bugün

mümkün olduğunca güleryüzlü olmak
hırslanıp başkalarının gelişmesine engel olmamak
kendini her zaman karşısındakinin yerine koymak.

tanım: mutlu olmaktır.
favori ugra$larim arasinda. hobim.
her insan olanın başaramayacağı iştir.
zor zanaattır.
insan olmak, yaptıklarının hesabını verebilmektir.
insan, yolda yürürken biraz da etrafina bakmali degisik hayatlari gormek için...

insan, biraz çocuk olmali, bir balon gordugunde istiyorum diye tutturup aglayabilmeli.

insanin bir annesi olmali etegini çekistirebilecegi,

insan, yolda yürürken biraz da etrafina bakmali degisik hayatlari gormek için...

insan, gecenin bir vakti yatagindan firlayip seni seviyorum diye bagirmali!

insan, gecenin bir vakti yatagindan firlayip seni seviyorum diye bagirabilecegi sevgilisi olduguna inanmali...

insan, sabah uyandiginda yataginin basucunda bir gül ile bir not bulmali: "Uyandirmaya kiyamadim... "

insan, heyecan duymali yeni gunun getirdigi isiklar icin...

insan, sinirlenmeli, kavga etmeli inandigi degerler icin.

insan, arada asik olmali sonunda aci oldugunu bilerek...

insan, bazen de sarhos olmali, bir turku tutturup sokaklari arsinlamali.

insan, anlamsizca beklemeli telefonun calmasini, belki arayan odur diye...

insan, efkarlanmali tabi biraz da; belki hic olmayacak seylere sirf efkar olsun diye...

insan, ara ara kocaman olmali dunyalar kadar; herkesi kucaklamali.

insan, bazen kendi olmali bazen herkesten bir parca...

insan bazen de aptal olmali inanmak istedigi seylere inanmali.

insan, gercek olmali ruya gorebilmek icin...

insan, olmeli zamani gelince; ama "zamani" gelince...

velhasil guzelim, insan olmak zor zanaat...

kime ait oldugunu bilmedigim güzel bir siir.
sabahtan akşama dek bağıra bağıra üstüne çöken egoistliğe ve yozlaşmışlığa rağmen sözlerin gücünü ve ağırbaşlılığın kıymetini bilerek ayakta kalmak, sürekli empati kurmaya çalışarak çevresindekileri rahatsız edebilecek her türlü aşırılıktan kaçınmak, sistem beynine balyozu indirip zorunlulukları hatırlatırken hayallerinden güç alıp gülümsemeyi unutmamak, her zaman haklı olamayacağını aklının bir kenarına yazıp haksız duruma düşmemek için de çaba harcamaktır.
insan olmak, çelişkilerin ortasında anlamı kaybetmemektir, yoksa da bulmaktır.
kendi kendine yasadigi yerleri, hayatlari bozmayi basarabilen tek canli olmaktir.
psikoterapist prof. dr.engin gençtan'a ait bir kitap. kitapta insanın ruh haline bağlı olarak ortaya çıkan ve insani değerler olarak nitelendirilen özelliklerin insanı nasıl mutlu ettiği üzerine farklı bölümler var.

gençtan, bu çalışmasında, "varoluşun bireysel ve toplumsal anlamı" ile psikoanalitik düşünceile varoluş psikolojisini uzlaştırma denemesine girişmektedir.

kitaptaki bölümler ise;

birey ve toplum
ana-baba ve çocuk
insanlardan korkmak,öfke ve düşmanlık
değersizlik duygusu
kaygı
sorumluluktan kaçış
yalnızlık
ortam-yaşam ilişkisi
nevrotik kısır döngü
yaşam ve ölüm
kendini yaşamak
hata yapmaktır.
(bkz: paranın ne önemi var mühim olan insanlık)
insan olunmaz insan doğulur.
hayvan doğulmaz hayvan olunur
(bkz: er kişi olmak)
malesef günümüzde bircok kisinin birhaber oldugu deger.
ayni zamanda en buyuk havyan oldugunu idrak etme durumu.
neşet ertaş'a göre insandan doğanların yapabildiği eylem. sanırım halen vakıf olunamayan temel kural.

"insandan doğanlar insan olurlar
hayvandan doğanlar hayvan olurlar
hepisi de bu dünyaya gelirler
ana haktır sen bu sırra erdin mi"

(bkz: yolcu)
''Dünya hayatı bir oyun-eğlence! Hakikatin bilgisine ulaşabilmek ise mustazaf, yani zayıf düşürülmüş kitlelerin kurtuluşu ve iyiliği yönünde salih bir çaba göstermek, bunun için riyadan uzak bir emek vermekle olası. Gördüklerimiz, esasında görmeye yatkın olduğumuz sahnelerdir. Bunu istediğimiz, esasında bu nedenle tedirginlik duymadığımız sürece, görüntülerle oyalandığımız bir labirenttir hayat. Demek ki insan olarak henüz tamamlanmış sayılmayız, edimlerimiz ve seçimlerimizle insan olmaya devam ediyoruz.'' *
kalpten hissedebilmektir.
sanattır, hatta zanaattır, ama zor zanaat..
insan!
kolay mı insan olmak!?

oysa ne çok insan var...
insan olmaları, hepsinin ortalıkta bedenleriyle insan kılığında dolaşmalarının yanında, ruhlarıyla da ne kadar insan olabildiklerine bağlı.

ne kadar insan olabilmek(!)(?);

insan, yetişmesi en zor olan mahluk.
ihtiyaçları sağlanmalı, bakılmalı, ilgilenilmeli ve hepsinden önemlisi sevilmeli.

insanın olgunluğundan bahsederken, 'hamur' ve 'maya' gibi kelimeler kullanırız.

maya: buna bir şey demek çok mümkün değil benim için, ilim, bilim, felsefe, mantık bunun içinden çıkamamışken. yine de bir deneyeyim kalemimi kıracak değiller ya.

bir damar bu maya. hani, pekmez sucuğu olur, cevizli pekmez sucuğu. benzetmeye çalışırsak bilmeyenler için; hortum gibidir, dağılmadan durması için pekmez ve cevizler bir ipe tutundurulurlar. işte insanın mayasını, bu ipin varlığına benzetiyorum. aynı zamanda ipin cinsi, kalitesi gibi mayanın da değişeceğini düşünüyorum. bu ip olmaz ise ortaya pekmez sucuğu diye bir şey çıkmaz da serilerek kurutulmuş pestil çıkar ki bu da kumaş gibidir: ilk ele katan istediği şekli verecektir. özü, iradesi olmayan. bunu ise insana benzetmek hiç içimden gelmiyor.

hamur, ya hamur!
hamurun 'iyi' olması; katılan suyun miktarıyla çok alakalı. un miktarına göre su katmalı.

su, hamuru hamur yapan iken sevgi de insanı insan yapandır.

hamurun suyu az olunca unu dağılır, bir araya gelemez. verilmiş bol un ama verilmemişse yeteri kadar su, bir araya gelmez onca un, araya gider, etrafa saçılır, dağılır, kendini bulamaz.
değil midir; sevgisi yeterince verilmemiş ruhlar bir bütün olamazlar hayatları boyunca. dokunanın elinde dağılıverirler de dokunana acı verirler sadece. dokunan, belki bir süre uğraşır, emek verir; emeğinin teri eksik olan suyu karşılarsa ne mutlu emek harcayana. ki bir "can"ın insanlaşmasına vesile olmuştur. ya "can"a ne demeli kendini bulmanın tadını çıkarsın gönlünce.

ne bedenler gördüm, bol unla ihya edilmiş yaratıcısı tarafından da, eline verilen ebeveynler katamamışlar suyu yeteri miktarda. dağınıklar, acı içindeler. toparlanamazlar, sağda soldadır parçaları.

ee, böyle bedenler ebeveyn olursa neler olur?!

ya; katıverirler una suyu ölçüsüzce de; cıvır, cıvır, cıvır. dokunana yapışır, üstünde kalır, bin pişman eder dokunduğuna, vesselam çekilmez.

ya da; eksiği bilirler de, tecrübeleri ve emeklerinin teriyle bir kıvama gelebilirler. ki bunlar, ne ala hamur yoğurur.

notumsu: tüm çeşitlerin yanısıra, 'ol' mayı bilenler illaki olgun ellerle yoğurulmaz. mayasıyla hayatın yoğuruşunu kavrayabilmiş, nice yalnız 'ol' muş(lar) vardır.
44+XX yada 44+XY kromozomlardan birine sahip olma durumu.
sadece insan olmak marifet değildir, insan gibi insan olmak daha önemlidir...
bir değişik bir "şey" olmak.
orhan velinin aşk resmi geçidi 'ndeki son dörtlük geldi aklıma;
...
Gelelim sonuncuya.
Ona baglandigim kadar
Hiçbirine baglanmadim.
Sade kadin degil, insan.
Ne kibarlik budalasi,
Ne malda, mülkte gözü var.
Esit olsak, der,
Hür olsak, der.
Insanlari sevmesini de bilir,
Yasamayi sevdigi kadar.


insan olmak bu şiiri yazdıracak kadar önemli işte
(bkz: sorumluluk)