bugün

çok eski adıyladır için en sıkı kitabımdır diyor ve sıkı şiir, sıkı şair tanımlarını da getiriyor.
sokak kedisi. bakışsız bir kedi kara
kentten içeri şair. en gerçek en politik en halk içre şair.
katır melahati bırakmaması gerektiğini enis batura fısıldamış abimizmidir..
değildir.. abilerden nefret edendir..
nazım hikmet için kartpostal şairi demesi üzerine; can yücel in kendisine kart sensin postal da sana girsin dediği rivayet edilmiştir.
daha sonra can yücel bir şiirinde bu konudan ve ece ayhan'dan şu şekilde bahsetmiştir.

küçük iskender
kuşumla fazla oynama sen!
seni becereceğime, ayol,
büyük iskenderi beceririm!
hem sana şunu da söyleyeyim:
nazım için "gurbette yazdığı şiirler
kartpostal şiiri" diyen ece' nin kendisi
kart bir postal...
(bkz: can yücel)
hececi değil ececi olabilmenin mümkünatını sağlayabilmiş şair.
ece ayhan mahallede esnaf ile muhabbet etmektedir. sinemaya gideceğini söyleyerek ayrılmak ister. kör bir sakin "beni de götür sinemaya" der. ece ayhan "sen körsün nasıl seyredeceksin ki?" der. kör adam; "ben içimden seyrediyorum" der.
''ey gemileriyle birlikte yiten denizler
bağlı limanlardır! ki unutulmasın
gerçeklikte, gemiler terketmektedir fareleri.''
diyerek şiirin sınırsızlığını göstermiştir.
şiirleri ikinci yeni'nin en kapalı şiirleri arasındadır.
anlamsızlıkla-kapalılık arasında gider gelir şiirleri.
bilinçaltının resmini okumak kolay değil.
bu durum,ece ayhan'ın hiç de umurunda değil.
ece ayhan'ın şiirlerini anlamak istiyorsanız benim tavsiyelerim şunlar:
*bi kere acele etmeyin.her kelimenin altını kazımayım.
*bol bol roman okuyun.
*sonra,bol bol hikaye okuyun.
*sait faik'in alemdağ'da var bir yılan adlı hikayesinden keyif almaya başlarsanız, ece ayhan'ın dizelerinde daha ferah gezebileceksiniz demektir.
*heh,tamam ben ece ayhan'ın şiirlerini çözdüm artık demeyin hiç bir zaman.
*ekilen tohum'un topraktan fışkırması gibi algılama düzeyini zamana bırakın.
*ece ayhan'ın dünyasını ve kelimelere verdiği şekilleri anlamak için ilk önce toprağa bir tohum ekin.

görüldüğü üzere üstad'ın şiirlerini okumak ve daha önemlisi anlamak-anlamış gibi olmak zahmetlidir.
bu çileyi çekmeyen orhan veli'nin 3 kıtalık şiirlerinde tıkışır kalır.ister sandalla*gezintiye çıkın,ister denizaltıyla*.
hangisi daha keyifli,orası size kalmış.
(bkz: mor külhani)
ikinci yeni akımının üyelerindendir. genelde eserlerinde, arayıpta bulamadığınız anlamı, belirsiz bir anlatımı ve yazılarını sürüklediği bi' anlam kargaşası vardır.
anlamak için baya derin düşünmek gerekir.
(bkz: bakışsız bir kedi kara)
ORTA iKiDEN AYRILAN ÇOCUKLAR iÇiN ŞiiR

Sivil ölümden konuşuyoruz dağılan neftilikler
arkadaşlar Makedonyalı kalın usta marangozlar.
Kapaklanır bir adam daha kaçıncı, aktığımızı görünce
ters çevrilmiş kente karşı işte onun denizlerine
delikanlı kostaklarımızı çıkarmış ve ırmaktır.

Erkek ölümden konuşuyoruz yeni ormanlardan
dahi dikeni seven gülüne katlanır bir kadın dan.
Haramiler ki kırkın üstünde artık sayıları
bir küçük tabut tabakada gezdirirler ölüleri fakfon
burunları çekmek üzre, ince çağrışımlıdır.

Ey orta ikiden ölerek ayrılan çocuklar! aslında başlayan
askerler tabiatta hâlâ tramvaydan Sirkeci'de mi inerler?
süsüne kaçılmamış bir cenaze törenine gitmek için.
ESERLERi:
Kınar Hanımın Denizleri (1959)
Bakışsız Bir Kedi Kara (1965)
Ortodokslular (1968)
Devlet ve Tabiat ya da Orta ikiden Ayrılan Çocuklar için Şiirler (1973)
Yort Savul (Toplu Şiirler, 1977)
Zambaklı Padişah (1981)
Çok Eski Adıyladır (1982)
Çanakkaleli Melahat'a iki El Mektup ya da Özel Bir Fuhuş Tarihi (1991)
Sivil Şiirler (1993)
Bütün Yort Savullar (1993
Bütün şiirleri), Son Şiirler (1993)
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler...
(bkz: mor külhani)
--spoiler--
Lise birdeydim. Uzun kış akşamlarının birinde yatılı okulun etüt salonunda sessizce önüme düşüvermişti.
Mosmor bir kitap: Yort Savul.
O gün bugündür şiirin mor izini sürer dururum.
Daha önceleri, Ankara'nın karanlık ikindilerinden birinde, hülyalı bir çocuk olarak Bakışsız Bir
Kedi Kara kitabıyla tanışmıştım oysa. Kınar Hanımın Denizleri'ni de bilirdim. içimi karıştırıp bana dünyanın zengin tekinsizliğini hissettirdiğini hatırlarım.
Ama bir başka şairimin dediği gibi, kimi şiirler kimi yaşları bekler, Ece Ayhan'ı yatılı yıllarımda tanıdım.
Kanımca Ece Ayhan, bu topraklara gelmiş en cesur karaşınlardandır.
Külyutmaz bir Cumhuriyet arkeologudur aynı zamanda. Hiçbir yere tutunmuşluğu yoktur. Beyefendilerden sayılmaması bu sebepledir. Şiirleri karatahtaya gelmez. Okullarda okutulmaz.
Yıl sonu müsamerelerine çıkarılmayan, tüzüklerle çarpışarak büyüyen, anası adıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarından olan, orta ikiden ayrılan çocukların şiirini yazar, o.
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında/ Bir teneffüs daha yaşasaydı/ Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür/ Devlet dersinde öldürülmüştür.
Bir söyleşide, Devlet dersi Türkiye'de seçmeli değil, sorunlu bir derstir. Bu dersin öğretmenlerini herkes biliyor, geçmişte ve günümüzde demişliği vardır.
Aynı söyleşiden: Bir de karaşınlar'a soralım bakalım bu soruyu; onlar buna be diyecekler? Evet, sarışınlar yazmıştır tarihi!
Hem de karaşınlar üzerine, karaşınlara değgin! Söylenmeyen, söyletilmeyen bir başat renk
vardır tüm tarihte; iktidar sarısı.
Sarı kamudan da tiksinir. Enikonu yabandır.
Ece Ayhan, döneminde Cumhuriyet'e hiç borçlanmamış yegâne şairdir. Kemalizmin sopasını
ilk sezenlerdendir.
Bu toplumda sivilliğin hiç yeşermemişliğinden dem vurur.
Onun için şiiri kara bir yeraltı şiiridir.
Kendisi de mülkten hiç nasibini almamış, bir tuhaf ademdi. Şiirine çok benzerdi.
Düzene karşı kendini bir an olsun kullanılır kılmadı.
Bu dünyaya sığıntıydı. Yalnız evsiz olduğundan değil. Dalgın bir cambaz olduğundan. insanın en derinindeki karanlığı avucunun içi gibi bildiğinden. Şiirinin önceleyeni olmadığından.
Hiçbir rafa yerleştirilemediğinden.
Şimdi yoksul bahçemde ağırlarken, bu Türkçenin bana en büyük heyecanlarını tattırmış şairinin zaten hep yanımda olmuşluğunu hissediyorum.
Evet Ece Ayhan, o: Gelir bir dalgın cambaz. Geç saatlerin denizinden. Üfler lambayı. Uzanır ağladığım yanıma.
--spoiler-- *
--spoiler--

Kuşbakışlı çocuklar karşılık veriyorlar
Salarak gürlüklerine göğün uçurtmalar, hurra!

--spoiler--
muhtemelen daha anasının karnındayken dev bir yıldırım tarafından çarpılıp lanetlenmiş dil büyücüsü. türkçede dengi olmadığı gibi tarihte de azdır.
kayıp ceketi hala bulunamamış şairdir. kim bilir kimin üstünde, kimin tenine değmekte.
şiirlerini açıklamak için ece ayhan sözlüğü çıkartılmış şair.
MISRAYiM
açtığı bilinmeyen bir ülkesinde cinler padişahının, bir
yeniyetme. Değiştirmiştir adını, saçlarını kazıtmıştır. Soğuk bir
tabanca yastığının altında, uyuyabilir ancak. Bir yelek giymiştir
dimi; kuşbilime çalışır, omuzunda simruğ kuşu, eskiden
ötermiş.

Bir tehlikeye yaslanmıştır; uçurtma uçurur, yüzlüğü düşmüş.
Yakalanır ming izleyicilere, bileği incecik. Bir kılıçla keserler
kirpiklerini uzun. Kırarlar eklemlerini, pantolonunu sıyırıp gümüş
bir şamdana oturturlar, ziftle boğarlar teknede, damgalarlar.

Uçsuz bucaksız kucağındadır barbar anasının, bir yeniyetme.
Büyük bir alınla karşılar ölümü de, alkışlayarak karşılar; unutbeni
mavisinden bir yelkenliye binmiştir. Hamsin yelleri eser
Mısrâyim´den, kırk gün. Saçlarını uzatmıştır, yalnızlığı sever
meçhul öğrenci aniti

buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür

devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım

o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler

arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
bu şair erkekmiş. öğrendiğim zaman arkadaşlarla doğum günü partisi düzenlemiş ve ben bir yaşıma daha girmiştim.
düşsel avuntular'ın yeni uğraşı. götlerinden salladıkları tespitlere bu şairin imzasını ekliyorlar.

yazık.
aşk örgütlenmektir demişti bir dizesinde, nedense bu düştü birden bire gönlüme.
haksız şekilde şair olarak adlandırılan ancak kesinlikle şair olmayan kişi.
yazdıkları ortada bu adamın. ahenk desen yok, uyum desen yok, şairanelik desen hiç yok! düz yazı gibi, keyifsiz şiir-imsi "şeyleri" var. düz yazı yazsa en azından saygı duyarım. ama yazdığı şeyin adına şiir denmesi bana dokunuyor.

bir de ece ayhan'ın başka şairler hakkında yaptığı yorumlar vardır ki insanın yüzünde acı bir tebessüm bırakır. hilmi yavuz'un, ahmet haşim'in falan şiir anlayışını-şiirlerini eleştiriyor -dönüp kendine bakmadan-. yaşasa ve karşımda olsa "bi çay koy ece" derdim.
"Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım.."
9 sene önce hayatını kaybeden ama kara şiirlerinde yaşamaya devam eden büyük şaiir.
''şiirimiz karadır abiler''