bugün

Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, istanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı.

Sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır (m.2/2).

Sözleşme,“toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti[6] tanımlayan ilk uluslararası belgedir[7].

Sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şid­det biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır (m.3/a; 3/b).

Sözleşme, Taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan güç durumdaki kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını talep etmektedir (m.12/3; 18/3).

Sözleşme, yalnızca Sözleşme’ye taraf devletlerin vatandaşı olan kadınlar için değil, sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar için de koruma sağlamaktadır (m.59, 60, 61).

Sözleşme, şiddet mağdurlarına eşit koruma sağlanmasını öngörmekte ve mağdurlar arasında her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır (m.4/3).

Sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte (Önsöz par.15, 16) ve şiddet mağduru kız ve oğlan çocuklara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir.

Sözleşme, Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetle mücadelede uluslararası işbirliğini öngörmektedir.Uluslararası işbirliği yalnızca kriminal ve medeni konulardaki işbirliğiyle sınırlı olmayıp, Sözleşme kapsamındaki suçların işlen­mesinin önlenmesi için bilgi paylaşımı ve yakın tehlikeden korunmayı da içermektedir (m.1/1, 44, 62, 63, 64, 65).

Taraf devletlerin Sözleşme’nin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlamak amacıyla Sözleşme’de spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur, ancak bireysel şikayet hakkı tanınmamıştır (m.1/2, 66, 67, 68).Öte yandan Sözleşme, mağdurların başvurulabilir bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarına ilişkin bilgiye ve bu mekanizmalara erişim imkanına sahip olmalarını sağlama ve şikayette bulunan mağdurlara duyarlı ve bilgiye dayalı desteğin sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir (m.21).

Anayasa m.90/5 uyarınca, istanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir.Bunun hakkında, Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.istanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nede­niyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, istanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır.Anayasa’nın 11.maddesi uyarınca, istanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır[8].

istanbul Sözleşmesi,“kadına yönelik şiddet” ve “ev içi şiddet” mağdurlarını kapsamaktadır (m.3/e).

Sözleşme, ev içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadınlara yönelik her türlü şiddete uygulanır (m.2/1).Taraf devletler, Sözleşme’nin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel dikkat göstereceklerdir (m.2/2 c.2).

Kadın kelimesi, 18 yaşından küçük kızları da kapsamaktadır (m.3/f ).

Sözleşme, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş (“savunmasız” ve “kırılgan” olarak çevirisi yapılmış olan) güç durumdaki, örneğin gebe kadınlar, küçük çocuğu olan kadınlar, engelli kadınlar, kırsal kesimde ve ücra yerlerde yaşayan kadınlar, azınlık gruplara mensup kadınlar, evsiz kadınlar, kız çocukları, yaşlı kadınlar, eşcinsel kadınlar, sığınmacı, hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlar, seks sektöründe çalışan kadınlar, madde bağımlısı kadınlar, HIV/AIDS taşıyan kadınlar gibi kadın gruplarının özel gereksinimlerinin, Taraf devletlerce göz önünde bulundurulmasını öngörmektedir (m.12/3, 18/3(5)).

Sözleşme, Taraf devlet vatandaşı olmayan kadınlara da koruma sağlamakta ve sığınmacı ve hukuki durumu ne olursa olsun göçmen kadınlara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir (m.59, 60, 61)

Taraf devletler, evlilik birliğinin sonlanması durumunda, ikametgah durumu iç hukuk tarafından eş veya partnerin ika­metgah durumuna bağlı olan mağdurlara, özellikle zor durumlarda ve başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresine bakılmaksızın, bağımsız ikamet izni verilmesini sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.Bağımsız ikamet izni verilmesi ve süresine ilişkin koşullar, iç hukuk tarafından düzenlenecektir (m.59/1).

Toplumsal cinsiyet temelli şiddetin, Madde 1/A(2) anlamında baskı olarak tanınması, bir kadının, kadın olarak kimliği ve statüsü yüzünden baskıya maruz kalabileceğinin kabulü anlamına gelir[25].

Geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi, sığınmacılar ve mülteciler açısından özel önem taşır.

BM 33. Madde “1.Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri gön­dermeyecek veya iade (“refouler”) etmeyecektir.2.Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez”

Sözleşme, cinsiyeti ne olursa olsun tüm çocukların, ev içi şiddetin mağduru olabildiklerine vurgu yapmaktadır

Çocukların mağdur olarak nitelendirilmeleri için, şiddetten doğrudan etkilenmeleri gerekmemektedir, ev içerisinde gerçekleşen şiddete tanık olmak da, çocukların mağdur kabul edil­meleri için yeterlidir.Anne babalar veya diğer aile üyelerinin karıştıkları fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddete ve istismara tanık olmak, çocuklar üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır.Bu tanıklık, korku yaratmakta, travmaya neden olmakta ve çocuk gelişimini olumsuz etkilemektedir[28].

Sözleşme, kız çocuklarının (ve yetişkin kadınların) ise, ev içi şiddet dışında, cinsel taciz, cinsel saldırı, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kalabildiğine, erkekler­den daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalabildiklerine vurgu yapmaktadır (Önsöz par.13, 15).

Madde 18/3 (5) uyarınca, Taraf devletler, mağduru koruma ve desteğe ilişkin alınan (Sözleşme’nin dördüncü bölümünde öngörülen)[29] önlemlerin, çocuk mağdurlar dahil olmak üzere şiddete açık güç durumdaki[30] bireylerin, ihtiyaçlarını hedeflemesini temin edecektir.

Madde 26 uyarınca, Taraf devletler, çocuk mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete tanık olmuş çocukların hakları ile ihtiyaçlarının dikkate alınmasını sağlamak üzere, hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.Bu madde uyarınca alınan önlemler, Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddete tanıklık etmiş çocukların yaşlarına uygun psikososyal danışmayı içermeli ve çocuğun yüksek yararına, gereken saygıyı/ özeni göstermelidir[31].

Taraf devletler, kadınlara yönelik profesyonel destek hizmetlerini tüm şiddet mağduru kadınlara ve bunların çocuklarına sağlayacaklar veya buna yönelik düzenlemeleri yapacaklardır (m.22/2).Taraf devletler, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, mağdurlara güvenli barınma sunmak ve mağdurlara proaktif biçimde ulaşmak için yeterli sayıda, kolay erişilebilir ve uygun sığınma evleri kurmak üzere gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.23).

Taraf devletler, çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önünde bulundurulmasını temin edecek gerekli hukuki veya diğerönlemleri alacaklardır (m.31/1).Taraf devletler, herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.31/2)[32].

Madde 45/2 uyarınca, çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat altına alınamıyorsa, velayet hakkı geri alınabilir.

Madde 56/2 uyarınca, Taraf devletler, soruşturma ve adli takibatın her aşamasında ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet mağduru çocuklara, çocuğun yüksek yararı gözetilerek, özel koruma önlemleri temin edecektir.

Zorla evlilik başlıklı 37.madde uyarınca, Taraf devletler, bir çocuğu evlen­meye zorlayan kasıtlı davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.Taraf devletler, bir yetişkin veya çocuğu evlen­meye zorlamak amacıyla ikamet yeri dışında diğer bir ülke veya Taraf devletin topraklarına çekmeye ilişkin kasti davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır[33].

Kadın sünneti başlıklı 38.madde uyarınca, Taraf devletler, bir kız çocu­ğunun dış labiası, iç labiası veya klitorisinin tamamını veya bir kısmını kesip çıkarmaya, infibülasyon veya işlevini yapamaz hale getirmeye teşvik etme, buna maruz kalmaya zorlama veya ona bu eylemleri yaptırmaya yönelik kasıtlı davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır[34].

Madde 46/a uyarınca, Sözleşme’de öngörülen suçların bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi, ağırlaştırıcı sebep olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

Sözleşme, çocuk yaştayken cinsel saldırı dahil cinsel şiddet (m.36), zorla evlilik (m.37), kadın sünneti (m.38), zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırma (m.39) mağduru olanlar için, önemli bir zaman aşımı kuralı öngörmektedir.Taraf devletler, bu suçlara ilişkin herhangi bir kanuni takibatın başlatılması için zaman aşımının, mağdurun ergin (reşit) olmasından sonra takibatın etkin şekilde baş­lamasını mümkün kılacak, suçun ağırlığıyla orantılı ve yeterli bir süre devam etmesini teminen, gerekli hukuki veya diğer önlemleri almakla yükümlüdür (m.58).Taraf devletler, çocuk yaştayken sözkonusu şiddet biçimlerine maruz kalan çocuklara, ergin olduktan sonra travmalarını yenmeleri, şikayette bulunmaları ve dava açılabilmesi için yeterli bir süreyi tanımakla yükümlüdür.

Bu hüküm, mağdur ergin oluncaya kadar, kovuşturma işlemlerinin etkili biçimde başlatılmasına olanak sağlamak üzere, hukuki süreçler için gerekli sürenin yeterince uzun tutulmasını öngörmektedir.Dolayısıyla bu yükümlülük, yalnızca, kendilerine karşı işlenen fiilleri ergin olma yaşına erişmeden önce çeşitli nedenlerle bildiremeyecek olan çocuk mağdurlar için geçerlidir.“Hukuki süreçler için gerekli sürenin yeterince uzun tutulması” ifadesi şu anlama gelir: Birincisi, bu çocuklar yetişkin olduklarında yaşadıkları travmayı atlatabilmek için yeterli zaman geçmiş olmalıdır ve böylece söz konusu kişiler şikayette bulunabilmelidir.ikincisi, kovuşturma mercileri, ilgili ihlaller için kovuşturma başlatabilecek durumda olmalıdırlar.Bununla birlikte metni hazırlayanlar, ceza hukukunda geçerli olan orantılılık ilkesini karşılamak amacıyla bu ilkenin uygulanmasını, 36, 37, 38 ve 39.maddelerle sınırlamışlardır[35].

erkekler:

Sözleşme, erkeklerin de ev içi şiddet mağduru olabileceğinden sözetmesine rağmen (Önsöz par.15), Sözleşme’nin yaşlı veya yetişkin erkekler dahil ev içi şiddet mağduru diğer gruplara uygulanıp uygulanmayacağına karar verme yetkisi, Taraf devletlere bırakılmıştır.Madde 2/2 uyarınca, Taraf devletler bu Sözleşme’yi tüm ev içi şiddet mağdurlarına uygulamak üzere teşvik edilirler.

Ancak Sözleşme, farklı mağdur grupları arasında ayrım yapılmasını yasakla­maktadır (m.4/3)[36].Taraf devletler, Sözleşme’de öngörülen korumayı (cinsiyet ve yaş dahil) hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlamakla yükümlü olduğundan, Taraf devletlerin ev içi şiddet mağduru erkeklere de eşit koruma sağlamakla yükümlü olduğu sonucuna varmak gerekir.

lgbti:

istanbul Sözleşmesi, LGBTi bireylerden açıkça söz etmemesine rağmen, Taraf devletlerce Sözleşme’de öngörülen korumanın (toplumsal cinsiyet, cin­sel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği dahil), hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlanması gerektiğini öngördüğünden (m.4/3)[37], ev içi şiddet mağduru LGBTi bireylerin de, Sözleşme’nin sağladığı korumanın kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekir.

Madde 3/c uyarınca, “toplumsal cinsiyet” belli bir toplumun kadınlar ve erkekler için uygun gördüğü sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, etkin­likler ve yaklaşımlar anlamına gelir.

Madde 6 uyarınca, Taraf devletler bu Sözleşme hükümlerinin uygulanma­sında ve etkilerinin değerlendirilmesinde, toplumsal cinsiyet bakış açısına yer vermeyi taahhüt ederler.

Madde 18/3 (1) uyarınca, Taraf devletler mağduru koruma ve desteğe ilişkin alınan (Sözleşme’nin dördüncü bölümünde öngörülen)[70] önlemlerin kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin toplumsal cinsiyet anlayışına dayanacağını ve mağdurun insan haklarına ve güvenliğine odaklanacağını temin edeceklerdir.

Madde 49/2 uyarınca, Taraf devletler, şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı anlayışına ve insan hakları temel ilkelerine uygun olarak, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının etkili biçimde yürü­tülmesini sağlamak amacıyla, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.

Madde 60/1 uyarınca, Taraf devletler, 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna ilişkin Sözleşme’nin 1/A(2) maddesinin anlamı çerçevesinde, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin zulüm çeşidi ve tamamlayıcı/yardımcı koru­mayı gerektiren ciddi bir zarar olarak tanınması için, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.60/1).

sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde, düzenli aralıklarla ve her seviyede farkındalık yaratma kampanyaları ve programları geliştirmek veya yürütmekle yükümlüdür (m.13/1).

Sözleşme’nin bu bölümü, şiddet fiiline maruz kalmış kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uzmanlaşmış ve aynı zamanda daha genel hizmetlerin sağlanması bağ­lamında bir dizi yükümlülüğü içermektedir[109].

Taraf devletler, cinsel şiddet mağdurlarına tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışma hizmetleri sunacak uygun ve kolay erişilebilir cinsel saldırı kriz merkezleri veya cinsel şiddet başvuru/sevk merkezleri kurmak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır (m.25).

Madde 56/1(h) uyarınca, Taraf devletler, soruşturma ve adli takibatın her aşamasında mağdurlara, davaya taraf olarak katıldıklarında veya kanıt sunar­larken bağımsız ve yetkin çevirmenler sağlamakla yükümlüdür.

Sözleşme, kasıtlı psikolojik şiddetin (m.33), taciz amaçlı takibin (m.34), fiziksel şiddetin (m.35), cinsel saldırı dahil cinsel şiddetin (m.36), zorla evlen­dirmenin (m.37), kadın sünnetinin (m.38), zorla kürtaj ve zorla kısırlaştırmanın (m.39), kısıtlama ve koruma emirlerinin ihlalinin, suç olarak düzenlenmesi gerektiğini öngörmektedir.

m.78/3 uyarınca Taraflar psikolojik şiddet (m.33) ve ısrarlı takip (m.34) gibi fiiller için cezai olmayan yaptırımlar getirebilirler[154].

-------------------------------------------

kendi görüşümü de açıklayayım o zaman.

türkiye bildiğiniz üzere son yıllarda kadın cinayetlerinin fazlasıyla arttığı bir dönemden geçiyor. bu sadece ülkemizde değil tüm dünyada geçerlidir. bunun önüne geçilmesi amacıyla projeler sözleşmeler hukuki dayanaklar var. istanbul sözleşmesi bunlardan bir tanesi sadece. yaptırım gücü yüksektir gördüğünüz gibi. kadının istemsiz ve rızasız olarak başına gelebilecek her türlü şiddete hukuki dayanak oluşturur. söylediklerinin hepsi a'dan z'ye kadar yaşanan/yaşanmakta olan olaylardır. fakat aile içi şiddet olarak erkeği geri plana atması şahsımca olmamıştır. aile içi şiddet gören erkekler de vardır. aynı şekilde boşanmalarda mağduriyet oluşan bir çok erkekte vardır. suçların sadece kadının korunmasına yönelik olması bence bu sözleşmeye kronik bir rahatsızlık gibi bakılmasına sebebiyet vermiştir. cinsiyet ayrımcılığına rol oynayan bir teması olması bakımından beni üzmüştür. kadınla erkeği eşit tutmak erkeklerin de bu haktan faydalanması değil midir? cevap maalesef 'hayır' oldu. adaletin bu kısmında kadına karşı verilen pozitif haklar erkeklerin mağdur olmasına sebebiyet verdi. fakat bu mağduriyeti küçümseyen feminazi bunu hep %1 dilim olarak görmek istedi.

neyseki tavşan deliğinin aşağısı daha çok gerçeklerle dolu. evet kadınların arkasında durmaya devam edeceğiz. tasvip edeceğiz. seslerini bağıra bağıra duyurmalarını isteyeceğiz. fakat arka tarafta bazı gerçeklerde var. vakti olanlar için bir belgesel bırakıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=j6S8Px6BdDU

sözleşmenin daha uzun halini okumak isteyenler internete bakabilir benim kaynağım http://www.turkkadinlarbirligi.org

nevet.
erkek düşmanlığı sözleşmesidir.
görsel
objektif olarak artı ve eksisini bana anlatabileceklere teşekkür ederim şimdiden. mesajlarınızı bekliyorum.
Sacma sözleşme kimi kimden koruyorsun.sokak kanunu herseyden daha iyidir.bu tip zırvalıklar yuzunden nice genc hapislerde sapıkların yanında ömür çürütüyor.karı gidip elin adamlarıyla yatıp kalkacak koca bunu basacak öldurecek dövecek suclu olacak.ozaman kendi karılarınızı verin baskasına.iki kisi birbirini sevecek kızın yası kucuk diye al sana ceza hani askın yası olmazdı.kız gidip partıden partıye kosacak uyusturucu alkol fuhus hat safhada sonra bana tecavuz ettiler diycek sadece erkek ceza alacak kız serbest bu nasıl adalet ya.böle adalet olmaz olsun.
sonunda türk erkeği şu saçmalıktan kurtuldu. bu saçmalığı getirendi aynı hükümetti bu arada.
Sırf gündem olduğu için sözleşme hakkında konuşan da çok insan var. Mesela bu sözleşmenin içeriği nedir, gerçekten de hak ve özgürlükleri adaletli bir şekilde savunuyor mu; sırf gündem olduğu için boş yoruma çok açık bir şey. Tam olarak ne olduğunu bilmediğim şeyler hakkında yorum yapmayı sevmem ama anlaşılan bizim Türk insanının bilmediği bir şey yok :d
görsel
muhtemelen bu sefer de gündemi meşgul etsin diye bunu attılar ortaya, o sırada bir gecede olanlar;

Giresun'un Bulancak ilçesi ile Ordu'nun Kabadüz ilçesi arasındaki il sınırı yeniden belirlendi,
Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Şenyayla bölgesinin Muş’a bağlanmasına karar verildi,
Katar ile imzalanan Su Anlaşması,
Gezi Parkı iBB den alındı,
Cumhur Başkanlığı Kararnamesi ile Kanal istanbul ile ilgili ihalelere devlet garantisi verildi.
Hukuken kadının veya erkeğin üstte tutulması doğru değildir. Sözleşmenin çoğu maddesi hukuki eşitsizlikleri ve adaletsizlikler o içeriyor. Kaldırılması yerinde bir karar ama yeni bir sözleşme yapılıp eşitliğin ve adaletin sağlanması gereklidir.
Evet kabul edilmedi. Bu ülke bilmiyorum. Çok garip.
görsel
Ölüm kalım meselesi olarak görülen sözleşme.
Kadınları koruyacağına inanılıyor,
Peki sözleşme yürürlükte olduğu zaman diliminde kaç tane kadın öldürüldü? Çok fazla,
Yani bu da yasa dışı silahlanmayı yasaklayan yasanın bir işe yaramadı gibi, cinayetin yasak olması, cezasının olması ama bu yasağın cinayetlere engel olamaması gibi,
Kadın cinayetlerini bitirmenin yolu, toplumsal bilinçlenmedir.
Aksi halde hiçbir yasanın koruyamaması gibi istanbul sözleşmesi de koruyamaz.

Bununla birlikte bu sözleşmeyi savunmak da kişisel tercihtir, savunmak kesinlikle vatan hainliği değildir, aksini iddia eden iktidar partisi harici siyasi görüşü olan herkesi vatan haini olarak görüyordur.
işte en tehlikelisi budur.
bir tek kişinin isteğiyle adeta "boş ol" dercesine feshedilen sözleşmedir.
görsel
görsel
görsel

Aynen knka aile yapımızi bozuyor.

Yersen ...
kadından başka her şeye yarayan sözleşme. lgbt tayfası destek veriyorsa vatanın hayrına değildir zaten.
feministlerin bokunu çıkardığı sözleşme.
Kadın beyanı esastır olan maddesinin kesin kaldırılması gerekliydi bazıları bu sözleşmenin baya etkili olduğunu düşünür bence saçma bunun yerine daha mantıklı çözümler lazım.
kalktığından beri kadın cinayeti haberleri azaldı farkındaysanız. kalkmadan önce neredeyse her gün haber oluyordu. ibretliktir. evet.
Kabul edenin de kaldıranın da aynı parti olduğu sözleşme. Mehmet Metiner "içeriğini bilmiyorduk el kaldırıyorlar diye biz de el kaldırdık, pişmanım" gibisinden bir şeyler gevelemişti. Gerçi bu adamlar kendi önergelerini reddeden tipler olduğundan hiç mi hiç şaşırtmıyor beni efendim.
şimdi 2021 yılı sayılarına bakalım.

ocak: 23 kadın cinayeti 14 şüpheli ölüm.
şubat: 28 kadın cinayeti 12 şüpheli ölüm
mart: 28 kadın cinayeti 19 şüpheli ölüm
nisan: 16 kadın cinayeti 14 şüpheli ölüm
mayıs: 17 kadın cinayeti 20 şüpheli ölüm
haziran: 18 kadın cinayeti 20 şüpheli ölüm
temmuz: 20 kadın cinayeti 12 şüpheli ölüm
ağustos: 31 kadın cinayeti 21 şüpheli ölüm
eylül: 26 kadın cinayeti 19 şüpheli ölüm.

istanbul sözleşmesi mart ayında kaldırıldı; şubat ayından kaldırılacağı kesinleşti. öncesinde 25 cinayet 23 şüpheli ölüm ortalaması varken sonrasında 22 cinayet 18 şüpheli ölüm ortalaması var. aman ne azalmış ne azalmış. yok denecek seviyeye gelmiş...

değişen ne oldu; cinayet işleyenler zaten serbest kalıyordu artık daha rahat serbest kalıyorlar.

bunun yanında türk aile yapısına sıçayım o ayrı konu da maddelerini aynen kopyalıyorum.

iSTANBUL SÖZLEŞMENiN DEVLET DÜZEYiNDE TALEPLERi

Önleme
- Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi;
- Mağdurlar üzerinde çalışan profesyonel kadroların eğitilmesi;
- Farklı şiddet türleri ve bunların travma yaratıcı özellikleri hakkında farkındalık yaratılması;
- Eğitimin her kademesinde, eşitliği ele alan konuların ders müfredatına dahil edilmesi;
- Halka ulaşabilmek için STK’larla, medyayla ve özel sektörle işbirliği yapılması.

Koruma
-Tüm tedbirler içinde, mağdurların ihtiyaçlarına ve güven içinde olmalarına en büyük önemin verilmesinin sağlanması;
- Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım da sağlayan özelleşmiş destek hizmetlerinin düzenlenmesi;
- Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması.

Yargılama
- Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması;
- Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması;
- Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması;
- Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.

Bütüncül politikalar
- Yukarιda belirtilen tüm tedbirlerin kapsamlı ve koordineli politikaların bir parçası olmasının sağlanması ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasının temin edilmesi.

nedir burada türk aile yapısına karşı çıkan? namus töre ayağına kadınları dövüp öldürmeyin demek mi?
kaldırılıp kandırılmaması önemli değil asıl mesele zihniyettir. bundan 50 yıl önce de kadın cinayetleri vardı ama şuan ki kadar değildi. toplumda giderek bir yozlaşma ve şiddet hali var önce bunu çözmek lazım.
doğal olarak en çok kadınların ve eşcinsellerin destekledikleri çünkü işlerine geldiği, dindarların karşı çıktıkları çünkü işlerine gelmediği bir şey.
feministlerin takıntılı olduğu sözleşme.
bence kadın cinayetleri barışla, sevgiyle çözülebilir yoksa eskiden de olduğu gibi cinayetler işlenir durur.