bugün

mesleğim. Dışarıdan çok fena havalı görünen ama içi bizi yakar dediklerinden.Bir çok doktora kendini beğendiremezsin bu meslekte çünkü asıl amacın onların işine yardım etmekken, onlara göre işlerini elinden almak olur. Diyetisyenin bu işi beceremediğini de hep 'biz bilmem kaç yıl okurken 4 yıllık eğitim alanlar bu işi yapamaz' gibisinden laflarla dile getirirler. Bu düşünceyle öğretmeninden tut mühendise, avukatından işletmecisine 4 yıl okudukları için güvenilmez sonucunu çıkarabiliyoruz aslında bir yerde. Oysa doktorların atladığı bir şey vardır ki; şu an diyetisyenlik Türkiye'nin sağlık alanında öne çıkan sadece bir kaç üniversitesinde var ve diyetisyenler anatomi, fizyoloji gibi tıbbi dersleri doktorların eğitim aldığı hocalardan alıyorlar. Üstelik sosyal medyada da garip bir şekilde yükleniyorlar diyetisyenlere. Şu an bir kişinin sağlıklı beslenmesini sağladığında, şekerini kontrol altında tutabildiğinde, bebeğe öğünlerini ve enerjisini doğru ayarladığında,kişinin zayıflamasını ve ya doğru şekilde kilo almasını sağladığında onu önüne çıkacak bir çok hastalıktan kurtarmış oluyorsun.Ayrıca 4 yıllık eğitiminin tamamını sadece beslenme üzerine alan bir kişi nasıl olur da bu işten anlamaz sorarım size. Yani o gördüğünüz kişiler sadece sabah öğle akşam diye diyet yazmıyorlar aslında zayıflamaya yardımcı ilacı da şeker hastalığı vs de kullanılacağı ilacı da hangi besinin kime göre ne kadar tüketileceğini de iyi biliyorlar. Yani şu an dünyada meslek olarak kendini çok da sağlam bir yere oturtmuş diyetisyenlik maalesef türkiye'de hak ettiği konumda değil dostlar. o insanlar çoğu zamanlarını 'bu işi diyetisyen yapar' diye geçiriyorlar maalesef. He ayrıca hani kötü öğretmen, kötü mühendis, kötü doktor oluyor ya bununda kötüsü olur ve kimsenin genellemeye hakkı yoktur. Umarım anlatabilmişimdir birazcık.
hızlı edit: Kesinlikle anatomi fizyoloji dersi alıyoruz demiyorum ki almak zorundayız kaçarı yok sadece diyetisyenden değil uzmanı olan doktordan alıyoruz. Ayrıca sağolsunlar sözlükte bizi anlayan çok arkadaş varmış ve desteklerini eksikte etmediler. Eksik olmasınlar.
hayatının değişmesini istiyorsan, önce değişime kendinden başlamalısın sözünü benimsemiş bir insan olarak, değişimimin bir parçası olan kilo verme işlemini gerçekleştirmek için hayatımda ilk kez pazartesi gün gideceğim beslenme şekli düzenleyinci uzman.
1.65 boya 70 kilo bence biraz şey oldu çünkü...
haa bir de diyetisyene ayıp olmasın diye bir haftadır kendimce az yiyorum, elin kadını gelip bana yemiş yemiş s*çmamışsın gözüyle bakmasın şimdi, utanırım ben...

edit: merhaba, beş ay sonrasından sesleniyorum. 58 kilo oldum ve diyetisyenimle çok iyi arkadaş olduk. hatta ondan daha güzel bir fiziğim oldu ve beni kıskanıyor. *
Diyetisyen olarak tercih ettiğim bir kişi var sürekli yardımcı olur bana.
(bkz: nursena ardalı) ancak bursada oturanlar bilir.
kendisi ile hastanede çalıştığım son gün bir münasebetim oldu;

efendim malumunuz, zamanında pendik devlet hastanesi'nde bir birimin sorumlusuydum. atamam olduğundan, son gün tüm doktorlarla, hemşirelerle, personelle vs. vedalaşırken kendisinin odasına da uğradım.
bir alet gördüm orada, böyle yazar kasa gibi bir şey var, tartıya çıkıyorsun, senin metabolizma yaşını falan ölçüyor.

dedim ''deneyebilir miyim?''
tabi dedi, buyurun. ama dedi, çoraplarınızı çıkarmanız lazım.

''ulan zaten kaç gündür sokaklarda kalıyorum, bir de kadının karşısında çorap çıkarmak zorunda kaldık. allah vere de kokmaya..'' şeklindeki korkularımı bir kenara bıraktım ve ''tıpta utanma olmaz'' desturu ile, vira bismillah dedim.
çorapları çıkarır çıkarmaz, böyle bir sessizlik oldu. ayağımdan yere doğru yeşil yeşil, dumanımsı bir şey 'akmaya' başladı. o koku çorabın içinde ne kadar kaldıysa artık; gaz halden sıvı hale geçme aşamasında yakalandı bana.
görünüyordu.
insanın ayağının kokusu görünür mü?

donakaldı diyetisyen hanım. kimya laboratuvarında ilk kez civa görmüş liseliler gibi ayağıma kilitlendik. koku önde odaya yayıldı, sonra bir şekil aldı. ete kemiğe büründü sanki.
çıktı kapıdan ve gitti.
kendisini de son görüşümdü...

koku odayı terkettikten sonra biz devam ettik. o ilk şoku üzerimizden atmıştık.
çıktım tartıya.
hanım teyzemiz güleç yüzlü bir insandı. gayet güzel davrandı bana. belli ki çok geleni gideni yoktu. hastasını da el üstünde tutuyordu bu sebeple.
her neyse, boyumu sordu;

+ 196 cm.
- tamam peki. şimdi buradan bir kağıt çıkacak. fiş gibi. orada çeşitli değerler olacak, ben de onları okuyacağım senin için.
+ bekliyorum merakla..

aradan 30 saniye ya geçti ya geçmedi.

+ e? nedir durumum? ölecek miyim?
- yok da, yani garip. ilk defa böyle bir durumla karşılaştım.
+ nasıl? milyonda bir görülen bir hastalığım mı var yoksa?
- ı ıh. metabolizmanız çok garip. yani bir yanlışlık olmalı. tekrar çıkar mısınız?
aynı prosedürü uyguladıktan sonra..

- vallahi pes. mahsunkul bey, ilk defa gördüm sizin gibi birini. metabolizma yaşınız 12.
+ laksjdals ne?
- 12. yazıyla oniki.
+ yok artık asşlkda

olayın şokunu henüz atlatamamıştım ki anlatmaya devam etti.

- sizin günlük kalori ihtiyacınız bilmem bilmem kaç kalori. ve bu kaloriyi siz zaten iki öğünde alırsınız. asıl ilginç tarafı metabolizmanız o kadar hızlı ki hiçbir şey yapmadan tüm gün otursanız, yediklerinizi yakıyorsunuz.
+ beyin yaşıyla alakası yok değil mi bunun? aşlsdka
- yok merak etmeyin. ama gerçekten çok ilginç. bunu saklayabilir miyim?
+ imzalamamı da ister misiniz?

velhasıl o günden sonra çok düşündüm. acaba bende 12 yaşındaki bir çocuğun zekası mı var diye.. zeka yaşımın 12 olup olmadığını bilmiyorum, ama 12 yaşında bir çocuğun hayalgücüne sahip olmaktan ötürü çok mutluyum.

bu da böyle bir diyetisyen hanımdır.
anımdır. anım. hanım yok. bekarım.
sağlık bakanlığı nezdinde her zaman ezilmiş, özlük hakları verilmemiş, saygınlığı hiçe sayılmış diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistlere destek için herkesi twitterda #fztdytpsg hastag'i altında buluşmaya davet ediyoruz. unutmayın sağlık profesyonellerin işidir. lütfen destek olunuz.
bu meslek erbabından birine sarıldığınızda kaburgaları göğsünüze, örneğin; dizinize oturacak olsa kalça kemiği bacağınıza batmalı. diyetisyen dediğin beslenmenizi dikkatle takip etmeli, programa uymadığınızı öğrendiği anda ağzınıza sıçmalı, sizi sindirmeli.
her ay diyaliz merkezine sağlık değerlerim hakkında bilgilendiren sağlık memuru.

tanım:
diyaliz hastalarının her ay yanına gelir.
Belli rahatsızlığı olanlar dışında, ağzını tutamayanlar için boşa çalışan doktordur.
Diyetisyen önce en zor soruyu sorar hastasına:
- Evli misiniz?
- Hayır.
- O zaman önce zayıflatacağız sonra evlendireceğiz.
kadınsa eğer, gözlüklü bebek yüzlü ve naif olması muhtemel meslek grubu.
bunlardan 2 tanesine gitmek lazım. birinin öngördüğü yemeklerle karın doymuyor.
yıl 2015 , hala bir kibrit kutusu kadar peynir tabirini kullananlar var.

insan şaşırıyor !
ağız dolusuyla küfür ettiğimdir.
ülkede şişmandan çok diyetisyen var.

Ortalama her 1 şişmana 3 diyetisyen düşmekte. Zaten sosyal medyanın da bitki örtüsü olmuşlar.
zayıflamak için başvurulan uzman.
sırf daha fazla para kazanmak için diyet listelerini ona göre ayarlayan diyetisyenler de vardır. dürüstleri de vardır elbet.

Yazın kendi çabalarımla verdiğim 5 kilonun üstüne dedim ki, bir üç kilo daha versem tadından yenmeyecek.
Gittim diyetisyene. Üç kilo değil 4 kilo daha vermeniz lazım dedi. Tamam dedik.
Bir diyet listesi hazırladı bana, 8 dilim ekmek.
Bakın dedim, ben hayvanlar gibi yerken bile 8 dilim ekmeği görmemişimdir emin misiniz dedim.
O nasıl soru efendim tabiki yiyeceksiniz, yiyerek kilo vereceksiniz dedi.

Eyvallah dedim. 2 hafta harfiyen uyguladım. Sonuç kilo aldım.

Lanet ettim bir daha gitmemeye.

8 dilim ekmek ne lan ayı!