Hûd Sûresi, 123 âyet olup 12, 17 ve 114. âyetler Medine'de diğerleri Mekke'de inmiştir. 50-60. âyetlerde Arabistan halkına gönderilmiş peygamberlerden biri olan Hûd (a.s.)'ın hayatından bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir.

http://www.biriz.biz/kuran/hud/11hud.htm
Kuran, islam inancına göre Allahın sözü kabul edilir. islam inancına göre Allah, Cebrail adlı bir melek vasıtasıyla kendi sözlerini Muhammed'e iletir. Muhammed ise vahiy katipleri adı verilen kişilere "tanrı" vahiylerini yazdırtır.

Kuran'ın geneli incelendiğinde hitap dilinin "ben" veya "biz" zamiri olduğu göze çarpar. Oysa Kuran eğer tanrı sözü ise sürekli "ben" zamiri kullanılmalıydı. Örneğin ....yaptık şeklinde cümleler değil de ....yaptım şeklinde cümleler kurulmalıydı. "Biz" zamirinin kullanılması tanrının tekliği ve güçlülüğü, her şeye yeterliği, konusunda şüpheler uyandırmaktadır. Çünkü her ne kadar "biz" denilerek tanrının kendisiyle birlikte melekleri de kastettiği iddia edilse de "Melekler olmasa tanrı bunları yapamaz mıydı? Neden meleklere ihtiyaç duydu?" gibi sorular yanıtsız kalmakta, pek çok konuda olduğu gibi bu sorunun yanıtı da "tanrının takdiri" ne bırakılmaktadır.

Aslında bu makaledeki esas konumuz yukarıda ele alınandan çok daha düşündürücü: Muhammedin ağzından çıkan ayetler!

11. Hud Suresi, 2. ayet:

"Bu Kitap Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."

Açık şekilde görülmektedir ki bu ayette konuşan Muhammeddir. Bir gaf yaparak ayeti kendi dilinden yazdırtmıştır. Bu gafı farkeden ama örtmeye çalışan kimi mealciler (Kuran'ı Türkçeye çeviren yazarlar), ayetin orijinalinde bulunmayan "de ki" sözcüğünü meale parantez içinde monte etmektedirler. Sitemizde de bulunan bir Kuran mealinde (islami bir siteden alınmıştır) meal şu şekilde geçmektedir:

(De ki: Bu Kitap) "Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

Kuran meali kitaplarında parantez içinde yazılan kelimeler, "Bu sözcükler Kuranın orijinalinde yok ama biz siz daha iyi anlayasınız diye bunu yazdık" anlamına gelmektedir. Yukarıdaki mealde de ayetteki çarpıklık örtülmek istenerek orijinalde bulunmayan "de ki" sözcüğü parantez içinde eklenmiştir.

Toplam yedi ayetten ibaret olan Fatiha Suresi' de aynı mahiyettedir:

1. Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3. O, rahmândır ve rahîmdir.
4. Ceza gününün mâlikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!

Gene pek açık görülmektedir ki ayetler Allahın dilinden yazılmamıştır. Allah, siz bana böyle dua edin de dememiştir. Fatiha Suresi'nde konuşan kişi belli ki bir insandır. O halde hitapda gaf yapılarak açık verilmiştir.

Benzeri durum Zariyat Suresi' nin 50. ve 51. ayetlerinde de söz konusudur:

50-"O halde hemen Allah'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.
51-Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

Pek açıktır ki bu Kuran ayetlerinde konuşan Allah değil Muhammedin kendisidir.

Peki o dönemlerde bunları farkedenler yok muydu? Neden Muhammed'e inandılar?

Birincisi o dönemde okuma-yazma oranı o kadar düşüktü ki bu ayetleri inceleyeyebilecek insan sayısı çok azdı.

ikincisi, bu ve benzeri çarpıklıkları farkedip dile getirilenler kafirlikle, münafıklıkla, zındıklıkla suçlanıp aşağılanıyordu. Hatta Muhammedi sadece eleştirmekle kalan şair Ka'b Bin Eşref gibiler bile bunu canları ile ödemiştir. Dolayısıyla gerçeği söylemek çok tehlikeliydi.

kaynak:turandursun.com
Allah ın birgün herkesi affedeceği ve cehennemde kimsenin kalmayacağını bildirdiği suredir.

günahkarları olarak orada kaldıktan sonra cayır cayır , kelvin kelvin yandıktan sonra cennete gidecek halimiz kalır mı diye düşündüren lakin gönlümüze de bir su serpen suredir.

bir de nasıl olsa affolacak diye günahlara devam olayı aklıma gelmiyor değil...
2. ayeti ile kafa karıştıran ve saldırılara çok açık olan sure. kafama takılan şu 2. ayet bir kutsi hadis niteliğinde değil midir? neredeyse tüm tefsirlere başvurmama rağmen henüz bir cevap bulabilmiş değilim.
11. Hud Suresi, 2. ayet:

"Bu Kitap Allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."

kusura bakma ama bu başa gelen ( de ki ) takısı bir çok ayette karşımıza çıkıyor. hatta al sana başka örnek.

25.Andolsun, Biz Nuh'u kavmine gönderdik. (Onlara:) "Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıp-korkutucuyum."

26."Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir günün azabından korkarım" (dedi).

bak burda da nuh peygamber geldi bunuda ben yazayım dedi öylemi?

kuran'a saldırmaktan ne anlıyorsunuz anlamış degilim. istediginiz kadar uğraşın istediginiz kadar yırtının nasıl sizin fikriniz degişmeyecekse inanan kişinin de degişmeyecektir.
http://www.youtube.com/watch?v=-ekQFcVyZPw
http://www.youtube.com/watch?v=fd9ISixkjBU&feature=related
http://www.youtube.com/wa...-x4H0&feature=related
http://www.youtube.com/wa..._2ZV0&feature=related
67 - O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar.

68 - Sanki orada güzel güzel yaşayıp durmamışlardı. Bak işte Semud, gerçekten de Rablerine küfretmişlerdi. Bak işte nasıl yok olup gittiler.
"bu kitap allah'tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. kuşkusuz, ben size o'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim."

çokça açıklaması olan ayettir. çelişkiye sürülmesi ise ali imran suresindeki müteşabih ayetleri eleştirenlerle açıklanabilir. kur'an'ın kendine has dilidir bu zaten. bazen yaratan peygamberin dilinden gibi konuşur. ona söyletir belki de. en doğrusunu allah bilir.
peygamber efendimizin “beni yaşlandırdı” dediği sure .
rivayete göre salihlerden birisi, rüyada gördüğü Peygamberimiz s.a.v.’e; “(Ey Allah’ın Rasûlü s.a.v. ) senin Hûd Suresi beni yaşlandırdı.’ dediğin söyleniyor.” demiş. O da “Evet.” diye tasdik etmiştir. O zat merakla, “O surede seni yaşlandıran nedir, Peygamber kıssalarıyla kavimlerin helâki mi?” diye sorunca, Efendimiz s.a.v. yukarıda geçen ayeti kastederek buyurmuştur ki; “Hayır. ‘Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et.’ sözüdür.” (Ruhu’l-Beyan)

‘Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et.’ şu anda bunu hangi mü'min hayatına uygulayabiliyor? malesef çok az müslüman..
gerçekten de çok zor bir iş ama gerçek bir mü'min in hayatına geçirebilmesi gerekir.

allah hepimizi salih kullarından eylesin (amin).
insanın kafasını karıştıran bir suredir. Bilenlerin yorumuna ihtiyacımız var. yani allah bilerek mi insanların bir kısmını cennetlik bir kısmını ise cehennemlik amel işlemek üzre yaratıyor? Yani allah
insanlara özgür irade vermemiş mi?
--spoiler--
Ancak Rabbinin
merhamet ettikleri
müstesnadır. Zaten Rabbin
onları bunun için yarattı.
Rabbinin, "Andolsun ki
cehennemi tümüyle insanlar ve
cinlerle dolduracağım" sözü
yerini buldu.
--spoiler--

(bkz: hud suresi 119 ayeti)
http://www.youtube.com/watch?v=m6a5Wy35uIU
Tüyler ürpertici bir ayet bulunmaktadır.

--spoiler--
Ve bir ses ve patlama o zalimleri yakaladı. Evlerinde yığılıp kaldılar. ( hud/67)
--spoiler--
allah her canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda]dır.

hud 6
''innel hasenati yuzhibnes seyyeati''

Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir.

Hud Suresi 114. Ayet

görsel
ve sabret. gerçekten allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.

- hud suresi 115. ayet.

görsel