bugün

Gabriel garcia marquez'in daha sonra sinemaya da uyarlanan vasat bir romanıdır.

insanların yüzyıllık yalnızlık'tan sonra genellikle büyük bir hevesle başladığı, fakat Hayal kırıklığına uğradığı platonik bir aşkın romanıdır.
Yüzyıllık yalnızlık tan sonra gaza gelinip okunan kitaptır. Lakin aynı tadı vermez.

Eskiden iyi bir okur olabilmek için bir yazarı beğenince bütün kitaplarının da okunması gerektiğini düşünürdüm.

Yanlış. Vakit kaybı. Bu eleştirmenlerin işi ben değilim zira.

Şimdi en iyi yorum alanlardan veya sondan başa doğru başlayıp gidebildiğim yere kadar okuyabiliyorum ancak.

Çoğu abartı. Günümüzde ise ticaret. Bütün kitapları kült olan gelmiş geçmiş yazar sayısı bir elin parmaklarını geçmez fikrimce.
Gabriel Garcia Marquez romanı.

"Kolera Günlerinde Aşk, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. Gabriel Garcia Marquez'in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgârlarının esintileri arasında, Gabriel Garcia Marquez'in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle, Kolera Günlerinde Aşk, Gabriel Garcia Marquez'in başyapıtı sayılan Yüzyıllık Yalnızlık'ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor." * *
53 yıl 7 ay 11 gün sonunda birbirlerine kavuşan bir çiftin hikayesinin anlatıldığı müthiş film.

--spoiler--
sınırları olmayan şey ölüm değil, yaşam.
--spoiler--
insan sevdiğine kavuşmak için ne kadar bekleyebilir?

yarım asır bekleyebilir mi?

bu kitapta bekliyor adam ama sadakatsizliğin adı ne zamandan beri sadakat oldu bunu yazara sormak lazım tabiki.

enteresan bir kitap, filmi daha güzeldir, merak edenler için.
Bir gabriel garcia marquez romanı. Uzun süredir bitirmek için çırpınıyordum, kitabın ortaları o kadar sıktı ki, bi ara bırakmayı bile düşündüm. Neyse azmedip bitirdim. Mutlu sonla bitti en azından.

--spoiler--

Florentino ariza da nasıl sevmiş fermina daza'yı. Kim bekler elli küsür sene sevdiğini. Aşkın bu kadar fazlasını da aklım almıyor gerçekten. Fermina daza başka biriyle evlenip yuvasını kurdu. Florentino yine bekledi. Beklediğini de buldu sonunda. Allem etti kallem etti fermina daza'yı tekrardan kazandı. Ömürlerinin son demlerinde yaşayamadıkları yarım kalan aşklarını devam ettiler. Vay be diyor insan sadece..

--spoiler--
sinema filmine uyarlandığı rivayet edilen bir gabriel garcia marquez klasiği. film müziklerinde shakira nın sesini duyacakmışız.
"onu fener kulesinin yanında bekleyecğim. kalbim deniz gibi, sonsuz ve ebedi bazen kayalara çarpan dalgalar gibi şiddetli... evleneceğim kadın bu gece dönecek... Dönmesini istemek için burda olmam gerek."

" lütfen sana içimi dökmeme izin ver. fiziksel dünya dışında, yaşın bir anlamı yok. insan olmanın özü zaten, zamanın geçişine gösterdiği direnç. iç hayatlarımız sonsuzdur. bu yüzdendir ki; ruhlarımız her zaman gençliğimizde olduğuu kadar genç ve canlı kalır. aşkı güzel bir an olarak da düşünebilirsin. başlangıç ve sonu kendi içinde barındırır bu yüzden hiç bir yere varma amacı yoktur!"
aslı film değil kitaptır. kitabı da anlayabilenler için gayet kıymetli bir eserdir. marquez'in tarzına aşina insanlar hikayedeki hiç bir olaya şaşırmazlar. çünkü büyülü gerçek üstücülüğe kapılıp giderler. mantık ya da mantıksızlık çerçevesinde incelenmesi saçmadır.
bir gabriel garcia marquez romani.
okumak icin yeterli bir neden...
marquez'in, yazarlığın dağların o ulaşılmaz karla kaplı doruklarında gezindiği romanı. okurken keyif alınacak, la bu adam böyle şeyleri nasıl yazıyor diye sorgulanacak muhteşem bir kitap.
sadece başlangıç cümlesinin hatrına bile okunabilecek bir kitaptır. mükemmel bir cümleyle başlar ve başladığı mükemmelikle devam eder ve ne yazık ki her güzel şey gibi sona erer. yazarı gabriel garcia marquez zaten aynı ayda doğduğum için mutlu hissetirecek kadar saygı duyduğum, bütün kitapları okunası bir insan.

ingilizce çevirisinden sonra can yayınlarından çıkan türkçe çevirisini okurken pek tat alamamıştım. ispanyolca aslından okumak, okuyabilmek çok farklı olurdu tabi...

kitabın ilk cümlesi;

--spoiler--
"it was inevitable: the scent of bitter almonds always reminded him of the fate of unrequited love." / "kaçınılmaz bir şeydi; acı badem kokusu daima ona karşılıksız aşkların yazgısını anımsatırdı."
--spoiler--
(bkz: hay amores) *
(bkz: shakira)
yüzyıllık yalnızlıkla edebi yönüne hayran olduğum, kırmızı pazartesiyle yalın anlatımını takdir ettiğim gabriel garcia marquezin diğerlerine nazaran sıkıcı bulduğum kitabı. aşkın ölümsüzlüğü anlatılmış bu kitapta, tabii ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir.

--spoiler--
yetmiş küsür yaşındaki insanların sevişme olayına girmesi inceden tiksindirmedi dersem yalan olur.
--spoiler--
romandan uyarlanıp hüsrana uğrayan filmlerin bir yenisi daha.romanı okuduğun zaman acılarının tutkuların mutluluklarının bile kusursuzca tasarlandığı, insana 'bir ömür aşk olabilir mi?'dedirten bu eserin filmde Javier Bardem'in çabasıyla ara ara filmin heyecanını hatırlatan ama bütün bu çırpınışlara rağmen filmin basit bir aşk öyküsünden ileri gidememesi romanı okumadan filmi izleyenlerin 'bu kadar basit gibi görünen duygusuz ruhsuz bir aşk öyküsüde film olursa benim hayat ne olur kim bilir' dedirten bir Mike Newell filmi.filmin sonunda o kadar ihtişamlı beni benden alan bir romanın nasıl bu kadar aciz duruma düştğünü gördüğümde artık sinemacıların romanları rahat bırakmasının zamanının gelip geçitğini bir kez daha farkettim.