bugün

oğuz atay'ın ya da hikmet benol'un tanımıyla; başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür. birimi de insandır.
bizi en çok üzendir. saklandıkları yerden gün yüzüne çıktıklarında anlar insan aslında neyin ne olduğunu, kimin ne kadar yalan borcu olduğunu.. öyle ya gerçek dediğin böyledir şikayet etme şansımız yok. bize gününü gösterir, gider ve gelmez ta ki bir gün yeniden kandırıldığımızı anlayana kadar..
Morpheus ile Neo arasında geçen bir diyalogda, Morpheus gerçek hakkında şöyle bir soru sorar: "Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?"
gerçek, çoğu zaman yolun başında kendini gösterir; ama o kadar yanlış bir şeyi yolun başına yakıştıramadığımız için onu es geçeriz.
5 duyu organımızla algılanıp bazen düşüncelerle yoğurulan, ama çoğunlukla yoğurulmadan bariz belli olan durum, olay, bazen resim, ses bile olabilecek hedeler.
ama asıl olay bir şeyin gerçek olup olmadığından ziyade ondan ne kadar yararlanıp zevk alabileceğimiz olmalı bence.
var olan şeylere bir isim koymuş olmak o şeylere etki etmez çünkü.
kişiden kişiye göre değişen olgu.
herkese lazım olduğu halde çok az kişinin arayışında olduğu kavram. acılığından mı, kişiden kişiye farklı algılamalar yüzünden midir yoksa hayatın insanı maymuna çeviren akışı ve karmaşası yüzünden midir gerçeğin değilde maddenin peşinde varını yoğunu heba ederek ilerlemeye çabalıyoruz.

algılarımızla, doğrularımızla bu kadar oynandığı çağımızda hala saf gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir şey kalmışsa o da; ölümdür.
bunun dışında sahiden herkesin kabul edebileceği, karşı çıkamayacağı, sarsıcı bir gerçek var mıdır? tartışılabilir.
gerçek kafama inen ağır bir balyoz da olsa, başımın üstünde yeri var. (akan)
biçiminde çok önem verilen bir kavramdır.
çok sıkıntılı bir şeydir. insanlık tarihinde yazmaya niyetlenen herkes, hakkında bir şeyler yazmıştır. ama kimse gerçekte ne olduğunu söylemeyi becerememiştir.

işte gerçeği ürkütücü kılan da bu. biri de demiş bunu sanırım, adını bilemedim, birileri uyarırsa yazarım buraya, benim lafım değil bu.
çoğu zaman burnumuzun dibinde olupt farkına varamadığımız, varmak istemediklerimzdir.
görünenin ötesindedir bazen... bazense görmeye bile gerek kalmaz, hissedilir.
gerçek yapısı gereği inkar edilemezdir. dolayısıyla teokratik algı gerçek olamaz. gerçek tecrübelerin beyninde konjonktürel dalgalanmasıdır.

mesela içki bir gerçektir, etkileri belirgindir. ama hiç içki ve sigara içmeyen birinin arkadaşımın babası gibi kanser olması da gerçektir. .
gerçek soluduğum şu içi pis havadan başka bir şey değil. gerçek tanrının dünyayı dönerken ortada bırakıp hangi cehennemde olduğunu kimsenin bilmemesidir. gerçek sadece ve sadece şuan dır....
herkes tehdit derdinde her yerde tehditler, tehditler, tehditler ve aşağılamalar, haz manyaklığı, istismar edilen koca bir sen. ve hangi kapıyı açsan şu olmazsa bu olur, bu olmazsa şu olur söylemleridir. vazgeçişlerin savunulduğu bir dünya, olmaması gereken her şeyin hayatında olduğu ve olması gerekenlerin ise olmadığı bir ömür.
ayaz soğukta yürürken, kalbinizin enfeksiyon kapmasına neden olan bir aşktır gerçek.
gerçekle ilgili ne yapılması gerektiğini bilmiyorum ama ne yapılmaması gerektiğini biliyorum. 7 den fazla tekila shot ve yanında bira içersen iki günün iptal olur.
olağan olgu , oluşunu doğru olan kanı .
fazlasıyla trajik ve utanç verici.
(bkz: birinci nesil silik)
aramakla mükellef kılındığımızdır. gönülden arayanın bulacağıdır hem.
kanıtlanabilir kavramlardır. bu görüşe bakarsak allah ta yoktur.
ama diğer bir yandan biz nerden geldik sorgusu
her insanın parmak izinin farklı olması bile bizi bir yaratıcının var olduğu inancına itmiştir.
gerçek toplumu bir arada tutacak ve refahını sağlayacak kavramlarıda içinde barındırır. örnek olarak cennet cehennme olgusu.
bugün toplumdan topluma değişse de
örnek olarak müslüman aleminde kurbanın doğru olarak görülmesi. hristiyan alemin de katliyam olarak bilinmesi.
hristiyan aleminde domuz etinin yenmesi. müslüman alemin de yanlış ve günah olarak adlandırılması.
işte bunlar hep insan oğlunu bölen ayrıştıran olgulardır. insan oğlu bilinçlendikçe toplumculuktan evrenselliğe geçiş yapacak.
ve birbirlerini ayıran tüm olgulardan kurtulacak ozaman bugün bizim hayatımızı yönlendiren gerçekler.
gelecekte birer yalan olacak sadece kanıtlanabilir kavramlar kabul görecektir.
din, dil , inanç , toplum, ahlak hatta tek eşlilik gibi.
yani gerçek yine insanın kendi içinde, geleceği keşfedebilme yetisindedir.
Yalanın yokluğu.
var olan. Beş duyu organıyla hissedilen.
eğer gerçekteysek gerçekleri anlayamayışımız "fizik" olarak adlandırılabilir. fiziği anlayamayışımız ise "biyoloji","kimya" gibi "bilim dalları"yla adlandırılabilir.

ne olduğunu bilmediğimiz ve gerçek sandığımız bir "bilinmezlik"teysek bu bilinmezliği anlayamayışımız "nöropsikeanaliz" olarak adlandırılabilir. burada kast ettiğim belirsizlik "rüya"da olup olmadığımızı bilemeyişimizdir. bu durumda en "mantıklı" şey her şeyin oluşa geldiği beyin olmaktadır. en "mantıklı" şey olarak gösterilen "beyin"i anlamaya çalışmak ise mantıklı sandığımız mantıksızlıklardan dolayı olanaksız hale gelebilir. bu durumda beyini anlamaya çalışmak sadece bir denemeden ileri gidemez, bir sonuca ulaşılamaz.

hakikatı anlamak için önümüzdeki büyük engelin farkındalığı bunaltıcı olabilir. "hiçlikle bitmeyen bir mücadele" nin başlangıcı olabilir.

(burada şunu belirtmekte fayda vardır: mantık gerçek gerçeği ifade etmek için kullanılmaktadır. bunu belirtmezsek mantıksız her şey mantıklı hale gelmektedir.)

bu paragraflar hayatta kalmak için kendini bir amaca adamış veya tanrıya inanmış insanların hayatlarının bu bunaltıcı iç karışıklığa nispeten ne kadar basit veya huzurlu olduğunun da bir göstergesi olabilir.

yukarıda yazılanlar her zaman insanın gelişmemiş fizik bilgisinden, düşük gözlem ve hesaplama gücünden dolayı insan algısında doğan olasılıklara dayanılınarak yazılmış bir yazıdır.

olasılık diye bir şeyin olmayışı ve eğer gerçekten gerçeği yaşıyorsak varsayımı hakkında ise şu söylenebilir. bir atom altı parçacığın veya yapısını oluşturduğu şeye göre hareket edebilen en küçük yapı taşının en küçük bir hareketi sonsuz hesap ve gözlem yeteneği ile birleşirse geçmiş ve gelecek sonsuza uzanacak şekilde yazılabilir.
--spoiler--
"Gerçek, iki nokta üst üste koydun mu?"
"Koydum, Hikmet amca. Büyük harfle başlanıyor, değil mi?" "Hepsini büyük harfle yazsaydın."
"Kırmızı kalemle yazdım. Yumuşak silgiyle çıkmıyor."
"Gerçeğin de soluna çiçek yapma sakın."
"Bu sayfada yok zaten."
"iyi. Yaz bakalım: Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür."
"Birimi var mı Hikmet amca?"
"Birimi insandır."
--spoiler--
gerçek, gerçek olmayana oranla ne derece ve ne kadar gerçektir? kime, neye göre gerçek gerçektir? gerçek inanılan şeydir. neye inanıyorsanız o gerçektir sizin için. islam, hristiyanlık, ateizm, yaratılış, evrim, akıllı tasarım vb. peki sizce olan değil, asıl gerçek nedir?
http://24.media.tumblr.co...3iafah7Y1sijhweo1_500.jpg
hayat denen kerhanenin yatak odası .
gerçek nedir bilemem ama benim algılamadığım gerçek gerçek değildir.

(bkz: Kuyudaki kurbağa için dünya kuyunun ağzı kadardır)