bugün

başarısız yazardır.
ve o gün janıtın ne yapacağını bilmeden ilerliyordu karanlık ve kuytu sokaklarda. kuytu demişken ne garip bir isim de mi yavv..neyse. sonra karşısında bir köpek belirdi. hav hav dedi. janıtın hoşt diyince, köpek ayaklarını götüne vurarak kaçtı.. janıtın korkusundan altına sıçtıydı..hehe.. ondan sonra janıtın öldü..

-bitti-
bir anlık heves olduğunun göstergesidir.
anlatmak istediğin bir çok şey vardır.konuyu bir oraya bir buraya çekerken lastik gibi uzar da uzar paragraflar bitmek bilmez bir türlü.
en sonunda ne asıl konunun ne olduğunu hatırlarsınız ne de nereye bağlanması gerektiğini.
sonunu okurun hayal gücüne bırakarak hem karizmatik hem de sorunsuz bir şekilde içinden sıyrılanılabilecek durum.
sona kadar mükemmel getirilip de sonu bağlanamıyorsa eğer intihar edilebilir. namın yürür yani. on yıllar boyunca ''yazar bu kitabın sonunu getirmiş olsaydı kim bilir ne kadar içimizi acıtacaktı, bıdı bıdı '' diye konuşulur. durduk yerde romancılığın james dean'i olursun.* *
(bkz: yaprak dökümü)

yazıp yazıp gönderiyor mübarek öbür taraftan.
çok fazla antin kuntin çözüm üretmeye gerek yok.

"çok mutluymuşum bilmiyordum" yazarsanız 100.000 satar.
sık sık karşılaştıgım durumdur. ilerde elbet bir gün başarı tamamlanacaktır.
zordur gerçekten en zor kısmıdır.
başını başlasam sonu gelecekte, yazmak isteyip sonunu bağlayamasaydım keske...
sürecin çok uzun olmasından kaynaklı akla gelen her şeyi yazma isteği sonucu tüm konunun birbirine karışmasıdır. 276. sayfadan geri almaya kadar gider * sonunda ne olucak ben bile bilmiyorum.
bence kahraman şizofren olmalı.
sorun olmayandır.

sonunu siz bulun ehehe yazıp bırakın, olay olur, çok satar. ülkemdeki marjinallik hasretini seviyim.
ahaha'dır. sen kitabı yaz da sonu mühim değildir.