bugün

sözlüğün aristokrat, istanbul beyfendisi tiplerle dolu olduğu zannı uyandıran muazzam (!) bir teklifimsi.
başbakan recep tayyip erdoğan tarafından sunulan teklif.
içinden tüm Kürtler ve suriyeliler temizlendikten sonra yapılması gereken ve hayali bile ayrı güzel olan öneridir.
20. yüzyılın başlarına kadar osmanlı'da bu uygulama vardı.
evet, osmanlı döneminde istanbul'a girişler ve göçler belli bir vizeye tabi idi.
ticaret için gelenler, iş için, çalışma için gelenler ve yerleşmeye gelenler için ayrı ayrı vizeler vardı.

ticaret ve gezmek için gelenler, ikamet ettikleri kazanın kaymakamından, kadısından "istanbul'a ne için geldiklerine dair belge" almak zorundaydı.
bu belgede istanbul'da ne yapacakları, nerede kalacakları, kaç gün kalacakları, ne alıp ne satacakları açık seçik bir şekilde yazılmalıydı.
ayrıca istabul'a geçici olarak geldiklerine dair geldikleri yerin hatrı sayılır, sözü geçer kişilerinden 2 ya da 3'ünü kefil göstermek zorundaydılar.
bu kefiller de bu vizeye işlenir, istanbul'a gelecek kişinin geri dönmemesi ya da bir suç işlemesi halinde bu kefiller de bu suça ortak sayılır, onlardan hesap sorarlardı.

filhakika iş bununla da bitmiyordu.

bugün "bostancı" olarak bilinen semtin olduğu yer, istanbul'un meskun mahal sınırı sayılmakta olup, burada bostancı köprüsü mevkiinde istanbul'a giriş yapmak üzre durdurulup evrak kontrolü yapılırdı.
evraklar tam olsa dahi, köprüdeki bostancılar gelen kişinin tipini beğenmediği takdirde yine şehre alınmazlar, hatta bu "tipi bozuk" kimseler birkaç gün nezarete atılırlardı.

bu konuda şöyle de bir ifade geçer;

--spoiler--
istanbul'a girmek için memleketinin yerel yöneticilerden mürur tezkeresi alınıp imama ve birkaç tane kefile onaylatıldıktan sonra ancak yola çıkılabilirdi. gelenler bütün belgelere sahip olsalar bile bazı kişiler istanbul girişinde; bostancı köprüsü'nden geri çevrilirlerdi. bu bazı kişiler ise; yüzünde meymenet olmayanlar ile dağdan inmiş kürtler ve arnavutlar oluyordu.
--spoiler--