ahmet altan'ın karanlıkta sabah kuşları adlı kitabındaki bir bölümün adıdır.
Defalarca okunması gereken tarihi bir makaledir. Ahmet Altan'ı farklı kılan bir üslübun eseridir.
sanıldığının aksine ahmet altan değil halil cibran yazısıdır. altan değişik zamanlarda bunu ifade etmişse bile yazının yazıldığı nüshalarda değil, internet ortamında okunduğu için kimse bilmez. hem halil cibran da neyin nesi ki?
(bkz: the prophet)
bir ateist olan ahmet altan'ın türkiye sosyal müslümanları hakkında yazdığı mükemmel bir yazı. turandursuncu nefret dolu tepki ateistlerinin aksine toplumu anlayabilmiş ahmet altan bakın ne diyor :
"
Ey kavmim...
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın.
Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın.
Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin.
Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin.
Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın.
Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın.
Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.
"

imreniyor aslında insan. ama bizim tartışmalarımız, hz.muhammed'e hazreti dememek, allah yerine tanrı kelimesini kullanmak,
ateist mi dinci mi daha yobaz kısır döngüsü içinde sürüveriyor. artık tartışmalar toplumsal sorunların çözümü için olmuyor, kişisel ihtiraslarımı doyurmak adına yapılıyor.
24 haziran 2005'te kaleme alınmış bir ahmet altan yazısıdır...

altan*, muhteşem analiziyle; gerçeği yüzümüze vurmuştur.

(bu yazı ile ilgili sadece 1(bir) entrynin girilmiş olması ve ahmet altan başlığı içinde ise hiç bahsinin geçmemesi; sözlük açısından düşündürücüdür)
Ahmet Altan

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı'ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.


Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Korkarsın kendinden olmayan herkesten. Ve sen kendinden bile korkarsın. Hazreti ibrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın. Hazreti isa'yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın. Gündüzleri Maria Magdalena'yı "fahişe" diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın. Zebur'u, Tevrat'ı, incil'i, Kuran'ı bilirsin. Hazreti Davud için üzülür ama Golyat'ı tutarsın.


Ey kavmim... Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.


Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama sen kendi acına da yabancısın. Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin. Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın. Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. Ve nefret edersin dilencilerden. Utancı bilir ama utanmazsın. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın. Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.


Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın. Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin. Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın. Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın. Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.


Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Ölülerine dönüp de bakmazsın. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama arkana baktığın için taş kesileceksin. Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. Musa önünde Kızıldeniz'i açsa o denizden geçemezsin. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.


Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.