bugün

çeken kadar çekilene de bağlı olan aktivite. kopya çekilen kişi şöyle bir şeyse 0 almanız garantidir.

--spoiler--
http://www.facebook.com/v...v=241845240071&ref=mf
--spoiler--
en heyecanlısını orta 1'de yaşamıştım.

din dersi sınavıydı.matematik,türkçe gibi dersler kadar önemli olmasa da gene de bir sınavdı ve çalışmak gerekiyordu.çünkü eve götürülecek bir karne ve sonucunda mutlaka elinize geçecek bir hediye vardı.
sınava çalışmaya başlamıştım.konulardaki önemli yerlerin özetlerini alıyor ve bunları ezberliyordum.zaten amacımda buydu.sorulacak yerleri ezberle ve kağıda dök.ertesi gün oldu sınav 4.dersti.o sırada arkadaşlarla normal geyikler dönüyordu.konu sınava geldi.
nelere çalıştınız,ne yaptınız derken bir arkadaşın ''bu sureyi**ezberledin mi?''sorusu ile irkildim.o çıkacak mıydı dedim.herkes evet dedi.az kalmıştı ezberlemeye çalışsam ezberleyemezdim.bende allah'tan özür dileyip,bir kağıda sureyi yazmaya başladım.yazdım kopya hazırdı.kopya operasyonunun birinci kısmı bitmişti sırada ikinci kısım vardı.

ikinci kısımda ise oturduğum yerin değişmesi gerekiyordu.çünkü eğer orada oturursam hoca kopya çektiğimi görecekti ve işler sarpa saracaktı.sınıfın fiziki olarak en iyi sırasına doğru yöneldim.o sırada oturan arkadaşları rica,minnet yerinden kaldırdım.her şey yolunda gidiyordu.zaten ortak sınav olduğu ve sınavın normal bir din dersinin saatinde olmadığı için başka öğretmen giriyordu.bunun avantajı şuydu:

bu gelen öğretmen hiç dersimize girmediği için nerede oturduğumuzu bilemeyecek ve beni normal yerimde oturuyor zannedecekti.

sınav başladı.bildiğim çalıştığım yerleri yaptım.sıra surenin olduğu bölüme gelmişti.ve bu anda harika bir olay daha oldu.nöbetçi öğrenci öğretmene bir kağıt imzalatacaktı.bu sırada kopya kağıdımı çıkardım ve sureyi yazıp kağıdı cebime attım.işler bununla bitmedi.yandaki arkadaş istedi kopyayı.ona da kopya kağıdını verdim ve yere düşürdü.bende silgiyi yere atıp kopya kağıdını ve silgiyi aldım.arkadaşa verdim o da çekti.

artık asıl önemli meseleye geldik.hoşlandığım kız bir yan bölümdeki bir arka sırama denk gelen sıraya oturuyordu.baktığımda durumunun kötü olduğunu gördüm.hangi soruda takıldığını sordum.

evet bildiniz sure de takılmıştı.

şimdi kahramanlık zamanıydı.eğer kopyayı kıza verebilirsem büyük bir avantaj kazanacaktım.
sınıfın mimari yapısında bir kolon vardı.kolonun yanında pencereler.o pencereye bakmaya gidince benim ve hoşlandığım kızın sıraları görünmüyordu.öğretmen bu kısma gitti.ben de yerimden kalkıp hiç bir şey umursamadan*kıza kopya kağıdını verdim.yerime ışık hızı ile geri döndüm.oturdum.beni bir heyecan kapladı.o kağıdı verirken ki hissetmediğim heyecan şimdi gelmişti

arkadaş kızdı ''ne yapıyorsun hepimizi yakacaktın''dedi.

ama buradan sonra entry'nin yönü ve akışı daha doğrusu benim düşüncem değişiyor.acaba bunu hediye için mi yapmıştım yoksa o kız için mi bunu hiç bir zaman bulamadım.

işte böyle.küçükken başımdan geçen bir hadiseyi sizler ile paylaştım.iyi akşamlar.

edit:bu entry'nin sonunu da niye akşam haberleri kapatır gibi bitirmişim anlamadım.
90 soruyu 8 punto ile ufacık hale getirip print aldıktan sonra az sonra ki sınavda bana yardımcı olucak 5 cm ye 2 cm lık kağıt parçalarına verilen ad. gelecek nesillere kalsın çocuklar uğraşmasın diye bantlamaktada fayda var.
(bkz: ben giderim adım kalır)
öğrencinin en büyük silahı .
kişinin zamanla ar damarını çatlatan aktivite.
'Bir mum başka bir mumu yakmakla kendi ışığından hiç bişey kaybetmez.'
(bkz: Mevlana)
kul hakkına giren,sınavda kopya çekmekle övünüp iki-üç soruyu yardım almadan karalamaktan aciz olduğu gerçeğinden kaçmaya çalışan insanımtraksıların yaptığı iştir.
bir canfeza&cömert&azade şarkısı.

şuradan dinlenebilir;
http://www.youtube.com/watch?v=KZF2kwYcyOY

sözleri de şöyledir;

cömert
bir uykusuzluk gemisi taşıyan gözlerim,
rotam senelerin kaçırdığı sen özlemi.
ben tamamen eksiğim aklım dahil her şey,
terk edilen bir şarabın yıllarında gizlenir.
kime niyet bu sırrın,ve kime kısmetin?
söz konusu ben olmalıyım sen ise hizmeti.
aylar yokluğuna sır vermeyen ganimetin,
sensizlik kalbinin bir ömür bana azimeti.
benimle olmayışın,eminim onla yaşıt.
ayrılık yere düşen kalp bağlarımın tonla taşı.
korkuyorum inan bu şakanın bir gerçeğinden,
benle takılan engelini ne yapıcam onla aşıp.
güneş doğmak üzere tek eksik sıcaklığı,
gölgesiyle savaşıyor dert ipeksi saçlarının.
yokluğuna dalmışım ben hızımı alamayıp
biz bir kazayız bu yolda kasko dudakları.

nakarat
kopya çektik aşkı başkasından
ayrılık ölünce güzel aşk kasımda
hiç bilinmeyen bir ömrün bilindik hikayesi
yaşayacak bir günüm kalmaz yürek taşlaşınca
korkularım gerçek oluyor yazmayı unuttum
yüzümde güneş doğuyor olabilir gözlerim bulutlu
bana bakıpta seni görenler tanıyorum,
malesef belki beni sen sandıklarından ötürüdür burukluğum
yokluğu çağırarak korkutuyorum ölümü,sorguluyorum ölümü,
çünkü aşk ölünce görünür.
benim nereden gördüğümü soracak olursanız
pek yakında öldüm aşk yanımda gömülü.
yer ve gök gibi pek yakınız
yıldızlar değil ruhlardır gökyüzünün tek takımı
sana yakın ve uzağım ay gibi güneş gibi
aşkın içine düşmüş olan ay gibi yek takılır.

canfeza
anlamsız oldu sen boğuldun
peki ben niye yaşıyorum beni neden doğurdun?
bırakıp gideceğini doğduğumda da biliyor muydun?
sence o gemi bu limanda yatmak istiyormudur?
özlediğin gecelerin birinde yalnızım.
kıtlığında batan gemicikler tutuyor nabzımı,
bırakabilirler heran aylardır kapattığın
sen diyemediği için perperişan olmuş ağzımı.
boşluğa bağırarak dolduruyorum yerini
boşaltıyorum elimi lütfen yanıbaşımda belirin
gel muhteşem satırların kıskandığı orman bekleyişim
vücudum en kırılgan iki dalında gerilir
yay ve ok gibi güç gerekir,
hoş kokulu cennet güllerinin üç demeti.
sana sağır ve dilsizim.
bebek gibi melek gibi,
büyüyüp konuşabilmem için süt gerekir.
nakarat
kopya çektik aşkı başkasından
ayrılık ölünce güzel aşk kasımda
hiç bilinmeyen bir ömrün bilindik hikayesi,
yaşayacak bir günüm kalmaz yürek taşlaşınca.
korkularım gerçek oluyor yazmayı unuttum
yüzümde güneş doğuyor olabilir gözlerim bulutlu
bana bakıpta seni görenler tanıyorum,
malesef belki beni sen sandıklarından ötürüdür burukluğum
yokluğu çağırarak korkutuyorum ölümü sorguluyorum ölümü
çünkü aşk ölünce görünür.
benim nereden gördüğümü soracak olursanız
pek yakında öldüm aşk yanımda gömülü.
yer ve gök gibi pek yakınız
yıldızlar değil ruhlardır gökyüzünün tek takımı
sana yakın ve uzağım ay gibi güneş gibi
aşkın içine düşmüş olan ay gibi yek takılır.

azade
insan paranın sahtesini yapar ve parada insanın.
bunca yıllık hayatımdan bu ona en yakın tanım.
o beni iyi tanır her an ona muhtacım,
hatta ölümü yaşamak istiyorum oda o bi kaşık suya batıp.
“ney anlayamadım?”demen içimi kararttı,
belkide benimdir artık ışık arkası karartın.
sen benden uzaklaştıkça devleşiyorum,
çünkü ben ışığa koştukça senin boynun,dudakların morardı.
derin bir nefes alıp tüketemediğim hıncım,
duman bu ben dışında gerekmiyor başka hancı.
bozuk bir çakmak yüzünden sönmemek ne zor iş.
aşk içimde petrol kuyusu ölüm ateş ve gidişin kıvılcım.
sanki şimdi dahada yanımdasın
asıl ben hep yanındadır meraklanma alın yazım.
ben girdiğim platonik ladesin etkisindeyim,
ve sanırım kalbimi ikiye böldüğümden beri aklımdasın.
nakarat
kopya çektik aşkı başkasından,
ayrılık ölünce güzel aşk kasımda.
hiç bilinmeyen bir ömrün bilindik hikayesi,
yaşayacak bir günüm kalmaz yürek taşlaşınca.
korkularım gerçek oluyor yazmayı unuttum,
yüzümde güneş doğuyor olabilir gözlerim bulutlu.
bana bakıpta seni görenler tanıyorum,
malesef belki beni sen sandıklarından ötürüdür burukluğum,
yokluğu çağırarak korkutuyorum ölümü sorguluyorum ölümü.
çünkü aşk ölünce görünür.
benim nereden gördüğümü soracak olursanız,
pek yakında öldüm aşk yanımda gömülü.
yer ve gök gibi pek yakınız,
yıldızlar değil ruhlardır gökyüzünün tek takımı,
sana yakın ve uzağım ay gibi güneş gibi,
aşkın içine düşmüş olan ay gibi yek takılır
ösym'nin edindiğini söylediği tecrübe olsa gerek.
Öğrencinin olmazsa olmazlarından.
öğretmenlerin ( kendisi de zamanında yapmış olmasına rağmen ) engel olmaya çalıştığı eylemdir aynı zamanda çalışmak istemeyen öğrencinin kurtuluş reçetesidir.
Zor anlarda sıkı çalışılmış olan arkadaşından veya daha önce hazırlanmış olan ve yakalanıldığında' hocam vallahi çalışma kağıdıydı 'diye de adlandırılan küçük kağıt parçalarıdır.
Edebi metinler sınavıdır. Sınavda bir roman isimi verilip, hangi yazara ait olduğu sorulmuştur. Zeki ve cesur bir arkadas, kitabı acıp hızla bakar. Sessizce "Yasar Nuri Güntekin" diye fısıldar.
Tüm sınıf, sınavın son dakikaları olduğu için hızla yazarak, kağıtları teslim eder.
Hocanın sınav sonuclarını acıklarken gözleri dolu doludur.
" Ulan hadi biriniz karıştırdınız ve tutup kopya verdiniz. Ama anlamadığım, içinizde bir tane akıllı yok mu da koskoca Reşat Nuri Güntekin'i Yaşar Nuri Öztürk ile karıştırdığınızın farkına varmadı."
Tüm sınıfın kopması ile sonuçlanan durumdur. Utanç kaynağı olarak da gösterilebilir.
'Kopyasız öğrenci silahsız askere benzer' silahsız asker olmaz ohalde kopyasızda öğrenci olmaz. savaşada silahsız girilmez
görsel
yardımlaşma sanatının en tepe noktasıdır .
görsel
görsel
bu hükümetin resmi ideolojisidir.
son 3 4 senedir kopyanın karışmadığı sınav kalmadı.
http://haber.gazetevatan..../G%C3%BCndem#.UEZWaSKeefU
(bkz: yetmez ama evet)
Gençlerin %99'ı kopya çekiyor, ama bunun diğer haramlardan farkı yok ki. Birinin bunu insanlara anlatması gerek.
%100 haram olandır, kul hakkıdır.

toplumumuza göre ezan okunurken uzanmak günah (saygıdan oturmak daha iyidir); kopya çekmek, torpil yapmak normal bir şeydir.