bugün

dediler ki gam giderir, çok bade içtim sensiz
buyurmuştur..
arz-ı hal itmeğe cana seni tenha bulamam
seni tenha bulıcak kendimi asla bulamam.
Ger görmemek dilersen resm-i cefa FUZULi
Olma vefaya talib dünya-yı bi-vefada

Kelimeler/
ger:eğer
resm-i cefa:eziyet resmi

bu beyiti ile mutlu bir hayatın sırrını iki mısraya sığdırabilmiş üstad.
fuzuliyim ama gereksiz değilim diyen divan şairi ve gazel ustasıdır.
(bkz: rind)
şairin ismini kastediyorsa, faziletli manasına gelir. (partili değil sadece faziletli.)
Tanınmış Türk divan şairi, asıl adı Mehmet bin süleyman' dır.
Türk Divan şairidir. vucudunu ruhunun hapsedildigi bir zindan olarak görmüstür. yaşlanınca ruh neler yapmak ister ama vucut izin vermez işte bunu gördüğü için ruhunu vucuduna hapsettiklerini düşünür. su kasidesinde hz.muhammed'e övgüler yağdırmış, allah askı bende o kadar büyük ki gözyaşlarım sadece bu alevi daha cok ateslendiriyor demiştir. tek isteği ölüp sevgilisine* kavusmasıdır. en iyi divan şairidir.
dest busi arzusiyla ger ölsem dostlar
kuze eylen toprağum sunun anunla yara su
(bkz: su kasidesi)
cânı kim cânanı içün sevse cânânın sever
kim ki cânânın sever cânı içün cânını sever

nesir hali: kim canını sevgilisi için severse sevgilisini sevmiş olur, kim sevgilisini canı için severse canını sevmiş olur.
gökte âhum işidüp yer yer melekler ağlaşur
gözleri yaşudur akan sanmanuz her şeb şihab.
*
Yetti bîkesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı

yalnızlığın ve ızdırapların şairi.
''işe yaramayan'' , ''gereksiz'' gibi anlamlara gelen bir mahlası seçmesi, kendinden başka bir fuzuli olmamasını istemesinden kaynaklanmaktadır. keza çeşitli kaynaklarda üç veya dört adet yunus emre olduğunu söylerler.
tevfik fikret, fuzuli için yazdığı şiirde şöyle der:

ruhunun göğünde gözyaşı bulutu vardır,
gülümsüyorsa emin ol ki çaresizliktendir!
'söylesem tesiri yok,
sussam gönlüm razı değil.' dizelerinin sahibi Türk Divan Şairi.
Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzûlî; ne kadar kesin bilinmese de 1483 yılında Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de doğduğu tahmin edilir.

Fuzûlî iyi bir eğitim almak için ilk önce Hillah şehirinde bir müftü olan babasından, ve daha sonra Rahmetullah adındaki bir öğretmenden eğitim görmüştür. Daha sonraki öğrenimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte; eserlerinden islamî bilimler ve dil alanında çok iyi bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Su Kasidesi'nin 2. beytinde; "Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem" "Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su" diyerek astronomi bilgisinin de iyi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca hamse sahibidir.
Azerice Divanı'nın önsözünde;
"ilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir"
demektedir.

Azerice, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır.

Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus Emre'dir. "Leyla ve Mecnun" mesnevîsi aynı konuda yazılmış (Arapça ve Farsça dahil) en iyi mesnevîlerden biridir.

iran şiirinden Hâfız, Türk şiirinden ise Nesimî ve Nevai çizgisini en başarılı şekilde kemâle erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Onun, Kerbela'da 1556 yılında içinde yaygın olan salgın bir hastalık sonucunda, veba veya kolera'dan öldüğü tahmin edilir. Şiirlerinin başkalarıyla karışmaması için gereksiz, manasız anlamına gelen fuzuli mahlasını kullanmıştır
türk divan edebiyatının en değerli sanatçılarından biridir.
mahlası olan fuzuli sözcüğü de, gereksiz anlamındadır.
şiirlerinin ilham kaynağı olan ''gülcemal''li sevgilisinin hayali olduğu şairdir.fuzuli'nin aşkları her zaman karşılıksızdır çünkü fuzuli şiirlerinin güzelliğini, derinliğini bu karşılıksız aşktan kazanır.
bilgisiz şiiri taşsız duvara benzeten şair.
o da devrin adetlerine uyup zamanındaki büyüklere kasideler yazmış, methiyelerle onların gönüllerini ve şüphe yok, paralarını almaya çalışmıştır...
gazel:

ya rab belayı aşk ile kıl aşina beni
bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni

az eyleme inayetini ehli derdden
yani ki çok belalara kıl mübtela beni

oldukça ben götürme beladan iradetim
ben isterim belayı çü ister bela beni

gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın
geldikçe derdine beter et muptela beni

öyle zaif kıl tenimi firkatinde kim
vaslına mümkün ola yeürmek saba beni

nahvet kılıp nasib fuzuli gibi bana
ya rab mukayyed eyleme mutlak bana beni

----------

ya rab, aşk belasıyla beni tanıştır
bir an bile aşk belasından uzak tutma beni

elinin bolluğunu dert isteyenlerden esirgeme
yani bir sürü belalara müptela et beni

ben olduğum sürece beladan dileğimi çevirme
çünkü ben belayı istiyorum, bela ister beni

sevgilimin güzelliğini gittikçe artır
bela geldikçe derdine daha beter müptela et beni

vücudumu onun ayrılığında öyle hafif kıl ki
hafif esen sabah rüzgarı bile ulaştırabilsin ona beni

kibirlilik edip fuzuli gibi bana
ya rab, bir an bile başbaşa bırakma kendimle beni
ya rab bana cism ü can gerekmez
canan yoğ ise cihan gerekmez
meshur sairimiz.. turkcesi bos gereksiz anlaminda. arapcada ise fazildan gelmistir erdemli, faziletli anlamindadir.
Şikayetnãme Fuzûlî'nin en önemli eserlerinden biridir.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Bağdat'ın fethinden sonra (1534) Fuzûlî padişaha kasideler sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Maaşını alamayınca Şikayetnãme'yi yazmıştır.

Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Eğerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.
Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.
Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.
Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.
Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: - Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: - Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey'us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.

taa kanuniden beri hiçbir şey değişmemiş demek.
yedi ulu ozandan biridir.