bugün

Aşk olduğundan tam emin olmasam da suan yaşadığım durumdur. "O gözle" bakılmaması gerekenlere "o gözle" bakmamamız gerekir. Yoksa böyle içinden çıkılmaz bir durumla karşılaşırız.
kıskanamazsın. karşından gelirken ayaklarına sıcak sular boşanır. omurgan kayar. defalarca unuttuğunu zannederken her gördüğünde kalbin sızlar, yüzün düşer. guardın düşer. kendini kötü hissedersin.
insan oğlunun içinde vardır. hep uçtakini ister, onu hayal eder. olmayınca da üzülür. bu tip şeylerden arınmış insan mutluluğun resmini çizebilir.
Sadece görmek konuşamasan da sesini duymak bile çok mutluluk verir.
(bkz: en iyi arkadaşa aşık olmak)
her zaman yaptığım olaydır. En imkansıza, ulaşılamaza aşık olurum. Ulaşınca da soğurum, aşkım biter.
benden beklentin olmasın diyene seni seviyorum ama diyebilmektir.
aşık olmak zaten en olmazı bulmaktır.
Vuslattir.
Yanındayken dahi yanıbaşın okyanusların ardı gibi gelir.
insanoğluna imkansızın çekici gelmesi durumudur.
zevkten dört köşe olmanıza sebep durum. çünkü platonik takılırsınız. platoniklik de çok rahattır. sevdiğinizin hiçbir kötü yönü yoktur, çünkü davulun sesi uzaktan hoş gelir.
hep en mükemmeldir o, çünkü ulaşılamayan her zaman caziptir.
çok iyi anlaşırsınız, çünkü hayallerinizde o hep sizi dinler, izler sever.
ta ki sizi seven biri karşınıza çıkana kadar. o zaman da o "en olmaz" başka birisinde oluveriyor.
Behlül olmaktır.
hiç olmadık yerler de bile ağlatır.
Bi kadının içinde siz geçmeyen duygularına bağlı yaşamaktır.
nedene ihtiyacı olmadan filizlenen bir hissin, olur olmaz gözetmeyeceğinin ispatıdır.
kırşehirde yaşarken Karadenizli kıza aşık olmaktır.
heralde barack obama'nın karısına aşık olmaktır. kadın Amerikan başkanın karısı aga!
onun senin için imkansız olduğunu bile bile aşık olmaktır. ilk zamanlar hiç sevmediğin biridir halbuki, sokakta görsem yönümü değiştiririm dersin hep. adı geçtiğinde yüzün ekşir. o derece sevmezsin, bir gün. o lanet gün tanışırsın onunla, ve bütün ön yargılarını yıkar. aslında hiç de düşündüğün gibi birisi değildir. şaşırırsın bir yandan da sevinirsin aslında.
zamanla, konuşmaya başlarsınız, çok samimi olmasa da arkadaşındır o sonuçta. günaydın, nasılsın, iyi akşamlar... muhabbet hep bu üçlü üzerindedir. sonra onu merak etmeye başlarsın, bunu fark ettiğin zaman kendine kızarsın ne alaka dersin, ben onu sevmiyorum.
sonra bir gün bir mesaj gelir.
-merak ettim, neredesin?

ne yapmak istiyor bu dersin. hoşuna da gider aynı zamanda. sahiplenilme duygusu, işte o bütün duyguların da üzerinde. konuşmalarınız, dakikalardan, saatlere yükselir. sonra bir gün onunla konuşmadan yapamadığını fark edersin. onsuz yaşayamadığını.

bir gün, gece 22.15. telefonun çalar. o arıyor. heyecanla açarsın. acı, kapkara bir haber. vuruldu...
o gece uyuyamazsın, hastaneye gidersin. ama o, artık nefes almıyordur. artık o, yoktur. yok. bu kadar. ağlarsın, hem de çok. belki sonrasını hatırlamazsın bile.

uyandığında bembeyaz bir oda, karşındadır,
+nerdesin?
-ben burdayım, asıl sen nerdesin?
+bilmiyorum, iyi misin?
hıçkırıkların boğazını düğümler konuşamazsın.
-ben çok iyiyim, en son seni gördüm. unuttun mu?
+seni mi? nasıl unutabilirim ki?
-biliyorum, gitmem lazım.
+gitme, gitmek zorunda değilsin. lütfen...
-ağlama. der göz yaşlarını siler ve kalkıp gider.

uyanırsın bu sefer, gerçekten. sorarsın nerede diye, artık gökyüzünde derler. evet o artık gök yüzündedir. son gördüğün rüya'ya sarılırsın. anılarına sarılırsın. eşyalarına sarılırsın. onun verdiği hediyelere sarılırsın. parfümünün kokusuna sarılırsın. ama ona sarılamazsın belki ama anıları vardır.

bir insanı unutmamak için anılarına sarılırsın. zamanla silikleşir hatıraların, anılarına sarılırsın. unutmamak için, kokusuna, anılara, rüyana, eşyalarına... koyu kahverengi toprağına sarılırsın.

bir gün öldüğünde onu görmek düşüncesiyle yaşarsın her gün. anıların belki eskisi kadar sağlam değildir ama, yine de sarılırsın...

''imkansız mı? sen hiç bir toprak parçasına aşık oldun mu?''
(bkz: balık burcu erkeği).
imkansız aşka sahip olmak.
Gerçek bir aşk duyarsınız.
"en olmaz" diye bir şeyin olmadığının ispatıdır.
Göğüs kafesinin ekşimiş bi oksijenle dolmasının sebebidir belkide.