bugün

aynı evi, belkide aynı odayı paylaştığınız arkadaşınızın hoşunuza gitmeyen, nefret ettiğinz huyu.

mesela sarımsak, soğan yememesi. ne gıcık adamsın lan sen.
aynı evi paylaşmak aynı beğenileri, aynı alışkanlıkları, aynı arkadaşları, aynı duyguları paylaşmak değildir... Bunu anlayabilenden çok iyi bir ev arkadaşı olur. diğerini ise allah kimsenin başına vermesin...
o banyoyu bir türlü kullanmasını becerememesi.

köpek aldık ona biğle tuvalet alışkanlığı aşıladık, bu bizim mal hala daha deliği tutturacak. *

edit: bide eksiliyor ibne, o tuvalet fırçası götüne girsin olum. *
genelde üniversitede evimizi paylaştığımız ortakçılarımızın sevilmeyen huylarıdır. mesela sen kalkıp yemek yapmasan onun bilgisayarın başından kafasını kaldırmayacağı ve senin yemek yaptığın zamana kadar aç beklemesi.
(bkz: güllü) dinlemesi. böyle son ses.
akşam eve gelindiğinde ayaklarını yıkamaması sonucu evi saran koku. kesinliklede kabul edilmeyen durumdur.
Her şeyi sürekli sizden beklemesi yaparsan ''hacı adamsın'' yapmazsan, ''adam mısın lan sen de'' demesi. herşeyi sizden beklemesi veya nankörleşmesi. Biraz daha sinirlenmişse ne ''yaptın ki lan, sanki ne yaptın'' demesi. Üniversitede okurken yoldan tutma adamlarla bazen zoraki ev arkadaşlığı yaparsınız, çok vardır bu yukardaki tipten.

(bkz: ne yaptın ki diyen pervasız arkadaş)
-sadece karnı acıktığı zaman kanki demesi.

-odasını 3 günde 1 kez havalandırması.

-en ufak sesten rahatsız olması.

-müziğin sesini kısar mısın diye gece mesaj atması.

-sizin eve çıkmadan önce ''yemeği ben yaparım'' demeniz yüzünden yemeği istisnasız olarak her gün sizden beklemesi

-sofra hazır olunca sofraya hep geç gelmesi

-ne yemek yapayım diye sorduğunuzda hep bilmem demesi. buna rağmen yaptığınız gayet iyi yemekleri(kuru fasülye, nohut, dolma, karnıyarık) beğenmemesi ve yememesi.

-maç izlerken maçı anlatan spikerin dilinin ingilizce oluşundan rahatsız olması.

-sporla ilgili herhangi bir şey izleyince hep futbol izliyorsun diye laf sokması. ve beraber film izleyelim dediğinizde kafadan ''bizim film zevklerimiz uyuşmaz yaa'' demesi.

-bilgisayarın başından kalkmaması

-günde en az 5-6 saat telefonda konuşması

-dışardan eve geldiğinizde kapı birkaç dakika açık kalınca bile hemen kapat şu kapıyı odayı soğuttun demesi.

-siz odanızın camını açınca bile soğuktan etkilenebilmesi

-kafasına göre alışveriş ve temizlik yapması.

-kendisinden 10-15 yaş büyük kadınlarla görüşmesi

-asosyal olması, evden çıkmaması.

-alarm sesine sizden önce uyanıp bundan da rahatsız olması.

-sebze ve meyveleri kış gelince buzdolabına koymaması.

-sucuk, salam sosis ve haşlanmış tavuğu aynı tavada kızartması ve bunu yiyebilmesi.

-kafasına göre eve beyaz eşya alması.

-futbolu zerre kadar sevmemesi. sevenlere deli gözüyle bakması.

şimdilik bu kadar ama aslında fazlası da var. daha sonra eklerim!
birçoğuna zorunluluktan katlanılan huylardır.
eve sonradan ortak olmasına rağmen zırt pırt evden kuralsızlıktan şikayet edip biz kızınca da ya ben ne yaptım ki ne dedim de triplerine girmesi hee bi de olura olmaza aptal aptal gülmesi.
kahvaltı sofrasını 24 saat sonra kaldırması. o da zorunluluktan. sofrada yer yok amk.
çok temiz olmasıydı. Her yeri siler süpürürdü. Bazen odama girer ne varsa makinaya atardı ilk zamanlar hoşumada gitse sonralarda ayar olmaya başlamıştım.
gay olması. neyse ki kurtardık götü erken fark edip.
tuvaletini kirli bırakıyor
bulaşıklarını bırakıp yıkamaması
sürekli koca peşinde koşması beynimi sikmesi
kültürsüz ve cahil olması
benim odamda yatmak istemesi
tarihi 3 ay önce geçmiş et tavuk balıkla yemek yapıp zorla yedirmesi ve daha bi sürüsü .
Hazırcı olması, insanları kullanmaya calısması.
benim kız atmadığım günlerde eve kız atması. yan odadan gelen sesler.
Çayımızı içtikten sonra çay bardağını küllük olarak kullanıp; kül ve izmarit ile doldurması.
Hatunlarla konuşurken tipinin kayması.
Boxerlarımı kullanması.*
Genel itibariyle iğneyi kendine batırmayan kişinin ev arkadaşından şikayet ettiği konulardır.

Rahat ve güzel ev arkadaşlığı için bilmem kaç yıl öğrencilik yapmış insandan tavsiye.

1) Evin kullanımı ortaktır, evde yaşamınız değil!
2) 1. kuralın açılımı ise ortak yemek, ortak bulaşık, ortak temizlik, ortak alışveriş gibi konular minimum düzeyde olmalıdır. (misal ortak yemek çok keyfin olursa panpa yemek yapıyorum gel de ye dersin, ortak alışveriş tuvalet kağıdı olur en fazla, ortak bulaşık bir milyon yılda bir lüks olarak ortak yaptığın yemeğin bulaşığı olur en fazla)
3) 2. kural iyi kötü kullanımda ise adam olup mesela oturma odasını üç kere üstüste ben süpürdüm, tuvaleti ben temizledim gibi karı dırdırları yapılmamalıdır. Üzüldüğüne değmez, inatlaşmaya da gerek yoktur. Misal ben ilk ev arkadaşıma (çok yakın arkadaşımdı) şunu demiştim. "Ben evin süpürge istediğini anlamam veya rahatsız olmam farketmem temizlenmesi gerektiğinde söylersin hallederiz", nitekim ev arkadaşınız da farketmeyebilir, anlamayabilir, umursamayabilir. Eğer bizimki gibi bir diyalogunuz yoksa oluşturamadıysanız, o işleri yapın, o tembel diye sizin hem sinirden kendinizi sikmenize hem de pislik içerisinde yaşamanızda lüzum yoktu.

yine misal son ev arkadaşlarım benden yıllar önce eve yerleşmişler ve kendilerine göre dandik bir düzen oturtmuşlardı. Banyo leş gibiydi, evde kedi de vardı. Tuvalet desen banyodan daha beter. birkaç ay onların kafasında yaşadım, sonra sordum kendime. "ulan, tuvalete sıçmaya üşeniyorum pislikten, banyoya girip çıkınca temizlenmiş hissetmiyorum, bu adamlar da banyoyu temizlemiyor veya dostlar alışverişte görsün hesabı temizliyor, hayvan gibi mi yaşayayım?" diyerek banyoyu tuvaleti ben temizledim baya bir düzenli, hatta o klozetle ne kadar uğraştığımı allah bilir (ha evin de kendi kendine pislik üretmesinden ötürü banyo tuvalet normal ev tuvaletine hala benzemiyordu ama olsun) nitekim onlara kızacağıma, mutlu mesut tuvaletime banyoma girdim yanlarında geçirdiğim bir yıla yakın süreyi fazla pürüz olmadan atlattım (tek pürüz ev arkadaşın birinin okulunun olmaması ve o aralar çeşitli psikolojik nedenlerden ötürü yandaş arkadaşlarına çok fazla ihtiyaç duyması ve devamlı birkaç yancısının evde olması ve gürültü yapmalarıydı, onların da benden yakındığı konu olmuştur eminim, misal bir kere mi ne tuvalet kağıdı aldım, ya unutuyordum ya da ben alırım dediğim zaman bir bakmışım yenisini en kafa ev arkadaşı alıp gelmiş oluyordu). Diğer ortak alan ve iş konularında da benzer politika izledim ve güzel güzel yaşadım.
ev arkadaşı denen hayati oluşumu her gün gördüğünüz için, bir zaman sonra, normal şartlar altında poponuzun umru olmayacak hal ve hareketler size batmaya başlar. hatta durup mantıklı bir şekilde düşündüğünüzde dünyanın en saçma insanı olarak kendinizi aday görebilirsiniz bile ama öyle olmuyor ne yazık ki. çok ufak tefek şeylere takılırsınız başta, sonra bir bakmışsınız o ev arkadaşının varlığı dert olmuş. ben böyle bir sürecin sonunda, "bundan sonra ev arkadaşı mı? tövbe" noktasına gelmiş bulunuyorum.

ev arkadaşlığı konusunda en sinir bozucu şey sevgilidir. o sevgili sizin evinizde, kendi evinde kaldığından daha fazla kalıyorsa işte orda çok sıkıntı çıkıyor. ne elalemin evine çöreklenin, ne de sizin evinize çöreklenilmesine izin verin. birinci kural bu. benim ev arkadaşım ilk zamanlarda her gün "yemeğe gelebilir mi, akşam burda kalabilir mi?" diye sorardı. ben de ayıp olmasın diye (salak kafam salaaaak) "tabi ki kalabilir ne demeekk:)" diye cevap verirdim. şimdi çocuk kira vermeyen 3. ev arkadaşım oldu. ev arkadaşının "ben rahatsız oluyorum, bu kadar sık kalmasın" demekten çekinebileceğini düşünmeyen, "kalsın tabi" deyince bunun bokunu çıkaran ev arkadaşları, go to hell!

ikinci önemli konu temizlik: ben mecbur değilim hem ev arkadaşımın hem de onun göt biti sevgilisinin ortalığı rezil etmesinin üstüne temizlik yapmaya. ama içimdeki ev kadını ruhu izin vermiyor, kız kapıdan çıkar çıkmaz süpürgeyi elimde buluyorum. kızartma yaptığımız teflon tavayı güya yıkayıp yağ içinde yerine koyduğu için, onun yıkadığı(?) tavayı arkasından tekrar yıkıyorum. "pislik içinde yaşamaktansa, o yapmıyorsa sen yap" düşüncesiyle ev arkadaşı olunmaz. bu, sadece faturaları ödemek için varsın demekle eşdeğerdir. eğer iş yapmaya o nazik ve büyük popon yanaşmıyorsa, yurda çık canım. ben neden enayilik yapıp o her anı kıymetli vaktimin çoğunu senin arkanı toplamakla geçiriyorum da, sen o temizliğin sefasını sürüyorsun? temizlikten anlamayan, banyodan sonra biriken saçlarını toplamayan, bulaşık yıkamayı bilmeyen ev arkadaşları, siz de go to hell!

üçüncü mesele, tabi ki yemek: ağzınızın tadını biliyor, yemeğe ayrı bir anlam yüklüyorsanız, kötü yemek yapan ama dünyanın en eşsiz lezzetini yakalamış gibi davranan ev arkadaşınızı, o çorba gibi yaptığı pırasa yemeğinin içine kafasını sokmak suretiyle işkenceye maruz bırakma isteğine sahip olabilirsiniz. başlarda "olsun ya, zamanla öğrenir" dersiniz, ama bakarsınız yemekler gün geçtikçe daha da berbatlaşıyor. söylediğinizde de suç oluyor, kız çemkirmeye başlıyorsa abaav...

ve son olarak, sizin gözünüz gibi baktığınız tencerelerinizi, tavalarınızı, bardaklarınızı, tabaklarınızı hunharca kullanıyor, kırıldığında, sizin içiniz yanarken maymun oynuyormuş gibi bir ifade takınıyor, odasında yediği şeyi yıkamıyor/veya makineye koymuyor, gece boyu odasında bekletip kirlerin tabakta kaskatı kesilmesine aldırmıyor, çoğu eşyanın bok olmasına sebep oluyorsa, olmaz olsun böyle ev arkadaşı.

sayesinde sinir hastası olacağım. evden taşınırken arkamda bana ait bir adet çöp dahi bırakmama ve kendisini son derece mağdur etme gibi hain planlarım var. taşınacağım günü iple çekiyorum zafer benim olacak dımdızlak ortada kalacak nihahah.
Yalnız yaşamak gibisi yok be dedirten huylardır.