bugün

Yorgunluk.
Bu fanide kimseler dost değil; aklın sırrına eremediği kudretten başkaca.
Sessizlik,
Tüm çığlıkların altında gizlenen sessizlik..
yalnızlık hissi.
gözlerinizi kapatın ve dinleyin...

https://www.youtube.com/w..._channel=bedrettinkaratas
görsel
Ne elde edersen et balkona çıkıp bi sigara yaktığında gelen o büyük boşluk hissi. Hayat çok boş. Gün gelecek sevdiğin ya da sevmediğin insanların öldüğünü görceksin, aynı şeyleri yaşamaya devam edeceksin ve birgün sen de ölceksin, bugün yaşadığın iyi ya da kötü her şeyi unutmuş olarak.
işimiz bitti, dediğimiz an Hızır'dan imdat bekler veya umutları yitik bir ruh hali içinde buluruz kendimizi. Bitik ya da acer bir şey yoktur aslında. Direksiyonu sıkıca kavradın, dikkatini vererek sürüyorsun otomobili, tamam; ama her şey hükmünde değil, bilmelisin! Hızır'ı gönderecek, umudun en bi' hasını 'ruhundan üfleyecek' yalnız tek tanıdığı olabilir insanın. Daha doğrusu hissedilen; fakat tam tanımını kimsenin yapamayacağı yegâne varlık... Şavkı kara gecenin gam kasavetini ak eden ay, pırıl pırıl deniz yüzeyinde altın ışıklarıyla güneş... Kimleri gördüler; ne acıları, sevinçleri bağırlarına bastılar? Kanadındayız Zümrüd-ü Anka'nın, belki bir gün varabiliriz diye, Kaf'ın Dorukları'na... Az bir soluklanıp durduğumuz bu yeri ne sanmadasın, ey gafil! Köroğlu nam yiğidin atı Kırat'ın içtiği Ab-ı Hayat, erişilmezin ardında değil; sevdiceğin elinden içilen bir yudumda. Bitmez nefaseti silinmez dimağda.
Gökyüzüne bakınca ay ve güneş aynı anda görünebilir. Ara sıra olsa da bu güzel doğa olayından daha da iyisi, hergün yıldızları görebilmektir. Şehir hayatı yaşayan bizler, o kadar büyük bir ışık illüzyonuna kapılmışız ki, çoğunlukla tek bir yıldız bile görmeden yaşıyoruz. Oysa köylük yerlerde gökyüzü daha berrak ve yıldız deryası gibi. Bir de yıldız gibi parlayan temiz insanları, kapıldığımız bu sahte ışığın büyüsünden göremeyip es geçiyoruz. Nasıl ki ışık bazen var olanı saklıyorsa, parlatılmaya çalışılan "ruhsuz acizler" de güneş diye yutturulmaya çalışılıyor. Göz tamam da biraz karanlık gerek, "gerçek insanları" görebilmek için...
Neler kopar insanın içinden, kimbilir neler neler...
Dert vefalı yâr gitmez serinden, hep mi çile hep keder...
Tanrı buyruğu türlü biçimden, gün olur günden beter...
Felek ne bilecek acz halinden, yetti artık dur yeter...
Yalnızlık.
"Günler senden birer parça götüren haramiler, kırk haramiler, kırk bin haramiler. Günler sam yeli, sen çöl, sen kumdan bir tepecik. Günler yaramaz birer çocuk, sen çerden çöpten kurdukları bir evcik... Günler geçiyorlar, geçtiler... Her biri bir parçanı kopardı, koparacak... Onlardan sana ne kaldı? Hiç. Senden onlara şarkıların kalacak. Ne şarkıları?" cemil meriç.
Nasıl mıyım? Hissettiğim bahar...
Esintili, serin, ferah...
Kelebekler uçuşuyor; ama eşek arıları da var.
Biriktirdiğimiz hüzünler, kalp kırıklıkları, hevesler, mutluluklar... uzaklarda değil, sığınılacak tek liman kalplerimizin en bi' temiz yerlerine muhafaza ediliyor. Karalama defterinin yırtık, buruşuk, özensiz sayfaları gibi... Değeri başkalarınca alelade olsa da sahibinde bir demet menekşe gibi rengarenk, tok güzel görünüşlü... Çabucak solar mı menekşeler? O eskimiş karalama defterinin ortasına konunca neden solsun ki; azizim. Kurusa da hatırası taze kalır, her daim.
kimle takıldığıma göre değişir.
öttürdüğümü de biliyorum, ittirdiğimi de..
Öldüğünde yalnızdı, en kötüsü ayıktı... Yıldırım Önal öldüğünde yazılmış haberin gazetede bu şekilde olduğu söylenir. Yetenek çoğu kez insanı mutluluğa götürmez. Daha doğrusu size yeni bir şey katmaz ve genellikle kaybettirir. Başrol oynadığı film için Yıldırım Ağabey'e "en iyi yardımcı! oyuncu ödülü" layık gören dünya, sanıyor musunuz ki bize başrol muamelesi yapsın. Sarhoş olan dünya mı; yoksa bizi sarhoş eden dünya mı, anlamak güç. Mululuktan sarhoş olmak ya da gam kasavet, kederden içmek... Kim gerçekten ayık olduğunu iddia edebilir ki?
Her istediğine sahip olamazsın;
sana verdikleri de belki mutlu etmez seni hayatın.
Tam iyi olacak işte, falanlar, filanlar...
dediğin anda kırılır ümitlerin.
Törpüler mengenesine sıkıştırıp, ordan burdan, bitiverir hayallerin.
Bazısında biten iş, eser güzeldir; bazısında da biten şekil ucube, ilk halinden fena, beterdir.
Usta sanıp kendini, oynama bizimle.
Bırak!
ilk halimiz nasılsa;
kalalım yine öyle.
Herkes bir arayışın içinde:
Kırılan kalbinin ve bezdirilen umutlarının peşinden sürüklenenler ve sürükleyenler...
Ne için?
Varlığını "umduğu" yaradanı ve öteki alem için mi?
Kendilerini kandırıp sadece umuyorlar, öyle mi:
Öyle...
Pekâlâ; siz şüphelerinizde devam edin.
Cennete layık, cehennemden uzaksınız.
Çalımlı yürüyüşlerinizi de alır, varırsınız huzura:
Ben kırmadım suçsuzum, der ve sonra da girersiniz Cennet-i Âla'ya.
Ben ise; o kadar eminim ki, cenneti arzulamam cehennemden de hiç korkmam.
Kalbim olsa da çocuk, ruhum yeni ve saf; tomurcuk.
Eminim O'nun var olduğuna.
Cennet yanımda, cehennem yamacımda...
Kızıyor, öfkeleniyorum: Kimi zaman dışı güzel insanları adam sanıp güveniyorum; sonra da kazığı yiyorum. Kiminde de yüzünün rabbiyesi silinmiş sandığım CAN'lar öyle şaşırtıyorlar ki beni, DELiKAN kişişilikleri ve hareketlerinden mahcup oluyorum. Her zaman sırrı kalıpta aramamak gerek. GÜZELLiK GÖZLE DEĞiL, ANCAK GÖNLÜN TEMiZ, SAF, BiLiNMEZ Bi' TARAFıYLA GÖRÜLEBiLiR.
Kelimelerin anlatmaya yetmeyeceği öyle haller var ki; nasıl anlatmalı, tarifini yapmalı? Kimsesiz çocuğun acıdan kavruk sıcacık yüreği, babasına kavuşan küçük kızın sevinci, uzvunu kaybeden ya da doğuştan bunun hasretine malik insan, yörüngesi kaymış sersefil çulsuz gariban, hayattan tad alamayan ölçüsü kaçmış zavallı bi' can... Ve bu gibi pek çoğu... Herhangi bir bakışın neyi ifade ettiğinden çok, bakan kişide ne his uyandırdığı daha önemli. Hislerimiz başkalarının yönlendirmesi ve adamına göre şekilleniyorsa; bu işte kesin yanlışlık vardır. Ekmeği kulağına götüren var mı? Kalpten gelen asla yanıltılamaz. Allah herkesin yardımcısı olsun!
Bugün sevinç olur inşallah. Arda Güler ve Fenerbahçe sayesinde. Hadi hayırlısı...
yarım kalan bir şarkı.
Biraz uyku, biraz neşe, bolca soru işareti ve bir de eksik olmayan hüzün tabii ki.
Benim için hayatın kendisi maalesef güneşten çok ay görmüşümdür şu kısa hayatımda.
ruhumun posası...