bugün

”Sana dokunmak; bütün insanları dokunulmaz kılıyordu..”
“Ben dokunamıyorum; yazdıklarım dokunsun…”
“böyle hep yüzüne getirip bırakıyorum işte
(olur olmaz bütün sözcükleri)..”
“Ne kadar sarılsan sarıl "hep son bir sarılış” eksik kalacaksın…“
(bkz: logos)
Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;
Ölümün sefil, kötü belleği içindi;
Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi;
Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
Çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;

işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim.
"hatırladığım en unutulası şeysin" demiş...
Ah bu adam..

“Öylesine güzelsin ki beni sen soydun
bir çiçeğe su verir gibi..”
O kadar içten gülüyordun ki
içini kıskandım.
için olmak istedim
Gülüşünden öpüyorum.
“Sessiz değilsin.
Büyük bir gürültünün içindesin, duymuyorlar.”

— ilhan Berk
"korkuyorum, bir gün biri çıkıp "ey insan oğlu!" diyecek ve kimse üstüne alınmayacak." demiş güzel şair.
ilhan Berk – Aşkla Ölüm

çocuktur aşk, küçük sürgünüm bir avuç gökyüzüdür.

öylesine güzelsin ki beni sen soydun bir çiçeğe su verir gibi.

usulca ensenden öptüm seni usulca, bozulup dağılıyor topuzun karnın, kolların ipince düşüyorsun.

aşk ki küçük dağ köyleridir diyordum, yüzünle çıktığım.

uzat ellerini, küçük sürgünüm uzat bana el eledir çünkü aşkla ölüm.
Unutulmaz türk şairlerimizden biri.

Edebiyatımız'ın ikinci yeni şairlerinden.

Türk şiirinin en deneyci şairlerinden biri olan ilhan Berk bazı sorunsallara hep bağlı kalarak şiirini günümüze kadar eskitmeden getirmeyi başarmıştır.Kendisi şiirimizin gelişmesinde payı büyüktür.

Öleli 8 yıl geçmiş tam olarak.Vay be zaman ne kadar hızlı geçiyor.Toprağı bol olsun.

Bir adasın sen çok eski bir atlasta
Çok eski bir halkın su aldığı

Ben güneş, alkol, sıkıntı adanda senin

Sen sabahı, akşamı adanın
Gecesi ben

Sen su yolları, ağaçlar, çayırlar, güneşler
Ben karabasanın senin

Sen buğdayı, ovaları, nehirleri halkının
Ben ıssızlığı

Sen ki kalabalıklarsın aralarından geçtiğim
Sürgünü ben adanın senin

görsel
bir yeryüzü tanığı'dır kendisi.

Size değil, duygularınıza dokunan insanları sevin.
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.

ilhan Berk
(bkz: üç kez seni seviyorum diye uyandım)
ikinci yeni şiir akımı içerisinde yer alan türk şair.

aşkla ölüm

çocukktur aşk, küçük sürgünüm
Bir avuç gökyüzüdür.

Öylesine güzelsin ki beni sen soydun
Bir çiçeğe su verir gibi.

Usulca ensenden öptüm seni
Usulca,

Bozulup dağılıyor topuzun
Karnın, kolların ipince düşüyorsun.

Aşk ki küçük dağ köyleridir
Diyordum, yüzünle çıktığım.

Uzat ellerini, küçük sürgünüm
Uzat bana
El eledir çünkü aşkla ölüm.
iliş bana;
Günün herhangi bir saatinde,
Sesini, soluğunu, zihnini bulaştır.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun...
"Aşk bakmaktır sevgilim" dizesi kalbe mıhlandı.

Bir şair.
Deniz Eskisi, Şeyler Kitabı gibi şiir kitapları olan, kendi kitapları için çizdiği resimlerden başlayarak resim sergileri açan, şair, yazar ve ressam.
hikaye

Her şey bir gece içinde oldu
Sabahleyin her şey tamamdı.

Bu gördüğünüz gökyüzü
ilk defa gelip yerini aldı

Gökyüzünün gelmesiyleydi
Dünyada büyük bir değişiklik oldu

Mesela, ovalar daha o gün
Yalnızlıklarını unutuverdiler

Bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
O zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu

Gökyüzünün hemen arkasındandı
Denizleri gördük

Baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
Baktım uçuyordu

Akşama doğruydu
Bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık

Her şey yaşamaya hazırlanıyordu
Her şey gelir gelmez hayatlarını

Himalaya'lar, Ant'lar, Erciyeş'ler
Bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı

Herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
Dünyada kolayca bulmuştu

Gökyüzünde, yerde
Her ağacın, her taşın bir yeri vardı

Hatırlarım küçük kirli bir bulut
Durmuş olup bitenleri seyrediyordu

Dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
Elinde olsa tutup soracaktı

Şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
Bu hiç de kolay olmadı

En başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
Bu şiire girmeden önce

Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
ilhan Berk bütün bunları görüyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=T9dxU0ZHJTA
Bir Kıyı Kahvesinde

Adaçaylarımızı söylemiş miydik?
Üç kişi bir köşede oturmuş ağ yamıyordu.
Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu
öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.
Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları,
-Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup
denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük
bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
Kalktı.
Biz işte o zaman gördük onu
ve çekilen denizi.
O zaman çıktık kendimizden.

Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök
Ellerin aklıma geldi de, kalktım sana geldim. Bütün gece öptüğüm yerlerin, bin yıllık yalnızlığımdı.