konuşmayı bilmek veya konuştuğunu sanmaktan çok daha zor olan eylem.
dakikadaki konuşma hızı anlama hızımızdan çok daha düşük olduğu için karşımızdaki konuşurken zihnimimizin bu hız farkından kaynaklı başka düşüncelere odaklanması sonucunda dinleyicinin motivasyonunu gerektiren, düşünülenden daha zor gerçekleştirilen eylem.
daha detaylı bilgi için pragmatiks bilgisinden yola çıkarsak, konuşanın ağzından çıkan her söz bir kodlamadır ve dinleyen kişi çoğu kez bu kodu doğru ve tam olarak çözemez.
aklı başında olanların yapabildiği eylemdir. eğer karşınızdaki konuşurken siz dinlemeyi biliyorsanız ancak siz konuşurken karşınızdaki sizi dinlemeyi bilmeyip habire lafınızın arasına girip duruyor ise çok sinirlenirsiniz.
iYi BiR HiTABETCi olabilmek için şart olan hatta olmazsa olmaz olan olgu. gelgelim ki bu olgu son vakitlerde boku cikmistir. konusan türkiye dene dene kantarin topuzu o derece kacmiştir ki icerikli konusmak ne yazik ki kaynana ziriltisi gibi olmustur. üstüne üstüne üstlük dinlemeye değer kelamlarin köküne kiran girmiştir.

bence heredot cevdet misali konuyu renklendirici ve laf cambazliğinin şahikasi olan kişi ve kişiler türünün koruma altina alinmasi iktiza etmektir. cünkü bu kişi ve kişilerin nesli tükenirse dinleme eylemi kadük olacak ve konuşma teneke gürültüsü ile eşdeğer olacaktir. eğer olmazsa sonuc mu? kasti olarak tahayyül bile etmiyorum.
o kadar önemli bir eylem ki bir çok atasözüne konu olmuştur.

örn:

(bkz: iki dinle bir konuş)
bazen karşındakini dinlemek gerekir.. dinlemeden direk infaza gitmek yanlıştır.. doğruyu bilmeden kafanda oluşturduğun yargıyla karar vermemek gerekir..