bugün

mustafa kemal ve arkadaşlarının cumhuriyetin ilanından sonra yaptıkları bir diğer şey ise ilk başlarda övüp, yere göğe koyamadıkları halifelik makamını kaldırmaktır.

peki halifelik niçin kaldırıldı?

halifelik evvela ingiltere istemediği için kaldırılmıştır. ingiltere çok sayıda islam ülkesini sömürgesi altına almıştı. fakat bütün islam dünyası manen istanbuldaki halifeye bağlı olduğu için o topraklarda hakimiyetini tam manasıyla kuramıyordu. bu yüzden önündeki en büyük engel halifelikti. ingiltere hilafeti yok etmek islam alemini çaresiz bırakmak ve hilafeti halkın eliyle kaldırmak istiyordu. eğer kendileri kaldırmaya kalkışırsa sömürgelerinde çıkacak büyük ayaklanmalardan çekiniyordu. bu yüzden iş birlikçi birilerini arıyorlardı. batı tarzı yaşama ve ingiltere' ye büyük hayranlık duyan mustafa kemal onların aradığı adamdı ve lozan konferansı ingiltere için iyi bir fırsat doğurmuştu.

cumhuriyet' in ilanından kısa bir süre önce imzalanan lozan anlaşmasının asıl maddeleri dışında gizli maddeleri de bulunmaktaydı. bu antlaşma başta hilafetin kaldırılmasıyla birlikte bütün inkilap hamlelerini de içine almaktaydı. ingiliz devlet adamı lord courson' un mecliste yaptığı konuşması ile bunları tamemen doğrulamaktadır. lozan antlaşmasından sonra ingiltere avam kamarasında türkler' in istiklalini niçin tanıdınız? diye yükselen itirazlara verdiği cevap şuydu; " işte asıl bundan sonra türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. zira biz onları, maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. " demiştir. (kaynak: yılmaz altıparmak, islamiyet açısından atatürk ve inkilaplar, sf. 281, 282)

mustafa kemal ve arkadaşlarının verdikleri bu karar, islamiyeti türk milleti açısından öldürmek kararıdır. diğer bir kaynakta ise;

" türk cumhuriyetçileri, müslüman uyrukları olan herhangi bir gayrimüslim devlet için her zaman güçlükler çıkaracak bir kurumu (hilafeti) ortadan kaldırmakla biritanya imparatorluğu' na olağanüstü bir iyilik yapmıştır. " (briton and turk, london 1941)

batıya yapılan bu yardım ve uşaklık tarihte bu şekilde yazılmıştır. batıya bundan daha iyi bir yardım yapılamazdı herhalde. ingilizler bu yardımdan o kadar memnun kalmışlardı ki ülkelerinin en büyük nişanı olan dizbağı nişanını mustafa kemal' e layık görmüşlerdir. mustafa kemal dizbağı nişanının verileceğini öğrenen ismet inönü' nün; " iyi ama bunu size ne münasebetle vericeklermiş? " sorusuna mustafa kemal; "bunu herkesten ziyade sizin bilmeniz lazım gelir, ingiliz milleti beni sever de ondan! " (yakup kadri karaosmanoğlu, politikada 45 yıl, 1968, sf 124).
devrim yapmak gibi berbat bir işe kalkıştı isen yıktığın iktidara ait tüm unsurları ortadan kaldırman gerekir.
yalancı resmi tarih şakşakçılarının kabul etmekte zorlandığı, be hey dürzücülerin duyunca delirdiği gerçektir.
(bkz: halifeliğin kaldırılması)
altındakileri merak etmek olabilir.
resmi tarihin üstünde pek durmadığı amaçlardır, tek taraflı tarih eğitiminin böyle sıkıntıları vardır.
tabi efendim cumhuriyetin kurulması da zaten ingiltere'nin isteği üzerine gerçekleştirilmiştir.
hatta biz sırf osmanlı yıkılsın diye itilaflarla işbirliği içine girip kurtuluş savaşını başlatmışızdır.
halifelik bütün islam dünyasını bir çatıda toplama anlamına gelmesine rağmen arapların osmanlı'ya karşı ingilizlerle işbirliği yapması sonucu çöken bir kurum olması ve asıl fonksiyonuna ters düşebildiğini göstermesi nedeniyle kaldırılmıştır.
gericiliği yok etmek, çağdaş düşünceyi hakim kılmaktır.
hilafetin ne kadar etkili olduğunu kurtuluş savaşında araplar bize göstermişti! o yüzden ingilizlerin istemesi çok saçma. nedeni zaten çok açıktır.
aslında kurtuluş savaşı, fransızların bir kızın başörtüsünü açması ile başladı.

--spoiler--
hanımların dikkatine! beyin yıkama makinesi ayağınıza geldi. anne, baba, kardeş ve siz dahil beyin yıkanır. 5 dakikada yapılır, hemen teslim edilir.
--spoiler--
halbuki 1914-1918 arası ne güzel bütün islam alemi birlik içindeydi. atatürk kötü, kötü işte siz bilmiyonuz. atatürk kötü işte banane siz bilmiyonuz. yesmi tayih yayan söyyüyoy.yaaaa.. (iki nokta ulan var mı itirazın)
komplo teorileri kadar basiniza tas dussun ,baska bir sey demiyorum. ingiliz hain planlari,lozanda gizli maddeler. yahuu bunun aciklamasi tek ve basittir. ataturk kendi iktidari disinda hic bir guc merkezinin olusmasina izin vermezdi. baska bir sey degil.

ataturkun en buyuk ozelligi ve vasfi iktidar olma hirsi ve liderligini asla tartistirmamasidir. eger ki cumhuriyetin basina baska birinin gelme olasiligi olsaydi o cumhuriyeti kurmazdi.
sizin gibi sahte müslümanların yani dini yobazlaştıran köktencilerin hilafeti kötüye kullanmasını önlemek.
islami olmayan bir kurum kalkmış. ama ağlak şakirtler bunada üzülürler. arabesk kafalı tosbağlardır.
saçmasapan kaynaklardan üç beş cümleyle ortaya attırılan sebepler olmasa gerek bunlar. neymiş; ingiltere çok sayıda islam ülkesini sömürgesi altına almışmış ama bunlar manen halifeye bağlıymış da o bağı koparmak gerekiyormuş. birinci dünya savaşında araplar türklere karşı ayaklanırken halife yok muydu o zamanlar osmanlıda diye zormak lazım bu yobazlara.
halifelik; sünni islam inancının siyasi liderleri olan halifelerin bağlı bulunduğu makam.

çanakkale cephesi; islam halifesine karşı cezayirli müslümanlar ve hint müslümanları savaştılar.

ırak cephesi; islam halifesine karşı araplar ingilizlerle işbirliği yaptılar.

kanal seferi ve filistin cephesi; islam halifesine karşı ingilizlerle işbirliği ve osmanlı ordusunu arkadan vurma.

hicaz ve yemen; islam halifesi ve o'nun ordusuna isyan.

eee hani nerede halifelik ve sevgili halifemiz?

görüldüğü üzre müslüman dünyası o esnada halifeyi sikine bile takmamış, ingiliz altınları onlar için daha cazip olmuş.

şimdi dönelim madalyonun öbür yüzüne.

götün varsa getir kardeşim hilafeti tekrar...

o yetki zaten tbmm'ne verilmişti hilafet kaldırılırken. götün yiyorsa getir tekrar.

ama islam halifesi olarak ırak ve afganistan'dan amerika'yı kovman lazım. israil'i yıkman lazım. var mı o göt sende...

ha bunları yapamayacaksan hilafeti değil peygamberliği geri getirsen de kimse siklemez seni rezil rüsva olursun benden söylemesi.

amcık boncuk konuşmadan evvel bunları bir düşünün. halifelik öyle fettoş gibi amerikan götü yalamakla olmaz.
tek amacı müslümanları lidersiz bırakmaktır. amaçlarına maalesef ulaşmışlardır. ama allah gerçeğini unutmamak lazım. keser döner sap döner.
hilafetin başka ülkenin elinde olması durumunda mesela ingiltere veya amerika etkisindeki bir ülkede . bu durumun da türkiyedeki hiç olmayan birligi bozmayı hedef alan güçlerin silahı olabilmesi durumunu ortaya çıkarması. ileriyi görebilen ve ortaya çıkardıgı eserin birilerince batırılmasını istemeyen her liderin asıl amacı bu silahın elinde patlamasını engelleyip silahı yok etmektir sen rahatça yaşıyosan hem allah a şükret hemde allahın yardımıyla sana bu ülkeyi miras bırakan kurtarıcıya.
sizin müslümanlarınıza lawrence' altın taşıyordu sandıklar ile
sonra bu adamlar ne yaptılar? sina yarımadasından şam' a kadar osmanlı askerlerine saldıldılar.
yüzbinlerce osmanlı askeri yok yere öldü.
halifelik kaldırılmışmıydı?
para gönderen müslüman direnişçilerin üzerinden mustafa kemal resimleri çıkıyordu..
siz yine kimi yiyorsunuz? paraların üzerine yatmış mış atatürk.
atatürk zamanında deniz feneri mi vardı? ya da süleyman mercümek?
http://www.incicaps.com/r...ik-hayvanlar--968553.jpg/ başlığı açan arkadaş nolur tıklasın.
son zamanlarda çalışmayan bir mekanizma olmasındandır.

osmanlının son zamanlarında yapılan hilafet çağrısına ne yavşak araplar ne de başka çıkarcı müslüman ülkeleri ses verebilmiştir. sadece ordan burdan birazcık para toplanmış o da bir işe yaramamıştır.

cumhuriyetin ve demokrasinin önüne taş koyan, padişah yanlısı bu kurumun yapılacak devrimler için yıkılması herkes için en hayırlısı olmuştur.

r.t. erdoğan ı müslümanların yeni lideri olarak gören ve gazla çalışan, osmanlı düşkünü, turancı şakirto gençliğe sesleniyorum; reco eğer gerçekten lider olsaydı, israile van münitten daha fazla yaptırım uygulardı, en azından 1-2 silah anlaşmasını iptal edebilirdi, adamlar bir özür bile demedi, siz gelmiş hala van münit türküsü söylüyorsunuz.

heee bu arada sadece siz cennete gideceksiniz, laikleri kapıdan içeri almıyolarmış, mını sktimin gevşekleri sizi.
kesinlikle ve kesinlikle ingiliz uşaklığındandır. zaten kurtuluş dönemi boyunca olan yakınlaşmalar ve birbiriyle fazla sürtüşmeye girmeyen ingilizler ve mustafa kemal' in tavırları bunu doğrulamaktadır.
ahmet akgündüz diyorki bir konuşmasında;

"bugün lübnanda bir hristiyan, davasına sahip çıkacak birilerini bulabiliyor dünyada"

evet doğru, mesela holywood onun aklından geçenlerin propagandasını yapabilmek için film yapıyor, yada yarım yamalak ta olsa papalık tüm dünya hristiyanları adına kararlar alıyor, temsil ediliyor onun görüşleri biryerlerde, oysaki müslümanlar sahipsiz, dağılmış, ve hatta birbirinden nefret eder hale getirilmiş,

mecburi okutulan ve benzerleri sadece komünist çinde ve rusyada görülen inkılap tarihi, sizin bilmeniz istenen şeyin tarihidir arkadaşlar, kabul etmeseniz de gerçekler çok farklı, mesela bizim kurtuluş savaşında, ingilizlerle, fransızlarla yada ruslarla hiç savaşmamış olmadığımız gerçeğini yeni öğrenen bir arkadaşım, daha doğrusu, zorunlu olarak, hazırolda "ülkenin demirağlarla örülü olduğu" söylenen marşlar söyleyerek büyüyen, dolayısıyla bunun sebebini sorma gereği bile duymayan arkadaşım, bana "çanakkale savaşına ne diyeceksin" dediğinde anladım nasıl yetiştirildiğimizi, 1. dünya savaşında yaşananları, ve ülkemize giren toplam 30 bin yunan askerini birbiriyle karıştırıyordu ve farkında bile değildi,

"geldikleri gibi gitmediler" hilafetin merkezini üs yaptılar, gerekli anlaşmalar imzalandı görevler verildi ve öyle gittiler, kuşatılan istanbul değil tüm islam alemiydi, ve artık başsızdı, kuran elimizdeyken bize birşey yapamazlardı, sonra biz isteyerek bıraktık onu,
bir talimatla 1923 yılında yazılan ve o dönemin cumhuriyet gazetesi tarafından düzenli olarak neşredilen "vurun kahpeye" romanındaki gibi bir imam görmedim hayatımda, ama hep imamları ve müslümanları öyle zannederek büyüdüm, imaj oydu yani,

sonra menemen olayını tertip ettiler, aynı müslüm gündüzleri ali kalkancıları, madımak oteli faciasını tertipleyip "işte müslümanlar, işte müslümanlık" diyebilmek için,

çok değil 10 senede ceddine söven bir halk yaptılar o devrin insanlarını "10 yılda 15 milyon genç yarattık" demeleri belkide onu işaret ediyordu, neyse...

müslümanlar yalnız, sahipsiz, cahil bırakılmış, yoksa bir ülkede doğan herkesin gerizekalı olma ihtimali yoktur değilmi? eğer bile bile gerizekalılaştırmak için birşey yapılmıyorsa o toplumlara, aynen sürekli sakinleştirici verilen komadaki bir hasta adam gibi, hasta adam demişken, o hasta adam hala aynı serumla uyutuluyor,

ve üstad bediüzzaman "ırkçılığın dehşetli bir hastalık olduğunu" o yıllarda söylüyor ve şamda 10 bin arap karşısındaki konuşmasında "türkler sizin abinizdir ve islamın bayraktarıdır, onlara itaat edin" diyor, ah üstadım seni bize vatan haini diye tanıttılar ki senden nefret edelim ve eserlerinden uzak duralım, oysaki o dalga geçilen şakirtlerin bu vatan için 300 ü birden seve seve şehit olduğunda ve sen ruslara esir düştüğünde, ve esaret altındayken bile hem mücadelene hem bize okutulmayan kitaplarını yazmaya devam ettiğini bilmeden, senin yazdığın kadar bile okumadan senin hakkında atıp tutanlara ve tutacaklara hakkını helal ettin ya, bilmiyorum ben senin kadar affedici olabilirmiydim,

neyse, hutbe-i şamiye adlı eserinde dikkat etmeniz gereken birde uslüp var, sözünüzü karşı tarafa nasıl dinletirsiniz bunun dersi var, dikkat edin "sene 1910";

"ey bu cami-i emevîde bu dersi dinleyen arap kardeşlerim!
ben haddimin fevkinde, bu minbere ve bu makama irşadınız için çıkmadım. çünkü size ders vermek haddimin fevkindedir.
belki içinizde yüze yakın ulema bulunan cemaate karşı benim misalim, medreseye giden bir çocuğun misalidir ki, o sabî çocuk sabahleyin medreseye gidip, okuyup, akşamda babasına gelip, okuduğu dersini babasına arz eder.
tâ doğru ders almış mı, almamış mı?
babasının irşadını veya tasvibini bekler.

evet, bizler size nispeten çocuk hükmündeyiz ve talebeleriniziz.
sizler bizim ve islâm milletlerinin üstadlarısınız.(hutbe verileceğini duyup gelen o yörenin önderleri var kalabalıkta)
işte, ben de aldığım dersimin bir kısmını, sizler gibi üstadlarımıza şöyle beyan ediyorum:

ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki:
ecnebîler, avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır.
o hastalıklar da bunlardır:

birincisi:
ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.(bizden birşey olmaz, böyle gelmiş böyle gider düşüncesi)

ikincisi:
sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.(doğruluğun toplum hayatında artık kaybolması)

üçüncüsü:
adâvete muhabbet.(düşmanlık etmedeki aceleliğimiz, buna töre diye kan davası gütmekten tutun, "ne arabın yüzü ne şamın şekeri" diye atasözü uydurmaya kadar, her türlü düşmanlık besleyici, bizi kardeşinden nefret eder hale getiren şeyleri ekleyebiliriz)

dördüncüsü:
ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.(müslümanı müslümana kardeş yapan bağları koparmak)

beşincisi:
çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.(zorlama, din sahibi gibi davranarak hüküm vermeyi de ekleyebiliriz sanırım)

altıncısı:
menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.(şahsi menfaati toplumun menfaatinden üstün tutmak)

bu altı dehşetli hastalığın ilâcını da, bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimaiyemize, eczahane-i kur'âniye'den ders aldığım "altı kelime" ile beyan ediyorum.............. (hutbe-i şamiye sh.27