bugün

din, ahlak temelinde irtifa kazanabilen bir oluşumdur. ahlak, dine temeldir; yani esası teşkil eden bir sistemdir.
kimileri dinden alır ahlakı.
kimileri ahlaklı doğar ve dinsiz.
kimileri ahlaksızlıkla dini satar.
bir paradoks. sonucu asla belli olmayacak bir versus. zira din olmadan ahlak olmaz, ahlak olmadan ise din.
Dini tanrı yaratır, ahlağı toplum.
din olmadan ahlak olabilir.

bir insan dine inanmıyorsa, kendi yaşantısında yaşayarak, gözlemleyerek geliştirir ahlak dürtüsünü ve (bana göre) buradan çıkan sonuçlar din kavramının öğretilerinde yer alan ahlaktan daha üstün olur.

(bkz: bireysel ahlak)
birbirleriyle iç içe oldukları için vs olma durumu yoktur.
ahlak temellerini dini kurallardan alır. aksi bir durumu iddia eden arkadaşlara şunu sorarım. afrika'da yaşayan bir insana göre çıplaklık normaldir. bu onun için ahlaksız bir durum teşkil etmez. peki türkiye'de?

nerede bireysel ahlak?
kimse ahlaklı doğmaz. bu argüman, doğuştan starlık gibi kuyruklu bir yalandır.

dinin temeli ahlaktır. museviliğin temeli de on emirdir. on emirin kökeniyse firavunların ülkesi antik mısır'dır. muhammedîlik de temele ahlakı almıştır. en azından prototip böyledir.
asla bir paradoks olmayan versustur. yumurta tavuktan çıkar.
bireysel ahlakı kültürel mirastan ve çevresel faktörlerden soyutlayamazsın. soyutladığın an çelişkiye düşersin.

din, semavî kılıfta sunulurken ahlak toplumsal-insani zaruriyet olarak lanse edilmektedir. oysaki din de ahlak da insanidir.
din, onu kuranların ve savunanların ahlaksızlarını meşrulaştıran paravandır.
sekülerizm, kültürel miras ya da çevresel faktörlerin neticesi değil midir?
bireysel ahlak denen şey bizzat toplumsal-insani ahlaktır.
dinlerin yaşamı biçimlendirirken farklı yapılandırmalara başvurmalarının sebebi yine toplumun karakteristiği yani nev-i şahsına münhasırlığıdır.
ahlak kadimdir. din yumurtadan farksızdır. yumurtadan çıkacak olan canlı, elbette anaç varlığı andıracaktır; ama bu onu başat yapmaz.
insan ahlakına yakışmayan bir davranış dine uygun olamaz.
dinin olduğu yerde ahlak olmaz. dolayısıyla ahlak öndedir.
Toplumsal olarak bakarsak ahlak öndedir.
din ahlakı da kapsayan inanç metodolojisidir, inanıyor olmanın getirisidir her dinin kendine göre bir ahlak anlayışı vardır ve din kendine mensup olanlardan bir şekilde ahlaklı olmalarını ister.

ahlak insan olmanın getirisi olarak kabul edilen ki arapça halaga kökünden yani yaratılıştan geldiği kabul edilen islami terminoloji de fıtrat diye de geçen , dönemlere, kültürlere, inançlara, hatta biyolojilere göre farklılık arz eden yaşam paradigmalarıdır.
ahlak toplumsal yaptırımlardan gücünü alır ve kişilerin rızaları dışında dayatılan genel kabulleri içerirler. bir dine mensup olmayan herkes ahlaklı olmak zorunda değildir bu açıdan zorunluluk gibi durmuyor. ama iyi insan ya da insan olmanın temel kıstası olarak kabul edilir. çünkü akılla beslenir varlığını aklı melekelere ve onun ürettiği insan ekinine dayandırır.

ayn rand ise ahlaka dair en muhteşem soruyu sorara esasen,

ahlak subjektif bir lüks müdür, objektif bir ihtiyaç mı ?
Din güzel ahlakı emreder fakat her dinsiz her başka görüse mensup insan ahlaksız diyemeyiz.

Karakter kişilik meselesi bu.
islâm, güzel ahlâktır.

Hadisin kaynağı: Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225.
aslında ne din ne ahlak bir şey emreder. ben pozitivist düşünceye sonuna kadar bağlı birisi olarak bu yönde düşünenleri mantıklı buluyorum. toplumların salt toplum temelinde belli kuralları olduğunu ve toplum olabilmek için bunu zorunlu olarak yapması gerektiğini düşünüyorum da denebilir. yani insanlar bir araya gelmek için bazı toplum olabilmenin ön koşulunu sağlaması gerekir, bu koşulları uygulatma biçimi değişse de amaç var olan bu toplumu en ideal şekilde aslına uygun şekilde inşa etmektir. bunu kimisi uhreviyet temelli yapıp tanrısal bir söze itaati öngörürken kimisi de rasyonel teslimiyet altında akli bir teslimiyeti öngörür. tabi buradaki akli teslimiyet toplumda var olan aklın egemenliğinin ortak mantık çerçevesinde kabulüdür. yoksa belli yasayı kutsayıp ona salt teslimiyet değildir.
o yüzden gerek din, gerek hukuk, gerek töre, gerek ahlak hepsi aslında toplum olabilmeye zorunlu olarak hizmet eden aparatlardır. farkında olmasa da toplumsal yasaya ya da toplum olabilme yasasına hizmet ederler.
insanların dini yokken de bir araya geldiğinde toplum olabilmenin gereklerini zaten yapıyordu. din buna uhreviyet katıp tanrı sözü ile insanları ikna eden bir yapı fakat gerici yanı onu bir dogmaya dönüştürüp işlevini kaybettiriyor ve toplumun dinamiğini kırıp ilerleyen süreçte gerici toplumların var olmasına neden oluyor.
Din, ahlaksızlığı huy edinmiş toplumların acınası zekâ düzeylerine seslenir. Tanrı'nın bir nevî müdahalesidir. Öyle ki zamanında en değerli elçi de bu yüzden en ahlaksız kavme gelmiştir.
güncel Önemli Başlıklar