bugün

uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum.
– Cemal Süreya
velhasıl .. bu her gece uykusunda bağırıp çağıran, ağlayan, gülen, konuşan, isyan eden, yalvaran, küfreden, diş gıcırdatan
adem babalar arasında, ..
bu damsız damda, ..
bu havva'sız havada ..
saf şair olamıyor adam, ..
sökmüyor sırf şiirsel yorum ..
hani ..
ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum, diyor ya nâzım, ..
ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum
"Hayal gücü eksikliği midir evde kalacak yerde
bizi bu düşlediğimiz yerlere alıp getiren?
Yoksa Pascal büsbütün haklı değil miydi
insanın sessizce kendi odasında kalması konusunda?

Kıta, şehir, ülke, toplum :
seçim asla geniş değil, ne de özgürce.
Burası mı, orası mı? Hayır. Evimizde mi kalsaydık,
orası neresiyse? "
görsel
iŞiTiN EY YARENLER; KIYMETLi NESNEDiR AŞK
"Ben" kattım sana biraz,
öyle sevdim seni.
Çünkü sen de bensiz;
o kadar güzel değilsin hani...
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden.
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
William Shakespeare
Gönlümde bir fırtına, sonu tufan,
Rüzgar her estiğinde adını söylüyor.
Kulaklarım sağır olsun diliyorum.
Dudaklarıma mühürlenmiş bir sözcük gibi ismin...
Hangi cümleye başlasam başına adını koyuyorum.
Dilim lal olsun istiyorum.
Aklım bir zincir vursun yüreğime,
Her halkada demirin soğukluğu yaktığın ateşi söndürsün diliyorum.
Kalbime ayaz vursun, donsun.
Öldürmeye çalıştığım sen değilsin!
Kaçmaya çalıştığım sen değil...
Elimde bir hançer, sen yine güne dur.
Bırak ben öleyim.......
''yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-yaşama!
-ya bileydim?
yazar: mıydım
hiç: şiir''

görsel
inceden bir sızı hakim geceye,

sanki kalbim rengini karanlığa bırakmış,

bir ışık dilerken istemsiz bir şekilde ,

peki ya incittiysem melekleri gökyüzunde..

yalnızlığımdan kalma iki damla yaş süzülmüşse kalbime,

peki ya tutsak sözlere gebe ise ruhum bu akşam,

cevapsız sorular misali yazıyor belki parmaklarım,

üzgün bir sesle rüyalarım ..
görsel
Bunca yıl sönmemiş umudum,
Nisan değilse mayıs,
Perşembe değilse pazar...

Atilla ilhan.
uzun süredir görmeyeli seni,
bir başka kadın bir hoş olmuş sun,
kollarıma almayalı seni,
peyaz peynirdin kaşar olmuşsun....
'sen sen ol' dedim
verme hiçbir şeyi isteksizine
verme hiçbir şeyi layık olmayana
define meraklısı
çıkarır kıymeti toprak altından
kıymetini anlamayana -versen de-
lazımlık yapar altundan!

salih mirzabeyoğlu
Gecenin ortasında ne işin var?
Yıldızlara dokunma yanarsın!
Bak birazdan ay da batacak...
Karanlık bulaşmasın ellerine;
Tersin döner yolunu bulamazsın.

içi dışı uzay tozu yansımalar,
Sahi mi yalan mı anlayamazsın.
Bir rüya gemisi iskele sancak
Dokunup geçiyor hayallerine
Ağlayasın gelir ağlayamazsın.

Sevmek insanın yüreği kadar
Küçükse büyüğünü taşıyamazsın.
Yalnızlığı da dene oldu olacak
Nasıl yankılanır derinden derine
iyi midir kötü mü çıkaramazsın...

insanı ancak kendisi tamamlar
içinde başka dışında başkasın
Eksiğin fazlana elbet bulaşacak
Öbürü sığacak bunun derisine
Yoksa sabaha sağ çıkamazsın.

Atilla ilhan
Berrak bir dokunuş,
Tek bir yağmur damlası,
Vurmuş saçlarına,
Gözlerin bahar kadar güzel,
Ellerin de okyanus kokusu,
Flamenko nağmeleri dolaşır,
Rüzgar eserken saçlarında.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Ola ki yürürüm bir başka aşka
Ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe
Unutma ki tek aşk olduğum sensin
Aşık olduğum değil

Karanlıkla süzülüyor içime yıkım
Dur diyorum, yıkılıyorum
Uçurumları baş ucuma koyuyorum sonra
Okşuyorum rüzgarda saçlarını
Sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime
Gitme diyorum, düşüyorum

Sonra beni soruyorlar bana
Tanımıyorum diyorum
Daha hiç karşılaşmadık
Aynı çizgide bilge sus umu dinliyorlar
Ben sustukça,

Yazık, bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar
Önce bir bir, sonra hepsi
Sonra bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar
Verilen her şey borçmuş gibi alınıyor
Önce bir bir, sonra hepsi

Sonra bir ben kalıyorum, bir de yalnızlık
Uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık
Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi
Yatıyoruz yan yana
Öpüşüyoruz, sevişiyoruz da hatta...
Her şey oyunun yasaklarına uygun
Bir günah oluyor sonra

Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz
Telli, kanlı düğün işte.
Üşüyor saçların biliyorum, dargın mısın?
Bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala?
Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğindeki hüzün

Hala kaçıyor musun zamansız?
Gözlerini bırakarak birilerinde
Hala ellerinden tutup sevgileri
Hala öyle savruk gök
Hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi

Dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?

Kendin kadar aklımdasın
Ve aşkını şaşırmış bir tanrı
Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara
Öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
Öyle bıraktığım gibi misin?

Gerçeği yakmada hala usta mısın?
Yoksa çırak mı yanarken yalanda
Saçlarıma dolanan aydınlığımsın
Somutlaştıramadığım tek imgemsin
Şiirde anlattıkça eksilen tek anlam

Hala bıraktığım gibi misin?
Yoksa beni bıraktığın gibi mi
Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
Hala bıraktığım gibi misin?
Sen aklıma düşünce ellerim tutuşuyor ellerim
Sen aklıma düşünce yetmişinde ihtiyar
Küçük bir sokakla arkadaş, biraz daha yaşasa sanki kıyamet kopacak
Sen aklıma düşünce
Parmak izlerinden tanınıyor; parkta reddedilmiş bir aşık
Teşhis ediyorum çiziklerde o amansız veremi

Sen aklıma düşünce
Berlin’de dazlaklar saçlarını uzatıyor
Sağdıcı oluyorum gelinler at üstünde
Sen aklıma düşünce rütbesi sökülmüş babalar
Yeniden dönüyor evlerine
Çocuklar şen şakrak, çocuklar şen şakrak, çocuklar.
içimdeki gardiyan mahsustan unutuyor
Mahkum odalarının kilitlerini… iyi halden yırtıyorum
Sen aklıma düşünce gül kokulu kızım
Sırrını çözüyor Mısır’da piramitlerin
Kalbim beter oluyor sen aklıma düşünce

Sen aklıma düşünce ne güzel heceliyor
Bir kekeme dört kitabı
Sen aklıma düşünce bendeki tuhaflıklar
Bir bir yok oluyor, bitiyor bendeki bu yabani başkaldırış
Toplanıp dert ediniyorlar ülkeyi konken oynayan kadınlar
Sen aklıma düşünce bir kuyunun içinde
Yusuf’a mektup geliyor kör olmamış babası
Ve anlıyor “bir ülkeye hükümdar olacak” güzel yüzlü o çocuk
Sen aklıma gelince Diyarbakır Radyosu “Sarı Gelin” çalıyor
Sen aklıma düşmüşsün, ben içine türkünün

Sen aklıma düşünce
Üstüme yemek dökecek kadar ihtiyarlıyorum
Ellerim titriyor ellerim
Çor tutmuş bağlar yeşeriyor birden bire
Kızılderili reis tüylerini yeniden takıyor başına
Oturan boğalar ayaklanıyor bozkırda köylülerle
Sen aklıma düşünce kim gelse aklıma
Unufak oluyorum.

Bülent Parlak
Seni – Yalnız Seni

Seni – yalnız seni der yüreğim
Yalnız seni – yalnız seni – yalnız seni
Günümde gecemde nice tutkularım
Seni der – yalnız seni – yalnız seni
Bir ışık dileği şavklanır karanlıklarda
Derininden derininden seslenir bilincin
Yalnız seni der – yalnız seni – yalnız seni
Nasıl çarparsa vargücüyle karayel
Durgunluğa suskunluğu -son- diye
Öyle çarpar aşkına başkaldırışım
Öyle çarpar – öyle ses verir acılı:
Yalnız seni der – yalnız seni – yalnız seni – yalnız…

Rabindranath Tagore,
Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben..
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen. Uykumun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice..
Aklımda sen.Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir anda..
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda.
Güzelce..
--spoiler--
Özdemir Asaf
--spoiler--
görsel
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: 
iki başımız var, bir tek bedenimiz. 
Ne kadar dönersem döneyim çevrende: 
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
görsel
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

(bkz: Can yücel)