bugün
- kent lokantası niye bedava değil demek10
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- evlilik12
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır15
- icardi190518
- anın görüntüsü15
- ali erbaş18
- türkiye işçi partisi11
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- arda güler10
- karınıza range rover alır mısınız21
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss23
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi18
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak11
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
kardeştir bu ikisi.
gecenin kardeşidir hüzün. dünyanın ölümü gibidir gece.
geçen zamana inat hep yeni kalmak ya da eskimek istememek gibi gece de gündüz ile bir mücadele içerisinde gibidir. kazanan ise aslında belli değildir. çünkü ortada gecenin gündüze ya da gündüzün geceye kavuşması gibi bir ikilik var.
o halde biz ilk önce gündüzün geldiğini ya da gecenin geldiğini de iddia edemeyiz. bunu bir şekilde saatle anlaşır kılmaya çalışmışız. ama bu bir çözüm olmamış dediğim gibi.
her neyse;
hüzün denince akla gelen şeylere bakarsak ya da resmetmeye çalışırsak, yaptığımız resimde koyu tonlu renkler kullanırız. ve bu koyu renklerin en baskını da siyah olur. siyah her ne kadar hüzünü temsil etse de gerçekleri de temsil eder.
gerçeklerden en büyüğü ise sondur. son bize en yakın şeydir. gözümüzü kapattığımız anda bize gözükecek olan şey sondur. dolayısıyla insanlar her gün sonlarını binlerce kez görüyorlar. ama bundan ziyade insanlar sonlarından bir o kadar da habersizler.
gece ise dünyanın sonudur. ama başlangıcıdır da. başlangıç ve son aynı düzlemdedir o zaman. sadece yaşanan o kısım renk bakımından zikzaklar çizer. ve asıl son olan siyaha ulaşır.
gece ve hüzün kardeştir evet. ikisi de bize gerçekleri göstermekle yükümlü gibidir. belki de görevlerinden habersiz görevini yerine getiren canlılar gibi onlar da bize farkında olmadan hizmet ediyorlar. en mantıklısı bu.
peki o zaman. gece yani siyah bize gerçekleri göstermek istiyorsa ve hüzün de onun kardeşiyse bir insan neden gerçeklerden nefret eder olmuştur?
korkudan dolayı. peki insan neden korkar? gerçeklerden. peki neden gerçeklerden korkarız? çünkü yaptığımız şeylere güvenmeyiz.
yaptığımız şeylere güvenmediğimizden dolayı olsa gerektir ki bize gerçekleri gösteren şeyleri düşman görür ve onları hayatımızdan dışlamaya çalışırız.
oysa ki hayat sadece güzel ve doğru şeylerden ibaret değil. yani hüzün ve hata da hayatın bir parçası ve yüzde olarak bir değer ifade ediyor. o zaman biz bunları dışlayarak hayatımızın belirli bir yüzdesinden vazgeçmiş olmuyor muyuz?
yani hayatımız yaşanması gereken süreden daha az bir yer kaplamış oluyor. böylece daralan hayatımız bizi daha da sıkmaya başlıyor. yani kendi elimizle daralttığımız hayatımız yine bizi sıkıyor. ve biz her defasında hayat çok zor deme saçmalığına düşüyoruz.
hayatı daraltan ve onu olduğundan farklı bir şekle büründüren bizler yine ona hakaret ediyor ve onu anlamsız ve değersizmiş gibi görüyoruz.
buradan varmamız gereken nokta şudur;
bir insan hayatını tam anlamıyla yani büsbütün bir şekilde kabul edip yaşayabilir mi? belki. yaşayanlar var açıkçası. mesela imanın şartlarından birisi de kaderin hayır ve şerrin allahtan olduğunu kabul etmek
velhasıl hayat, hüznüyle, şerriyle, iyilikleri ve kötülükleriyle, gecesiyle, sabahıyla birdir. hüzün ise bizi frenleyen en büyük etkendir. gerçekleri gösterendir. budur kısaca
vesselam
gecenin kardeşidir hüzün. dünyanın ölümü gibidir gece.
geçen zamana inat hep yeni kalmak ya da eskimek istememek gibi gece de gündüz ile bir mücadele içerisinde gibidir. kazanan ise aslında belli değildir. çünkü ortada gecenin gündüze ya da gündüzün geceye kavuşması gibi bir ikilik var.
o halde biz ilk önce gündüzün geldiğini ya da gecenin geldiğini de iddia edemeyiz. bunu bir şekilde saatle anlaşır kılmaya çalışmışız. ama bu bir çözüm olmamış dediğim gibi.
her neyse;
hüzün denince akla gelen şeylere bakarsak ya da resmetmeye çalışırsak, yaptığımız resimde koyu tonlu renkler kullanırız. ve bu koyu renklerin en baskını da siyah olur. siyah her ne kadar hüzünü temsil etse de gerçekleri de temsil eder.
gerçeklerden en büyüğü ise sondur. son bize en yakın şeydir. gözümüzü kapattığımız anda bize gözükecek olan şey sondur. dolayısıyla insanlar her gün sonlarını binlerce kez görüyorlar. ama bundan ziyade insanlar sonlarından bir o kadar da habersizler.
gece ise dünyanın sonudur. ama başlangıcıdır da. başlangıç ve son aynı düzlemdedir o zaman. sadece yaşanan o kısım renk bakımından zikzaklar çizer. ve asıl son olan siyaha ulaşır.
gece ve hüzün kardeştir evet. ikisi de bize gerçekleri göstermekle yükümlü gibidir. belki de görevlerinden habersiz görevini yerine getiren canlılar gibi onlar da bize farkında olmadan hizmet ediyorlar. en mantıklısı bu.
peki o zaman. gece yani siyah bize gerçekleri göstermek istiyorsa ve hüzün de onun kardeşiyse bir insan neden gerçeklerden nefret eder olmuştur?
korkudan dolayı. peki insan neden korkar? gerçeklerden. peki neden gerçeklerden korkarız? çünkü yaptığımız şeylere güvenmeyiz.
yaptığımız şeylere güvenmediğimizden dolayı olsa gerektir ki bize gerçekleri gösteren şeyleri düşman görür ve onları hayatımızdan dışlamaya çalışırız.
oysa ki hayat sadece güzel ve doğru şeylerden ibaret değil. yani hüzün ve hata da hayatın bir parçası ve yüzde olarak bir değer ifade ediyor. o zaman biz bunları dışlayarak hayatımızın belirli bir yüzdesinden vazgeçmiş olmuyor muyuz?
yani hayatımız yaşanması gereken süreden daha az bir yer kaplamış oluyor. böylece daralan hayatımız bizi daha da sıkmaya başlıyor. yani kendi elimizle daralttığımız hayatımız yine bizi sıkıyor. ve biz her defasında hayat çok zor deme saçmalığına düşüyoruz.
hayatı daraltan ve onu olduğundan farklı bir şekle büründüren bizler yine ona hakaret ediyor ve onu anlamsız ve değersizmiş gibi görüyoruz.
buradan varmamız gereken nokta şudur;
bir insan hayatını tam anlamıyla yani büsbütün bir şekilde kabul edip yaşayabilir mi? belki. yaşayanlar var açıkçası. mesela imanın şartlarından birisi de kaderin hayır ve şerrin allahtan olduğunu kabul etmek
velhasıl hayat, hüznüyle, şerriyle, iyilikleri ve kötülükleriyle, gecesiyle, sabahıyla birdir. hüzün ise bizi frenleyen en büyük etkendir. gerçekleri gösterendir. budur kısaca
vesselam
"gece midir seni bana düşündüren, yoksa ben miyim hüzünlenmek için geceyi bekleyen".... o derin sessizlik ve karanlığın çağrışımlarıdır hüzün... insan kendi yalnızlığında, perdeleri kapatıp başbaşa kaldığında hüzünleri çağırır geceler....
güncel Önemli Başlıklar