kimine göre oldukça saçma olan "yeni nesil aşkların" vazgeçilmez mottosu. ve evet ne yalan söyleyeyim, şu sıralar hissettiğim duygudur.

artık malumunuz sosyal medya sayesinde çok fazla insan birbiriyle etkileşim içine giriyor ve insanlar farkında olmadan gecelerini sabah yaptığı insanlara bağlanmaya başlıyorlar.
karşılıklı sevgi hissetmek ise bunu, bu bağlanma sürecini, arttırıyor. ve geceleri rüyanızda defalarca kez, hatta günler boyu rüyanızda onu görebiliyorsunuz. rüyanızda sımsıkı sarıldığınız insanı özlemeye başlıyorsunuz.

geceniz de gündüzünüz de o oluyor nitekim. ve hayat onunla biraz daha güzel gelmeye başlıyor, kısacası aşık olma süreci burada başlıyor. ona dokunamadığınız için herhangi bir nesneye onun adını veriyorsunuz, kimine "yastık" kimine ise bir "bardak" kimine göre ise bir "oyuncak ayı". lakin yeni aşklar böyle de gelişebiliyor.

bazı insanlara ne kadar saçma gelse de insan dokunmadan, yakından görmeden de aşık olabiliyor. çünkü teknoloji istem dışı uzaklıkları, mesafeleri, kapatıyor.

aşk artık kitaplarda ve eski filmlerde olduğu gibi değil sözlük. aşkın şekli şemali değişse de tarifi değişmiyor. çünkü onun bir mesajında kalbinizin atışının değişmesi, bir gülmesinin yarattığı etki ile aynı olmasa da, aşkı hissettiriyor.

umarım saçma bulunmaz bu yazdıklarım. selametle. dokunamadıklarınıza dokunmanız ve sarılmanız dileğiyle.
son birkaç haftadır içinde bulunduğum durum. tatlı tatlı can yakar. hani "tatlı-sert" denilen tütün vardır ya, onun ilk nefesini çekmek gibidir ciğerlere.
guzel seydir. evlenecegim adami hep ozlemisimdir. tabii varsa.
Bu aralar gecenin bir yarısı camın önünde müzik dinleyip ağlama sebebimdir.
Dünyanın en saçma şeyi.
mümkündür efendim.dokunamamıslıgın özlemi de vardır. böyle bir kişi varsa kendisiyle ilgili hayal kurmussunuz demektır ıcerık sıze baglı.yasanmamıs hayaller arzuya donusur unutulmaz.dokunmadıgın birini özlersin istersin seversin dogaldır.
(bkz: daha önce çilek yemediysen canın çilek çekmez)

Özlemek geçmişe dönük bir harekettir. Buradan yola çıkarak değerlendirilmesi gerekiyor. Hiç dokunmadığın birini özlemezsin. Dokunma isteği ve arzusu başka şeydir özlem başka şey. Ulan önce bi kendiniz karar verin ne bok hissediyorsunuz.
Eğer onun da seni özlediğini biliyor ve hissediyorsan güzeldir, aksi halde bir uçurum gerek yok böyle şeylere.
dört yıl süreyle yaptığım eylem. üstelik sevgili bile olamamıştık zat-ı muhteremle.

sonrasında mal mıyım la ben diyerek vazgeçtim tabi. ne yapaydım ya.
Ağır mallık olan duygu durumdur.

Ulan dokunduğunu bile en fazla bir iki ay özlüyorsun, nasıl bir yokluktur ki bu dokunmayıp özlüyorsun.
saçmalığın daniskası olan durumdur.

bi gidin işinizmi yok kardeşim.
Uzakta dahi olsa hayatının bır yerıne koyduysan ozlersın. Bu gıbı durumlara en ıyı ornek platonk yasanan asktır.
insanların internet yüzünden hayatına yaklaşık olarak ortalama 10 yıldır soktuğu şeydir. ironiktir ama gerçektir.
özlemek için dokunmak gerek tabi zaten.. sonra sevgili nasıl yapılır.. yok ben niye yalnızım..
çok lanet bir durumdur. neredeyse hiç konuşmadığın birini özlemek ne kadar berbat bir histir bilir misiniz siz? sadece bakarsın...o olmadığı zamanlarda ise özlersin.
sıkıntıdır , uzak durulmalı , koşarak kaçılmalı bu durumdan. Yoksa ne mi olur? Deneyin görün.
Dokunmak aski oldurur felsefesini benimsemis insanin yaptigidir. Dokunmak ozlem dahil hicbir seyin olcutu olamaz. Ben ozlerim,gormesem de,dokunmasam da, kokusunu duyamasam da ozleyebilirim. Tek sorun,ona sizin yerinize ayni yoldan gecen birinin dahi bakabilmesidir ve sizin yerinize dokunulmasidir kalabalik bir otobuste.
Sesini bile duymadığın birini özlemek kadar salakça değildir.
En azından iki üç kere dokunabildiğim halde özlediğim için kendimi şanslı hissettiğim durum.
Özlenir, hem de hiç görmediğiniz birisiyse iki kat özlenir. Buna merakta dahil olur çünkü.
Onu ilk göreceğiniz anı hayal edin, elini ilk tutacağinız anı hayal edin. Çok güzel şeyler düşünuyorsunuz değil mi? Maalesef ben özlemek kısmını yaşayıp elini onun eline değdiremeyenlerin kısmındayım. Ne olurdu mutlu olmaya çalışsak? Ne kaybederdik ki? Sevemezmiydik birbirimizi? Ben eğer senden bunu defalarca dilemişsem ezik duruma mi düşmüş oldum? Varsin düşmüş olayım. Ben seni sevmedim mi? Gun boyu seninle konusmak için çırpınmadım mı? Şimdi Senin yaptığın şeyin beni ne kadar yaralayabileceğini anlamışsındır umarım. Bunları yazma ihtiyacı duyuyorum Çünkü hala seni düşünüyorum, hala olmayacağını bildiğim hayaller kuruyorum, hala elini tutup seni öptüğümü hayal ediyorum ve galiba hala seni seviyorum. Ama niye hiç bilmiyorum. Senin sevdiğin bir başkası var, evet var hem de gecelere kadar konuştuğun; 3 saat 48 dakika telefonla konuştuğun biri var. Umarım o sana benim kadar uzak, bir sözlük sevdası değildir. Yoksa kendimi daha yetersiz hissedeceğim. Şimdi sırtını yere yasla ve sevgilinle ilgili hayaller kurmaya devam et. Ben istanbuldayım, istediğinde beni bulabilirsin.
Hiç bir çıkar gözetmeksizin sevmek.
8 sene önceki çocukluk aşkıma hisettiğim duygu.
Oluyor bazen.
Ciğer komple gitti.
Hatırlattığın iyi oldu içim yandı.
o senin elinde olan bir şey değildir. Florebo quocumque ferar diye bir tabir vardır latincede: ''Taşındığım her yerde çiçek açacağım.'' manasına gelir. bizimkisi solanlardan bile olsa uzaklarda, en soğuk gölgede ve kışın ortasında bir şekilde onu içinde yaşatır. öldürdüğünü sanırsın ama ölmez. her yanından filizlenir. sonra et ve kandan olması gerekmezdi. gerekmiyor artık. elimde sadece çizilmiş resimleri var. yanaklarına ve gözlerine dokunuyorum. saçlarının arasında parmaklarımı gezdiriyorum. avucumun içinde kalemin karası çıkıyor. böyle mi özlenir diyorum. yerine koyuyorum resmini. bir kere de tüketmeyim diyorum. aylar sonra bakmak ve dokunmak için içimde bitmeyen şeyler olsun istiyorum. ne hissettiğimi bir tek o resimler ve ben biliyorum.