bugün

Ailevi Akdeniz Ateşi ( AAA ) sıklıkla Türklerde, Araplarda, Yahudilerde ve Ermenilerde görülen bir hastalıktır. AAA tekrarlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklem ağrısı atakları yapan bir hastalıktır. Ataklar genellikle 24 - 48 saat sürer. Hastalarda ataklar dışında hiçbir belirti yoktur, yani normal insandan farksızdırlar.
ailevi akdeniz ateşi* adlı hastalığın ingilizce kısaltması.familial Mediterranean fever.

Birkaç günde kendiliğinden geçen ateş, peritonit, plörit atakları ile seyreden patogenezi tam olarak bilinmeyen otozomal çekinik bir hastalık. Akdeniz ateşi olarak adlandırılmasına rağmen, Türkler dışında Sefardik Yahudilerini, Ortadoğu Araplarını ve Ermenileri içeren bir etnik dağılım göstermektedir. Olguların % 40 kadarında aile öyküsü mevcuttur. Ataklar ve diğer klinik bulgular genellikle çocukluk çağında başlar ve 20 yaş civarında olguların büyük bölümünde hastalığın ortaya çıktığı gösterilmiştir. Atakların sıklığı ayda birkaç kez ile yılda birkaç kez arasında değişebilir. Bir hastanın farklı zamanlardaki ataklarında aynı klinik tablo görülebileceği gibi farklı atak tipleri de izlenebilir. Ataklar sırasında beyaz küre, sedimentasyon, CRP, fibrinojen ve diğer akut faz göstergelerinin (yanıtçılarının) artışı saptanır.
tedavide kolşisin kullanılır.ama en önemlisi sakatat yememeleri, stresten olabildiğince uzak kalmaları, atak anında istirahat etmeleri ve bacaklarındaki ödem için de idrar söktürücü olarak furosemid gibi diüretik almalarıdır..
oldurmeyip surunduren hastalik.
ayrıca genetik bir hastalıktır ve tedavisi yoktur. Kolşisin sadece atak aralıklarının uzamasını, nispeten hafif geçmesini ve Amiloidoz oluşumunun engellenmesini sağlar.

--spoiler--
http://www.aileviakdenizatesi.com
--spoiler--
iki arkadaşımı aklına estiği an kıvrandıran cani hastalık.tedaviside yok yanılmıyorsam.
(bkz: fmf)
başına gelmeden anlayamassın denilecek cinsten hastalık. iki gün felçli gibi dolaşırsın sonra normale dönersin. ömür boyu ilaç almak zorundasındır.
çiğdemden yapılan kolşinisin ilacından başka ilacı yoktur ve bu ilaç da her hastada aynı etkiyi göstermez. ALlah'tan ilaç ucuzdur.
tedavisi yoktur ama bu tip hastaların ömür boyu kullanması gereken bir ilaç vardır. hastalık böylece kontrol altına alınabilir. hasta kendini sürekli halsiz hisseder.
sürekli kullanılması gereken ilacı için:
(bkz: kolşisin)
şiddetli karın ağrısı, ateş, kusma ve halsizlik fmf hastalığının belirtileridir. teşhis konulması nedense uzun sürer.tanıdığım tüm hastalar en az üç hastane gezdikten sonra fmf tanısıyla tedavi edilmeye başlamıştır.kendim de dahil.
hastalık önceleri nefroloji dalında bakılırken, şimdilerde romatoloji bölümüne dahil olmuştur. sinsidir, en önemli gününüzde çıkagelir ve sizi canınızdan bezdirir. öyle kolay kolayda gitmez. geçmeyeceğini anladığınız ve onunla yaşamak zorunda olduğunuzu kavradığınızda hayat, daha bir şekillenir ki bu uzun bir süreçtir. 'o içtiğin ne ilacı' diyenlere açıklamalar yapmak sizi yıldırsa da bir süre sonra etrafınızdakiler sizi uyarmaya başlar 'ilacını içtin mi' diye. hastalığın vücuda verebileceği zararlar eklemlerde sıvı ya da bağırsaklarda amiloidoz birikimiyle sınırlı değildir, daha fazlasını bilmemek daha iyi olabilir. diyaliz makinasıyla tamamlayacağınız bir ömrünüz olduğunu düşünmek bile, sarsar çünkü. ilaç düzenini bozmama, yüksek moral, sağlıklı beslenme, yorulmama gibi önlemler alıp, hayatınızın geri kalanını gayet güzel geçirebilirsiniz. altı ayda bir gidilecek kontroller de hastalığın seyri hakkında sizi rahatlatabilir. ankara hacettepe romatoloji bölümünde geçireceğiniz bir iki saat, fmf hastalarının ne kadar çok olduklarını, yeryüzünde yalnız olmadığınızı farkettirir. vücut zayıf kaldığında, örneğin basit bir soğukalgınlığında ya da menstürasyon döneminde fmf nöbeti kapınızda demektir. gebelik başlıbaşına bir sorundur, çünkü içmeniz gereken üç adet ilaç ama karnınızda da bu ilaçtan etkilenecek bir bebek vardır. ilaç, fetal zararlara yol açabilmektedir, içilmediği takdirde de nöbet başlatıp düşüğe sebebiyet verebilmektedir. doğacak bebeğinizde de fmf olma riski sandığınızdan daha fazladır. hem anne hem baba fmf hastasıysa bebek de kesin olarak fmfli doğacak veya taşıyıcı olacaktır. istatistiklere geçmiş, fmf hastası ama sağlıklı bir bebek annesi olarak ilacı kesmemeyi öneririm. şüphesiz allah, herşeyi bilen ve sonsuz rahmet edendir. tedavide kullanılan kolşisin isimli ilacın yapıldığı colchicum adlı bitkinin, speciosum adlı en özel türü, karadeniz bölgesinde yetişmekte ama küresel ısınmanın tehdidi altında kalmaktadır. şimdi uzak gibi görünse de, bir gün tohumlar olmadan bu ilacı üretmek imkansız olacak. colchicum buna inanıyor. acil şifalar....
ataklarının verdiği sancı ve işkence bir yana bana hasta olmadığım zaman bile işkence eden hastalıktır.

yeni mezun olup askerliği hemen aradan çıkarmak isteyen ben askerliğe başvurdum. herşey askerlik şubesinin beni garnizondaki doktora yönlendirmesiyle başladı. aklımda bir soru işareti oluştu. 'acaba fmf olduğumu söylesem mi doktora, yoksa sağlıklıyım deyip katlansam mı?' babamla ve ablamla uzun uzun konuştuktan sonra şu karara vardık: doktora raporumu gösterip; 'bir faydası olurmu askerliğim için? yani ben uykusuz kalıp yada çok soğuğa maruz kalırsam b.ku yerim, ataklar başlar onun için bir etkisi olurmu bu hastalığın? daha önce örnekleri varmı fmf in askerliğe etkisi ile ilgili' diye doktora sorup, söylediklerine göre hareket edecektim. muayene günü geldiğinde raporumu da aldım gittim. 'bir rahatsızlığın var mı?' sorusuna var diye cevap verip, durumu açıkladım. ben konuşurken baktım doktor hanım benim kağıda birşeyler yazıyor.

ben: ne yapıyorsunuz?

dr: seni adanaya sevkettim.biz bakamayız buna.

ben: ben size sadece etkisi olurmu diye sordum. amacım çürüğe ayrılmak değil ama rahatsızığım nedeni ile çok soğuk yerlerde askerlik yapabileceğimi sanmıyorum. etkisi olmayacaksa keşke sevketmeseydiniz.

dr: onu ben bilemem. git adanaya ne yapacağını söyleyecekler.

ben: orasını bizde biliyoruz. ben size sadece bir soru sordum ve siz beni dinlemeden sevkettiniz.

dr: bu durumda bunu yapabilirim ancak. buyrun dosyanızı, şimdi lütfen dışarı.

ulan öyle bir muamele gördüm ki doktordan, sanki ben askerden kaçıyorum. sanki hastalığı isteyerek olmuşuz. neyse yapacak birşey yok deyip, adanaya gittim hemen birkaç saat içerisinde.(kahramanmaraştan) bu arada askeriyenin işleri ile uğraşanlar bilir, öyle şeyler istiyorlar ki. 'git 15 tane fotograf getir,4 tane diploma fotokopisi getir' işe yarasa içim yanmayacak, gidip getiriyorum yarısını kullanıyorlar gerisi bende kalıyor. neyse direkt askeri hastaneye vardım aynı gün içerisinde ve kimse yoktu iç hastalıkları bölümünde. güya hemen doktorla görüşüp işimi halledip kahramanmaraşa geri dönecektim. girdim doktorun yanına ve derdimi anlattım. oda hiçbir işleme tabi tutmadan ankaraya sevketti. ben de dertlenerek aynı gün içerisinde memleketime geri döndüm. bu arada ağustos ta askere gidebilmem için son başvuru anına 1 gün kalmış. bari yetişmeyecek gidelimde bir neticeye ulaştıralım şu işi diyerekten ertesi gün akşama bilet alınıp ankara ya gittim. perşembe sabahı etimesgut askeri hastanesindeydim. erken gittğim için 1-2 kişi haricinde kimsecikler yoktu. hemen doktor ile görüşebilim. önce beni dinledi ve adana da ki doktorun niye sevk ettiğini anlayamadığını söyledi. ardından dosyama birşeyler karalayıp bana işimin hallolduğunu ve artık askerlik şubeme giderek askre gidebileceğimi söyledi. bende sevinerek aynı günün öğlesinde geri otobüse binip memleketime döndüm.

3 gün içerisinde yaklaşık 1700 km yol yapmıştım. zaten bu yaptıklarım bile atak için yeterliydi ama atak gelmeden atlattım. askerlik şubesi bilgisayar sisteminin yenilendiğini ve 7 temmuz tarihinde gelmemi söyledi. 7 temmuz günü öğle arası olmadan askerlik şubesine gittim ve dosyamı görevli memura verdim. memur birkaç yere baktıktan sonra 'bu doktor ne yapmış yeaaa, askerliğe uygundur felan yazmamış gülüm. bu durumda senin işini yapamam, gidip doktorunla konuşup bunu halledeceksin. bana askerliğe elverişlidir diye doktordan yazı getir' demesin mi? zaten yeni mezun olup hala işsiz olan ben, öğrenciyken biriktirdiğim harici hardisk parasını çoktan yemişim bile. bazılarının 'askeriye sevk ettiyse yol parasını verir, seni zor durumda bırakmaz' demelerine kanıp şubeden paramı bile istedim ama hiçbirşey alamadım tabi.

bu durumda tekrar adanaya gitmem ve 'askerliğe elverişlidir' gibisinden bir yazı getirmem gerekiyordu şubeme. buna da tamam deyip adanaya geldim ertesi günün sabahı. neyse beni sevk eden doktoru bulup durumumu anlattım. kendisinin bana söylediği şey ise 'ankaraya bu yazıyı yazan doktorun yanına git, benim yapabileceğim hiçbirşey yok' oldu. zaten temmuzda adana sıcağında pelte gibi olmuştum ve doktor bana ankaraya git orası yapacaktır işini diyordu. sinirden gözüm seğirmeye başladı ve doktora karşı sesimi yükseltmeye başladım. bu arada doktor bey yemeğe gidiyor ve beni yemkhane yolunda dinliyor. ben koridorda doktorla yürürken neden bu kadar zorluk çıkartıklarını anlamadığımı, çürüğe falan ayrılmak istemediğimi ve en yakın zamanda askerliğimi yapmayı istediğimi bağırararak söylüyordum. ama o hala 'bunu yazmaya benim yetkim yok, ankaradaki doktorunla görüş' diyordu.

bende sinirle hastaneden ayrıldım. işlemleri bırakıp memlekete geri dönmek vardı ama aralık yoklamasında adım gözükecekti ve ben tecili bözdurmuştum. yani asker kaçağı olacaktım işlemleri tamamlamazsam. ankaradaki arkadaşıma durumumu anlatan bir yazı ile beraber sevk kağıdımı faksladım ve doktorla görüşüp gelmemde bir faydası olup olmayacağını sorması için arkadaşımı doktora yolladım. şu an doktorun yanına gidiyor ve büyük ihtimalle ankaraya gitmem gerekecek.

bu çileleri çekerek derviş olma yolunda büyük yol katettim. işlemlerim tamamlanınca memlekete dönüp, bir dergâh bulup birkaç gün içerisinde derviş olmayı planlıyorum. bu kadar çile çektik bari boşa gitmesin.

5 ay sonra gelen ediyt: ankara'dan gelen ''olmaz öyle şey adanada ki dr. versin yazıyı'' emri ile işim halledildi. çektiklerim yanıma kâr kaldı.
tam anlamıyla tedavisi mümkün değildir. böbreklerin iflas etmesine sebebiyet verir zamanla. kolşisin adı verilen ilaca vücudunuz yanıt verirse bu hastalık kontrol edilebilir.
football manager 2008'den bu yana çıkan sürümlerdeki dosya türü.*
açmak için;
(bkz: Resource Archiver)
chimera dan daha sicak, en yanar doner meyveli kokteylden daha atesli hede.
her geçen gün yeni üyelerini bünyesine kazandıran rahatsızlık.
en önemli deri bulgusu erizipel benzeri eritemdir. en major bulgusu ise peritonittir.
sinir hastalık.
eller şişer, eklemler ağrır, karın bölgesine ağrılar saplanır, ateş çıkar, halsizlik coşar. ve herkes apandisit sanır. ama değildir. şayet teşhis doğru konursa bu dediklerim azalır. yok olmaz belki ama hayat yaşanılır hale gelir. en azından annem de böyle oldu.
akdeniz anemisi olarak bilinir, kalıtsaldır. kimisinde henüz çocuk yaşta, kimisinde 20 li yaşlarda görülmeye başlar, bir geldimi insanı kitler, yatak döşşek yatırır, güzelce terlenmeli ve mümkünse daha da fenalaşmadan evde bir ağrı kesici iğne hastaya zerk edilmelidir. kolşisin tedavisi ve az stresli yaşam önerilir.
Ailevi Akdeniz Ateşi çekinik karakter gösteren genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkmaktadır.

Hastalığın gelişimine birçok farklı gende gelişen mutasyonlar etki etse de, FMF'e esas olarak 16. kromozomda bulunan MEFV genindeki (Mediterranean fever) bozukluğun neden olduğu düşünülüyor. Bu gen bozukluğu sizin de dediğiniz gibi Akdeniz çevresinde yaygın olarak bulunmaktadır. (Ermeniler, Yahudiler, Türkler, Araplar...)

Peki MEFV geni ne yapıyor da mutasyonu hastalığa neden oluyor?

MEFV geni "pyrin" adında bir molekül sentezlemekle görevlidir. Pyrin molekülü, genel olarak beyaz kan hücrelerinden üretilen, inflamasyonda rol alan bir moleküldür. Lökositlerin şeklini, boyutunu ve hareket etmesini sağlayan yapı elemanlarında (cytoskeleton) bulunur.

Tam olarak anlaşılamasa da, pyrin molekülünün, inflamasyonu kontrol altında tuttuğu düşünülmekte. Sanırım bu etkisini hücre iskeleti üzerinden, hücrenin migrasyonunu (göç etmesini) etkileyip yavaşlatarak veya durdurarak sağlıyor. Ayrıca inflamasyonun merkezinde rol alan bazı moleküllerin de (C5a) etkilerini inhibe ediyor.

Eğer gende bir bozukluk olursa, pyrin molekülü sentezlenemez. Ki FMF'ye neden olan 80'den fazla farklı çeşitte MEFV mutasyonu saptanmıştır. Kimi mutasyonlar pyrin'in bozuk şekilde üretilmesine neden olurken, kimisinde üretim tamamen durdurur. Pyrin fonksiyonlarındaki bozukluk, inflamasyon üzerindeki kontrol etkisini kaldıracağı için, iltihabi inflamasyon atakları gelişmektedir.

Belki biraz detay ama, MEFV genindeki mutasyonlar sonucu değişen DNA yapısı, amiloidoz'a (vücutta aşırı miktarda amiloid protein birikimi) yakalanma riskini artırmakta. Bu nedenle FMF hastalarında "amiloidozis" riski çok daha fazladır. Amiloid protein birikimi de böbrek fonksiyonlarını bozar. Bu nedenle FMF geçiren hastalarda en sık belirtilerden birisi de böbrek yetersizliğidir.

Sonuçta MEFV genindeki mutasyon sonucu pyrin salgılanmadığı veya bozuk salgılandığı zaman, vücudun inflamasyonu kontrol edici etkisi kaybolmaktadır. Bu da daha enfeksiyonlarla savaşta daha uzun bir immün cevaba neden olmaktadır.

Hastalık genetik olduğu için tedavisi küratif (iyileştirici) değil, bozuklukları yok edici şekildedir. Hastalara, lökosit göçünü engelelyici bir ilaç olan "kolşisin" verilmektedir. Bu ilaç hem atakların tekrarlanma süresini uzatır, hem de amiloidozis hastalığına yakalanma riskini azaltır.
(bkz: iki kadın bir adam)
(bkz: fikir muhendisi fikri)
tıpta maladie armenienne diye bilinir, ermeni hastalığı yani. akdeniz çevresindeki milletlerde sık görülür. her ay yatak döşek süründüren versiyonları olmakla beraber, 2 3 yılda bir kısa bir nöbet halinde geleni de. allah düşmanıma vermesin...
gunlerce kivranmaniza yol acan, krizleri uyku uyutmayan ufak yasta hap bagimlisi yapan hastalik. gec mudahale yuzunden kriz geldiginde yuruyemeyecek hale gelirsiniz. benim gibi geneldr romatizma zannedilip yillarca yanlis tedavisi yapilabilir. psikolojik olarakta bitirir genelde topallatir ishal yapar. sogukta daha cok kudurur, her ay bir krizi kesin olur. ailevi bir hastaliktir. suan icin tedavisi bulunmuyor, ama agrilar oldurur allah dusmanima vermesin.
eski zamanda tanıştığım bir insan ile varlığından haberdar olduğum hastalık. ben ona böbrek taşı şöyle böyle diye anlatıyordum. insanın ebesini sikiyor, süründürüyor diye. ardından sazı eline aldı ve fmf'i anlattı. o gün bugündür böbrek taşı ile yaşamayı öğrendim.