bugün

tanrının yarattığı tüm varlıkların kaderlerini yazmış olması ve insanların isteklerini tanrıya dua eylemi gerçekleştirerek bildirmeleri olayından ortaya çıkan çelişkilerdir.

Kader : Tanrının yarattığı her canlının yaşaması gereken yol. Her canlının evrende ne yapacağının önceden belirlenmiş olması. Tanrının evrendeki olacak 'her şeyi' bilmesidir. bir insanın yapacağı her eylemi zaten insan yapmadan bilmesidir.

Dua etmek : Bir insanın tanrıya isteklerini ve dileklerini belirtmesi, yardım istemesidir.

-Kader-

1-Bir insanın çocuğu merdivenlerden düşüp boynunu kırsa, inançlı kişiler hemen 'kaderinde yazılıymış', 'kader, tanrının isteği sorgulanmaz', 'kaderinde varmış' gibi ifadeler kullanırlar. Yani bu çocuğun ne zaman öleceği zaten belirlenmiş önceden.

Fakat bu çocuk x adlı bir kişi tarafından vurularak öldürülürse ne denir? Terorist, katil, vb bir sürü suçlayıcı kelime. Burda komik olan şudur : Herkesin kaderini -gelecekte ne yapacaklarını- allah bilir ve yazmıştır. E o zaman neden çocuğu vuran kişiye saldırıyorsun? Onun kaderinde çocuğunu öldürmek yazılıysa bunun sorumlusu tanrıdır.

2-Tanrı bir kişinin ateist olup onu inkar edeceğinide belirlemiş *, bir insanı öldüreceğinide, hırsızlık yapacağınıda... O zaman o cehennem neden? Özgür irade diyorlar, madem insanlar özgürce yaşayıp hayatlarına yön veriyor, neden bu kadar ayette kader geçiyor ve her olay kader e bağlanıyor?

insanlar doğal yada kişisel sebeplerden dolayı ölürse: kader
insan tarafından öldürülürse : cinayet

-Dua etmek-

1-Herkes ilahi bir plana/kadere inanır. Tanrı neyin nasıl yaşanacağını bilir ve belirlemiştir.
Eğer dinlerdeki gibi kader yani ilahi bir plan varsa, neden dua ediliyor? Mantığı nedir?
Eğer tanrının ilahi planında senin bir şeye sahip olman varsa, zaten ona sahip olacaksın; eğer yoksa sahip olamayacaksın.

insanlar sahip olmadıkları ve olmak istedikleri her şey için dua ederler, dualar kabul olunca 'tanrı büyük', olmayınca 'kaderde yokmuş' denir. Dahada ilginci bir alime sorduğunuzda cevap 'içten dua etmemişsindir'. Ne kadar da iyi biliyorlar insanların duygu ve düşüncelerini...

2-Bir insanın kaderinde ölümcül bir hastalık var. Bunu tanrı yazmış önceden. Bu insan belirli yaşa ve zamana geldiği zaman bunu yaşaması gerekiyor ve yaşıyor. Sonra bu insan bu duruma üzülüp tanrıya dua ediyor. 'Tanrım beni bu ölümcül hastalıktan kurtar'.

Çelişkiye bakalım. Sen her şeyi tanrının yarattığını savunuyorsun *, kaderini tanrının yazdığını söylüyorsun fakat tanrının seni bu hastalıktan kurtarmasını bekliyorsun. Zaten ilk başta sana bu hastalığı 'veren' tanrı. Onu yaratıp dünyaya koyanda.

Madem dinlerin savunduğu gibi tanrı 'her şeyi' bilir, neden sen dua edip dileklerini belirtiyorsun? Zaten tanrı her şeyi önceden biliyor.
eğer dua ederek kaderimizde başımıza gelecek bir kötülükten kurtuluyorsak, kader anlamını yitirir ve kendini imha eder.
eğer kader diye bir şey varsa kadermizde olacak veya olmayacak bir şeyin tersini istersek babayı alırız, bu da duanın gereksizliğini kanıtlar.

(bkz: şükela başlıklar)
kader levh-i mahfuz da yazılıdır. insan dua ederek kaderini değiştirme şansına sahiptir. dua gereklidir. hayır isteyene hayır yolu açılır, şer isteyene de şer yolu açılır. ortada çelişki filan yok, çelişki nin kralı var diye ortalıklarda mal gibi gezenlerde saklı.
allahın duamızı kabul edeceği zaman olayları ona göre yaratması kader denen şeyi sürekli değiştirmesi demek oluyor. öyleyse sabit, belirli bir kader yok ya da kader tanrının üzerinde.
insan'ın anne rahminde cenin olmasından itibaren vereceği son nefese kadar yüce yaratıcı herşeyi biliyor.işte bu zaman aralığında insanın yaşadıkları kaderidir. zaten ne yaşayacağım belli,o herşeyi biliyo diyerek;sorumsuzluk yapmamamız isteniyor.zaten O'nun herşeyi bilmesi allah olduğunun kanıtı değil midir? kaderin tanımı böyle iken hangi çelişkiden bahsediyoruz aceba?
bir şeyi bilmek o şeyi yapmak değildir.ilimle kudret arasındaki yol ayrımı işleyecek hadiselere yön vermekle onu ilmen bilmek arasındaki ayırdın neticesidir.yukarıdaki entrynin sahibinin akşam uyuyacağını bilmem onun uyumasına benim sebep olduğum anlamına gelmez.dolayısıyla karar ve bilgi bağlamında sunulmak istenen kader anlayışı senarist oyunca eşleşmesi düzeyindeki hayat algısı geliştirir.zaten o istiyor o zaman ne gerek var mücadeleye, şeklinde koşullandırılmış tanrı ve kader anlayışı fonksiyonsuz birey addedilen kader inanıcılarını aşağılamayı meşrulaştıran bir farkındalık lüksü zannına götürür.oysa inanç kelimesi isminden de anlaşılacağı üzre nesnel bir kabul edilmişliği arkasına almak anlamına gelmeyen bir tavrı içinde barındırır.

bilgi noktasında sonsuz ihtimal içinden bir tercihin tezahür edeceğine dair tanrının bilgi sahibi olması kişiyi o ihtimallerden birine sevk eden bir yönlendirme içermemekle beraber tercihler arası bağ ve yönelimler arası fark içinde var olan çeşitliliğin arzu ve talebe göre açılabileceği gerçeğini bulundurur.dua, tanrının yazdığını oynamak teslimiyetinden hareketle geliştirilmiş olan kader tanımcılarınca niteliksiz temenniler bütünü olarak tanımlanabilir fakat tanrının insana dair bilgisi, yaşanacakların emri telakkisinden ziyade gerçekleşeceklerin bilinmesi karinesine konuşlanması münasebetiyle sözkonusu ihtimaller arasındaki kararların netleşmesi ve iyi olana yönelim noktasındaki yardım talebidir.bilginin değişmesi sözkonusudur fakat emrin değişmesi, hakkında emir verilmiş kişinin tavrıyla sözkonusu olacak bir şey değildir.işin özü itibariyle kişinin dua edeceğini de bilen bir tanrı, dua sonrası gerçekleşek olan, bildiği olayların farklılaşması ya da farklılaşmamasına dair bir karar vermek durumunda değildir.çünkü dua öncesi ve dua sonrası gelişecek olayları bilmesi,duanın içeriğine bağlı, kişinin yaşadığı değişimleri de bilmesi anlamına geldiğinden duaya binaen karar değiştirmek zorunda kalacak bir pozisyonda olamaz.olayı yaratan ve olayların değişimiyle ilgili isteği kabul eden tanrı,bu isteğin barındırdığı şeyleri de dua edilmeden evvel yaratmış olması gerek.bu da eşrai ve maturidi arasındaki tartışmaların ana konusu olan ilim mi maluma yoksa malum mu ilme tabidir klasiğinden,önce tanrı mı yaratır kul ister yoksa kul ister tanrı öyle mi yaratır çatışmasına kadar götürebilir konuyu.bilginin zamandan önce ve zamanın bilgi dahilinde işlediğine inanmak, zamanın bir perde ,ilmin bir gerçeklik olduğu kanısına vardırır.

kader-insan ilişkisi insan-tanrı ilişkisi çerçevesinde izah edilmek istendiğinde tanrının sıfatlarının insan üzerindeki etkisi bağlımda ele alınan yaratıcı-yaratılan,kadir-zayıf gibi küçükle büyük arasındaki alakadarlık üzerine bina edilen insani ifa süreci, her söyleneni yapmakla mükellef kul algısı oluşturduğundan kader içinde gerçekleşen kişisel kararların fonksiyonsuz olduğu inancı gelişmektedir.hastalık ve onun define çalışılması şeklindeki doğal süreçte suçlu aramak basittir.hele ki hastalığın ve hastanın hayattaki rolünü ikisini de yaratan kişinin salt egosal istemi doğrultusunda ele almak bu kararı daha da basitleştirir.hastalığa mübtela olan insanın hatalığın geldiğine inandığı yerden yardım istemesi noktasındaki talep edenin de edilenin de eleştirildiği cümle hedefi 12 den vurabilmiş bir cümle değildir.çünkü burada kader mefhumuyla aynı ölçülerde ele alınmaya çalışılan bir de kaza kavramı vardır.oraya girersek konu epey uzar fakat hastalığı allah verdi diyorsun o zaman ondan ne diye yardım istiyorsun diyen kişiye;ekonomik durumum iyi değil bunun suçlusu devlet diyorsun ama ondan maaş alıyorsun bindirmesi yapılabilir mi bilmiyorum.herkes gibi bilmeden konuşuyorum işte..ayrıca kader ve dua çelişkisi olmaz; kader dua çelişkisi olur.
yapılan kader tanımı sebebi ile ortaya çıkan çelişkidir... örneklerle devam edelim ki anlaşılır olsun.

bir adam düşünün ki istanbul'dan ankara'ya gidecek ve 1 ay zamanı var... ankara'ya giderken de uğraması gereken şehirler var kocaeli, bilecik, eskişehir ve kütahya diyelim... şimdi ilgili adamımız istanbul'dan terse hareket ederek marmara denizi kıyısından kıvrılarak kocaeli'ne gidebileceği gibi istanbul'dan doğrudan kocaeli'ne de gidebilir. işte bu yol tercihi de adamımızın özgür, hür iradesidir. oradan, bilecik'e ister karadeniz'i turlayıp geçer, ister doğrudan basıp gider... işte bütün mesele buradadır. kader sizin nereden başlayacağınızı belirler yolculuğunuza, nerede bitireceğinizi belirler yolculuğunuzu ve yolculuğunuz süresince uğrayacağınız durakları... geri kalan herşey için master card değil tabi ki özgür irade...
buna şebnem ferah son noktayı koyar: kim yenmiş kaderi duayla.