bugün

bu şarkının klibi de en az şarkı kadar olağanüstüdür. öyle ki; şarkı yapıldığı için mi klip çekilmiş, klip çekildiği için mi şarkı yapılmış belli değildir. klipte, içerdiği nesnelerinin hepsi anlam yüklü tablolar gibi sahneleri vardır. bir de tabi her dinleyişte başka düşüncelere sevk eden şarkı sözleri.
"...the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder..." kısmı, henüz ana muhabbet maddesi eski günler olmayan beni bile eski günlere ve iç hesaplaşmalarıma döndürür. kim bilir ilerde ne hale getirecek beni. tırsıyorum sizden high hopes ve klipteki kocaman pelerinli adamlar.
müziği bile başka alemlere götüren, pink floyd'un gerçekten bu dünyadan olmadığına inandığım muhteşem şarkı.
inanılmaz bir soloya sahip parça. bu evrenden değil gibi..
bir tanrıya inanabilirdim... eğer varlığına tek kanıt olarak bu şarkıyı göstermiş olsaydı... başka bir kanıta gerek kalmazdı zaten.
merhaba sozluk, bu bizim yeni besinci nesil sozluk yazarimiz, sozluge merhaba de yeni besinci nesil sozluk yazarimiz.
muhteşem eser. can yakar. eskiye dair her şeyi özletir.
Özlem duygusunu tavan yaptıran, geçmişi ve dostları akla getiren şarkıdır. David Gilmour'un "The grass was greener" demesiyle can acısını başlatan şarkıdır. Şarkıdaki gitar solosu ve şarkının klibi de gerçekten mükemmeldir. Ayrıca "Büyük Umutlar" anlamına gelir.
Hakkında David Gilmour'un '' High Hopes from "The Division Bell" is one of my favourite all-time Pink Floyd tracks.'' kelamını ettiği pink floyd'un veda busesi.
en iyi coverlarından birisini sylvan yapmıştır.
ateşli bir şevişme gibidir bittiğinde orgazm olmuş olursunuz...
çan sesiyle hüzün eşliğinde başlayan, ama mutlu sonla biten pink floyd eseri. (bkz: david gilmour)
gitar solosu insana tuhaf şeyler hissettiren parça.
insanın filozof olup bozkırlarda hayatın anlamını aramasını ister sanki bu parça kişiden.
+sen dünyada gördüğüm en iyi şarkısın high hopes.

+gördüğüm mü? allah cezanı virsin.
"pink floyd bana çok ağır geliyor abi" diye salak gibi ortalıkta dolaşırken david gilmour'un bakır notalarıyla beni kevgire çevirdiği şarkı.

the grass was greener
gerçekten de büyük umutların büyük mistisizmler içerdiğini ve umutlar büyüdükçe gerçeklerden uzaklaşabileceğiniz duygusunu uyandıran şarkıdır. yanlış anlaşılmasın bu satırların yazarı büyük umutlara sahiptir ve büyük anlatıların destekçisidir ancak günümüzün umutlarının ne olduğunu bilen biridir. renkli ve donuk umutlar büyüdükçe bizden uzaklaşırlar.
ilk iki uc saniyesi yine gilmour'un yazdigi, atom heart mother'da bulunan fat old sun ile aynidir. biraz daha derinden geliyor sesler high hopes'da. gilmour'un grubun o genclik gunlerine olan ozlemini aktarmak icin kullandigi seylerden biri.
Gilmour babanın biraz da abartarak en sevdiğini söylediği pink floyd şarkısı.

Abartarak diyorum belki ama şarkıdaki duygu ve müzik o kadar doğru ve yerindeki. Başlangıçtaki tedirgin edici piyano sesleri, gilmour'un yorgun ama güçlü sesiyle hızlanan şarkı ve orta solodaki muhteşem yaratılan hissiyatla insanın bunalıma ve belki de ölüme ne kadar yakın olduğunu anlaması.

Aslında bu orta solo sonrasındaki bölümede ayrı bir parantez açmak gerek. Son bir kez tekrarlanan geçmişe duyulan özlem ve sonsuza değin diyerek bitirilen bir yaşam biçimi var aslında.

Final solosu ise başlı başına bir mit, bir destan. Hızlı, sinirli fakat tedirgin edici bir huzurla finalini yapıyor. Pink Floyd ve onu oluşturan değerler gibi belki de.

Hızlı echoes günlerinden, sinirli young lust günlerine ardındansa on the turning away ve high hopes'la noktalanan tedirgin edici huzur anlarına. Bir anlamda hem floyd'un hem de bizim hayatlarımızın özeti gibi...

(bkz: young lust)
(bkz: echoes)
(bkz: on the turning away)
tartışmasız, birim zamanda insana en çok duyguyu hissettirebilen şarkı. bu yoğunluktan öleceğimi bilmesem, "forever and ever", sonsuza kadar sürmeli bu şarkı diyeceğim..
sözlerini david gilmour ve eşinin birlikte yazdıkları harikulade ilahi. tam şizofrenlik bir klibi de bulunmakta. hayatımın jeneriğinde çalan üç şarkıdan bir tanesidir. ahh gilmour ahh yapılır mı öyle şarkı lan? ne istiyorsun benden.
Bu gerçekten bir şarkı değil. Şarkının ötesinde bişey bu. Klasik söylemlerden kaçınmaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Sadece "Mükemmel", "Süper" "Çok iyi şarkı" demek geliyor içimden. Dinledğiniz andan itibaren kendinizi gerçekten yaşadığınız hayattan bir adım ötesine taşıyorsunuz kendinizi. ve o anda son bölüme geldiğinde "forever and ever" dedikten sonra vücudunuzun titremesine ve soloya girmesiyle birlikte bütün duygularınız gün ışığına çıkıyor. ve şarkı bittikten sonra, kendinize geldiğinizde pink floyd'un ne kadar büyük bir grup olduğunu tekrardan anlıyorsunuz. ve diyorsunuz ki "Bu şarkıysa diğerleri ne?"
Pink Floyd'un kaydettiği son stüdyo şarkısıdır, şarkı Pink Floyd'un geçmişini ve son halini anlatır. Gilmour'un şarkının sonunda atmış olduğu solo belki de en hisli Pink Floyd solosudur. Keza sözleride çok muhteşemdir şarkının.

Introda mevcut etkileyici çan sesleri Fat Old Sun şarkısına, sinek sesleri ise Grantchester Meadows şarkısındaki seslere göndermedir. Syd Barrett, David Gilmour ve Roger Waters'ın doğduğu yer olan Cambridge'de şarkının klibi çekilmiştir ve orda bir Syd Barrett büstü bulunmaktadır.

http://www.youtube.com/watch?v=cMhkr-cgnHU
gözlerinizi kapatarak kulaklıkla dinlerseniz gözlerinizi açtığınızda yanaklarınızın ıslak olduğunu fark etmenizi sağlayacak muhteşem pink floyd eseridir.
pink floyd un efsanevi şarkısı ve klibi de muhteşemdir.
şu anda dinlediğim muhteşem pink floyd şarkısı.
gözlerinizi kapatarak kulaklıkla dinlerseniz gözlerinizi açtığınızda yanaklarınızın ıslak olduğunu fark etmenizi sağlayacak muhteşem pink floyd eseridir.