bugün

devletlerin kamburu, milletlerin afyondur.
kasıt, temel girdilerin (kutsal kitap v. s) bıraktığı boşluğun içtihatla, ruhani ve afaki yorumla doldurulmasıdır.

-devletler, direk dinler hukuku ile yönetilse dahi dinin yönetim üzerindeki etkisi dolaylıdır. yani din yönetime görüldüğü şekliyle etki etmez ki sebebi yönetim hiyerarşisinde en yüksek kademede devlet çıkarının olmasıdır. mesela fatih'in şeyh-ül islamdan birader-ül vacib-ül el katl (kaynak: el organ-ül boşaltım) yani kardeş katlini vacip kılan fetvayı alması dinle badaştırılamaz. dinin yönetim üzerinde tek etkisi yöneticilerin o dinin yarattığı ahlaki-soyal ve kültürel alandan fırlamasıdır. fatih devlet bekasını sağlamak için şart olan şeyi yamış, ve bunu meşrulaştırmak için devletin din kurumunun rızasını almıştır. yani dinin etkisi bireyler üzerindedir ve birey lider olunca kendisini tanrı olarak görür.

-herneyse, bu dini aforizmaların en zararlıları islamiyette. şöyle bi bak everestten.1.5 milyar müslüman... 200 senedir sömürülen 1.5 milyar müslüman. 4'de bir nüfus teşkil etmesine rağmen dünya ortak mirasının (teknolojik-kültürel-bilimsel-edebi) %10'unu bile oluşturamamış dinin biat edicileri. tam 1.5 milyar müslüman. 1.5 milyar kara-kuru adam. Yani biz. Ben, sen, o..

Müslümanların aforizmaları ve izole edilmiş tabuları diğer dinlere nazaran daha etkilidir. çünkü metafizik temellidir. çin ve hindistan'da boşluk doldurucu din temelli söylemler var ama islamiyetteki tahribi yapmamıştır. niye; islamiyet boşluk doldurucuları doğa felsefesi yaparken, diğerleri insan felsefesi yapmıştır.

Bir kaç örnek:

1)-hayırlısı buymuş, hayırlısı böyleymiş tesellisi: tanrı size hep hayırları mı vaadetti? sizi hayırlarla ihya edeceğim mi dedi? bu kabullenme dürtüsü müslümanların tepki reaksiyonunu kırdı. insan çamurun içinde oluşunu kabullendi, direnmedi, savaşmadı. niye? hayırlısı buymuş ya, ondan...

2)-sır kapısı akımı-hızır, salih atraksiyonu: iyilik yap iyilik gör- kötülük yap belanı gör akımı da diyebiliriz. ben 5 milyon veriyorum ya dilenciye, tanrı bana 10 milyon gönderecek. bu bana kötülük yaptı, allah'ından bulacak. olmuyor arkadaş olmuyor. o 5 milyonu tanrı sana 10 milyon göndersin diye verirsen olmuyor. konsept bu değil arkadaş. zalimin zulmüne allah'ından bulsun diyerek direnmiyorsun ama bulmuyor. allah günah işleyeni, zulmedeni özel süpersonik uzay gemisine almıyor, öyle bir şey de vaadetmedi. her sokak arasında volta atıp kötü hali düzelten, büyük kargaşayı önleyen bir hızır yok. gücünün bittiği anda elinden tutacak bir salih yok. varsa da allah'ın salihi değil o. hüseyin amcanın oğlu salih. (tam şu an 1 paket sigara bırakıp kapıyı çalıp kaçmazsa bu inancım ölene kadar da sürecek) Adam öldürmeye giden mahmut'un arabasını bozan bir hızır yok. olsaydı abd'nin atom bombası taşıyan uçaklarının ateşleme tuşunu bozardı. milyon insan öldü. niye? hayırlısı buymuş... bu durum yanlışa direnişi kırıyor, ahlak normlarının temeline bile çıkarcılığı yerleştiriyor.

3)-çetrefilleştirilen kader inanışı ve teslimiyet: yazılan-çizilen olur. amenna. oluyor da.
sen elinden geleni yap gerisine karışma... e ben elimden gelenin de iyisini yapsam, sonuç değişecek mi? veya herşey yazılmış çizilmişse benim rolüm ne? tamam bu hususu anlatıp detaylandırıyorsun da işin ilmini öğrenen adam bile durup düşünüyor 2 saat. sen 1.5 milyar insanın nasıl bunu tamamıyla idrakını bekliyorsun. niye her olaydan sonra "kader kardeşim neylersin" tesellisi veriyorsun? insanın doğadaki silikliğini yüzüne yüzüne vurup sindiriyorsun onu. özgüvenini alıyorsun elinden ve şuursuz bir teslimiyete itiyorsun.

4)-Biz bu beyinle bunu idrak edemeyiz yaftası: biz bu beyinle hiç birşey idrak edemeyiz ya neyse. tanrı benim beynimin idrak edemeyeceği şeye körü körüne bağlanmamı nasıl bekler, niye bekler? bu da insanın sorgulamavasfını kırıyor, çalı dibine gömüyor insan beynini.

Daha çok var ama bitiriyorum, kapı çaldı. Salih değildir inşallah, 2 saate yazdım bu yazıyı. Emek var çöpe atamam.