bugün

hepimizin hocam yerine öğretmenim dediği yıllarda, çok büyük insanlar olarak gördüğümüz hocalarımızın yaptığı bizim sorgulamadığımız ama anlamaktan çok uzak olduğumuz davranışlar bütünü.

örnek vermek gerekirse;

hocanızın dilinizi çekmesi.
kulak yerine daha çok can yakan saçınızın favori kısımlarını asılması.
kafanızı silgiyle geçmesi. en çok can yakan da budur.
elleri yoga pozisyonu almak suretiyle tutturup tam tırnakların ucuyla sopa vurmasıdır.

evet yaşadım bunu sözlük.
ayakkabı fırlatması.

(bkz: geliyo 44 numara)
arkadaşımla şakalaştığımı gören hocanın kafamı tahtaya vurması.
3.sınıfta kolejdeydim bir ingilizce hocamız vardı çok sinirli bir adamdı çocuğun birine çok kızmıştı ve onu tüm sınıfın içinde çöpe oturtmuştu başında dikilip çıkmasın diyede kafasından bastırıyodu çok eğlenmiştik ama daha sonra çocuğun annesinin şikayeti üzerine hoca kovulmuştu.
1.sınıftaki selman hocam soruyu bilemeyen öğrencinin ayakkabısını sınıfta saklardı lan.
parmak uçlarına tahta cetvelle vurması.
çarpım tablosunu ezberlemeyen bir öğrencinin saçına elini daldırıp, kafasını tahtaya vura vura bağırıp çağırması.

yalnız işe yaramadığını söyleyemem kız 2. gün papağan gibi tüm tabloyu şaşırmadan okumuştu.*
karatahta zamanları. hoca tahtaya tebeşirle yazı yazarken bir grup öğrenci arka sıralarda muhabbeti koyulaştırmıştır. hoca da bunun farkında olduğundan sessiz sessiz tahtaya yazısını yazarken bir yandan da elinde serçe parmağın yarısı kadar tebeşir parçalamakta.

tahtaya yazı yaza işi bitince hoca ışık hızıyla arkasını döner ve elindeki 10-15 parça tebeşiri üzerimize yağdırır. biz ''ne oluyo lan'' gibisinden hem birbirimize, hem de ''bu hoca da amma sapıttı amk'' gibisinde hocaya bakmaktayız veeeee... öğrencinin kurtuluşu teneffüs zili çalar ve o dersi de atlatmış bulunmaktayız.
yan masayla yazıştığın kağıdı yakalayıp kişiye çiğnettirmek .
sinirden, sınıftaki kız arkadaşımızın kafasını tahtaya vurmak..başka bir hocamız ayağı aksak bir arkadaşımıza, sınıfta dolaşırken ayağı onun ayağına takıldı diye şu ayağını çek diğer ayağını da sakatlamayayım demesi.4.sınıfta bir soruya cevap vermek için hocam hocam beni kaldırın lütfen diye bağırmamla gelip beni ellerimden havaya kaldırması..
Benim bir hoca ben solagim diye bu cocuk aptal olur dediydi. Sonrada en son okul koridorlarinda babam tarafindan kovalanirken goruldu kendisi. Bende bilgisayar muhendisi oldum. Hocam, eger olurda okuyorsunaniz bu satirlari, bir mesajim var size. Girsin bi tarafina diplomam !
koridorda maç yapan 5-6 kişiyi tahtada itina ile yan yana dizip tek vuruşla hepsini birden tokatlamak. piyano çalıyor sanki pezevenk. dayakta yeni tatlar deniyor, bize küçük sürprizler yapıyordu.
henüz 10 yaşındaki çocukları soru bilemediği için kafalarına yumrukla vurması, eğer duvar yanındaysa kafalarını duvara vurması. inşallah kafan bir yerlerde kırılmıştır senin öğretmenliğin yüz karası.
ödevini her daim yapmayan sınıfın biraz saçfa öğrencisinin iki kulaklarından tutup defalarca başını tahtaya vurdurmak. çocuğuz ya, bize de günlük rutin gelirdi o'nun dayak yemesi. şimdi gel lan, "gözünün üzerinde kaş var." desen tırmalar atarım. durup durup kinleniyorum şırfıntıya.
Yetiştirilmesi imkansız miktarda ödevler verip pazartesi sabahlarını zindan etmek.
fiş dağıtırken gözleri kapattırmak sonra fişlerin tavandaki yarıktan geldiğine inandırmak, gözlerini açan benim gibilerin de kafasına değnekle tıklatmak.
kulağı çekerek çıtlatması.
sandalyeyi camdan aşşağı atması
sonra bana dönüp gördün mü sonun böyle olur demesi.
manyak karı
gördüğüm yerde basıyorum küfürü ölmemişte.
kızılcık sopası ile önce kafama vurdu türkçe hocam. sonra da kıçıma soktu**
orta yaşlı bekar ve azgın resim hocasının yaptıkları.

ne kadar artist bi kişilikti o öyle anlatamam. yırtmacı bol mini etek giyerdi. sandalyeyi de tahtaya doğru çeker ve ayak ayak üstüne atar otururdu. herkes bir şeyler görürüm umuduyla da kıvranırdı. bazısı da muvaffak olurdu bu emellerine.

ama benim aklımda kalan o iğrenç vücudu değil. iğrenç uzun tırnaklı parmakları. konuşan öğrencinin yanına gelir, çıkar bakalım dilini der, o sigara parfüm karışımı kokan iğrenç parmaklarıyla tutar dilinizi ve yaklaşık bir dakika çekerdi.

içimden etmediğim küfür kalmazdı ama dilim dışarda tırnakları batmış acıyor, ağzımı kapatamadığım için tükrükler akıyor bi yandan ve sınıfa rezil olursun. hocayı görünce ağzın açık kaldı, yok ağzının suyu aktı gibi iğrenç esprilerin muhatabı olmak ise kaçınılmaz.

güzel olsa içim yanmayacaktı. yazık güzelim ilkokul hayallerime!

(bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
o yaştaki çocukları utançlarından yerin dibine sokabilecek her türlü şey.
bizim ilkokul hocamız orta yaşlı gereğinden fazla sinirli bir kadındı.

arkadaşın biri saçma sapan hareketlerde bulundu hoca bu malı aldı bildiğin çöp kovasına oturtturdu aga. gülsek mi ağlasak mı bilemedik bi an işkence odasındayız zannetmiştim.

hey gidi günler.
ödevini yapmamış bir öğrenciyi hedef alarak "bakın, bu salak gibi olmayın, yoksa sizden hiç bir halt olmaz" dedikten sonra öğrenciyi arkadaşlarının gözü önünde çöp kovasının yanında tek ayak üzerinde bekletmesidir. zira bu davranış öğrenciyi dayak yemekten daha çok etkiler. ilkokul öğrencisi kolay etkilenen bir yapıya sahip olduğu için psikolojisi çabuk bozulur. bu nedenle esas psikopatlık budur.
6. sınıfta sınavda" bu soru çok kolaydı, yapamayanlar beni dinlememiştir" diyerek o soruyu yapamayanların başına sümsük vurması.

(bkz: okuldan soğuma nedenleri)