bugün

ölüm ile kıyamet günü arasını kapsayan ve kötü insanların yaşayacağı durum.
islam dinine göre suçlu, günahkar kişilerin kabirde yaşayacağı olumsuzluklar bütünü.
kulak ve diş agrisi gibi dunyevi olgularin esit tutuldugu hadisedir.
bu başlıkla aynı isimde olup buraya link verilemeyecek kadar berbat görüntüler var efendim.
özetle bir çocuk ölüyor ve gömüldüktan birkaç saat sonra şu an hatırlamadığım bir sebep için mezar açıldığında karşılaşılan manzara korkunç. gözler, vücut, saçlar...öyle böyle bir şey değil. neyse.
sadece hadislere dayanılarak var olduğuna inanılan durum. Kuranda bu konuda herhangi bir ima yoktur.
Edit: Yasin suresi(36) 51.ve 52.ayetler :"Sura üflendi. işte onlar kabirlerinden Rabblerine koşuyorlar. Dediler ki " Vah bize , uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı?" işte Rahman'ın vadettiği şey budur. Gönderilen peygamberler doğru söylemiş." anlaşılacağı üzere ayette uyumuş uyanmış gibi olacağımız söyleniyor. Arada kabir azabı olsa rablerine koşan ruhlar, azap sırasında zaten uykuya bırakılmış olmayacaklar, azap görüyor/görmüş olacaklardı.
insanoğlunun hayalgücü bu acının boyutunu anlayabilecek kadar yeterli değildir.
şüphesiz şekilde gerçek olan azab. insanların elest meclisi'inde Rab'lerine verdikleri sözün gereğince ve yaratılışlarının sebebi olarak Allah'a kulluğu ne denli yerine getirdiklerine dair özel sorularla meleklerce sorguya çekildikleri, bağlı oldukları vücut ve nefs hapsinden kurtulup kâinâtın ve hayatın hakikatini yakînen öğrendikleri ve kendi hallerinin ne olduğunu anladıkları yer olan kabirde yaşadıkları azabdır.
hz. osman'ın evrende düşündükçe tüylerini ürperten olması kesin olarak kesinleşmiş sondur.
manevi acıdır. beden çürür ama ruh acı çeker. bir yerimizi kestiğimizde ne kadar canımız yanıyor değil mi? birde ruhunuzun çentik çentik kesildiğini düşünün.
hayr ve şer ameller eşliğinde çekilecek azap. allah etmeye.
insanın öldükten sonra gömüldüğü yerde mahşer gününü beklerken çekeceği ya da çekmeyeceği azap. Yanılmıyorsam çekecekse ruhu toprak altında kalıyor ve cesedi çürürken tüm acıları çekiyor, çekmeyecekse de yukarı yükseliyor.
(bkz: allah herkesi kabir azabından da, vicdan azabından da muhafaza eylesin)
en çoğu da taharet i bilmemekten olan azap.
hocaların ettiği her duada allah tarafından korunmamız dilenen acılardır.
http://video.google.com/v...501414816940218&hl=en

20 dakikalık bir video ile biraz anlatılmaya çalışılmış olaydır. özellikle 5. dakikadan sonrasındaki kareleri ve bazı resimleri anlatmak kuran çelişkilerini bulmaya pek benzemiyor sevgili yazarlar.

ben asıl turan dursun ne derdi onu merak ediyorum.
küçük kıyamet olarak da adlandırılan olaydır. yalnız şöyle bir durum vardır. hepimizin bildiği gibi bazı cesetler denizde boğuluyor bulunamıyor, bazı patlamalarda insanlar paramparça oluyor yani mezara konulamıyor, milyonlarca yıl önce ölen insanlar tamamen yok olup toprağa karışıyor. bazı din adamlarının söylediğine göre ruh öldükten sonra ruhlar alemi denen yere gidiyor ve kıyamet gününe kadar oradan çıkamıyor. bu söylemleri dikkata alıp da şöyle düşünebiliriz o zaman. demek ki kabir azabı denilen olay mezarda çekilen değil, o ruhlar alemi olarak adlandırılan yerde. tabi ki nasıl bişey olduğunu diğer tarafa gittiğimizde göreceğiz.
(bkz: kadir azabı)
* * *
bir nevi cehenneme hazirlik süreci, zira kabirde cekilen azaplar cehenneminkinin yaninda hic kalacaktır.

not: en azından kuranda öyle yazıyor.
kanitlanamaz bir seydir, yalnizca kitapta yaziyor olmasi bu aktivitenin varligini dogru saymaz.

var oldugunu dogru sayalim ve basit biyoloji bilgimizle bunlari da dusunelim;
bir etkinin hissedilebilmesi icin, bedenin enerjisini kaybetmemis ve fiziksel aktivitelerini yerine getirebiliyor olmasi gerekir. gerek pismanlik gerekse duygusal acilarin hissedilmesi icin beyin fonksiyonu gereklidir. o zaman beden zaten olu olmaz, dolayisiyla gomulmez.
(bkz: osmanlıca)
varmı bedavadan dünyaya zembille inip her türlü nimeti karşılıksız yemek. bununda rövanşı kabir azabı denen yer işte, derler ki kafirlerin mezarlarına gelen sorgulayıcı iki melek vardır. bunlar gözlerinden ateş saçan, dikenlerinden zehir akan, pençelerinden azab çeken ruhların görüntüsü vardır. sordukları her suale yanıt veremeyen ölmüş ruhun ebesini mikerler. sonra tekrar ve tekrar her gece yalnız cuma günleri tatil gelip aynı şeyleri yaparlar, kıyamete kadar. gece gece stv tandaslı entry ama olsun.
günahı çok olanların çektiği azap. bi de kardeşi vardır (bkz: kadir azabı)
düşünmek bile insanın içini burkar.
o küçük çukura girmek bile azapken, bir de yaptıklarının cezasını çekmek.
tövbeler tövbesi!
zamanın göreceli olduğu mekan. öncelikle eğer kabir azabı şuan dünyada yaşadığımız zaman kavramıyla eşdeğer ise ortaya şöyle bir çelişki çıkmaktadır: ne denir islamda hesap günü gelince sevaplar günahlar teraziye konur hangisi ağır basarsa ona göre cennete ya da cehenneme gönderilir. içinde az bir şey iman taşıyan günahkarlar ise cezasını cehennemde çektikten sonra cennete alınır alınlarında da bir işaret bulunurmuş peki buraya kadar mesele yok, kabir azabı da bir azap mekanı olduğuna göre, burda geçirilen vakit günahların kefareti olarak kabul ediliyorsa ve dünya da içinde az çok iman taşıyan ama ibadetlerini aksatmış olarak öteki dünyaya intikal etmiş insanlar bu kabirde kaldıkları süre boyunca günahlarının cezalarını çekiyorlar ise ve hala cennet ve cehennem yaratılmamış olduğuna göre bundan 1300 yıl önce ölmüş bir müslüman kabirde geçirdiği bu 1300 yıl boyunca günahlarının büyük kısmının belki de tamamının cezasını çekmiş olmayacak mı? yarın kıyamet kopacak dersek bugün ölen insan ile 1300 yıl boyunca kabirde ceza gören insan arasında bir adaletsizlik yok mudur? biri kabirde cezasını tamamlayacak biri ateşler içinde. bunu bir yana koyalım zaman kavramına dönelim, eğer zaman bizim algıladığımız gibi değilse yani göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre ise o zaman hadislerde ve ayetlerde belirtilen akrepler,yılanlar,çıyanlar sizi sokacak vucudunuz çürüyünceye kadar sizinle kalacaklar falan demek ne kadar mantıklı? ayrıca kabirde ruhumuz bedenden ayrıldığına göre o cezalar ruha mı yoksa bedene mi uygulanacak,ruh beden de olmadığı sürece acıyı hissetmeyeceğimize göre cansız bedene yılanlar,akrepler sokturmak hangi akla sığıyor.eğer konu dönüp dolaşıp yine biz bu akılla cevapları bulamıyoruz,bunları düşünmemek lazım sorgulamadan kabul etmek lazım denecekse, bu cevapları bilmek için alim, şeyh, üstad olmak lazım denecekse ve din bu kadar soyut kavramlar üstüne kurulduysa ve akıl çaresiz kalıyorsa neden ayetlerde hadislerde kabir hayatı ve benzer konular somutlaştırılarak veriliyor, yani akrepler,yılanlar nedir bunlar,de ki şüphesiz ki günahkarlar cezalarını çekeceklerdir,hiç bir günah karşılıksız kalmayacaktır,yöntem ve tekniği saklıdır o kadar.sonra cezayı ister kabirde ver ister öteki tarafta.
bazı insanların, sanki daha önce ölmüş de defnedilmiş, bizzat yaşamış gibi anlattığı olası sıkıntı.

velev ki böyle bir azap var diyelim. o azabı yaşayacak olan biz değiliz. çünkü biz ruhla beden bir aradayken biziz. ruh bedenden ayrılınca, bellek ipliği bir kez kopunca, o mezara konulacak olan şey biz değil bambaşka bir varlık olacak.

bu sebepten, korkulmaması, çekinlimemesi gereken bir eziyettir bu.

ayrıca böyle bir azabın var olup olmadığını, böyle şeylerle insanları korkutmaya çalışanların da, onların hocaefendilerinin de bilmesi mümkün değildir.

sonuç olarak; kabir azabı denen şey kıçtan uydurma korkutgaçtır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar