bugün

richard llewellyn in klasikleşmiş romanı.
1941 yılının en iyi film oscarını almış, citizen kane'i eli boş bırakmıştır. john ford bu filmle ikinci yönetmen oscarını aldı (daha sonra dörtleyip kırılması güç bir rekor kıracaktı).
galler'in yesilliklerinde cekilmis guzel bir film..
okuma yazma öğrenmeye başladığım yıllarda * görüp ismini heceleyerek söktüğüm roman.
tabi "vaadim" diye okumadığım kesin. kapaktada bir kadın resmi vardı yamulmuyorsam. vadi kelimesinin anlamınıda biımiyorum tabiyatiynen. "kadının mı yeri yeşildide sonrabir şey mi oldu" diye çok kafa patlatmıştım.
hikaye BBC tarafından 1960 ve 1975 yıllarında iki defa tv dzisi olarak uyarlanmıştır. kitabın ismi son cümlesinden alınmıştır ve şu şekildedir: "how green was my valley then, and the valley of them that have gone".
türkçeye ilk olarak "buralar eskiden dutluktu, zeytinlikti" şeklinde çevrilmiş sonra zamanın ankara büyükşehir belediye başkanı tarafından "vadim o kadar yeşildi ki" diye düzeltilmişti.
Çocukluğumun bir kısmını geçirdiğim çorum'un yemyeşil bir ilçesindeki muhteşem yazlarımla özdeşleştirdiğim, bende iz bırakmış olağanüstü, herkesin okuması gereken roman.

O vadi, benim çocukluğumla, büyüdüğüm o ilçeyle izdüşüm yaptı hayatımın ilerleyen kısımlarında. Bir süre sonra o ilçedeki yollar, ağaçlar, ormanlar kalktı, richard llewellyn'in bu olağanüstü romanındaki yollar, ağaçlar, ormanlar, evler yerini aldı. O kitaptaki kasabayı kopardım aldım oradan, kendi küçüklüğümün anılarının üstüne geçirdim, oradaki kahkahalar benim kahkahalarım oldu, oradaki acılar benim acılarım oldu. O sayede o harikulade yıllarımı unutmadım, hep taze kaldı aklımda. Kimi zaman ziyaret ettim, gittim o kasabayı gezdim, deresinden tekrar düşe kalka geçtim, ağaçlarına çıkıp kolumu kırdım.

Romanı bir kez daha okumaya cesaret edemiyorum. Ne zaman kapağına baksam boğazım düğümleniyor, kapağını açarsam, o hayali kasabam yerle bir olacakmış gibi geliyor.

En önemlisi -ve en acısı da- o hayali kasabada babam hala yaşıyor.
Filmde 19.yy ın sonlarında Gallerde ki sanayi devrimi ile kasabalarına kurulan kömür madenin kendi çapında varlıklı, sevgi dolu ve mutlu bir ailenin şartlarda oluşan zorluklardan nasıl etkilendiği anlatılmakta.Hayatın aslında eğlenceden ve bir oyun parkından ibaret değil bir mücadele olduğunu anlayacak, maden işçilerinin hayat ve çalışma koşullarına, ailelerin parçalanışına, bir araya gelemeyen aşıklara, yok olan yuvalara ve lanet endüstri dünyasının başladığı yıllara şahit olacaksınız.

Bir kitap uyarlaması ve klasik; malesef bir klasik olarak ülkemizde pek ilgi görmemiş olmasına rağmen yurt dışında okunması gereken kitapların başlarında yer alır. Film ise bir döneme duyarlı nadir filmlerden. Hiç eskimeyen yapısı ve kaliteli oyunculukları ile dün seyrettiğimde siyah beyaz olması haricinde hiç bir şeyi yadırgamadım.