 4000 kanka sık dişini. yok abi kalsın...
Hayalimdir. Gerekli altyapıyı sağladığım anda kaçacağım bu boktan şehirden. Küçük, sakin, sessiz ve koşturmacanın olmadığı herhangi bir şehre gitmek, orada yaşamak en büyük hayalim. Belki de küçük şehire yerleşince misafir olarak ziyaret edersem istanbulu biraz da olsa sevimli gelebilir gözüme kim bilir.
gayet huzur verici bir durumdur. bir yerden bir yere seyahat etmek gerçekten kolay,zahmetsiz ve ucuzdur. şehrin gürültü pek yoktur. havası temizdir ve strese sebep olacak etkenler yok denecek kadar azdır. hele ki denize kıyısı varsa new york'a , londra'ya değişmezsiniz.
Huzurlu yaşamdır. Dolandırıcılık, hırsızlık, yaralama, adam öldürme, taciz tecavüz yok denebilecek kadar azdır bu şehirlerde ulaşımı çok kolaydır eğer merkezi birse heryere yürüme mesafesinde gitme olasılığınız vardır. Ulaşımı kolaydır trafiği rahattır sizi strese sıkıntıya sokmaz, lakin büyük şehirlerde olan canlılık, gece hayatı, sosyal aktiviteler azdır böyle şeylere alışmış insanlar için sıkıcı gelebilir.
Büyük bir şehirde doğup büyümeme rağmen hep hayalini kurduğum bir şeydir. Meslek sahibi olup bir kasabaya yerleşmek istiyorum.
Genç, kanı kaynayan kesim için belki pek çekici gelmeyen durumdur ancak insanın çoğu özelliklerini açığa çıkarabilecek şeylerden biri de mekan olgusudur. Küçük şehirler de buna katkı sağlayan etmenlerden biri olabilir. Zira büyük şehirlerin o yaygaralı ortamından uzaktırlar.
Küçük şehirler her zaman daha güzeldir. insanların birbirine saygısı vardır. Büyük şehirlerdeki gibi hayvan tarzı bir yaşantı yoktur.
Büyük şehirde normal bir hayat yaşayan insanın sonradan yapmakta zorlanacağı şeydir. Berbat ve zor bir yaşantınız varsa ve küçük şehire taşındıktan sonra huzur bulduysanız alışırsınız. Püf noktası büyük şehirden artık bıkmış olmak gerektiğidir.
benim de sevdiğimdir.

90 bin merkez nüfuslu, bir avm'si, bir sineması, bir bowlingi, sayıca ortalamayı yakaladığı tek sosyal aktivitesi kafeleri olan, şehir içi ulaşım sorununu çözmüş, ucuz, insanların saygılı olduğu, stresten ve karmaşadan uzak, ekonomik olarak geri kalmış bir şehir. uzuuun bir (bkz: mecburiyet caddesi) burada da var. ancak birkaç cadde daha canlandırılmaya çalışmakta. bana göre pek mümkün olmayacak. *

ve hatta üniversite açılana kadar ne kafeleri, ne şehir içi ulaşımı olan bir köymüş. üniversiteyle toparlamış.

işin garip yanı yobazlık coğrafyasında, yobaz tahmin edilen bir şehir. fazlasıyla da muhafazakar olduğu doğrudur. ancak sevgilinizle el ele gezin kimse bir şey demez, bakmaz. her ne kadar hayat gece 11'de bitse de kızlarımız gece 2-3'lere dek gezse yine bir şey olmaz. içeni açık olanı da vardır kimse karışmaz.

yeri gelir felsefeden, şiirden de konuşulur; yeri gelir din de sorgulanır, siyaset de tartışılır. zıt kutuplar gerek dini, gerek siyasi tartışma bittiği an o tartışmayı masada bırakır.

şehir merkezi 1.5 milyonun üzerinde nüfusu olan bir şehirde büyümüş olmama rağmen bin çeşit insanını, karmaşasını sevemedim.
Komşuluk değerlerinin tüm canlılığıyla ayakta tutulduğu bir şehirde yaşamaktır. Huzur doludur.
istediğin şeylerin olmaması yüzünden bol bol kargo beklemektir.
iyidir, hoştur; ama insanlar arasında gereksiz bir samimiyet vardır.

ilk görev yerim böyle küçük bir kasabaydı. Her akşam yürüyüş yapardım. Birgün, daha önce hiç gormediğim ve kapısının önüne oturmuş bir teyze "nereye gidiyon" diye sormuştu. Şaşkınlıktan cevap veremedim.
artıları eksileri kişiden kişiye değişir. ben hayatımda verdiğim en doğru karar olarak görüyorum. öncesinde istanbul'da yaşıyordum. tabii yaşamak denilirse. her gün kalabalık minibüse bin. minibüs tıklım tıklım ise nasıl ineceğim diye tribe gir. her yer gürültü ve görüntü kirliliği ile dolu. ağaçlar herkese inat betonların arasından ayakta durmaya çalışıyor gibi. kimse anı yaşamıyor ya geçmişin yaralarını kaşıyor ya da gelecek kaygısı yaşıyor. yani benim gözümde istanbul bu durumdaydı. giderken hiç ardıma bakmadım. yukarıya bakınca yeşillik aşağıya bakınca deniz görülen bir yere taşındım. neredeyse 3 yıl geçti ve mutluyum.

görsel