bugün

kabına sığmayan bir adam olduğunu her hafta belli eden uykusuz çizeri. hap bahsi geçen bir karikatüründe arkadaşına şöyle soruyor;

- ne oldu lan içtikten sonra?

- yok lan öyle çok bişey olmadı, sadece olacak o kadar ekibi eve halay çekerek girdi.

- daha ne olsun amına koyim. (bkz: bağırarak güldüm)
sandık içi alınıp mutlaka okunmalıdır. kişiliği, yaşadıkları, çizimi her şeyiyle kendine hayran olunasıdır. uykusuz okumanın en baştaki sebeplerinden biri ve çizdiği bir olayda beni gördüğünüz de çekinmeden gelin sohbet edelim, buna çok sevinirim mesajları veren süper çizer.
bugün aldığım uykusuz yaz deregisinde en iyi ( yılmaz abiden sonra) ersinin cizgileriydi...
uykusuz yaz'da anlattığı hikayeye bittiğim aşmış çizer-yazar.
artık zoraki çiziyormuş gibi hissettiren çizer. sıkıldıysan bırak git, ara ver yapmadığın şey değil. büyük ihtimalle gene manitadan ayrıldı psikotik özellikli depresif bir atak geçiriyor. git, dolan bir hava al gel yoksa depresyonun küntleşecek, bir daha da çıkamayacaksın, kamil.
gülmekten yerlere yattığım karikatürlerin sahibi.
sandık içi 1 ve 2 kitaplarını aldığım ve çok beğendiğim çizerdir. her hafta anlatacak başından geçen bir şeyler bulması muhteşem. en komik olmasa da en takdir ettiğim, en beğendiğim çizer. yaptıkları takdire şayandır.
bu haftaki yazısı "sen çok değiştin" son derece samimi bir yazı, kes çerçeve yap as, o derece yani. hepimizin kaygılarını son derece güzel bir şekilde dile getirmiş tebrik edilesi kişi.
yıllardır takip edilen, çizdikleri yazdıkları, kitapları biriktirilen ve "sen çok değiştin" `http://www.facebook.com/n...os-2011/10150791293435198` ile yine farkını ortaya koyan bitanemiz.
en sevdiğim çizerlerdendir. uykusuzun bir sayısında işlediği kıl-yün konulu olay örgüsü çok yüreğime dokunmuştur...
Kendisini çirkin çizen çizim yerine yazılarıyla güldüren çizer.
garip bir yazarın ersin karabulut'a, "sen çok değiştin" adlı yazısından sonra yazdığı bir çift laf topluluğunun giriş cümlesidir.

ersin selam. bu yazı hiç olmamış, resmen gereksiz vakit harcamışsın. aslında bi nebze hepimiz gibi, sadece saçmalamışsın, benim gibi, onun gibi, bu sözlüğün çoğu gibi.

yanlış anlaşılmasın, ersin iyi adamsın. tespitlerinle gönlümüzde abimizsin, ama bunu yazdın ne oldu be hacı? ben sana hak verdim, eyvallah, o sana verdi, sözlüğün yarısı verdi. e şimdi ne olacak? o otobüs şoförü bunu okuyup eksilemeyecek mi?, o vapurcu gelip siktirin gidin lan öpüşmeyin demeyecek mi? o voleybolcu kız yine dayak yemeyecek mi?

ya biz hala böyle susmaya devam etmeyecek miyiz?

yanlış yapmışsın ersin, vakit geçmiyor mu sence de? bunları yazmak için hepimiz geç kalmadık mı? şu an bizlere kıçlarıyla gülüyorlar, devir onların devri be ersin, yanlış yapmışsın. yazının tamamını okudum, peki acaba o otobüs şoförü "ulan bu adam ne demek istiyor acaba" diye düşünüp hepsini okudu mu?

okumamıştır be ersin, kalemini boşuna harcamışsın.

ama seviniyorum, senin gibi 5 adam görsem, 10 tane otobüs şoförünü görmezden geliyorum. 10 olsak 20 tane taksiciyi görmezden geliriz. matematiğim de güzel bak, ama yetmiyor be ersin.

neyse hacı ben kaçayım, senin daha düşüneceklerin vardır, en azından umudun var gibi görünüyor, belli mi olur, hepimize umut olursun belki az da olsa, belli mi olur o taksici belki, ama belki, düşünür bu yazdıklarını.

yok lan saçmaladım kusura bakma, hiç sanmıyorum.
(bkz: ben bu yazıyı ersin karabulut a yazdım)
uykusuza bağımlı olmamı sağlayan çizerdir. bayılırım yazdıklarına. kendimi buluyorum adeta.
Uykusuz'un bu haftaki sayısında yalnızlığından dem vuran çizer. Nitekim çok da haklı.
imza günlerinde sapık gibi 8 saat boyunca kendisinden gözlerimi ayırmayıp istemeden de olsa rahatsız ettiğim ama mahcup gülümsemesiyle -muhtemelen içinden bana söverek- beni mazur gören, yetenekli ve komik çizer kişisidir.

(bkz: benimmiş meğersem)
küçükken topu sandığa kaçmış eleman.
bu haftaki çizimiyle beni kendine tekrardan hayran bırakmış insandır...

--spoiler--

bi de birinin ölümüne hiç şahit oldunuz mu bilmiyorum.
yıllar önce çok korkunç bi kaza gördüm.
gözümün önünde bi adamcağız tır altında kaldı.biz böyle yandaki minibüsten izlemiş bulunduk.

filmlerdeki gibi değil hiç. yani adam ölürken hayatı yavaş çekim olmuyo ya da fonda dramatik bi müzik çalmıyo. çok daha basit. ve bu kadar basit oluşu daha da korkunç hale getiriyor durumu.
--spoiler--
bu hafta öğrendik ki doğum günü 3 haziranmış. yani nazım hikmet in ölüm günü... kendisine baya giydirmişti 3 haziranda doğum günü kutluyorum nasıl yaparım ben bunu diye.
türkiye'de çıkan karikatür dergilerileri ölçü alındığında; istikrarını her zaman koruyan, "bu hafta hiç güzel değil." cümlesini asla kurdurtmayan, takipçisinin yeni sayısını iple çekmesine sebep olan çizerdir. en samimi bir şekilde, yaşadıklarından derleyerek çizdiği köşesinde, konular okuyucuya kendinden bir şeyler sunar her daim. salt küfür-cinsellik-siyasi konularına yönelmeyip de her şeyden biraz ama gerçekçi ve samimi çizen bir karikatüristtir.
içimizdeki x ten ya da z den farkı olmayan, farklı olmayan insan. her anlattığı hikayede bir adet ''ben'' var çünkü, samimiyet var.
espri yeteneği olmayan grafiker. oğuz aral görseydi gereksiz taramaları yüzünden mermi manyağı yapardı bunu.
uykusuzun son sayısında yavşak esnafı konusunu çok güzel anlatmış dertlerimize tercuman olmuştur.
espri olsun diye çok çaba harcamayan ve hayatı karikatürizeleştiren ve boylelikle okuyucuya daha samimi yaklaşan karikaturisttir.
yiğit özgür ile birlikte uykusuz dergi okumamın sebebidir.