bugün

karlı havada bir avuç karı yanan sobanın üstüne koymak kadar zevk verici ama bir o kadarda anne baskısına uğratan bir tür eylem.
insana çocukluğunu hatırlatan icraat. üstelik su sıçratılan bu aynı sobanın üstünde kestane, patetes, çay falan da pişerdi hiç kasmadan yerdik. ne günlerdi be vay anasını.
insanın yapmaktan zevk aldığı harekettir.

o hareketi yapınca ellerin kurumuş hissine kapılırsın.
tükürmek te çok keyiflidir ama leke yapar maalesef.
ıslak saçı sağa sola sallayarak yapılanı en eğlenceli olandır. banyodan çık, sobaya koş, anne gelmeden eğlencenin tadına var. oh misss...
süper eğlenceli aktivite. yine sobalı bir evde yaşanılsa yine yapılır.
cazır cazır şeklinde çıkacak seslerden hoşlanıldığının ve su damlaların anında buharlaştığını görmekten keyif alındığının göstergesidir.
Annemin olum duvara sıçrıyor yapma demesiyle sonlanan eylem.
çıkan sesi dinlerken bir yandan da damlaların yok olmasını izlemek bir zamanlar zevk alınan eylemlerdendir.
kizgin tavaya elleri islatip su sicratmak kadar eglenceli bir durumdur.
ç.ıısss sesiyle sonlanacak olan eylemdir.
sobalı evde büyümeyen insanların haz alamadıkları eylemdir. bir de sobanın üstüne portokal kabuğu koyardık odayı güzel kokutsun diye.
çocukluğumun en güzel eylemlerindendir.

kalorifer geldi mertlik bozuldu. *
annelerin sevmediği durumdur, yan tarafına su geldiği için iz bırakmaktadır, kızarlar.
sobalı evde büyümüş her insanın vazgeçilmezleri arasında bulunan eylemdir. ayrıca bunu yapan kişiler vantilatörün karşısında ses denemeleride yapıyordur.
yanan sobanın üzerine kar topu bırakmak kadar zevkli değildir.
o eylemden çıkan casss seside güzeldir *, bide bardağın dibinde su bırakırım azıcık onu dökerim, bide bayram şekerlerinin poşetlerini eritirim, bide bide bide... *
muhtemelen çocukluğunda evinde soba bulunan bütün çocukların yaptığı eylem.
muhtemelen çocukluğunda evinde soba bulunan bütün çocukların yaptığı eylem.
harlı sobanın su ile raksı, sesler ve hareler.

antakya da soba biraz dekor. çocukluk resimlerinin vazgeçilmez figürü. iki tepe dağın arasından sarı güneş alışkanlığı. ille de mırlangoz bir kedi, en güzel köşesi. elimde kurumamış su zerreciklerinin ateş kesmiş yüzeyinde çıkardığı melodik cazlar, kedinin blues ezgisi. en fazlasından kuyruğunu şöyle savurur saksafonun sert la'sında.
sobayı kucaklayamazsın sataşırsın iki damla. homurdanır sanki soba ateş dilinde. ateş dilini severim sobanın, küçük penceresinde gizli, açarsın mitolojik ejderha.
çaydanlık ve demliği yerleştirirken sobaya, ellerin artık serinliği bu kez bateri tadında, tempolu cas cas. ışıkları yakmam, loş dostumdur, ıslak tenimin sobayla sevişmelerinde. ama en güzeli, çaydanlığın ağırdan kaynama serüveninde pan flüt nağmeleri. ellerim yorulmuştur, çaydanlığın aşkın ve arsız damlaları maestro. soba sırtına çörekli misafirden kızgın galiba, sacı kırmızı tablo karanlıkta, arada dil çıkarmalar muzip, çaydanlık dayanamaz fokurdar gibidir, lokomotif. burnundan solur yetmez, buharı suya havale sobada patırdarken, demliği zorlar gibi. bir hareket, devim. ellerim demliği havalandırır, buharlarını damlacık fırlatır sobaya, oyunun ilk perdesi sona ermekte sanki, çayı demlerim, çaydanlığa yeni su koyarken biraz mahsus gibi damlatırım suları, ama biraz çok. zıplayan zerreler ateş dansında, ateşin dili kaybolur sanki hayalet misali.
elleri yıkadıktan sonra yanındaki kişinin suratına su sıçratmanın kimseye zararı olmayan versiyonudur.
Hey gidi çocukluk. *
(bkz: the waterdance)
tükürüğün zıplaya zıplaya küçülerek kaybolması, bunun verdiği heyecan, tekrar tekrar tükürme isteği... kafaya yenen şamarla son bulur ama gerçekten her şeye değer. bide salon güzel koksun diye kolonya dökülür üstüne. cosss diye sesler çıkar. (bkz: insanları mutlu eden küçük şeyler)
köy sobasına az tükürmedim ya. eski günleri hatırlattı.
çocukluğun en eğlenceli haylazlıklarındandır. anne-baba ellerinizden şapır şupur damlayan suyun soba ile temas ettiğini görünce ne kadar kızsa da çemkirse de duştan çıktıktan- ellerinizi yıkadıktan sonra yapmaktan en çok zevk alacağınız şeydir.