bugün

engizisyon katolik kilisesine bağlı bir mahkeme sistemi idi.
kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları bu mahkemelerin en çok kullandığı araçlardı. bu işkence aletleri, bir dönem, katolik kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını oluşturuyordu. bu mahkemelerde galileo gallier,ockhamlı william,giardano bruno ve roger bacon gibi ünlü bilim adamları ve filazoflarda yargılanmıştır.
katolik kilisesi'ne bağlı olan yargı ve ceza kurumu. aldığı kararlar ve yaptığı uygulamalarla adından oldukça söz ettiren bir kuruluş.

orta çağ engizisyonu, roma engizisyonu ve ispanya engizisyonu olarak üç ayrı engizisyon sistemi mevcuttu vakti zamanında. ihbar sistemine dayanan engizisyon mahkemelerinde ihbarcı hiçbir zaman bilinmezdi ama, yalan ihbar yapan kişi ise ağır işkencelere maruz kalırdı.

ortaçağ engizisyonu'nda yargılanan tarafın kurtulmasına imkan yoktu. çünkü, davalı olan kişi ya suçunu kabul edene kadar işkence ile muhattap olurdu. suçunu kabul ettiği takdirde kodese tıkılır ve orada ölüme terk edilirdi. suçunu kabul etmemeye devam halinde ise işkence ile ölürdü. yani neresinden bakarsanız çıkış yok.

roma engizisyonu'nu ise katolik kilisesi'nin verdiği kararların doğruluğunu kabul ettirirdi. birisi çıkıp alınan kararların birisinin yanlış olduğunu söylese cezasını bulurdu. roma engizisyonu'nun en çok mücadele ettiği konular büyücülük ve cadılıktı. en büyük düşmanı ise luther ve calvin'di.

ispanya engizisyonu ise en acımasız şekliydi engizisyonun. kraliçe izabelle tarafından kurulan engizisyon mahkemeleri din ile mücadele ediyordu. yahudi ve müslümanları hıristiyan yapmak için var güçleri ile çalışana ispanyollar din değiştirmeye yanaşmayanları yakarak yok ediyorlardı. işbu sebepten kelli 24 bin müslüman engizisyon mahkemesinde ölürken, 200 bin yahudi ispanya'yı terk etmek zorunda kaldı. mahkemenin kararlarına göre endülüs'e ait 1 milyon yazma eser yakıldı.
sanılanın aksine hristiyanlığın roma imparatorluğunun devlet dini olmasıyla (380) başlamıştır. hristiyanlığa aykırı düşünce ve inançları savunan kimselerin kovuşturulup sorgulanarak öldürülmesidir. ilk örneği 387 yılında manicilerin yakılarak öldürülmesi kararıdır.

(bkz: manicilik)
Orta Çağda,Katoliklerde katı din inançlarına karşı gelenleri cezalandırma yöntemi.

(bkz: engizisyon mahkemeleri)
eskiden avrupa da özellikle de müslüman ve yahudileri yani hristiyan olmayanları umumi tabiriyle infaz etmek ve hüküm vermek için kurulan göstermelik mahkeme.
avrupa medeniyete ulaşmadan önceki halinin bir göstergesidir.
yobazlığın hristiyan dünyasındaki tezahürüdür. yobazlar doğaları gereği kendilerinden olmayanı en acımasız yöntemlerle yok etmeyi ister. fırsat bulunca da yapar. humeyni iran'ında yapılanlara ne demeli? islam devrimi yapılır yapılmaz kendilerini destekleyen solcu tudehçileri kıtır kıtır kesmedi bu arkadaşlar
o zaman neymiş yobazların yeterince güçlü olmadıkları zaman şirin görünme çabalarına yüz vermemeli yobazlığa geçit vermemeye gayret etmeliyiz dimi?
1478 avrupasında hristiyan katolik dinini korumak için kilise tarafından kurulmuş, mutlak otorite mahkemeler. 300 yıl boyunca din elden gidiyor diyerek, dinin arkasına sığınarak, her türlü yolsuzluğun ve suçun döndüğü bu mahkemeler çok bağnaz ve barbarca bir çok insanı idam etmişlerdir. ya diri diri yakarak, ya da giyotinle.
Hristiyan yobazların yenilikçileri cezalandırmak için kullandıkları mahkemenin adı
Ateşleri bol olsun.
"inquisition" dan gelen ve bizim k yi yumuşatarak g yle okuduğumuz kelime
cadıların ve siyah kedilerin ateşte helak edildiği ceza(!) sistemi.
https://www.youtube.com/watch?v=INRYLZ5Yesk
https://www.youtube.com/watch?v=FrPJKyNdlr0
https://www.youtube.com/watch?v=_0t1jxbdX80
https://www.youtube.com/watch?v=aDnTuukoTzY
(bkz: Cizvitler)
sistemin büyücüleri suçlama veya teşhis etme adına mantıksız ve tutarsız yöntemleri de vardır.
tarihin karanlık sayfaları

kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları... tüm bunlar, 20. yüzyılda siyasi muhaliflerini susturmak ve sindirmek için, totaliter rejimlerin kullandığı zindan aksesuarları değil. bu işkence aletleri, bir dönem, katolik kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını oluşturuyordu.

1633 yılının 22 haziran günü, roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. engizisyon mahkemesinde yargılanan galileo galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa "itiraf" mı edecekti? yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden galilei'nin ağzından şu sözler döküldü: "ben, 'güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. aynı zamanda kutsal katolik kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."

69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan giordano bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. ama yine de, bugün engizisyon denince akla "galileo gallilei'nin duruşması" geliyor. nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi.

üç büyük engizisyon...
gerek kararları, gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. ortaçağ engizisyonu, valdensesler ile katharlar'ın kurulu düzeni sarsan öğretiler yaymaya balamaları üzerine, 1231'de papa ix. gregorius tarafından kuruldu.
ispanyol engizisyonu ise, castilla kraliçesi i. isabella'nın ısrarı üzerine, papa iv. sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. müslümanlar'la yahudiler'in kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflenmişti. bu nedenle, 200.000'e yakın yahudi, 1492 yılında ispanya'yı terk etti.
roma engizisyonu, roma katolik kilisesi'nin savunduğu öğretiyi korumak için iii. paulus tarafından 1542'de kuruldu. genel olarak calvin ve lutherciler'e savaş açtı. roma engizisyonu, cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti.

bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu, daha sonra halkı kilisede toplayıp uzun bir vaaz veriyordu. amaç, yerel halkla ilişkileri sıcaklaştırmak ve onların güvenini kazanmaktı.

engizisyon mahkemeleri, çoğunlukla "ihbar" müessesesi üzerine kurulmuştu. eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve "özür dilerse" affedilirdi. ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa, ona karşı dava açılırdı. davalı, mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi.

sorgucunun katedralde verdiği vaaz, daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. böylece hiç kimse "benim, mahkemenin geldiğinden haberim olmadı" diyemezdi. bu ilandan sonra, sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur, değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. ihbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı.

1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı giordano bruno, önce venedik senatosu'na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. halkın tepkisinden korkan senato, bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti.

mahkeme tutanaklarından, engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. öte yandan, bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta, yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı.

ihbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra, engizisyon bir ön sorgulama yapardı. bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. çok nadir olarak, ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. ancak, ön sorgulamadan sonra, suçlanan kişi "tehlikeli" olarak tanımlanırsa, hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı.
engizisyon kurallarına göre, tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. belgeler, bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. örneğin, bazı mahkûmlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları, geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon, mahkeme boyunca galileo gallilei'yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.

mahkeme işlemleri basitti. sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. mahkeme bir sorgucu kurulundan, noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. sadece, sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. sorgucular, mahkemede suçlamalarını hem latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. sorgucular, çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. sorgucu konuşmasına, önce suçlunun kimliğinden, işinden, ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. suçluyu çelişkiye düşürüp, erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki, suçluyu giyiminden, bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında bernardo gui geliyordu. çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar fransa'nın toulouse kentinde sürdürdü. başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı.

suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması, belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni...

aslında, ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. işkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. işkence, mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için, ancak ve ancak başpiskoposun onayıyla yapılırdı. engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma, günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. bir grup tarihçi, bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. onlara göre, bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. yine kurbanın ağzına, büyük hunilerle bir seferde litrelerce su, hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan "cadıların tokmağı" adlı el kitabı, engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.

dini doktrinlere karşı çıkanlar...

katolik kilisesi, ortaçağ'da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. ancak, pişmanlığı reddedenler de vardı:

roger bacon (1220-1292)

britanya imparatorluğu'nda yaşayan kelt bilim adamı, deney yöntemini ilk savunan ortaçağ aydınlarındandı. büyüteci bulan ilk olarak tarihe geçti. fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.

ockhamlı william (1285-1347)

ingiliz filozof, varlık konusundaki yalınlık ve tutumluluk ilkesiyle ünlü... "nesneler zorunlu olanlar dışında çoğaltılmamalıdır" sözü, "ockham'ın usturası" şeklinde adlandırılıyor. papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin incil'e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi. ancak, münihe kaçarak yaşamını burada sürdürdü.

giardano bruno (1548-1600)

aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan italyan filozof, kopernik'in tezini savundu. evrende, dünya'dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. aykırı görüşler beslediği için roma'da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.