bugün

anlatmış birisi anlatılması gerekeni gerektiği gibi dedirtten şairden bir şiir:
bir şükrü erbaş şiiri.

Ağzın ömrüm. Ağzın öptükçe derin
Konuşuyorsun, kanatlı bir karanfil dudakların.
Gözlerin iki dağ suyu güldükçe köpüklenen
indiriyorsun kirpiğini upuzun bir güz.
Bir kapı önündeyim, girsem suç gitsem ayaz
Titriyor tüm geçmişim parmaklarının ucunda.
istekle esrik biri, biri bir korkuyu emziriyor
inip inip kalkıyor göğüslerin ufkumda.

Oturuyorum dizlerinin dibinde kan ter içinde
Bu alçak dünyada ne kadar yükseksen o kadar mutluyum
Çocuğum benim, çocuğum benim, çocuğum
Her zaman sözden gidilmez ki sevginin ülkesine
Gövdeden söze gelerek de büyür insan dingin bir hazla...
bir nazım şiiri. ne vakit bütün bu işlerden bunalsam, bir şeyleri üstüste koymak bana zor gelse, inşa ettiğim şeye olan inacım zayıflasa, açar okur, inanmaya devam ederim. şöyle diyor usta;

"yapıcılar türkü söylüyor
yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
bu iş biraz zor.
yapıcıların yüreği
bayram yeri gibi cıvıl cıvıl
ama yapı yeri bayram yeri değil.
yapı yeri toz toprak.
çamur, kar.
yapı yerinde ayağın burkulur
ellerin kanar.

yapı yerinde ne çay her zaman şekerli
her zaman sıcak,
ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak
ne herkes kahraman
ne dostlar vefalı her zaman.
türkü söyler gibi yapılmıyor yapı
bu iş biraz zor,
zor ama
yapı yükseliyor, yükseliyor.
saksılar konuldu pencerelere
alt katlarında.
ilk balkonlara güneş taşıyor kuşlar
kanatlarında.
bir yürek çarpıntısı var her putrelinde
her tuğlasında
her kerpicinde.
yükseliyor, yükseliyor yapı
kanter içinde"

nazim hikmet
güncel Önemli Başlıklar