bugün

bazıları gayet mantıklı görünmektedir.
Zeki müren de türkçe öğretmeni olacak mı? Diye sormak istediğim bir yazı.
yabancı dil o zaman ki liselerde gerçekten boş bir dersti. ancak şimdi önemlidir kalkmaması gereklidir.

okullar kışla olmalı sözüne yarı katılıyorum. özgürlüğün ve disiplinin tattırılması gereklidir. yalnız disiplin yanlıştır benim için.

"zarar yok, aralarında tehlikeli yara olanlar bulunsun... bu yaralar sinemaların, baloların yaptığı tahribat kadar zararlı değil" şu sözle birlikte diğer bütün maddelere de katılmaktayım.
Atsızın akademik kariyeri türkoloji üzerine şekillenmiştir. pedagoji onun için bir akademik çalışma sahası olmamıştır. Bu yüzden önerilerinde bir takım eksiklikler veyahut yanlışlıklar görülebilir. O dönem için gelişkin bir tasarıdır kanımca.
kuzey kore eğitim sistemi'nden apartılmış gibi duran eğitim sistemi önerisidir. (bkz: bsgçk) atsız hakikaten (bkz: bsgçk)

"18- okullar birer kışla haline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalıdır." bu ne yani?
genel olarak katıldığım önerilerdir. katılmadıklarım ise:

"7- kadın öğretmenler erkek talebeye ders vermemelidir. bütün öğretmenler sade kılıkları ile talebeye örnek olmalıdır. boyalı veya bob-stil hocalar derhal meslekten uzaklaştırılmalıdır."

- kadın öğretmenlerin erkeklere ders vermesinde bugüne kadar sakınca göremedim. erkek öğretmenlere göre daha iyi olduklarını düşünüyorum. daha disiplinli olup dersleri daha çok ciddiye aldıkları gibi, birebir ilişkilerde daha etkili oluyorlar.

"18- okullar birer kışla haline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalıdır."

burada disiplin kasıtsa katılıyorum ama herşeyi askeri eğitim olarak düşünmemek lazım. askerler olmasa bile belli bir disiplin lazımdır. justin bieber ve one direction dinleyenlerle ne hale geldiğimiz ortadadır.

dil eğitimine itiraz edenler olmuş, bugüne kadar okulda ne kadar dil öğrenebildiniz acaba. benim lisede zayıf olan ingilizcem yurtdışına gidene kadar hep zayıftı. gittim geldim özel ingilizce dersi veriyorum artık.
boktan önerilerdir.

benito'nun soytarısından ne çıkar amk...
Bi gun gerceklesirse devamsizlik yapan ogrencilerin inzibatlar tarafindan yakalanacagi onermelerdir.
Mezunu olacak doktorlari rambo bicagiyla ameliyat yapacak sistem onerileridir.
nihal atsız'ın benito mussolini soytarısı sananlar davetiye şiirini okumamışlardır. bugünün şartlarında pek mümkün gözükmesede çoğunun gerekli olduğunu hepimiz biliyoruz.
okula 20 gün devamsızlık yapan öğrencilerin ibret olsun diye okulun bahçesinde kurşuna dizilmesi önerisini içermemesi şaşırtıcı olan öneriler bütünüdür.

not: yok bir de bu saçmalıkları ciddi ciddi savunanlar var bu daha trajik. hadi şizofrenin biri ortaya bir şeyler atmış, saçmalamışta siz neyin kafasanı yaşıyorsunuz arkadaş?
O dönemin şartlarına göre normal, bugünkü şartlara göre bazı maddeleri saçma olan öneridir.
meyhane, kerhane, bar
gidene camide var.
biz laikiz o kadar.
yaşasın cumhuriyet diyerek küfür eden gevşek yazarlarin istemedigi sistemdir. tamam hepsine katildigimi söyleyemem aga çogu gerekli tabi bulundugumuz yılıda hesaba katmamız gerek.
ikinci dünya savaşı şartları ve ardından gelen soğuk savaş dönemi düşünüldüğünde gayet mantıklı öneridir. Öneriler "türk gençliği nasıl yetişmelidir?" Adlı makaleden alınmış olup makalenin öncesi şu şekildedir:

--alıntı--
Dünya bir devler ve kahramanlar ülkesi olmağa doğru gidiyor. Bir yandan çok nüfuslu, akraba milletleri de kendi topluluğu içine alan devletler kurulurken bir yandan da kendi illetlerinin şan ve şerefi uğrunda hayatlarını hiçe sayan, bile bile yüzde yüz ölüme atılan kahramanların çoğaldığını görüyoruz. Artık ferdi hürriyet içinde biraz gayri ahlaki ve oldukça gevşek bir hayat yaşayan fertlerden mürekkep millet örneğine dünyada yer kalmıyor. Yüksek ahlaklı, döğüşçü, disiplinli ve fedakar milletlerin devri başlıyor. Milletlerde insanlar gibi bazen tembel, bazen verimli zamanlar geçirebilirler. Fakat fertlerin hayatında olduğu gibi milletlerin hayatında da en doğru hareket tarzı, çalışarak, döğüşerek, fedakarlık yaparak bir ülkü ardında koşarak geçirilen hayattır.

Biyoloji bakımından hayat, bir savaştır. Tarihde hayatın milletler arasındaki çarpışmadan ibaret olduğunu ve medeniyetin ilerlemesine de savaşların sebep olduğunu ve medeniyetin ilerlemesine de savaşların sebep olduğunu kati olarak ispat ediyor. O halde yaşamak isteyen millet döğüşmeyi göze alacak demektir. Bizim milletimiz döğüşçülük bakımından talihin iyiliğine uğramış bir millettir. 25 asırlık tarihi hayatımızın başlangıcından bugüne kadar tarihimiz iki büyük savaşla geçmektedir. Biri milletlere karşı savaş, biri de tabiata karşı savaş. En eski zamanlardan beri nüfusun azlığına rağmen Türk milleti hem kalabalık milletleri yenmiş; hem de çorak, kurak yerlerde, tabii afetlere karşı da çarpışarak bugüne kadar varlığını korumuştur.

Fakat bugün, artık durum değişiyor. Bugün “teknik” denilen yeni bir amil de milletler arasındaki savaşta rol almağa başlamıştır. O halde tekniği geri ve nüfusu az olan milletler ne yapacaklardır ? Kalabalık ve ileri teknikli milletlere karşı hangi kuvvetle döğüşeceklerdir ? Cevap basittir; ahlaki ve manevi kuvvetlerle…

Manevi ve ahlaki değerleri üstün olan milletler sayı ve teknik bakımdan olan geriliklerini örtebilirler. inanmış kahramanlardan mürekkep bir milleti yenmeğe imkan olmadığını eski ve yeni örnekler ile hepimiz biliyoruz.

Biz Türkler bugün 60 milyonluk bir millet olduğumuz halde henüz birleşmiş değiliz. Türk birliği meydana gelinceye kadar da ancak müstakil Türkleri ile iş görmeğe, hesaplarımızı bu kadroya göre yapmağa mecburuz. 18 milyon nüfuslu Türkiye, bütün nüfusu Türk olsa bile, az nüfuslu milletlerdendir.

Teknik bakımdan da geride olduğumuz malumdur. Demek ki milletler arasındaki savaşta ancak üçüncü silahımız, yani manevi ve ahlaki tarafımızın olgunluğuna güvenebiliriz. Böyle yüksek bir genç nesil yetiştirmek için acaba ne yapıyoruz ?

Türk gençliği acaba yeni harikalar yaratabilecek bir kabiliyetle mi yetişiyor? Bunlara düşünmeden cevap verebilecek durumda değiliz. Türk gençliği bugün yeniden bir Sakarya ve hatta yeniden bir Çanakkale yaratabilir. Fakat bu son yılların icapları öyle kahramanlıklar ve kabiliyetler istiyor ki Sakarya ve Çanakkale mucizelerini yapan nesilden daha üstün bir nesle malik olmadıkça bu işleri başarmağa imkan yoktur.

Kahramanlık terbiyesi beşikten başlayıp yüksek tahsilin sonuna kadar devam etmelidir. Evlerimizde, savaşlarda şehit düşmüş babaların ve dedelerin hikayeleri belki bir dereceye kadar bu terbiyeyi verebilir. Bu kafi olmamakla beraber şimdilik buna yetişir diyelim. Fakat ilkokulda, orta okulda, lisede ne yapılıyor? Kahraman yetiştirmek için bir kımıldama var mıdır? Buna hayır diye cevap vereceğiz. Kahramanlar, ancak kahramanlığa inanmış öğretmenlerin telkini ile yetişir. ilkokul öğretmenlerinin yüzde kaçı kahramanlığa inanmıştır? Ben, “çocuklara harb aleytarlığı aşılıyorum” diye öğünen ilkokul öğretmenleri biliyorum. Bundan başka biz öyle sistemler kuruyoruz ki çocuk ister istemez orada kahramandan başka her şey olmağa mahkumdur.

ilkokullarda çocuklara dans öğretiliyor. Ben kendim balet oynanan ilkokul temsillerinden bizzat bulundum. Çocuklarımız aktörlük de öğreniyor. Fakat hiçbir ilkokulda çocuklara güreş öğretildiğini görmedim. insaflı düşünelim: Bir Türk çocuğuna güreş mi yakışır, yoksa aktörlük mü? Bize askerlik terbiyesi mi gerek, yoksa Güzel sanatların Tiyatroculuk şubesi mi? Birinciyi bırakıp ikinciye ehemmiyet vermek aç insana süslü elbise giydirmekten farksızdır.

ilkokullarda çocuklara hiçbir şey öğretilmiyor. Bizim zamanımızda tarih dersi ikinci sınıfta başlardı. Biz ilk Osmanlı kahramanlarını, Sırpsındığını, Kosovayı, Niğeboluyu, Varnayı, Mohacı ikinci sınıfta öğrenirdik. Bize bu savaşları anlatan fedakar öğretmenimiz bizde milli şuuru kamçılardı. Şimdi ilkokulların ilk üç yılında havaiyattan, şarkı söylemekten başka bir şey öğretilmiyor. Talebe gevşek alıştırılıyor. istikbali temin edilmemiş ilkokul öğretmeni de cemiyete karşı kırgın olduğu için fazla gayret göstermiyor. ilk mektepte çocuğu doğru yola getirecek bir müeyyide yoktu. Dayak gayri insani (!) olduğu için kaldırılmıştır. Okuldan koğmak da yok. Bu yüzden ilkokulların bazıları haşarat yuvası haline geliyor ve bizim asri pedagojimiz (!) bunu normal buluyor.

Biz ilkokulda çocuklarımız yorulmasınlar, hiçbir güçlüğe uğramasınlar prensibi ile yürüdükçe, ilk tahsil bitirecektir diye ahlaksızları okuldan koğmadıkça, icapettiği zaman dayak da dahil olmak üzere ceza müeyyidesini koymadıkça ilkokullarımızda kahramanlık tohumları atılmaz. Çünkü kolay şartlar altında, kendini zora sokmadan büyüyen çocuklarda en güç iş olan kahramanlığa karşı istidat kalmaz.

Orta okullara liselere gelince; burada yüklü programlardan başka hiçbir şey yoktur. Talebeye milliyet aşkı ve kahramanlık duygusu verecek olan Türkçe, edebiyat, tarih, yurt bilgisi, coğrafya derslerinin kitaplarına bakmak kafidir. Bu kültür derslerinden asıl maksat talebeye milletini sevdirmekiken bizim okullarımızda bunlar birer angaryadan başka bir şey değildir. Mesela dokuzuncu sınıflarda okutulan 400 sahifelik tarih kitabında Türklere ait kısmın ancak 30 sahife tutması da dersin ne kadar manasız olduğunu göstermeğe kafidir.

Ortaokulların okuma kitaplarındaki ise insani çileden çıkaracak bir kayıtsızlık ve milli kültüre yabancılık göze çarpar. içindeki parçaların çoğu manasız şeyler. Başka dillerden tercüme olunmuş çoğu saçma hikayeler, insani şiirden tiksindirecek kadar bayağı manzumeler yanında Türk çocuğuna milli kin, milli ruh aşılayacak hiçbir parça yoktur. Mehmet Emin’in, Ziya Gökalp’ın o pek terbiyevi ve milli ruhlu manzumelerini yer verilmiştir. Yahya Kemal’in “Akıncılar”ı durdururken sanki kasten yapılmış gibi “Açık Deniz” manzumesi alınmıştır. Sekizinci sınıf talebesi’nin bu manzumeyi anlıyamıyacağı hiç düşünülmemiştir. Hececilerin vatani şiirlerinden hiç biri alınmamıştır. Buna mukabil neler alınmıştır bilir misin?.. Ben söylemekten utanıyorum. isterseniz siz o kitapları alıp bir bakın da hükmünüzü verin…

Genç nesil kahraman yetiştirmek için ona iyi öğretmen kolay bulunmaz ama iyi kitap vermek lazımdır. iyi öğretmen kolay bulunamaz ama iyi kitap yazmak daima kabildir. Bunun için de kitap müsabakası açarak birinciden beşinciye kadar binlerce lira mükafat vermeğe lüzum yoktur. Bu iş menfaat beklemeyen bir öğretmene havale olunursa bir yılda en mükemmel kitap elden edilmiş olur ve talebeler ister istemez kitabın tesirinde kalacakları için de kahramanlık tohumu kısmen atılmış olur.

Eğer Türkiye’de para menfaati beklemeden kitap yazacak öğretmenler yoksa okulları katıp öğretmenliği kaldırmalıyız. Çünkü bu kadar maddileşmiş bir öğretmen ordusu ile cehalet ve ülküsüzlük gibi sarp düşmanları kaldırarak işe başlamalı ve kitap yazmayı bezirganlık halinden çıkarmalıyız. Yıllarca gençliğe sunduğumuz kitaplardan nasıl bir nesil hasıl olduğu gün gibi meydandadır. Siz “Deli Petro sultan Mustafanın oğludur” diyen bir onuncu sınıf talebesi gördünüz mü? Avusturalyada yapılan Moçan muhaberesine ingiliz donanmasının iştirak ettiğini” söyleyen bir son sınıf talebesine ne dersiniz? Biz dokuzuncu sınıf talebesi “Avrupada üç millet vardır. Biri Amerikalılardır.” derse inanır mısınız? Bütün bunlar gevşeklik, fena kitapların, cezasız mektep hayatının sonuçlarıdır.
--alıntı--

Şimdi haklılığının sebebi daha berrak bir hal almıştır diye umuyorum.

Düzeltme: imlâ.
bir çok maddesi günümüzde uygulansa eğitimimizde büyük gelişmeler olur.

kimse kusura bakmasın ama kız peşinde koşmaktan aptal olmuş, 10 türk büyüğünü sayamayan, çanakkale şehitliğinde son ses müzik dinleyen öğrencilerin hangi sistemden çıktığı belli.

disiplin öğretilemezse kaos olur. ve disiplin yanlış kişilerde olmadığı müddetçe özgürlüğü kısıtlayan bir kavram değildir.
4. ve 10. ya katıldığım öneri, 12. madde mazur gorulebilir zamanina gore, bir de futbol iyidir o kalsın *
yukarıdaki bir entry'de de geçtiği üzere ülkeyi kuzey koreye çevirmek için uygulanabilecek sistemdir.
biracık atsızı tanıyan 2 romanını okuyan birisinin kahkahalar atarak okuyacağı listedir. Deli saçması uydurmalardır bir nevi karalama kampanyası olsa gerekdir.
kısmen uygulanabilir. iyi yönleri gibi kötü yönleri de vardır şimdi analiz yazmayayım zaten günümüzde iktidardan dolayı mümkün değil.
1942 şartlarına göre ele alınması ve o günün şartları ile değerlendirilmesi gereken önerilerdir.

--spoiler--
1- ilkokullardan başlayarak yüksek tahsil müstesna olmak üzere bütün okullardan muhtelif tedrisatı kaldırmalıyız küçük sınıflarda kız ekseriyeti arasında kalan bazı erkek çocukların erkeklik ruhlarını kaybettikleri ve kısmen avareleştikleri muhakkaktır.
--spoiler--

7 ablası olan ve bunların içerisinde tek erkek çocuğu olarak büyüyen bazı erkek çocuklarının kadın gibi davrandığı saçını tarayışından sokaktaki yürüyüşüne kadar kadınlaştığını ve eşcinselliğe meyilli olduğu aşikardır. bunun gibi bir sürü örnek vardır.

--spoiler--
2- ilkokulların programları bizim talebelik zamanımızda olduğu gibi olgunlaştırılmalı, ikinci sınıfta başlayarak her yıl biraz daha mufassal olmak üzere türk tarihi ve grameri gösterilmelidir.
--spoiler--

Türk tarihini ve gramerine hangimiz ne kadar hakimiz? Tarih veya Edebiyat okuyan özel ilgisi olanlar haricinde kaçımız ayrıntılı olarak tarihimizi ve grameri biliyoruz?

--spoiler--
3- ilkokul talebesine verilen sınırsız hürriyet derhal kaldırılacak çocuk sıkı bir disiplin muhiti içine alınmalı ve hayatta disiplin denilen bir şeyin varolduğunu daha pek küçükken idrak etmelidir.
--spoiler--

Lisede öğretmenlik yapanlar bu konuyu daha detaylı açıklayabilir. Ne öğretmenine nede çevresine saygısı olmayan nesiller yetişti ve yıllarca hababam sınıfı diye bir saçmalık haftada 2 defa farklı kanallarda gösterilerek arkadaşın annesine küfür etmenin normal olduğu hocayla dalga geçmenin okuldan kaçmanın eğlenceli olduğu işlendi bizlere. Sırf 3-5 arkadaşını güldürecek diye 60 yaşında öğretmenlerle dalga geçenler gayri ciddi olan bizleri disiplinden de yoksun bıraktı. O yüzden bir çoğumuz askere gittiğimizde hayatımızın karardığını hissettik.

--spoiler--
4- ceza bütün şiddetiyle okullara girmeli ve kötü aile muhitlerinde yetişen veya şahsen fenalığa istidatı olan çocuklar yaptıkları hareketlerin mukabelesiz kalmadığını görmeli ve iyi çocukların da bozulmasının önüne geçilmelidir.
--spoiler--

çocuk deyip geçmeyin! çocuğun çocuğuma cinsel istismarda bulunduğu bir dünya haline geldi yaşadığın gezegen. Sınıftaki kız arkadaşların sutyenini çekip bırakmak çeşitli uzuvlarını ellemek normalleştirildi ve bu kızlar şikayet edecek bir makam dahi bulamadı karşısında çünkü onu taciz eden rahatsız edende bir "çocuktu" güya... Okul tecavüzcü tacizci değil topluma yararlı insanlar yetiştirmek için vardır.

--spoiler--
5- iyilerin ahlakını bozacak kabiliyette olanlar derhal okullardan çıkartılmalı ve bir kişi kazanmak için 40 kişinin önünden fena örnek bulunmasının önüne geçilmelidir.
--spoiler--

madde beşteki öneride madde dörtte açıklanan hususlarla alakalıdır. Atsız ilerisini görebilen analiz yeteneği üst seviyede olan bir bilim adamıydı ve pkk denen it topluluğun oluşacağını 1950 ve 60'lı yıllarında yazdığı makalelerle belirtmiş kürtçülük ve siyasal islamcılık üzerine hükumetleri defalarca uyarmıştır. içinde bulunduğumuz zaman içerisinde Ahlak ve töre denen toplumdaki düzeni sağlayan değerlerin yitirilmesini çok öncelerden tahmin edebilmiştir.

--spoiler--
6- bütün oyunlar, ders kitapları, vazifeler, kahramanlar, türkçülük, fedakarlık aşılayacak şekilde olmalıdır.
--spoiler--

ek olarak yine Atsız Ata'nın dediği gibi öğretmenler mutlak suretle kanı bozuklardan siyasal islamcılardan komünistlerden kürtçülerden seçilmemelidir. Seçilirse içinde bulunduğumuz pisliğe katlanmak zorundasınız!

--spoiler--
7- kadın öğretmenler erkek talebeye ders vermemelidir. bütün öğretmenler sade kılıkları ile talebeye örnek olmalıdır. boyalı veya bob-stil hocalar derhal meslekten uzaklaştırılmalıdır.
--spoiler--

Erkeğin en zor döneminde karşısına süslene süslene konsomatris/masör gibi çıkan kadın öğretmenler var oldukça pek tabi bu kadınlar erkek öğrencilere ders vermemelidir. Hayatının en zor dönemini geçiren bu ergenler tahtada hocanın kalçalarına, göğüslerine, bacaklarına bakmaktan anlatılanı dinlemiyor dinleyemiyor! Okula gittiğinin farkında olmayan kadınlar olduğu sürece gayet geçerlidir ve yerindedir.

--spoiler--
8- ortaokullarda askerlik dersi nazari ve ameli olarak çoğaltılmalı ve ciddi tutulmalıdır. talebe askeri kanunlara ve cezalara tabi olmalı ve mektep üniformasını giymeğe mecbur edilmelidir. ortaokullara girerken kendisinden ortaokul usullerine tabi olacağına dair imza alınarak söz ve mesuliyet ne demek olduğu kendisine anlatmalı ve nizamata aykırı gidenler tahsilden men edilmelidir.
--spoiler--

1942 yılında yazılmış bir makale gayet tabidir ve doğrudur. Dünya ateş çemberinde Türkiye savaşacak mı savaşmayacak mı? diye büyük soruların ve sorunların olduğu bir ortamda gençleri her daim hazır tutmak milli menfaattir ve doğrudur.

isteyenle geri kalanını yine tartışır ve doğrulunu ve hala birçok maddenin geçerliliğini koruduğunu tartışır ispatlarız.
acilen gerçekleşmesi gereken sistemdir. atsız atanın önerdiği gibi her okuldan türk bilincinde ve çeri olarak yetişmiş erler çıkmalıdır. katunlarda türk töresine göre yetişmeli ve öyle yaşamalıdır.
(bkz: #21561821) ahahah bu nedir. bir öğretmen olarak iyi güldüm ama.
(bkz: bob stil hocalar) ile ilgili bir örnek buldum sanırım.

http://i.tmgrup.com.tr/cr...10/03/16/616175657188.jpg

(bkz: aramaya inanmak)
Atatürk'ün Finlandiya eğitim sistemi üzerine kurduğu mükemmel bir eğitim sisteminin 70 yılda 70 bin kere değiştirip içine sıçtık! Zaten temelinde sağlam bir eğitim sistemine sahip olan ülke olarak tek yapılması gereken 1930'ların eğitim sistemine reset etmektir.

Atatürk sistem bulamadığı için Finlandiya eğitim sisteminin seçmemiştir. Dünyada hala en gelişmiş eğitim sistemi bu sistem olduğu için zamanında da bu sebeple seçilerek Türkiye'ye uyarlanmıştır.

Köy Enstitüleri kapatılana kadar olan dönemdeki eğitim sisteminin yetiştirdiği bürokratlar, tarihçiler, sanatçılar, bilim adamları vb. nin kalitesi ve başarısı ortadadır! Üstelik bunların tamamı üniversite, üniversite yapacak para, inşa edecek mühendis ve teknoloji, üniversite yapılsa içinde eğitim verecek eğitimli insan vb. hiç bir olanağın olmadığı dönemde, bunların tamamı yoktan bu eğitim istemin sayesinde var edilerek eğitimde çağ atlanmıştır.

Hiç bir şey yapılamıyorsa en azından 15 sene önceki eğitim sistemine reset etmek dahi büyük değişiklik yaratır. Ülkemizde eğitim ve öğretim sistemi diye hiç bir şey kalmadığı gibi sadece eline defter kitap alınıp içinde oturulan binalar türedi. Yetiştirdiği şuursuz, cahil, bilgisiz, mantıksız vs. kitle de ortadadır!

Ülkede kimya, biyoloji vb. bilimle ilgili bölümlere giren olmadığı gibi bir çoğu kapandı, giren öğrenci de dünyadan habersiz mezun olur hale geldi! Aynı şey mühendislik bölümleri içi de geçerli.