bugün

islamiyette namaza çağrı anlamında olan bir yöntem.
islam dininde,müslümanları namaza çağırmak için söylenen davet.ayrıca yeni doğan bebeklerin kulağına okunur ve adı söylenir ardından.
mehmet akif ersoy`un istiklal marşında şu şekilde geçer.

ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli.
değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
bu ezanlar ki şehadetler dinin temeli.
ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
sirat koprusune varmadan onceki son cagri.
kopruden once son cikis.
dinlenmesi vacip olan ilahi çağrı.
yerel saat esas alınarak okunduğundan yurdun tüm sathında(ayrıca tüm dünyada) yayılarak ilerlemesi sebebiyle mükemmel bir akustikte sağlayan namaz çağrısı. yenilerde her şehirde merkezi ezan sistemine geçilmesi tarafımca pek hoş karşılanmamıştır.
kesinlikle insan sesinin ne kadar etkileyici olduğunun kanıtı. okunduğu zaman allah'ı düşündürten ilahi davet. islam harici dinlere mensup insanların en etkilendiği islamî uygulamadır.
edit: allah'ım bunu da eksilediler, hayretler içerisindeyim.
kart horoz sesli imam tarafindan okundugunda asiri derecede rahatsiz edici ve kulaklari tirmalayici bir sese donusen cagri sesi. ve aslinda hep merak ederim, ibadet edecek kisiler, ibadet saatlerini bilmezler mi acaba.
türkiye'de hem türkçe hem de arapça okunabilen namaza çağırış yöntemi.
güzel okunursa insana huzur veren hadisedir fakat ne yazıkki son zamanlarda bazı imamlar uzun hava gibi okumakla birlikte birlikte bazı şehirlerde merkeziye geçmediğinden herkes kendi kafasına göre okumaktadır ezanı.
Aydınlar, hele hele solcu geçinen aydınlar tarafından ezan, "sivri kulelere çıkan adamların şarkı söylemesi" şeklinde algılanır...
Aydınlar kiralık ev tutacakları ya da ev satın alacakları zaman, bunun "camiden uzak" olmasına da özen gösterirler.
Kimisi beş vakit ezan dinlemekten hoşlanmadığını gizler, ele güne karşı içinde saklar, kimisi de "bu böğürtüler yasaklansın, kulaklarımı tırmalıyor" yazmaktan bile utanmaz.
Fakat sorarsanız solcudur ve devrim istemektedir. Halkçıdır yani!
Kemalistler için de ezan, "cahil halk Arapça anlamayacağı için Türkçe söylenmesi gereken" kaçınılmaz bir olgudur. Bunu zorla sağlayıp "dinde reform yaptıklarını" falan da sanmışlardır bir dönem.
Ezanın Arapça okunmasını gericilik sayanlarla düpedüz varlığını bile gericilik sayanlar ister istemez aynı noktada buluşurlar: Halktan kopukluk.
Bu arada kimisi de "modernliğe" özenir ve ortaya "tek merkezden düzenlensin, güzel sesli birine okutulsun da o kayıt yayınlansın" falan gibi teklifler atar...
Sonuçta bir şey değişmez, ezan binlerce minareden milyonlarca kere okunur, ve çoğunlukla da kötü okunur!
Çünkü güzel sesli ve "makamdan musikiden anlayan" müezzin bulmak zordur.
Çünkü müezzinlerimiz çoğunlukla köylüdürler ve kulak terbiyeleri de yoktur. "Şan eğitimi" almış müezzin bizim topraklarda rastlanmayan bir canlıdır.
Bu mesele, Sezen Aksu'nun izmir'de konser verirken ezan duyunca şarkısını kesip ve fakat müezzinin sesini de beğenmemesiyle, Mehmet Barlas'ın da tutup bunu yazmasıyla, top gibi patladı.
Bir zamanlar "ezan sesini duyunca nutkunu yarıda kesen" Adnan Menderes'e etmedikleri küfür kalmamış aydınlar da böylece, kendileri için hiç de mesele olmayan bir konuya halkın ne kadar önem verdiğini belki gördüler.
Sezen Aksu kötü dediyse, bir ses kötüdür. Bunun tartışılacak yanı yoktur. Ondan iyi mi bileceksiniz?
ilk iş olarak "hoparlörleri" kaldıracaksınız, cızırtı bitecek, hemen ardından da Kuran hafızı yetiştirir gibi, sesi ve kulağı olan müezzin yetiştirmeye ağırlık vereceksiniz!
Zamanla ezan okuma düzelecek, memleket göklerinden köylü "kakofonisi" silinip ortalığı bir "Osmanlı dinginliği" kaplayacak... Bu da, "Müslüman'ın iç huzuruna" ulaşmaya katkıda bulunacak.
Kolay mı? Zor, çok zor. Bu kara kalabalıkla, gürültüden rahatsız olmak şöyle dursun, gürültüyü seven bir halkla, çok zor.
Fakat başka çıkar yolu da yok.
Böyle dedim, bir yandan da korkuyorum: Bu yazıyı yazmaya beş kere karar verdim, dört kere vazgeçtim. Gene itin köpeğin ağzına düşer miyiz, bize "hükümete yağ çekiyor" diye saldırırlar mı, diye...
Ama bu adamlara bir lafım var:
Hani bir sol parti, yeni bir sol parti kuracaksınız da AKP'yi silip süpüreceksiniz, yüzde kırk oy alacaksınız falan filan ya...
işe, "ezan okunmasının ıslahı" ucundan tutarak başlayınız, bakın toplumda nasıl bir hareket yaratırsınız... Halkınızla barışmanızın ilk adımı bu olsun.
Ama hâlâ "gerici imamla hain toprak ağası bir olup devrimci öğretmeni yediler" düzeyinde otluyorsanız, ömrünüz, az satışlı gazetelerde düşük maaşa köpükler saçmakla geçer!

engin ardıç
ecnebi bir ulkeye gidince eksikligini hemen fark edeceginiz ses.
Güne huzur dolu başlamak için sabah erken kalkacağımı bile bile, bir saat fazla uyusam kardır demeyip özellikle kalkıp pencere kenarıdna dinlediğim ve ruhumun yıkandığını hissettiren ilahi davettir. Öyle bir duygudur ki insan dinlerken gökyüzüne baktığında gerçek kudreti ve mükemmelliği görür. Eve sabaha karşı vakitlerde geldiğimde, ıssız sokaklarda yürüdüğümde, korktuğumda mutlaka içimden okur ya da hafif mırıltıyla söylerim. O zaman ne bir korku ne de bir endişe kalır bende. En güçlüymüş gibi hissettirir kendisini...
dünyanın her yerinde*, herhangi bir zaman dilimindeki herhangi bir olayın yaklaşamayacağı süre boyunca* düzenli bir şekilde yankılanan tek insani ses olayı*.

1: "her zaman her yerinde" değil. "sadece şu an için her yerinde." 1492'den önce yeni kıtada cami olmadığı gibi yüzyıllar sonrasında bile tüm paralellere yayılmadı.

2: ezan'ın ne zamandan başlayarak, tüm paraleller boyunca okunmaya başladığını bilmiyorum. bilsem o biçim olurdu. yani o zamandan beri düzenli bir şekilde.

3: öptüm.
nasıl bir kirlilikse artık uzak kalan insanlar onu hep hasretle anar.

(bkz: not al arkadaşım)
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
kendisini gürültü kirliliği olarak nitelendiren ve yüksek mecralara şikayet eden ve akabinde sesini kıstıran bir takım zatlar yüzünden dükkanda duymakta zorlandığım kutsal çağrı.

rahatsız olup şikayet etme hakkın var tamam anlarım, lakin benim namaz ibadetimi vaktinde yerine getirebilmem için ezanı duyabilme hakkıma noldu? sakın bana takvimden saate bak ona göre ayarla kendini masalı anlatmayın. saat gelince değil imam çağırınca giderim camiye ben. örneğin teravi namazları vaktinde 15-20 dakika geç okunur iftardan sonra herkes gelebilsin diye ya da cuma namazları mesai saatlerine göre yine 15 dakika civarı geç okunabiliyor devlet dairelerinde çalışanları mağdur etmemek için. yani saatle takip edilmiyor bazen, çağrıyı duymak lazım.
http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?id=6

tek kelimeyle harika bir yazı.
hoparlorlerle iletilmesi yasaklanmasi gereken cagri sekli. hoparlorun icadi sirasinda olsa neyse de 2008de oldugumuz su gunlerde herkesin evinde en kotu, bir tane calar saati bulunuyor. sonucta 5 vakit namaz kilan da camiye giden de hoparlor sesine muhtac degil. ozellikle bir mahalleye 2 cami dusen istanbulda.. madem hoparlorlerle vericeksin bu sesi, kaydet kardesim, yap sistemini namaz saatleri otomatik calsin. en guzel okuyan muezzinleri sec, sok studyoya... ama gunde 5 kere bagirarak para kazanan* muezzinler, cogunlugu %46dan %47ye cikarmissa bu yasak hayalden oteye gidemeyecektir.
müslümanlara, günde beş kez, belli bir yerde namaz kılmaları ve namaz için toplanma vaktinin geldiğini ilân etmek, namaz için yapılan çağrı. arapça bir kelime olan ezan; bildirmek, ilân etmek demektir.

yüksek bir yere çıkıp gür sesiyle tüm insanlara yeryüzünde tek egemen gücün allah, tek önderin hz. muhammed olduğunu allah adına korkusuzca haykıran; allah'ı ilâh ve rabb; hz. muhammed'i de kendilerine önder kabul eden müslümanlara da inandıkları allah'ın önünde topluca ibâdet etsinler, bir ve beraber olduklarını, yeryüzündeki zulmün yerine allah'ın adaletini yerleştirmek için her an hazır olduklarını düşmanlarına gösterip onlara korku, müslümanlara güven versinler diye camiye çağıran kişiye de müezzin denir.

ezan, bir yerin müslümanların mı yoksa zorbaların mı kontrolünde olduğunu belirten bir işaret, bir semboldür. korkusuzca ve doğru bir şekilde okunan ezan o yerin islâm beldesi olduğunu gösterir. islâm fıkhında, bir yörenin daru'l-harp* veya daru'l islâm * olduğu tespitinde orada ezanın okunup okunmadığı dikkate alınan ölçülerden biridir.

müslümanlara namaz mekke döneminin dokuzuncu yılında farz kılındığı halde onlar namazlarını ezan okumadan kılıyorlardı. çünkü mekke'de zayıftılar; orada güçlü olan, toplumda hatta allah'ın evi kâbe'de egemen olan müşrik düzendi. bu yüzden müslümanlar kendi yönetimlerinde olmayan ve güçsüz oldukları bir yerde açıkça ezan okumakla yükümlü tutulmamışlardı.

medine'ye hicretin birinci yılında birbirlerini "es-salâh es-salâh (namaza namaza)" veya "es-salâtü câmlatün (namaz toplayıcıdır, namaz için toplanın)" şeklinde namaza davet ederlerdi. ancak bu şekildeki bir çağrı yeterli olmuyor, uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için namaza yetişemiyorlar ve bu yüzden de islâm cemâatinin biraraya gelmesinde zorluklar oluyordu. peygamber efendimiz (s.a.s.) sahâbelerini toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak gerektiğini kendileriyle istişâre etti. sahâbîler birçok teklif getirdiler:

- çan çalalım ya resulullah.

- o hıristiyanların adetidir, olmaz.

- boru çalalım.

- o yahudilerin adetidir, olmaz.

- o zaman ateş yakalım ya resulullah.

- o da mecusilerin adetidir, bu da olmaz.

bayrak dikme teklifi de uygun görülmeyince müslümanlar ortak bir karara varamadı ve toplantı sona erdi. abdullah b. zeyd de diğer sahâbiler gibi üzüntüyle evine döndü ve yattı. abdullâh şöyle anlatır:

"ben de üzüntülü olarak yatmıştım. uyku ile uyanıklık arasında iken üzerinde yeşil elbisesi olan biri yanıma geldi, bir duvârın üzerinde durdu. elinde bir çan vardı. aramızda şu konuşma geçti:

- onu bana satar mısın?

- onu ne yapacaksın?

- namaz için çalarız.

- ben sana bu konuyla ilgili daha hayırlı bir şey versem olmaz mı?

- olur, dedim. hemen kıbleye karşı durdu ve okumaya başladı:

"allahu ekber, allahu ekber

allahu ekber, allahu ekber

eşhedü en lailahe illallah,

eşhedü en lailahe illallah

eşhedü enne muhammeden

resûlullah eşhedü enne muhammeden

rasûlullah hayyaala's-salâh, hayyaala's-salâh hayyaala'l-felâh, hayyaala'l-felâh allahu ekber, allahu ekber

la ilahe illallah "

ezân-ı muhammedî diğer bir ismidir.

ezanla alakalı kur'an-ı kerim'de sarih olarak bir delil yoktur. ancak fukaha-i kiram ve müfessirin-i izam, "insanları hakka davet eden sözden, sesten daha güzel, daha tatlı bir ses ve söz var mıdır?" (fussilet, 41/33) ayet-i kerimesindeki "hakka davet" ifadesini ezan manasında anlamışlardır.

mehmet akif ersoy'un da dediği gibi;

bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

dünyada ezan sesi hiç susmamaktadır. zaman dilimi içinde her dakika bir köşede ezan okunmaktadır
bütün ezanlar saba makamında okunur sabah ezanının mistik bir havası olmasının sebebi ortamdaki sessizlikdir.
1982 - 1950 yılları arasında yani yaklaşık 18 yıl türkçe okunmuş ve ardından dönemin büyükleri tekrar arapça okunmasına karar vermişlerdir.
sabah okunanının hele ki bu çağda kesinlikle kaldırılması gereken çağrıdır. bu ne bencilliktir, bu ülkede sadece müslümanlar yaşamamaktadır, uykunun en güzel yerinde uyandırılmak hangi hoşgörüye sığmaktadır.*
dumtıs dumtıs nidalarıyla sabaha kadar tepişenleri uykusunun en güzel yerinde yakalar.

bu çağ ne? biri bana bu çağın açıklamasını bir yapsın buda'nın hatrına. sanki inanılmaz, eşi benzeri bulunmaz bir uygarlık seviyesine ulaştık.

lan ulaştıysak bana da haber verin.

bir boy verin hatta, derin değilse gelirim.
sevgili yeni yetme uuserlarım...öncelikle sizlere ezanın neden ve nasıl ortaya çıktığını anlatacak değilim..lakin bilmeniz gereken tek bir şey vardır ki ezan, ilk çıktığı yılların şartlarına göre ve insanlara zamanı belirtmek ve namaza çağırmak için ortaya çıkmıştır. zamanımızın ultra super sonik bir çağ olmasıyla hiç bir ilgisi olmadığı gibi en azından çağımızın getirmiş olduğu teknolojik gelişmelerle birlikte, müslümanların sabah erkenden kalkmak ve namazlarını kılmak için, bundan 1400 yıl öncenin şartlarına göre ortaya çıkarılmış olan vakitlerden sabah namazı ezanının kaldırılması, dine yada müslümanlara yapılan bir hakaret değil, çağın bir gerekliliğidir. kimsenin; müslüman olmayan vatandaşlarımızı sabahın köründe uykularının en güzel yerinde, alakaları olmayan bir namaz için yapılan çağrıyla uyandırmaya ve kaldırmaya hakkı yoktur. çok basit değil mi??? evet evet, yazdıklarımın reddedilecek hiç bir tarafı yoktur lakin bu görüşlerimi savunan sizlerden çok daha islam hakkında bilgi sahibi olan ama dogmatik düşüncelere karşı olan insanlar da tanıdım...ne diyim, tebessümle cehaletinizi izlemekteyimdir*...
güncel Önemli Başlıklar