bugün

elif şafak hayranı bir okur olarak beğenmediğim bir kitaptır ne yazık ki.
bir elif şafak romanıdır. bir de yemek olanı var -tok açın halinden anlamaz durumu- ama şu an beni alakadar etmiyor. *
yer bulunabilirse bursa heykel'de yer alan iskender'de yenmesi gereken yemektir.
aynı zamanda yapılmaya başlanmış fakat iskender gibi adı bursa dışına çıkamamış bir çeşidi için;
(bkz: pideli köfte)
elif şafak'ın son çıkan -firarperest ve kağıt helvayı'da sayıyorum- 4 kitabından daha iyi ama daha önceki kitaplarından daha kötü bir kitaptır. bir pinhan'ın, şehrin aynaları'nın ağırlığı, hayalperestliği ve değişik duygusu iskender'de yoktur. ne yazık ki elif şafak bu kitapla çocuk doğurduktan sonra ilham perilerinin yön değiştirip onu daha populer kitaplar yazmaya iterek daha basitleştirdiği tezimi doğruladı. fakat aşk'tan sonra çok çok iyi bir kitap.
erkek adı, bursa'nın meşhur kebabı. aynı anda hem iskender hem aleksandar ismine sahip olmak ise ayrı güzeldir.
elif şafağın kitabıdır. edebi olarak çok çok iyi olmasa da duygularını yansıtabilmiştir. sonunda gözlerimin dolduğu ama sonunu yine de pek beğenmediğim kitaptır. annesiyle iskender karşılaşsaydı keşke.
elif şafağın aşktan sonra okumaya başladığım güzel bir romanıdır.
acıkan insan hayali...*****
kalorisi yüksek bir yemek.
yemeyip yanında yatılması gereken yiyecek.
sırf yemek için bursaya dahi gidilebilecek yemektir.
bir elif şafak romanıdır. yazar; kitabında töre cinayetlerine parmak basıyor. erkekler ve kadınlar üzerindeki toplumsal baskıdan söz ediyor. ayrıca kitapta çarpık ilişkiler de var. okunası.
okuduğum ilk elif şafak kitabı olmasa da ilk elif şafak romanı. (bkz: firarperest)
öncelikle roman çok etkileyici ve sürükleyiciydi. kitap elimden bir saniye bile düşmedi çünkü garip konusu ve farklı yazım şekliyle yeterince ilginç, mükemmel bir romandı. tabii ki kusurları, hataları vardı fakat bundan bahsetmeye bile gerek yok. okunası,harika bir romandı. kitap öneri listemin en başlarına yerleşti. hep kitap olanından bahsettim. yemek olanına gelince.. yemeyin, yanında yatın efendim.
Yerken insanı şekilden şekile sokacak zevki bile verebilen bir yemektir. Ama gel gelelim yedikten bir süre sonra bir güzelce midenize oturur. işte bu anda pişmanlık devreye girer. Bir dahaki sefere daha az yiyeceğim denir; lakin yine iskender yeme zamanı gelince aynı miktar yenir ve bu döngü böyle devam eder.
dönerciye gittiğimde illa da yoğurtsuz diyerek ısmarlamak zorunda kaldığım yiyecek. memlekette soslu döner diye bir kavram yok, sade dersen hiçbir şey eklemeden getiriyorlar. illa da "yoğurtsuz iskender" denecek. ayrıca tabağın kenarına iliştirilen, karıştırırsanız eti soğutan o yoğurt niye, nasıl bir yemeğin adını değiştirir, anlamış değilim.

ha, yoğurt "yoğurt" olur, dadından yinmez anlarım da sütaş taze yoğurt koyuyor adamlar!
bursa döneri = iskender.
elif şafak'ın bir romanıdır.
'Bir oğlan çocuğundan erkek çıkaracak iki şey vardır bu dünyada. Unutma! Birincisi bir kadının aşkıdır. ikincisi de başka bir adamın nefreti.' diye iddialı bir cümleyle 'erkek olma'yı tanımlayan kurgusu ve akıcı dili ile kendini bir solukta okutan Elif Şafak kitabıdır.
Bugün öğlen sıralarında tükettiğim yemek. Hala nefes alamıyorum. Yarım porsiyon yapın efenim şunu.
2 porsiyondan asagisi kurtarmayan muthis yemektir.

garson kardesimizin elini korkak alistirmamasi onemlidir. tereyagini bol koydurtmak fazrdir.
eski trabzonsporlu efsane futbolcu. acaip de efendi biriydi.
Leyla ile mecnun dizisindeki mecnun karakterinin babası olan şahıs.
iskender var ya
hani şu büyük dedikleri
günlerden bir gün
dersler aldığı hocasına demiş ki,
hocam, var mı senin de bir hocan?

hocası da hocaymış hani
koskoca aristo

aristo demiş ki,
iskender, var benim de hoca olarak gördüğüm, sevip saydığım bir büyüğüm
lakin anadolu 'da yaşar
gidelim demiş iskender
yola koyulmuşlar, sinop 'a doğru

benim hocam demiş aristo,
bir fıçının içinde yaşar, ismi de diyojendir
bu dünyadan çekmiştir elini eteğini, paçavralar içindedir
bir su kabı vardı eskiden, lakin bir gün çeşmeden su içen çocukları görmüş
eliyle içtiklerini görünce, bu kabada ihtiyacım yok deyip onu da atmış
deniz kıyısında hiç birşeyi olmadan yaşar diyojen

derken sinop 'a varmışlar
kıyıya kıyıya kıyıya gitmişler
kıyıya kıyıya kıyıya doğru
altından giyinmiş iskender, bakmış fıçıyı görünce
parlayan zırhı, kocaman kırmızı pelerini, ardında aristo ve yüzlerce atlı askeriyle beraber
yanaşmış fıçıya,
bakmış içinde yaşlı paçavralar içinde,
yaşlı paçavralar içinde diyojen

sen demiş iskender,
sen,
dile benden ne dilersen
dile benden ne dilersen
ben dünyanın hakimi büyük iskender

diyojen şöyle bir bakmış,
kafasını kaldırmış, iskenderi süzmüş süzmüş süzmüş
demiş ki, demiş ki, ve demiş ki,
gölge etme, gölge etme, gölge etme, gölge etme başka ihsan istemem
tanım: et yemeği.
uzun süredir yemediğim yemek. anısını da anlatayım.

2-3 sene önce filan. daha ergenliğe girmemişim yaş ya 7 ya 8. bi abi geldi seni iskendere götüreyim mi dedi. olur dedim çağlayanda bir iskenderciye gittik. garson abi geldi söyledik ama senin paranla ödeyeceğiz baban sana bunun parasını verdi dedi tamam dedim. neyse iskender geldi yiyorum böyle. allam bi haller gelmeye başladı ama tadı güzeldi bitti. akşam evde ateşleniyorum. tabii annemle babama da aldım onlar da yedi ateşlendi. 1 hafta boyunca ateşliydik. eve doktor geldi.

o gün bugündür yemiyorum sözlük.
bursa'nın güzide yiyeceği. o tereyağı o yoğurdu of of.
olmasa da yemesek. yenir mi la bu saatte.