bugün

ing. cinderella
fr. cendrillion
alm. aschenbrödel
rus. zoluşka
törkiş versiyonu ise külkedisi olarak bilinir.
ünlü bir avrupa halk masalının kahramanı genç kız.
avrupa'da 500'ü aşkın değişik biçimde rastlanır..
bilinen en eski külkedisi öyküsü ise 9. yüzyıla ait bir çin masalıdır
kızımız yokluktan doğmuş bir esas kızdır.
00.00 ise korkulu saati.
(bkz: sihirli değnek)
sabır küpü ahmak kızımız.
nasil ayak varsa bu kizda artik, giydigi ayakkabi baska kimseye uymuyor. ya bu masali yazarken hic mi mantik aramamis bu gk kardesler. simdi mantik olarak bu kizin ayagi ya devasa olacak ya da minnacik. ya seksen numara ya da uc numara, yoksa otuz besle kirk bes arasinda yuzbinlerce insan var.
mutlu bir aile,ölen anne,kötü kalpli bir başka kadınla evlenen baba,kötü kalpli 3 abla,kadrolu ev hizmetçisi olma durumu,balolar,aniden beliren iyilik perisi,yapılan sihir ve baloya gitme,prensi kendine aşık etme,eve 12de dönmek zorunda olma,balodan çıkarken düşürülen ayakkabı,ayakkabıyı bulan prens,tüm şehirde ayakkabının sahibini arama,en sonunda ayakkabıların sahibini bulma,evlenen gençler diye özetlenebilir bir masal.
perinin yıldırımlarıyla şekillenen * yıldırım aşkı ile bir dönemi oyalayan efsane masallardan biri
gözü yukarda bir hanım kızımızdır.
(bkz: andersenden masal kahramanları)
Aşkını gözlerine bakarak değil de ayaklarına bakarak seçen fetişist bir prense varmış masal kahramanı.

(bkz: ayak fetişisti prens)
(bkz: dost başa düşman ayağa bakar)
şizofren...
bir (bkz: sunay akın)şiiri;
" beyoğlu'nda gezinen tramvay kürtür
deniz görünmez çünkü penceresinden
insanların öldürüldüğü dağlarda
inanıyorum yine de
dikkat ceylan cıkabilir uyarısına
bir orman yolundan geçerken

savaş ki ülkemde
bütün bardakları kırılan
birer sürahi gibi
çocuklarını gözyaşlarıyla bekleyen
nice anneler bırakmaktadır
pencere önlerinde

tutuşunca madımak oteli'nin perdesi
bir kez daha kondaklandı umudumuz
yürümeyi öğreteceğiz ona
sonra yeniden koşmasını
masal olmadığını söylüyor güzel günlerin
sivas sokaklarında doğuran kül kedisi

denize doğru inen bir sokaktır ülkem
düz değildir taşları
ayakkabılarını bağlamadan
peşinden koşarken bir martının
ipe takılıp düşer
özgürlüğün eve avluya sığmaz çocukları

başımızdaki şapka bireysel
şemsiye sosyalist yanımızdır
ve tek şartı
ters dönen bir şemsiyeyi düzeltmenin
zor da olsa yürümektir
rüzgara karşı "
-çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan kimse.
-uyuşuk, miskin kimse.
-pasaklı, görgüsüz kadın.

anlamlarına da gelen sözcüktür.
murathan mungana göre; bir ayakkabısına sahip olamayan, kendini toplamaktan habersiz, aptal kadınların atasıdır bu bahtsız kızcağız.*
üvey annesinden ve üvey kız kardeşlerinden çok çeken zengin olduğu halde sefalet içinde yaşatılan ama sonra prensi kapan masal kahramanı
(bkz: pamuk prenses)
(bkz: uyuyan güzel)...
Uyuşuk, miskin (kimse).
KÜL KEDiSi

Yazan: Charles Perrault

Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gleip eve yerleşmiş.
Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar. Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar.
Ev işleri bittikten sonra bile kızın onlarla oturmasına izin verilmiyormuş. Akşamları, mutfakta, sönmekte olan ocağın önünde duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışarak. Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona "Külkedisi" adını takmışla.
Bir gün iki kız kardeşe sarayda verilecek bir balo için davetiye gelmiş. ikisi de heyecandan deliye dönmüşler. Herkes Prens'in evlenmek istediğini biliyormuş. ‘Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?' diye düşünmüşler.
iki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için hemen kolları sıvamışlar. Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisi'nin aksine bayağı çirkinmiş her ikisi de!
Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra Külkedisi mutfakta oturmuş ve içn için ağlamaya başlamış. "Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?" diye sormuş bir kadın sesi.
"Ben de baloya gitmek istiyordum," demiş hıçkırarak Külkedisi.
"Gideceksin öyleyse," demiş ses. Külkedisi duyduğu sese doğru dönüp bakmış, şaşkınlıktan donakalmış.
Güzel bir kadın duruyormuş yanıbaşında.
"Ben senin peri annenim," demiş kadın. "Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir balkabağı getir hemen!"
Külkedisi bir balkabağı getirmiş. Peri annesi sihirli değneğiyle dokununca, balkabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş.
"Şimdi de altı fare... " Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş.
"Bir sıçan... " Onu da arabacı yapmış.
"Ve altı kertenkele... " Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş.
Nihayet Külkedisi'ne gelmiş sıra. Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisi'nin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş. Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş.
"Bir şey var yalnız," demiş Peri. "Gece yarısına kadar eve dönmelisin. Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun balkabağına, atların fareye dönüşecek. Prens'in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen."
O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş. Baloya katılan hanımlar (özellikle de iki üvey kız kardeşi) onun elbisesini çok beğenmişler ve terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar. Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar.
Prens ise götür görmez ona âşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş.
Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış.
"Gitme!" diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış. Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş. Geriye kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş.
O gece Külkedisi uyuyana kadar ağlamış. Hayatının bir daha asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş.
Ama bu doğru değilmiş. Ayakkabının diğer tekini sarayın merdivenlerinde bulmuşlar. Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş. "Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam," demiş.
Derken Külkedisi'nin evine gelmiş. Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler. Olmamış. Ayaklarına girmemiş bile.
Prens çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmış. Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş.
"Hanımefendi," demiş Prens Külkedisi'ne, "bir de siz deneseniz?"
"O mu deneyecek? Ne münasebet!" diye haykırmış üvey kardeşler.
Fakat Prens ısrar etmiş. Külkedisi'nin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış. Tabii ayakkabı Külkedisi'nin ayağına kalıp gibi oturmuş. Prens diz çöküp Külkedisi'ne evlenme teklif ederken iki üvey kardeşe de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış. Külkedisi Prens'in teklifini tabii ki kabul etmiş.
küçük emrah'ın (hatun kişi) masal kahramanı hali. *
Fransızca: Cendrillon, ingilizce: Cinderella, Almanca: Aschenbrödel ya da Aschenputtel , Rusça: -Zoluşka-), ünlü bir
Avrupa halk masalının baş kahramanı genç kızın adıdır. Masalda kıskanç üvey annesi ve üvey kız kardeşleri tarafından kötü davranılan bir genç kız (Külkedisi), ona yardım eden bir iyilik perisi, ve onunla evlenip Külkedisi'nin tüm hayatını değiştiren yakışıklı bir prens anlatılır. Dünyada sayısız kez işlenen bu öykünün sadece Avrupa'da 550'yi aşkın değişik biçimi anlatılır.

Bilinen en eski Külkedisi öyküsü, 9. yüzyıldan kalma bir Çin masalıdır. Avrupa Edebiyatı'nda ise Külkedisi'ni işleyen en tanınmış yapıtlardan biri Charles Perrault'un Contes de ma mère l'oye adlı kitabında yer alan Cendrillon'dur. Perrault'nun yapıtında yer alan bazı olay ve kişilere diğer masallarda rastlanmaz (Örneğin Külkedisi'nin vaftiz anne-babası) Külkedisi'ne yardım için gelen doğaüstü varlık çoğu zaman bir peri, kızın ölen annesi ya da Külkedisi'nin iyi davrandığı ve sevdiği hayvanlardan biridir. Yakışıklı prensin Külkedisi'ni cam ayakkabısından bulması da Perrault'nun masalından gelir. Diğer masallarda bunun yerine altın ayakkabı, gümüş ayakkabı ya da yüzük tasvir edilir.

Binbirgece masallarında da (11.yüzyıl) öykü ayakkabı yerine halhal kullanılarak anlatılmıştır. Ufak ayak yerine ince ayak bileği kullanılmıştır.
zamanın eli albümünden bir funda arar şarkısı.

ben bir ömrü zor kazandım
külkedisi değil bu kız
hayat benden çok şey aldı
huyu böyle, hayat hırsız

sahte yüzler, maskeler
başka bir dost istesin
kendine kul gezenler
uzağımda beklesin

ne çok savaş vermişim
şimdi huzur cennetim
kalbinde kir besleyen
yakınımdan geçmesin

büyütürken, incitirken
çok öğretti hoyrat yıllar
savaşırken, değişirken
ayrıldı yollar

sahte yüzler, maskeler
başka bir dost istesin
kendine kul gezenler
uzağımda beklesin

ne çok savaş vermişim
şimdi huzur cennetim
kalbinde kir besleyen
yakınımdan geçmesin
çok büyük bir mantık yanlışı üzerine kurulmuş masal.

şöyle ki masala göre peri gelir, külkedisi olarak bilinen hanım kızımıza bilimum sihirler, büyüler uygulayarak güzel elbise, camdan ayakkabı, 57 numara ten rengi mat çorap, balkabağından araba, kediden şöför, farelerden at yapar. külkedisi, cindrella olur. saat 12 de dönmek zorundadır çünkü saat 12 de her şey esgi haline dönüşecek der masal. bu durumda camdan ayakkabıların da esgi haline dönüşmesi gerekmez mi ?

prens dediğimiz delikanlı nasıl bunu kullanarak çubukla su arar gibi prensesini arar ? böyle bir hata nasıl olur da trilyonlarca yıl boyunca düzeltilmez, oynanmaz?
funda arar ın şahane şarkılarından.

http://fizy.com/yZFpdTll56It
Ezilip büzülen hayattan nasibini aldıktan sonra istediği mutluluğa ulaşabilen, umut veren kız.
prensle evlendikten sonra ayakkabı işine atılmış masal kahramanı.
ayak numarası koskoca masal ülkesinde tek olan hatun. nitekim olay gecesi bıraktığı ayakkabı sadece ona uymaktadır. ayrıca mal, gördüğünü bir daha farkedemeyen bir prensin karısı olmuştur zira prens ayakkabıyı denemeden önce "lan sen o kız değil miydin?" diye bir tepki vermez ayakkabı olunca sarıp sarmalar.
funda arar şarkısıdır.

Ben bir ömrü zor kazandım
Külkedisi değil bu kız
Hayat benden çok şey aldı
Huyu böyle hayat hırsız

Sahte yüzler maskeler başka bir dost istesin
Kendine kul gezenler uzağımda beklesin
Ne çok savaş vermişim şimdi huzur cennetim
kalbinde kin besleyen yakınımdan geçmesin

Büyütürken, incitirken çok öğretti hoyrat yıllar
Savaşırken, değişirken ayrıldı yollar
günümüz şehirli kadının hayallerini çok güzel tasvir eden metafordur.. niye mi?

1- kül kedisinin çitayı düşük tutmaması. o kadar kötü durumdayken bile hala gözü prenstedir. acaba aklına oduncunun ya da çiftçinin oğluyla evlenmek gelmiş midir? her gün çalışıyorsun, yerleri silip yemek yapıyorsun, itilip kakılıyorsun ama gözün prenste. prens, kesin her gün kaç karıyla gönül eğlendirip hizmetçileri yerin dibine sokuyordur. ama bu, kül kedisinin umrunda değil ki! belki oduncunun oğlu daha karakterli daha iyi bir insan!

2- baloya gitmek için yanıp tutuşur. sen baloya gitmesen, yan evlerdeki hizmetçilerle oturup konuşsan, çay falan içseniz olmaz mı? olmaz tabi, alemlere akmasa bir yanı eksik kalır.

3- güzelliğini silah olarak kullanmıştır. makyaj ve güzel kıyafetlerle prensin gözünü boyamış, sonra esrarlı ve gizemli ayakları yaparak prensi cezbetmiştir. madem o kadar karakterli bir kızsın prense kendini olduğun gibi göstersene! hani önemli olan iç güzelliğiydi!

4- kül kedisi kendinden daha kültürlü, daha zengin ve daha saygın biriyle evlenir.