bugün

halkın nazarında ossuruk kadar değerleri kalmayan, "ey bilim!, yerim seni dilim dilim" şeklinde maniler yakmış yontma taş dinazorları. hukukun üstünlüğüne inanılan bir ülkede kendini devletten üstün görenin anüsüne biber sürerler.
sanılanın aksine kanun tanıyan rektörlerdir. değişen maddenin şuan için hiçbir zorunlu yaptırımı yoktur. okullar istedikleri şekilde devam edebilirler. birçok rektör de bu yüzden eski uygulamaya devam edeceklerini açıkladılar.
bunun yanında hiçbir şeyi tam anlamıyla okumayıp ota boka saldıranlarla bir gece de yasa çıkaran siyasetçiler var. biz biraz onlardan konuşsak keşke. ayıp olmuyor mu beyler?
"söz konusu vatansa gerisi teferruattır" lafını benimseyip ülkenin geleceğini düşünerek her türlü yasaya karşı çıkan rektörlerdir. kendilerini değil ülkeyi düşünürler, her şey aydın beyinler içindir.
yasa meclisten ezici bir çoğunlukla geçmiş ve cumhurbaşkanının da onaylamış olmasına rağmen "hala armudun sapı, üzümün çöpü" şeklinde bürokratik engeller çıkarmaları oldukça maksatlıdır.
akademik camianın yüz karası kişilerdir.

profesör olmakla ufku açık bir bilim adamı olmanın aynı şey olmadığını ortaya koyarlar.

laikçi faşist elitin mensupları olup emekli olduktan sonra malum partiden aday gösterilmeyi ümit ederler.
ek 17. madde düzenlemesini bekleyen, dolayısıyla kanun tanımaz olmayan rektörlerdir. rektörleri bağlayan bir yök düzenlemesi halâ yürürlüktedir; bu nedenle de türbanlı öğrencilerinin üniversiteye alınmamalarında hukuki bir sakatlık yoktur. eğer ek 17. maddede değişiklik yapıldıktan sonra da rektörler, üniversitelere türbanlı öğrencileri almamaya devam ederlerse, işte o zaman kanun tanımaz olurlar.
ek 17. madde düzenlenmedikçe dini siyasete alet etmeye çalışanların oyunlarına gelip türbanı içeri sokmak için hiçbir zorunlulukları olmayan bilim adamlarıdır.
delikanli rektorlerdir.
değiştirilen anayasa maddelerinin var olanları biraz daha parlatmak dışında bir şey yapmadığını gören rektörlerdir.
anayasada zaten bulunan maddelerin içine bir-iki yeni kelime eklenerek anayasa değiştirilmiştir, şu anki halinde de ünlü hukukçuklara göre hiçbir zorunluluk yoktur.
ek 17 değişecek mi yoksa yeni bir harekat mı beklenecek göreceğiz.
ek 17. maddede ne yazdığını bile bilmeyen sözlük yazarlarının gazete köşelerinde okudukları laikçi yorumlarla savunmaya kalktığı rektörlerdir.

Türkiye laikçi elitin yargıyı siyasallaştırdığı bir ülke olmaktan kurtulup gerçek bir hukuk devleti olmayı başaramadığı için hala görev başındadırlar. kanunları yasama organı yapar kuralını hiçe sayma cüretini gösterebilenler varoldukça muasır medeniyetlerin arkasından bakakalmamız normaldir.
hukuğun ne demek olduğunu içimizdeki bazı yazarlar gibi anlamamış olan rektörlerdir. bir anayasa kuralını açık açık ihlal etmek en hafif anlatımı ile görevi suistimaldir. türbanlıları üniversiteye almanın hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa bunu takip etmenin hukuki yolları var. yasaları açık açık ihlal etmek bir rektöre yakışan bir davranış değildir. herkes görüşlerine uymayan konularda yasaları ihlal ederse kaos olur memleket teksas'a döner.
mantık abideleridir.
yasa kesinleşmeden, yani anayasa mahkemesine gidip dönme ve 17. madde tam olarak değişmeden nasıl uygulanabilir ki! nasıl böyle bişe istenebilir!

(bkz: yangından mal kaçırmak)
kanun, kural tanımaz anarşist türban fetişistlerini kızdıran rektörlerdir.

ben rektöre rektör demem,
rektör türbanı(!) tanımadıkça*

edit: sırf türbanı tanımadıkları için bazı türban fetişistlerinin gözünde rektör hatta vektör bile olmayacak kişilerdir. demek ki rektör olmanın ispatı "türbanı" tanımaktan geçiyormuş... eh hadi ben tanıyorum "türbanı" türban özgürlüğü(!) olmalı diyorum, ey bilim heyetinde üyeliği bulunan kişi, beni rektör olarak tanıyor musun? ayrıca, anarşist türban fetişisti arkadaşlar madem bir kanun tanımazlık olduğunu iddia ediyorlar, o vakit mahkeme yolu açıktır! kendilerini okula almayan rektörleri mahkemeye versinler o zaman!
bunlara en önemli örnek inönü üniversitesi rektörü fatih hilmioğlu dur. kanun tanımak bir yana içinden geldikleri halklarını bile tanımazlar.
uludağ sözlük yazarlarını komik duruma düşüren rektörlerdir.

filmlerden avukat ismi araklamakla anayasa profesörü olunmuyor. bir yasa (anayasa maddesi) metni meclisten geçip resmi gazetede yayınlandığı andan itibaren kesinleşir. anaysa mahkemesi ya da başka bir mercinin onamasına muhtaç değildir.
''söz konusu çıkarsa gerisi teferruattır''lafını benimseyip kendi geleceklerini düşünerek her türlü yasaya karşı çıkan rektörlerdir.insanları,özgürlükleri ve hukuku değl kendilerini düşünürler.herşey koltuk ve döner sermaye içindir.
yasalara göbek bağıyla bağlı türk gençlerinin gözünden kaçmayan adamlardır.

evet, kıyafet devrimiyle yasaklanan sarıkları, cübbeleri görmezler ama işlerine gelmeyince "memlekette hak var, hukuk var" diye atıp tutan gençlerin.
bilimsel makale yazma konusunda nal toplayan *bilim adamlarıdır. *
yanlis ve tarafli bir suclamadir. eger rektorlerin kanun tanimaz oldugu dusunuluyorsa mahkemeye gidilebilir. tabii yemiyor bu. cunku sorumlulugu rektorlerin ustune yuklemek akp'nin her zamanki "kestaneyi atesten baskasina aldirma" taktigi. danistayin, anayasa mahkemesinin ve de aihm'nin kararlari ortada. degisen anayasa maddeleri de eskilerini cilalamaktan baska bir yenilik getirmiyor.

edit: eger 17. madde degismeden bu is hallolacaksa akp ve mhp aylardir neyin pazarligini yapti? kendileri de bal gibi biliyor ama simdi ya tutarsa taktigi deneniyor.
(bkz: sinir tanimayan doktorlar örgütü)
(bkz: Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü)

evvelden vardır...
bir yenisi daha kuruldu

(bkz: sınır tanımayan rektörler örgütü)
hayırlı olsun
en büyük kanunu tanıyan rektörlerdir. anayasaya uyarlar kendileri. yasalar, yinetmelikler, tüzük ve benzeri yazılı kurallar çelişki içerisinde olduğunda anayasanın dediği olur.
oldukça basittir.
türkiye cumhuriyeri laiklik ilkesiyle yönetilir. ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

kapiş?
fikir bütünlüğü sağlandığı için alabildiğine çamurun içine yatanın desteklenmesi ile savunulan yanlı bir ifâde. öyle götten atılmış ki tanımlanamıyor bile.

bu ülkede gerçekten demokrasi olsa bir saniye bile koltuğunda oturmaması gereken hükümete bağlı emir eriymiş gibi çalıştığı düşünülebilen bir adamı yök başkanı diye atamışlar.

diplomat: yeni başkan güzel konuşuyor
kemal unakıtan: sıkıysa konuşmasın

bir hükümetin maliye bakanının üniversitelerin tepesindeki insan için söylediği kelimelere bak hele.
e böyle resmen piyonmuşcasına sürülmüş gibi görünen bir adamdan nasıl açıklamalar çıkması beklenebilir ki? daha geldiği gün şunu dedi;

- anayasa mahkemesinin her dediğini yapmak zorunda değilsiniz...

yani siz "kanunsuzluğu" savunan bir adamı savunuyorsunuz kendi yoz görüşleriniz uğruna. türbanı islamın 6. şartı yapan sefiller her şeyin başı "insanlık"ı görmezden gelmiş, e hayvandan farkınız kalmaz o zaman diye düşüneni de çıkabilir bu durumda. gerçi çıkarları uğruna yalan söyleyen hayvan da olmaz ki...

son olarak tbmm'nin yetkisinin bile yetmeyeceği düzenlemeler vardır; anayasa madde 1, 2 ve 3. anlayacağınız dille söyleyeyim, ziksen değiştirilemeyecek maddelerdir bunlar ve eğer anayasa mahkemesi "bu düzenlemeler madde 2 ye aykırıdır ve tbmm yetkisini aşmaktadır bu durumda alınan karar yok sayılır" diye bir karar verirse aynı düzen devam edecektir.

edit: cevap verememenin âcizliği, sözlük dünyasında eksilemeyi âdet hâline getirmiş.
kanun kesinleşmeden, şuanki mevcut kanunu uyguladıkları için bazı kendini bilmez yazarların hışmına uğramış, saygı duyduğum insanlardır.
Necla Pur
Faruk KARADOĞAN
cumhuriyetin ilkelerine tutunmayı kanun tanımamak olarak görmeyen göremeyen insanlardır. kesinleşmeyen kanunlara uymayı bir borç bilip akp şakşakçılığı yapmayan aydınlardır. tırnakları edemeyecek çocuklar tarafından taşlanan, keşke belirli bir bilgi birikimine erişebilmiş insanlar tarafından eleştirilseler dediğim insanlardır.
rektörlere çamur atmak için her fırsatı kollayan a.k.p sempatizanlarının savunduğu görüştür. ama normaldir. cumhurbaşkanı noter gibi olmuşsa, türbanı dillendirmek için ikinci beş yıl beklenmişse normaldir bunlar. yalakaları da özgürlük adı altında önüne gelene çamur atarlar böyle. daha önce de a.n.a.p'a d.y.p'ye yapılan yalakalıkların sadece boyut değiştirmiş şeklidir bu. yarın öbür gün iktidar değişince su yolları da değişir bunların. ekmek parası kavgası bu olsa gerek. bizim köyde öyle değildi halbuki. şeref haysiyet denen şeyler vardı. seçim zamanı 1 kg. peynire oyumuzu satmazdık. yarım ton kömüre sözümüzün arkasındayız oyumuz sizin demezdik. neler oluyor bize? olur böyle şeyler.