bugün

Vurdun, kanıma girdin.
itirazım var!
bak bu eylül, 
yüzünden aşk yanıma esen ;
-hudutsuz, mütemadi -

Piçleri göklere filizlenen bu ağaçlar ise tıpkı umut;
inançlı, dimdik alabildiğine... bu da tütün (bu topraktan)
Sevincime kızıl rengini veren!

Sayrılık ve hüzünse adetimiz değildir,
Bu da eylül'ün getirdikleri..
benim hikayem

bak, şurası göğsümdür
bağı çiçek doludur;
yuvan gibi.
02:16
birşey acıyor ama yerini kestiremiyorum
buzdolabının motorunun sesi geliyor kulağıma
o bile yalnızsın uyu artık diyor
kapıyı açık bıraktım
belki gelirsin
" Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden;
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?

Pervâne olan, kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu..

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki, birer parçasıdır senden ilâh'ın,
Gözler ki, senin en katı zulmün ve silâhın,

Vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

Hasret sana, ey yirmi yılın tâze bahârı,
Vaslınla da dinmez yine bu bağrımdaki ağrı.

Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı..

Dünyâyı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhûma "Kâbil",
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukâbil

Sırretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün, Tanrı'yı kıskandırıyordur,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.

Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik."

H. Nihal ATSIZ
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Öyle bir hayat yaşadım ki
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de

Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım

Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin

Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin

Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan,

Anladım...
sevgili mutlu son beni tanısaydınız severdiniz
kaybolacak kadar hiç yürümedim
kış mevsimini mp3e yükleyip dinlerdim sonsuza kadar
kalp masajı sonunda aniden alınan nefesleri bilir misiniz
öyleydim

şekerliği anne duasıyla doldurmuştum, alır mısınız biraz
hem üç poşet çocuk sesi almıştım bakkaldan
beni tanısaydınız severdiniz mutlu son, biraz daha oturun lütfen
inanır mısınız dünya terlediğinde sırtına havluyu ben koyuyorum
belki de aksi oluyordur
hayatı deli gibi alkışlıyor herkes
belki de aksi oluyordur

savaşta birliğini kaybetmiş er gibi aradım sizi mutlu son
birlikte rus ruleti oynayalım gitmeyin
tetiğe basmadan önce camı açarsam
rüzgar sizi düşündüğüm anları devirir
telaşla toplarım kırıkları
“tahmin ediyorsun öyleyse yanılacaksın” diye bir ses duyarız mutlu son
korkarız
telaşla toplarız kırıkları

şimdi bir besmele kapıya omuz atıp içeri girse
yanan bir eve dalan bir anne gibi girse
ya da besmele bir şehir olsa, olabilir bence
çay bahçelerinde
beşerli altışarlı oturan insanlar piyano tuşlarına benzeyebilir
bir kayalıktan denizi seyretmeye benzeyebilir
ağlarken birine sarılmak gibidir belki

biz böyle bir hayatı ıskaladık işte mutlu son
o yüzden birlikte rus ruleti oynayalım gitmeyin
ilk sırada ergenliğim, onun gözü karadır
sonra silahı otuz yaşıma uzatın
siz mutlu son, hile yapabilirsiniz
ölmenizi asla istemem

ayşe sevim
Ağlamam Turgut, ağlamıyorum
Alnım kırışır
alnım neyse ne de
gönlüm buruşur.

Seni indirdim mi yataktan
Çıkarsam aklım karışır
iyidir Turgut -laf aramızda-
bize ağlamak yaraşır.

Bir gün olur her şey değişir
Bakarım buralarda değilsin
Hep böyle süreceğini sanırım
sürer gerçi ama sonu değişir.

Denkleştiririm senden kalanları
Buruşuk bir gül bize bakar kamaşır
Sonra bir sana bir bana bakar
Neden biliyor musun
Medresenin yanındaki kışlanın
önü deniz
bahçesinde çamaşır.
Yalnızlık alıp karşına kendini,
Öteki kendilerinle konuşmaktır.
Bakışmaktır, öteki kendilerinle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
içlerinden sana en çok benzeyeni
Benzemiyor diye,
Yalnızlık öldürmektir.

Bir yanın kurtulmuşken kendinden
ve bir yanın yeni haberler getiriyorken
dünden bugünden,
yalnızlık susturmaktır
kendi sesinle kendini

Büyüklük olsa olsa
küçüklüğü kavranamayandır oysa
ve yalnızlık
en çok büyümektir.

Yalnızlık bir boşluktur
içimizde;
sisli yamaçlarında babalarımızın
dev gölgesi dolaşır.
Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.

Bu yüzden her aşkın gerisinde
bir kuraklık vardır
ve her aşk
büyüler kendini kendi başkaldırısıyla.

Aşklar ki ah aşklar,
yalnızlığımız kadardır.

hasan ali toptaş
Bulutlardan gelen ses
Kuruyan bağrıma yağmur gönder
Bereket yolla gönül tarlama
Bulutlardan gelen ses
Şimşek şimşek ihanetin
Mor mor hasretin
Sızı sızı aşkın var.
Yağmurun, gönül tarlam olmasa nereye yağar?

Bulutlardan gelen ses
Gökkuşağından bir demet düğünüme
Gökkuşağında siyah yok ki

Kara çelenk isterim omuzlarım üstünde

Miniciktim, "allah" derlerdi, göğe bakardım
Bak, şimdi de öyle
Nasıl yağdırılır mevsimsiz yağmurlar?
Şubatla ağustos kardeş midir?
Sarı gönlüm, sarı gönlüm, sarı gönlüm.
Güz güz her çağı aşkıma
Sana mağmadan bir avuç ateş yollasam
Sen kuruyan bağrıma su,
Uyan, bulutların üstünde
Bu ne uykusu?

zeki müren...
https://www.youtube.com/watch?v=c-l4Rdg8dSE

attila ilhan için
sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
zorlayarak her bir yanı
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü,
başlar..
Sessiz yürü, o yakında
Karların altında.
Usulca konuş, o duyabilir
Açan papatyalarla.
(bkz: bir adın kalmalı geriye)

bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

ahmet hamdi Tanpınar
Hayyam, şarap iç, sarhoş olmak ne hoş,
Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş;
Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın,
Yok say kendini, bak var olmak ne hoş!

Hayyam'dan...
bütün şiirlerde söylediğim sensin
suna dedimse sen leyla dedimse sensin
seni saklamak için görüntülerinden faydalandım salome'nin
belkıs'ın
boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
ey gönüllerin en yumuşağı en derini
sevgili
en sevgili
ey sevgili
uzatma dünya sürgünümü benim
sana söyleyemediğim şeyler var

borsalar iflas ediyor kuşlar intihar edince
çoktan seçmeli ölüyoruz yani hiçbir şey

ekonomi haberlerinden de anlamıyor ki kapıcılar, ne ekmek ne de süt belki de hepten!

hiçbir şey diyorum evet biraz gökyüzü,
biraz çarpım tablosu biraz da yoksul gramofon

matematiğe inanmıyorum,
coğrafya defterime şiir dökülünce yalnız gelen ilhama

vergiden düşülen hayr’lara çokça âmin, topraksız nişantaşı köylüsü, viva latin amerika!

kızılderililere inanıyorum, biraz sonbahara,
göç edemeyen kuşlara ve kırık kumbaralara.

açık kalp ameliyatı-güven adıgüzel
Rüştü asyalı'nın yorumundan üçüncü şahsın şiiri

https://m.youtube.com/watch?v=1UZGR5hJ864
'Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle. 
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle 
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var 
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...'
Sana yaralarımdan çiçekler ilkyardım geceler birazda
Ve yangında kurtarılması imkansız acılar bırakıyorum
Seni özümün gizinde saklıyorum
Bütün aşklarımın izlerini sayıklayarak
Ve aldatarak tüm sevdiklerimi
Sana cinayetimin ipuçlarını bırakıyorum
Vasiyeti olmayan ölüler ülkesinden
Türkülerin sırtındaki muamma
Yazık bir nakarat bırakıyorum sana
Ben sana gülüm demem gülün ömrü az olur
Öç biter, biter şarkı yaz olur

Ben sana gülüm demem gülün ömrü az olur
Öç biter, biter şarkı yaz olur- yılmaz erdoğan.
Cesar Mendoza - Acı Çekene Saygı

tanrı'yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda.
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığında ruhum,
intihar edeceğim ben de
denenmemiş bir yolla.

nerdeyse bütün akıllı kalpler
intihar edip siktir çekmiş yeryüzüne.

ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı'ya küsen bir çocuğum.
eğer tanrı intihar edenleri ve nietzsche'yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim ben de,
tanrı dürüstlüğü sever.

tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum.

ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direkt konuşurdum insanlarla.

ben tanrı olsam
hitler'i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım,
yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.
içindeki kötülüğü insanlara değil
tuvallere boşaltırdı

ben tanrı olsam
devletler yok olur
gül kokulu bireyler var olurdu sadece,
atlar çılgın zamanlar koşardı.

ben tanrı olsam
düşünce gücüyle herkesin
istediği karakter olmasını sağlardım,
dünya bir şiirin
yaratılım sürecine dönüşürdü böylece.

ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için.
Baktıkça çoğalır yıldızlar gecede
Parmaklarınla sayılmaz;
Kimi duyulur, kimi duyulmaz,
Dinledikçe çoğalır gecede,
Sesler gelir,
Ya hızlıdan, ya yavaştan.

Her şey kendi dilince konuşur;
Karanlık örtse de üstünü
Gecede devam eder renk renk
Ağacın dalında, rüzgarda;
Her şey kendi rengince konuşur.

Gözlerini kapatır beklerdi;
Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır,
Beklerdi işitinceye dek
Ağacın dalında, rüzgarda;
Yeşili duydu mu uyurdu
Rüyasında…

(bkz: can yücel)
-Sen benim sürgünümsün Sophie!
Benim ülkem dağlık ve karanlıktır.
Dağların arasından bana bir yol vardır!..
O yolu yürümek zordur!
-Kemal Sayar- (Sonsuza Dek Sophie)
ve şeytan
boğazımı keser
ölümün soğukluğunda bile
küçük kız kardeşini becerebilirim
ki gerçekler
bir ümmet kadar yakın
bakışlarındaysa bir hançerin durgunluğu
düşmanca beni süzüyorlar
akın akın doluyorum
nefretle
doldurmasana
yeniden doğuyorum
doğdurmasana
yola mıcır saçan üstü açık kamyonlara inat
öbsene
bir şey deneyeceğim..