bugün

sadece aşkı değil, insan doğasına aykırı bir birliktelik ruhu da öldürür.

sevmekle, sevmemekle ilgisi yok; evlilik insanı tüketen, nefes almaya mani olan, elini kolunu bağlayan, kesinlikle 50 yaşından sonra yapılması gereken bir şey. elbette bu söylediklerim evlilik için yaratılmış insanları kapsamıyor, onlar sıkılsa da evlilik denen olguyu çok sevdikleri için kendilerinden ve isteklerinden vazgeçmiş olmuyorlar. tek eşlilik değil söylediğim, evlilik kimileri bunu öyle algılıyor, özgürlük dediğimiz şeyi sadece "istediğiyle yatmak" olarak algılayanlar zaten konu dışı.

evliliği yürütmenin, evliyken mutlu olabilmenin çok belli ve kesinlikle şaşmayan kuralları var. öncelikle "unutmak"; aynı evin içinde neler yaşanabildiğini, ne sırlar gizlendiğini hepimiz aslında kendi evlerimizden biliyoruz. söylenen kötü bir söz, takınılan kaba bir tavır, buyurgan tavırlar, vs. bunları düşünerek, halletmeye çalışarak devam edemezsiniz, unutacaksınız. unutmazsanız kendine saygısı olmayan biri olmayı kabul edemeyeceğiniz için boşanmak zorundasınız.

evet kesinlikle evlilik karakter sahibi insanların işi değil, dünyanın en gerekli ama en berbat kurumunu hayatının temeli haline getiren insanların yüzü yorgundur. hele kadın için evliliği yürütmek, ailesini aynı çatı altında tek parça tutabilmek hayattaki en önemli başarısı olarak algılanır. kadın da inanır buna, hayattaki asıl amacı o evi bir arada tutabilmek olan kadın, bir süre sonra kendinden vazgeçer ve kendisi olarak tanımladığı şey birden ailesi oluverir.

bu kötü müdür, annelerimiz kötü bir şey mi yapmıştır; kesinlikle. aşk sanılan şey, evliliğe olan bağlılık ve onu sağlam tutma düşüncesidir. sevgi evet, aşk yerini derin bir sevgiye bırakır seversiniz ama bunu sadece kaybedeceğiniz zaman hatırlarsınız. aşk, tutku hele ki uzun yıllardır süren bir evlilik için sadece ve kesinlikle kişinin kendini kandırmasından başka bir şey değildir. yapsın, yapmasın demiyorum elbette buna ihtiyacı var ama tekrar ediyorum; insan kendini yok etmeden evliliğini yürütemez. kendini kandırmadan ailesini bir arada tutamaz. bazen yatakta, bazen ailesinin yanında, bazen kendi ailesinin yanında, sokakta kendine söylenen, yapılan o kalp kırıcı, ezici şeyleri unutmadan devam edemez.

insan ailesini elbette sever, onu korumak, devam ettirmek uğruna her şeyi göze alabilir. bu yolda en çok iş, fedakarlık tabii ki ve muhakkak ki kadının işidir. unutmayın yuvayı dişi kuş yapar gibi şahane bir söz var, kadın bunu öyle ciddiye alır ki kendine kurulmuş tuzaktan habersiz gariban kuştur aslında. hayattaki başarısını evliliğini yürütme, kadın arkadaşlarıyla birlikteyken ne kadar mutlu olduğu yalanını söyleye söyleye kendi yalanına inanması sonucu 60 yaşına gelir.

aşık olarak evlenirsiniz, aşk bitip olması gerektiği gibi yerini sevgiye bırakır, ki bu aşktan çok daha önemli ve güzel bir duygudur, aynı hayatı yaşamaya başlar, evlilik birlikteliğini yürütmek için sorumluluğun %90 nının omuzlarınızda olduğunu kırışmış suratınız, kendi kendinize onarmaktan aslında kevgire dönmüş kalbiniz, hurdaya çıkmış ruhunuzla bu dünyadan göçüp gidersiniz.

evlilik kadının gayretiyle yürüyen, mutlaka bir tarafın kendini ailesine feda etmesiyle ilerleyebilecek bir kurumdur. feda etme görevi elbette kadınındır. kadın, kendine kurduğu korunaklı dünyasında mutlu olduğunu düşünerek yani aslında fena halde kendini kandırarak yaşar. ailesini korumak adı altında kendini feda eder, bununla bir de gurur duyar, çünkü kadın olarak toplumun ona biçtiği rolü büyük bir başarıyla oynamış, kendince güya kazanmıştır.

evlilik aşkı da, kadını da öldürür. evlilik, erkeğin konforuna hizmet eden, güçsüz ve kendini kandırmaktan çekinmeyen kadınların işidir.
evlilik öldürmese bile kocası vuruyor, bıçaklıyor, dövüyor aynı şey.
nikinden bayan olduğunu düşündüğüm kişinin aferin bravo, güzel yazı, şaşırdım, beklemiyordum böylesini gibi tepkiler vermeme neden olan doğru önermesi.
tebrikler. tam isabet.


Ve Tanrı ilk kadını erkeği ile beraber yarattı. Ve şöyle dedi: Ben kadını yarattım. Çünkü ben varım !
(bkz: her evliliği kendininki ile aynı sanan yazar)
yalanın daniskasıdır. kadınlar her zaman yanında trip atabileceği birilerini arar. bunun tek çaresi de koca dır. sevgili denilen erkek fazla sıkıntıya gelemez.
bazı kadınlar vardır,kocasına sadık değildir,ona bakışlarını uzatan gençlere yaklaşırsa,evlilik onu öldürmez,gençleştirir.
çok doğru bir tespittir.

evlilik bir kere çok sıkıcı bir konseptir. filmlerle, kitaplarla kadınlara bu yapı özendirilmemelidir. evlilik uğrunda kaç kadın harcanmıştır, öldürülmüştür...
Evlilik erkeği öldürür,kadını yaşatır.
Evli erkeklerin bekar erkeklere göre daha kisa ömürlü;evli kadınların bekar kadınlara göre daha uzun ömürlü olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.
evlilik kadını her türlü öldürür. şöyle ki; kadın çalışmıyorsa evde sıkılır, evli olduğu için sosyal hayatı kısıtlıdır, bekar arkadaşlarıyla görüşemez, evde oyalanacak bir şey bulamaz. eşlerin bu duruma en iyi çözümleri çocuk yapmak olmuştur,kadını evde oyalamak için, ne kadar çözümcü ve yapıcı bir yaklaşım olduğunu tartışmıyorum bile. diğer türlü; kadın çalışır ama hem iş hem ev işleri hepsini bir arada yürütmesi zordur. her durumda kendisine dair beklenti yüksektir.
sanki erkeği yaşatır. erkeğide öldürür cevabım.
doğrudur, boşa denmemiştir.
evlilik toplumsal bir sorumluluktur. ayrıca evli olan kadınlar bekar kadınlara göre daha uzun yaşar. kadınlar doğum yaptıktan sonra yenilenir tekrar doğmuş gibi olur.
öldürmezse de süründürür bazı hallerde.
kendi ruhsal bozukluğunu genelleyen kişi yanılgısı,
kişilik bozukluğu bu derece olan insanlar, başına gelen veya şahit olduğu şeyi geneller ve herşeye aynı açıdan bakmaya başlar, artık tek kriteri kendi zanlarıdır,
eh bir de "evlilik aşkı öldürüyor" diye bir müzik yapılmışsa ve o da onu duymuşsa vay halinize, coşar artık *
velhasılı gençler, yıldırım aşkı falan hikayedir, artık filmlerde bile yok öyle şeyler, ananen dedene aşık olarak evlenmedi ama meyveleri şimdiye ulaşan bir ağaç oldular, bak bakalım etrafındaki yıldırım aşklarına, yıldırım hızıyla bitiyor hepsi,
evlenene kadar hep daha iyisini arayan, evlendikten sonrada aramaya devam edecektir emin olun.

bakın üstad ne diyor bu konuda, uğur akkafadan dinleyelim,
yani izleyelim; http://www.youtube.com/watch?v=zKWQEYrUm5M
yapılan bir araştırmaya göre, bekar kadınlar mutlu, evli kadınlar mutsuz. erkeklerde ise durum tam tersi.
e nedeni açıkça ortada değil mi? erkek evlendiği zaman da birey olmaya devam eder, ama kadın, eş olur anne olur. evin bir parçası olur. adam dışarı çıkarken geç kalmayayım diye tedirgin olmaz, kadınsa her daim dikkatli olmak zorundadır, bu sadece küçük bir örnek, her konuda bu böyle.
evlendiğin zaman kocanın malı oluyorsun, genelde durum bu. kocan aldatırsa affedersin belki en fazla boşanırsın ama sen aldatırsan öldürülürsün kadın, evet erkeklerin çoğu bunu yapar, öldürürler. neden? çünkü sen artık onların gözünde bir birey değilsin, sen, sen değilsin onların karısısın sadece. isimlerini karalayacak şeyler yapmamalısın.
ikiniz de çalışıyorsanız zaten, ev işlerini gene sen yaparsın, çocuklardan sen sorumlusun, işten eve gelirsin apar topar ev işlerini yap, aman kocan yemek bekler, çocuklar açtır, sofrayı kur topla bulaşıkları yıka çamaşırları yıka akşam da kocan senden bakımlı ve güzel olmanı isteyecek bütün bunlara rağmen. hem zaten sen
arkadaşlarınla istediğin gibi vakit geçiremezsin. ama o geçirir. neden? erkek çünkü o.
ataerkil toplumda bu böyledir, kuralları erkek koyar. kadın da itaat eder.

evlenmeyi kabul ediyorsan, hayatından, kişiliğinden benliğinden çok önemli tavizler vereceksin. erkek %40ını taviz verir, sen %90ını taviz verirsin, bu böyle.
bak sinirlendim gene.
evlilik kadını gerçek manada öldürmese de, ruhsal olarak öldürür. tabii zaman zaman gerçek anlamda da öldürdüğü oluyor ama o ayrı bir meseleydi sanırım.

evli kadın, 'her şeye yetişmek zorunda olan kadın' gibi algılandığından, kadının omuzlarına binen her sorumluluk daha da öldürür onu.

eşini memnun etme çabası, yemek, çocuklar, ev, iş, temizlik... kadını kendinden bir şeyler feda etmek mecburiyetinde bırakır tüm bunlar. kadın sorgulamaz genelde, şans işte. oysa sorgulasak, sadece ev robotu olmak için doğmadığımızı anlayacağız hep birlikte ama... şartlar ve zihniyet.

yetiştirilme tarzımızla alakalı bir şey bu daha çok. ben bu şekilde yetiştirilmedim, bu yüzden üzülüyorum ama genelimizde kadınlar 'anne' olmak için, 'kocasını' memnun etmek için, 'evini çekip çevirmek' için yaratılmış izlenimi verilmiş ve kadınların hayattan tek beklentilerinin 'kaba saba' olmayan bir koca bulmak olması sağlanmıştır. yazıktır ki tam da bu yüzden evlilikler kadınları öldürüyor.
"erkeği süründürür, elalemi güldürür..." diye devam edebilecek tespittir. ya da değildir ne bileyim işte.