bugün
- özgür özel12
- gocu'ya sarma sarmak14
- haysenin1214
- sözlükten bi şey olmaz11
- nihat genç9
- yazarların imza yemekleri10
- yazarların favori yazarları8
- yazarların favori sabunu9
- akpnin elinden dini alın geriye ne kalır19
- ak parti'nin genel müdürüne çuvalla 95 milyon tl12
- anın görüntüsü27
- yandaş medya ahlaksızlığı8
- sözlük kapalıyken merak ettiğiniz yazarlar15
- siktir orospu afedersin11
- müsiad başkanının dolar yükselmeli demesi8
- ülkenin dingonun ahırına dönmesi10
- bir akpli bir chpli bir mhpli bara gitmiş9
- düşün ki o bunu okuyor9
- tezsiz yüksek lisans11
- selinsu için buluşup dövüşen erkekler9
- ölümden sonrası yoksa neden yaşıyoruz sorunsalı22
- bu hangi oyundan8
- israile askeri malzeme götüren gemi mersine geldi10
- dolar 40 lira13
- bahçeli'nin duruşmalar tv den yayınlansın çağrısı10
- uzun sakal sarık cübbe12
- seni yüzde 29 ile orada oturtmam25
- akp ve mhp belediyeleri8
- bu hangi diziden8
- sokak ortasında dondurma yalayan erkek10
- heykeller ne işe yarıyor sorunsalı22
- en son ne içtiniz11
- sürekli kent uzlaşısı diyen masklavi20
- true ahlaksızlığı8
- yazarların favori aktiviteleri8
- baklava kutusuna 110 bin euro koymak8
- true gocu aktroll sözlük17
- yiğit bulut13
- mehmet boynukalın'ın belediyelere operasyon tweeti11
- özgür özele soruşturma9
- ah almak13
- akp'nin türkiye'yi fetöden kurtarması14
- 6 temmuz 2025 5 askerimizin şehadeti16
- ahmet hamdi çamlı'nın cumhuriyet tweeti8
- kocasının soyadını almayan kadın15
- yazarların hayallerindeki meslek12
- sözlükteki true düşmanlığı14
- bir chp yalanı yazın11
- türkiyeli değil türk15
- en son ne yediniz9
Mağara. Kur'an'da bir sure ismi.
Ashab-ı Kehfın yani 7 gencin kıssası anlatılmaktadır.
Ashab-ı Kehfın yani 7 gencin kıssası anlatılmaktadır.
Hazret-i Resûlullahın davası karşısında çaresizlikler içinde kıvranan Mekke müşriklerinin aklına yeni bir fikir geldi: Yahudi âlimlerinden Peygamberimiz (s.a.v.) hakkında bir şeyler öğrenmek.
Bu maksatla Medine'ye giden temsilciler, Yahudi âlimleriyle görüşerek Resûl-i Ekrem Efendimizin söylediklerinden, yaptıklarından bahsettiler. Sonra da,
"Siz elinde Tevrat bulunan bir milletsiniz. Bu adam hakkında bize bilgi veresiniz diye size başvurduk." dediler.
Yahudî âlimlerinin, bu isteklerine cevapları şu oldu:
"O kimseye, 'Geçmişteki o genç delikanlıların hayret edilecek maceraları ne idi? Yeryüzünün doğusuna, batısına kadar ulaşan, dönüp dolaşan zâtın kıssası ne idi? Ruhun mahiyeti nedir?' Sorularını sorun. Eğer bu suâlleri cevaplandırırsa, bilin ki, o Allah'ın peygamberidir. Siz de ona tâbi olun. Yok eğer cevaplandıramazsa, o adam yalancı bir kimsedir. Kendisine istediğinizi yapabilirsiniz."
Temsilciler, Mekke'ye dönerek durumu müşriklere anlattılar. Müşrikler, ümid ve sevinç içinde Peygamber Efendimize koşarak, bu soruları sordular. Kâinatın Efendisi, sorularını cevaplandırmak için mühlet istedi:
"Size yarın bildireyim." dedi.
Bunu derken, o sırada "inşallah (Allah dilerse)" demeyi unutmuştu. Bu sebeple, bir görüşe göre üç, diğer bir rivâyete göre ise on beş gün bu konuda hiçbir vahiy gelmedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) sıkıntıdan duramaz hâle gelmişti. Hele müşriklerin,
"Muhammed bizden bir gün mühlet istedi. Bunca zaman geçti, bize hâlâ bir şey bildirmiş değil." diyerek dedikodulara başlamaları, bu sıkıntılarını daha da arttırdı. Öyle ki, kimseyle konuşamaz hâle gelmişti.
Nebiyy-i Ekremin, bu sıkıntıları fazla sürmedi, sonunda vahiy indi. Müşriklerin sorularına şöyle cevap verildi:
"Yoksa (Ey Resûlüm!) uzun zaman mağarada uykuda kalan Kehf ve Rakîm ashabı bizim mu'cizelerimizden şaşılacak bir şey oldular mı sandın? Hatırla ki o vakit o genç yiğitler mağaraya sığındılar da şöyle dediler: 'Ey Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizde bize bir muvaffakiyet hazırla.'" (Kehf, 18/9-10)
Bu âyet-i kerimlerde, müşriklerin birinci soruları cevaplandırılıyordu ve adı geçen gençlerin Ashab-ı Kehf olduğu bildiriliyordu. Sonraki âyetlerde ise Ashab-ı Kehf'in maceraları anlatılıyordu.
Müşriklerin ikinci sorularına ise şu âyetler cevap veriyordu:
"Sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hâtıra okuyacağım." (Kehf, 18/83)
Sûrenin devam eden âyetlerinde ise, Cenâb-ı Hakk'ın Zülkarneyn'i iktidar sahibi yaptığı, ona bol vasıta ihsan ettiği ve bununla batıya doğru yol aldığı, yolculuğu esnasında bir kavimle karşılaştığı ve onları iyi işleri yapmaya davet ettiği belirtiliyor; sonradan doğuya doğru yol tuttuğu, burada da bir kavimle karşılaştığı ve onları da hayırlı işlerde bulunmaya çağırdığı beyân ediliyordu.
Müşriklerin üçüncü suâllerine ise şu âyet-i kerime ile cevap veriliyordu:
"Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Bilgi olarak da size pek az şey verilmiştir." (isra, 17/85)
Müşrikler, sordukları sorularına mükemmel cevap almışlardı. Buna rağmen, Peygamber Efendimizin davasını doğrulayıp, Ona uymaktan uzak durdular, şirkin ifradı içinde hayatlarına devam ettiler. Ancak, onların bu hak ve hakikattan yüz çevirmeleri, kendilerini felâkete sürüklemekten başka bir şeye yaramıyordu. Onlar direndikçe, îmân ve Kur'ân dâvâsı daha bir haşmet ve azametle gönüller üzerinde dalgalanmaya devam ediyordu.
Cenâb-ı Hak, ayrıca Peygamber Efendimizi de aynı sûrede şöyle ikaz ediyordu:
"Hiçbir şey hakkında 'Yarın bunu muhakkak yapacağım.' deme. Ancak 'inşallah' deyip Allah'ın dilemesi şartına bağlarsan müstesnâdır. Unuttuğun zaman da yine Rabbini an ve 'Umulur ki Rabbim beni bundan daha hayırlı ve doğru bir yola eriştirir.' de." (Kehf, 18/23-24)
Peygamber Efendimiz, bu ikazdan sonra, yapacağı bir şey hakkında "inşâallah" demeyi her zaman hayatında bir prensip edindi.
Kaynak: sorularla islamiyet
Bu maksatla Medine'ye giden temsilciler, Yahudi âlimleriyle görüşerek Resûl-i Ekrem Efendimizin söylediklerinden, yaptıklarından bahsettiler. Sonra da,
"Siz elinde Tevrat bulunan bir milletsiniz. Bu adam hakkında bize bilgi veresiniz diye size başvurduk." dediler.
Yahudî âlimlerinin, bu isteklerine cevapları şu oldu:
"O kimseye, 'Geçmişteki o genç delikanlıların hayret edilecek maceraları ne idi? Yeryüzünün doğusuna, batısına kadar ulaşan, dönüp dolaşan zâtın kıssası ne idi? Ruhun mahiyeti nedir?' Sorularını sorun. Eğer bu suâlleri cevaplandırırsa, bilin ki, o Allah'ın peygamberidir. Siz de ona tâbi olun. Yok eğer cevaplandıramazsa, o adam yalancı bir kimsedir. Kendisine istediğinizi yapabilirsiniz."
Temsilciler, Mekke'ye dönerek durumu müşriklere anlattılar. Müşrikler, ümid ve sevinç içinde Peygamber Efendimize koşarak, bu soruları sordular. Kâinatın Efendisi, sorularını cevaplandırmak için mühlet istedi:
"Size yarın bildireyim." dedi.
Bunu derken, o sırada "inşallah (Allah dilerse)" demeyi unutmuştu. Bu sebeple, bir görüşe göre üç, diğer bir rivâyete göre ise on beş gün bu konuda hiçbir vahiy gelmedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) sıkıntıdan duramaz hâle gelmişti. Hele müşriklerin,
"Muhammed bizden bir gün mühlet istedi. Bunca zaman geçti, bize hâlâ bir şey bildirmiş değil." diyerek dedikodulara başlamaları, bu sıkıntılarını daha da arttırdı. Öyle ki, kimseyle konuşamaz hâle gelmişti.
Nebiyy-i Ekremin, bu sıkıntıları fazla sürmedi, sonunda vahiy indi. Müşriklerin sorularına şöyle cevap verildi:
"Yoksa (Ey Resûlüm!) uzun zaman mağarada uykuda kalan Kehf ve Rakîm ashabı bizim mu'cizelerimizden şaşılacak bir şey oldular mı sandın? Hatırla ki o vakit o genç yiğitler mağaraya sığındılar da şöyle dediler: 'Ey Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ihsan buyur ve işimizde bize bir muvaffakiyet hazırla.'" (Kehf, 18/9-10)
Bu âyet-i kerimlerde, müşriklerin birinci soruları cevaplandırılıyordu ve adı geçen gençlerin Ashab-ı Kehf olduğu bildiriliyordu. Sonraki âyetlerde ise Ashab-ı Kehf'in maceraları anlatılıyordu.
Müşriklerin ikinci sorularına ise şu âyetler cevap veriyordu:
"Sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hâtıra okuyacağım." (Kehf, 18/83)
Sûrenin devam eden âyetlerinde ise, Cenâb-ı Hakk'ın Zülkarneyn'i iktidar sahibi yaptığı, ona bol vasıta ihsan ettiği ve bununla batıya doğru yol aldığı, yolculuğu esnasında bir kavimle karşılaştığı ve onları iyi işleri yapmaya davet ettiği belirtiliyor; sonradan doğuya doğru yol tuttuğu, burada da bir kavimle karşılaştığı ve onları da hayırlı işlerde bulunmaya çağırdığı beyân ediliyordu.
Müşriklerin üçüncü suâllerine ise şu âyet-i kerime ile cevap veriliyordu:
"Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Bilgi olarak da size pek az şey verilmiştir." (isra, 17/85)
Müşrikler, sordukları sorularına mükemmel cevap almışlardı. Buna rağmen, Peygamber Efendimizin davasını doğrulayıp, Ona uymaktan uzak durdular, şirkin ifradı içinde hayatlarına devam ettiler. Ancak, onların bu hak ve hakikattan yüz çevirmeleri, kendilerini felâkete sürüklemekten başka bir şeye yaramıyordu. Onlar direndikçe, îmân ve Kur'ân dâvâsı daha bir haşmet ve azametle gönüller üzerinde dalgalanmaya devam ediyordu.
Cenâb-ı Hak, ayrıca Peygamber Efendimizi de aynı sûrede şöyle ikaz ediyordu:
"Hiçbir şey hakkında 'Yarın bunu muhakkak yapacağım.' deme. Ancak 'inşallah' deyip Allah'ın dilemesi şartına bağlarsan müstesnâdır. Unuttuğun zaman da yine Rabbini an ve 'Umulur ki Rabbim beni bundan daha hayırlı ve doğru bir yola eriştirir.' de." (Kehf, 18/23-24)
Peygamber Efendimiz, bu ikazdan sonra, yapacağı bir şey hakkında "inşâallah" demeyi her zaman hayatında bir prensip edindi.
Kaynak: sorularla islamiyet
Mağara anlamına gelen arapça bir kelime.
güncel Önemli Başlıklar