bugün

turgut uyar şiiri, başyapıtı :

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
turgut uyarin "uzanip kendi yanaklarimdan opuyorum",
"halbuki korkulacak hicbirsey yoktu ortalikta, her sey naylondandi o kadar" dedigi en sevdigim siirlerinden bir tanesi .
insanı derinden etkileyen her noelde akıllardaki yerini saglamlaştıran turgut uyar baş yapıtı...
turgut uyar'ın muhteşemi...
kah hüzünlendirir, kah ince bir mutluluk kaynağı olur içinizde...
derin iz bırakan bir şiir.
''...üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklimiza''
oğuz atay romanlarının turgut uyar tarafından dizeleştirilmesi gibi sanki bu şiir, ya da çok yakın zamanlı yeniden okumaların etkisi altında kalan bünyenin sallama bir tespiti, bilemiyorum, ancak ikisi de delirtip, çığrından çıkartıyor insanı neticede. *
her okuyuşta insanı o geyikli geceye götüren, boyut değiştirten muhteşem turgut uyar duygu seli, hayat çağlaması.

--spoiler--
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum

Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
--spoiler--
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum gibi müthiş bir dizeyi barındıran şiir. bende bunu söyleyecek kadar sevebilecek miyim birgün diye düşündürür.
bazı şiirler vardır, ilk okuduğunuz andan itibaren içinize yerleşirler. nereye gitseniz onu da götürürsünüz, farkında bile olmadan. geyikli gece bunlardan biri, belki de en başlarında geleni işte.

"bir bardak şarabı kendim için içiyorum"

der ya hani. bunu yapmak gerekir her zaman. kendine içmek, kendin için kederlenmek.. yapma be, diyorum. bu kadar girme başka hayatların içine. şiirde anlatılmak istenen bu değil belki ama, ben bir kez olsun uzanıp kendi yanaklarımdan öpmek istiyorum mesela.
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı.
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk,
üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza.
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları.
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk.
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz.
bilir bilmez geyikli gece yüzünden...

ne güzel sözlerdir bunlar.
Ağlatan şiirdir..Ama gülümsetendir aynı zamanda.

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk...

O kadar samimi bir şiir ki insan elinden nasıl çıkar diye şüphe ediyorum.
Gezi olayları esnasında aklıma düşüp gözlerimi dolduranturgut uyar şiiridir. Giriş kısmını kaç kez yinelediğimi bilmiyorum:

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Kendi kendime "Acaba görebilecek miyiz geyikli geceyi?" diye düşündüm, aralıksız... Ki o zaman bir sene on bir ay çekiyordu. Geyikli gece bizim godot'muzdur... Ve biz tam burada, zamansızlaşacağımız, vakitsizleşeceğimiz o geceyi bekliyoruz... Var mı yok mu önemli değil, umut ediyoruz! Ve bu hepsinden önemli!

Geyikli gece kaç saat sürer diye sorar, bıyıkları doğulu biri, gülümserim o ân; gafil, derim; anlamamışsın sen şiiri, derim. Üstüne bıyıklarımdan ibret al, derim. Ve usuldan fısıldarım:

Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Evet, "hepimizi vakitten kurtaracak"... Ve siz, bizi geyikli geceden mahrum bırakmaya çalışanlar, vaktiniz varken yaşayın. Çünkü geyikli gece geldiğinde vakitsizce size anlatacağız ve hep direneceğiz... Ölmek değil, huyumuz bu bizim!
http://www.youtube.com/watch?v=ljaSJzk-OS8
ihtiyaç duyulan anlarda ruhu dinlendirip temizleyen ve sonunda uzanıp kendi yanaklarınızdan öpmemize neden olacak Turgut Uyar'ın en sevilen kendini tam anlamıyla aksettirdiği başyapıtıdır. Tabi diğer şiirleri de okunmalıdır (bkz: acıyor)
umudu ayaklandıran, umutsuzluğu yatıştıran şiir. "sevinsek de sonunu biliyoruz." sonunu bilsek de seviniyoruz. biz bilir bilmez geyikli geceyi bekliyoruz. ayakta kaldık oturmaz mıyız ?
geyikli geceye olan hasreti anlatır turgut uyar. Şehirlerden kaçışı işler. Dişliler ve çarklıkar derken de yöneticiler ve sistemden yakınır. Kah aşktan bahseder kah umuttan. Ama bunların hepsinden öte naylondan olan herşeyden kaçma şehirlerden uzaklaşma isteğini dile getirir. Uzanıp kendi yanaklarından öper sonunda.
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek
Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı' ister istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresin
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksini
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum iyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
hep bilmeniz gereken gece.
Turgut uyar in en guzel siirlerinden biri.

" uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum"
defalarca okuyunca , anlamı hamur gibi açılıyor dediğim turgut uyar şiiridir.
türk şiirinin en görkemli acısıdır.

ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
...

sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum

uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
...

halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
herşey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
bu gece şarabıma en çok yakışan şiir bu.

dinliyorum, okuyorum, içiyorum,sevişiyorum.

geyikli gecenin karanlığında.
ben böyle ahenkli geyik görmedim
boynuzlarına ormanın asaleti oturmuş

bir Turgut Uyar şiiridir.
ikinci Yeni Akımı, Türk şiirinde farklı imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akım olmasının yanı sıra bu akımda konu anlamında bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlenmiştir. ikinci Yeni Şairleri, bu akıma özgü şiirlerde hayal gücü ve duyguya ağırlık vermiştir. Söylemek istenenler soyut bir dille anlatılmıştır. Şair, vermek istediği duyguyu anlatmaktan ziyade hissettirme amacı gütmüştür.
Turgut Uyar’ın kendi hayatından da ilham alarak yazdığı “Geyikli Gece” şiirinde, ikinci Yeni Akımı’nın özelliklerini gözlemlemek mümkündür. “Geyikli Gece” şiiri daha başlığından soyut bir anlayışla okurun karşısına çıkar. Turgut Uyar’ın imgeleminde Geyikli Gece, gerçek hayattan kurtuluşunu sağladığı mekanın adıdır. Bununla beraber Geyikli Gece, şiirdeki üç temel meseleden biridir. Diğer ikisi mesele ise birey ve kenttir. Kent, şairin gerçek dünyada yaşadığı, bütün duyularıyla algıladığı mekan olarak karşımıza çıkar. Ancak şair bu mekandan hoşnut değildir. Kent gerçekliği, bireyin huzursuzluğunun kaynağıdır. Geyikli Gece ile sembolize edilen tabiat, şairin zihninde oluşturduğu hayali mekanın kendisidir. Birey, kentleşmenin bir sonucu olarak kalabalıklar içinde yalnız kalmış, özünden her geçen gün daha da uzaklaşan, insani vasıflarını kent hayatıyla verdiği savaş sürecinde yavaşça yitirmeye başlayıp hem kendine hem de topluma yabancılaşmış bir varlık olarak tasvir edilmiştir. Bu insanın yapay, sonradan görmüş, samimiyetsiz bir “modern insan” güruhu olan kent toplumu içinde hayatta kalma mücadelesi şiirde “Her şey naylondandı o kadar” sözüyle ifade edilmiştir. Naylon, şiirde bu yeni düzenin ve bu düzenin yarattığı insan tipinin yapaylığını sembolize etmektedir. Şiirde “Ama geyikli geceyi bulmadan önce/ Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk” dizeleriyle Geyikli Gece ismiyle kurgulanan mekanın bir hayvan ismi, gecenin sessizliği ve arınmışlığıyla bağdaştırılması bu mekanın tabiatta bir kurtuluş noktası olduğunu göstermektedir. “Bir yandan toprağı sürdük/ Bir yandan kaybolduk/ Glâdyatörlerden ve dişlilerden/ Ve büyük şehirlerden/ Gizleyerek yahut döğüşerek /Geyikli geceyi kurtardık” dizelerinde şair, kent hayatına uyum sağlayamayanları belli bir grup olarak düşündüğü için “biz” demektedir. Kent yaşamına yabancılaşan bu insanlar, yine kentin içinde yaşamaktadırlar; fakat onların asıl özlemi Geyikli Gece‟ye ulaşmaktır. Bu umut ile girilen mücadeleden söz edilmiştir.
Turgut Uyar, köyden kente göçlerin revaçta olduğu bir dönemde kaleme aldığı “Geyikli Gece” şiirinde hem bireysel tecrübelerini hem de toplumun geçirdiği sosyolojik evrimi yazınında işlemiş ve bunu şiirine soyut kavramlar yedirerek gerçekleştirmiştir. Bireyin hem kendine hem de içinde yaşadığı topluma yabancılaşma ve bu yabancılaşmanın neticesinde iç dünyasında geçirdiği sancılarla Geyikli Gece’nin verdiği kurtulabilme umudundan güç alarak verdiği mücadeleyi ikinci Yeni Akımı bağlamında yazıya dökmüştür.