bugün

islamiyetten ayrılan iki Arap, benzeri yazılamaz denilen Kuran' ın bir benzerini yedi yıllık uğraş sonucunda yazmayı başardı.
Böylece bindörtyüzyıllık "Kuran'ın bir Sure'sinin bile benzeri yazılamaz" mitosu çökmüş oldu. True Furqan, Türkçede Gerçek Furkan (doğruyu yanlıştan ayırt eden) anlamına geliyor.
366 sayfa olan True Furqan, Arap Dili ve Edebiyatı profesörlerinden de geçer not aldı. Aynı Kuran' daki gibi hatta daha iyi şiirsel dil kullandığı belirtilen kitapta bu güne kadar Arapça gramer hatası da bulunamadı.
ilk baskısı 1999 yılında olan kitap internet üzerinden 20 dolara da satılıyor.
kaynak:http://www.turandursun.com
olayı kıçından anlayan geri zekalıların yapmaya çalıştıkları salaklık.Kur'an'da bir benzeri yazılamaz değil "tek bir harfini bile değiştiremezsin" denilir.Yani neymiş? sen o yazılanları değiştiremez yani bir harfi çıkartıp yerine başka bir harf koyamazsın, ama yazılanı çeşitli motiflerle yazabilirsin.ulan okuyup "woooow" çeken adamların bilgisizliğine mi yanayım, yoksa hakikaten bu kadar cahil olup sorgulayamamıza mı yanayım?
okuyunuz okutunuz...

Evangelic rahip Anis A. Shorrosh tarafından derlenen ve giriş ve sonuç kısımları haricinde 77 bölümden oluşan 368 sayfalık bir kitap. 7 yılda hazırlandığı söylenen kitapta, metnin al-Saffee tarafından ilham alındığı ve al-Mahdy tarafından yorumlanıp açıklandığı belirtiliyor.

Rahip Anis Shorrosh, Filistin kökenli bir Arap-Amerikan rahip. 1967'de Kudüs'ten göç ediyor, ABD'de teoloji eğitimi alıyor. Filistin'de Müslümanlarla olan ilişkilerinden hareketle, ABD'de islam'a ve Müslümanlara karşı mücadeleyi temel uğraşı ediniyor. Halka açık toplantılar, TV ve radyo programlarında sıkça yaptığı islam karşıtı söylem ve eleştirilerini ayrıca kitaplaştırıyor ve böylelikle Islam Revealed (1988) ve Islam A Threat or a Challenge (2004) gibi çalışmaları kaleme alıyor. Katı islam karşıtı tutumunu öyle aşırı bir noktaya iletiyor ki Shorrosh, Koenig's International News'te yayımlanan "Twenty-Year Plam: Islam Targets America" başlıklı bir yazısında, şayet sıkı önlem alınmazsa 2020'lerde islamın ABD'yi istila edeceği uyarısında bulunuyor ve bunun için Müslümanların çok yönlü bir çalışma içerisine girdiklerini Hollywood'dan TV, radyo ve internete kadar tüm iletişim araçlarını ele geçirmeyi planladıklarını ileri sürüyor, tüm Hıristiyanları buna karşı önlem almaya çağırıyor.

Anis Shorrosh'un en önemli özelliği evanjelist bir Hıristiyan olması. Hatta onun adına kurulu olan "The Anis Shorrosh Evangelistic Association" adında bir misyoner teşkilatı da mevcut. Her evanjelist gibi Shorrosh'un da en önemli gayesi tarih boyu Hıristiyanlığın yayılma konusunda bir türlü başarı gösteremediği islam ülkelerinde yaşayan halklara ulaşabilmek ve onları Hıristiyanlaştırabilmek.

The True Furqan'a baktığımızda bu kitabın böyle bir amaca yönelik olarak hazırlandığını görüyoruz. Kitabı derleyen, al-Mahdy lakabıyla, 1999'da The Atlantic Mounthly ve Baptist News magazinlerine verdiği röportajlarda, kitabın amacını kısaca şöyle açıklıyor: "Biz islam dünyasına ulaşmanın yolunu bir türlü bulamamıştık. ... Öyle ki sağlık konusunu, okulları, kitapları, filmleri ve diğer birçok yöntemleri kullandık." Ona göre bu yolların hiçbiri, Müslümanlara, Hıristiyanlığın anlatılması konusunda yeterli düzeyde etkili olmamıştı. Kullanılan klasik yöntemler baştan sorunlar taşıyordu. Öyle ki Müslümanların anlayabileceği düzeye sahip Arapça bir Kitabı Mukaddes çevirisi bile yoktu; zira mevcut çeviri günlük konuşulan dildeydi ve Arap geleneğinde önemli olan kutsal metin dilini içermiyordu. Dolayısıyla Hıristiyan öğretilerinin özellikle Arapça konuşan Müslümanlara rahatça ve etkili şekilde hitap edebileceği bir aracın bulunması gerekliydi. işte bu noktada The True Furqan başlıklı kitap hazırlanarak devreye sokuldu.

Kitabı derleyene göre bu kitap, her yönüyle Müslümanların kutsal kitabı Kur'an'ın tüm özelliklerine sahipti. Yani Kur'an gibi o da bir ilham/esin ürünüydü, apaçık, saf bir klasik Arapça ile yazılıydı, üslup ve akıcılığa sahipti. Hatta –ona göre- Kur'an'da var olan 100 linguistik ve gramatik hata The True Furqan'da yoktu. Tüm bunlar metnin Müslümanları etkilemesi ve kısa zamanda onların Hıristiyanlaşmasına yol açması için yeterliydi. Hatta kitabı derleyen, yaptığı bir röportajda kitabın etkisinden o kadar emin olmalı ki Hıristiyan dünyasına seslenerek, Hıristiyanların kısa zamanda akın akın Hıristiyanlaşacak olan Müslümanları aralarına kabul etmeye hazır olup olmadıklarını sormaktadır.

Açıkça anlaşılacağı üzere, bu kitap, evanjelikler tarafından misyonerlik amacıyla hazırlanmış bir metindir. içeriğine baştan sona Hıristiyan öğretileri ve teolojisi hakimdir. Kültüre uyarlama (yani contextualisation ya da inkültürasyon) yöntemi doğrultusunda, Hıristiyan mesajını Müslümanların kendi gelenekleri, din dilleri ve kültürel öğeleriyle onlara sunmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda metin hazırlanırken tamamıyla Kur'an üslubu, dili, terminolojisi ve Kur'an'ın şematik yapısı temel alınmıştır. Yani metin surelere ve ayetlere paralel tarzda bölümlere ve cümlelere ayrılmıştır (hatta Arapça metinde bunlara sure ve ayet denilmektedir) ve her bölümün başına besmeleye benzer ama teslis içeriğine sahip bir başlangıç ifadesi eklenmiştir. Kullanılan dil ve vurgular yönünden de Kur'an kopya edilmeye çalışılmıştır.

Bu noktada metni derleyen, The True Furqan'ın, 1400 yıldır muhaliflerine yönelik "bir benzerini getirin" meydan okumasını yapan Kur'an'a karşı bir meydan okuma olduğunun da (!) altını çizmektedir. Zira yazar, oluşturduğu metnin Kur'an'daki tüm özellikleri taşıdığı iddiasıyla Kur'an'ın bu meydan okumasına cevap verdiği düşüncesindedir.

Bu metin, başta Ortadoğu ve Bangladeş olmak üzere islam ülkelerinde dağıtılmakta ve Müslümanlar bu yolla Hıristiyanlığa çekilmeye çalışılmaktadır.

Kitabın düşündürdükleri:

Kültüre uyarlama yönteminin misyoner örgütlerince ne boyutta uygulamaya konulduğunun çarpıcı bir örneğini oluşturması
Evanjeliklerin fanatizmini ortaya koyması
Diyalog söylemini ve çabalarını baltalaması (gerçi evanjeliklerin misyonerlik amacına yönelik olmayan bir diyaloga şiddetle karşı çıktıkları bilinmektedir)

http://www.dinlertarihi.c...r/sinasigunduz/furqan.htm
once isvicreli bilimadamlarinin yaptigindan suphelendigim, sonra su an edebiyatta lider irk araplardan geldigini gorunce derin bir oh cektigim haberdir. incil ve tevrat siparislerimiz de yoldadir efem, insallah geliyorlar. bi de harry potter'in 8. kitabinin benzeri yazildi mi sukela olur.

hem baksaniza, Arap Dili ve Edebiyatı profesörlerinden de geçer not almis. ne guzel, hem herseyin aslina vakif olan hikmet sahibi o prof.lar olur vermis. bir de hangi kitap dogruymus, oraya dogru bizi bi yonlendirseler de oraya gitsek; daha nezih olur hem.

(bkz: ben sana kitap yazamazsin demedim) neyse.
yazma eyleminin öznesi olarak doğruluğundan emin olduğum durumdur.* *
(bkz: 19 mucizesi)
(bkz: taklitlerinden sakınınız)
"benzeri yazıldı" derken kastedilen nedir? içeriği mi benziyor? kuran da geçen kuran a has deyimler mi kullanılmış? o zaman çalıntıdır. veya kuran da geçen ve arapça da zeten mevcut olan deyimler mi kullanılmış? bundan doğal ne var. bir sürü edebi yazıda birbirinin aynısı olan bir sürü deyim kullanılıp duruluyor. bunlar birbirinin benzeri mi oluyor? kafiyeler, redifler mi tutuyor? cem yılmaz da istiklal marşına kafiye olarak benzeyen bir şiir yazmıştı. kim cem yılmaz ın yeni bir istiklal marşı yazdığını iddia edebilir? allah ın kuran'ın korunmasından bahsederken kasdettiği nedir acaba? her halde bunlar gibi subjektif kriterlerle alakası olmayan nesnel ölçütleri vardır bu korumanın: (bkz: 19 mucizesi)
ulan aslı varken benzerini ne yapayım? denilesi hatta dediğim hede.
(bkz: taklitler aslini yasatir)
benzeri hz muhammed devrinde yasanmistir. bir yahudi tarafindan yazilmis sonra bu yuzden o yahudi idam edilmistir.
(bkz: serefsizim aklima geldiydi)
kur'an-ı kerim'i okuyup, ondan esinlenip benzerini yazmak kadar komik bir şey olamaz herhalde. illa ki gözönünde olacağım diye düşünüyorsa bunun başka yöntemleri de var mehdilik gibi yeni bir din gibi ama en komiği de bu olsa gerek 25 ytl kalpazanlığı yapmakla aynı etkiyi yaptı benim yüz kaslarımda. ha okumadan yazmıştır diyenlere de soruyorum benzerini yazdığını nerden biliyor.
Allah'ım ne günlere kaldık!
silinme tehlikesiyle yüzyüze gelmesinden dolayı edit:
tanım: iki tane los dallamos'un (tr-dallama) akıllarına nerden estiyse "lan madem artık müslüman değiliz, neden sıçtığımızı belli etmemek için -bakın işte bu kitap (haşa) tırttır gördünüz mü aynısını biz de yazdık- diye saçmalamıyoruz demelerinin sonucunda ortaya çıkan sadece ve sadece alelade bir kitap kaleme alma olayıdır.

yorum: bi çay koysan da içsek diyorum böyle dürzülere gece gece beni güldürdünüz Allah da sizi güldürsün baba zula'larım benim. (yanlış anlaşılmasın makina'da onları izliyorum bi yandan şu kur'an'ı yeniden yazdıklarını iddia eden gerzeklerden daha çok eğlendiriyorlar beni sağolsunlar) bu dingillere tamam güldük eğlendik şimdi dağılın lan diyerek bu entry ile ilgili sözlerimi de noktalıyorum.
+ kuran'ın benzeri yazılmış...
- eee?
+ aldım ben de bir tane, okuyayım dedim..
- kuran'ı okudun mu peki hiç?
+ yooo?
- aferin.. git bi çay koy hazır ayaktayken...
cehennemde yanmak için bu kadar ısrarcı olan bu iki akıllı arapın yedi yıllık gereksiz ugraşıdır. yazmayı akıl ettikleri ilk gün cehennemin en sıcak köşesinde kendileri için bir yer ayrılmıştır.
(bkz: #1259600)
(bkz: aferim çok iyi düşünmüşsün)
Gök yarılarak, eriyip kızarmış yağ/kırmızıya boyanmış deri gibi bir gül haline geldiği zaman,

38. Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? *

http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=107124 * *
kuran'a alternatif olarak yazılması bile kuran'a benzer olduğunu gösterir. bunu düşünemeyen bir insanın yazdığuı kitabı hadi bu noktayı es geçip, ciddiye alıp okuduk diyelim.

ben şahsen kuran'ı kerim'i okurken noktalama yanlışı yapılmış mı diye bakmıyorum. zira yazılı olarak gönderilmedi kuran. yani noktalama diye birşey bile yoktu.

noktalama kim bilir kaç kılında insanlar tarafından daha iyi anlaşılmak kaygısıyla oluşturulan işaretler olduğundan ve de allah'ında takdir edersiniz ki böyle bir şeye ihtiyaç duymayacağından bu kitapta noktalamalarım hatasız olması bir artı puan sayılamaz.

geriye aynı "kurandaki gibi" iyi kullanılan şiirsel dil kaldı. iyi şiir benim için iyi bir dini kitap kıstası değildir. olamaz. öyle olsaydı inandığım pek çok dini kitap olurdu.

doğrusu düşünüyorum ben inanmasaydım böyle bir şey yaparmıydım?
kesinlikle yapmazdım.
çünkü bu çıktığın dini çürütmek adına yapılan bir eylem.
eğer ben bir dinden veya inanıştan çıksaydım bu benim o dine artık çürütmeye ihtiyaç duymayacak kadar inanmadığım anlamına gelirdi.
yani çıktığım dinin anlamsız olduğuna okadar inanırdım ki hiç bunu desteklemek için birşeyler yapmaya ihtiyaç duymazdım. bunun adı içini rahatlatmak olurdu çünkü.

diğer bir taraftan bakarsak; insanlar istediğinde nelerle uğraşabiliyor, azimle nasıl da iki yıl boyunca birşeyler uğruna savaşabiliyor.
keşke tüm insanlığın yararına daha manalı bir iş olsaydı uğraştıkları şey.
(bkz: amatör olarak dinle ilgilenmek)
(bkz: e bi denesen diyorum) *
Allah okadar büyükki! bakın benzerini yazmaları için orjinalini okuyolar.rahip amcanın yatacağı yerin tahminini düşüncelerinize sunuyorum.
(bkz: he içinde içinde)
yazık, denilebilecek tek şey bu iki şaşkına, gelin tövbe edin ve kur'an'a sığının. allah o kadar ihsan sahibidir ki sizi bile affeder.