bugün

entry'ler (20)

heyhat yalnızlık

Tanrım o gülünce işler rast gider.
Sonra nim zirgüle;
Ben sürgüne.
Bir virgülle
tek sedası ayırır
Bir günü bin güne.
Bin kez uyur uyanırsın.
üç yaş alırsın.
güç bela başa alırsın
Yine seyretsem diye.

Ah bir de bana gülse
Akakiy gocuğunu bulur
Yok o kadar değil.
ama içim ısınır, ısınır
sonra üşür
Sıcaklık farkı açılır
Artar mekanik çözülmem;
Yine çöle dönüşürüm,
susarım sessiz
susarım susuz
ama yine üzülmem.

Eğer gülse
Bu soğuk onu öldürür.
istanbul'da hem de Eylül'de
güller üzülüp ve üşüyüp solmamalı
Hiç mi tarihten ders alınmaz
Kim açık unuttu yine Kerkaporta'yı
Cereyan yapıyor a dostlar
Ben değil bir arkadaş üşüyor

Neyse o değil de
Boşaltın dünyayı
Bir yıkayayım
Her yeri bok götürüyor.

heyhat yalnızlık

Yalnızlık ya, heyhat hem de.
Hani geçer acısı anne üfleyince,
Hani hiç yaşanmamış olur dileyince.
Olmuyor azizim,
Dolmuyor valizim;
Kalkıp toplansam senden,
Ayrı eve çıksa yalnızlığım,
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne de Allah belasını versin kaldırımların.

heyhat yalnızlık

Böyle yalnızlıktır.
Hiç ayrılmadık oysa;
Ama yalnızız ilk buluşmamıza kıyafet seçtiğimiz andaki gibi.
Deniz zaten maviydi, mavi olmamalıydı gömleğimiz.
Zaten gülümsüyordu dalgalar, gülmemeliydik,
Belki yosun kokmalıydık,
Belki ekmek parası olmalıydık bir balıkçının ağına takılıp.
Ama beceremedik, beceremedim,
Bölemedim sesinin eşlik ettiği cümleyi.
Belki Türkiye'yi bölmeliydik,
Irkçılıkla değil ama çığlıkla;
Dur kadın deyip tek ıslıkla;
yok kadın.. Sus..
Sus ki farklı şehirlerde karşılaşalım.
Sus ki büyüsü bozulmasın,
Sus ki tanrı vamasın,
Farklı şehirlede nasıl beraber yaşadığımızın farkına,
Ki almasın ikimizden birinin tılsımını.
Sus ki sen esnerken ben de uyanayım,
Sus ki sen simit yerken ben çaya susayayım,
Sus ki duyulmayalım aynı şarkıyı söylerken,
Yazan şair bile inanamasın,
Aynı dizeyi iki insanın aynı solukla söyleyebileceği ihtimaline.
Hiç ayrılmadık oysa,
Gittin gideli;
Uyanmıyorum,
Uyuyorum.

Note 1: Uyuyan erkekleri sevelim.
Note 2: Uyuyamayanları daha çok sevelim.
Note3: exynos 5 octa 5420 işlemci, 2199 tl, 6 taksit, mediamarkt (buraya reklam aldım he)

heyhat yalnızlık

Kocan çiçek alsın bi, Oğlun anne desin..
Hiç yaşamamış gibi, unutursun, unuttum dersin.

heyhat yalnızlık

Tek gidiş onunki sanmaktır.
Bi gidiş ki heyhat...
Aslında herkes gidiyo biliyo musun?
Hatta yanındayken gidiyo birçoğu arsızca.
Sana sarılırken gidiyo mesela
Veya nefesin dudaklarındayken gidiyo örneğin.
Dalıp gidiyo başka birine
Sen sevdiğinin gözlerini kapatıp seni ruhunun en derinliklerinde hissetmeye çalıştığını düşünürken,
O göz bebeğinin ortasına koymuş başka bi bedeni, kirpikleriyle sıkı sıkı o bedene sarılıyo oluyo aslında.
Yanındayken gidiyo bazıları arsızca,
Elleri ensende saçlarının bittiği yerde ama
Ruhu başka bir şehirlerarası otobüste,
Dalıp gidiyo başka birine işte.
Bazısı da böyle gidiyo.
Aslında herkes gidiyo.
Ben de gidiyorum, siz de gitmişsinizdir defalarca.
Gidiyorum demiyo ama hiçbi giden, "kalamıyorum" diyiyo
Biraz daha masumca sanki kelime ama sonuçta kalamayan gidiyo.
Ama baz<ısı kazıyarak gidiyo.
Boğazına iliştire iliştire çekiyo son nefesini,
Gidişinde azalan ayak sesleriyle eş değer
veya ölümüne 10 saniye kalmış birinin kalp ritmiyle.
Hayatında tüm renkler flulaşıyor.
Sonra mı?
Sonra siyah beyaz işte, Beşiktaş yani.
Belki iskele, belki balıkçı kayıkları.
Aslında herkes gidiyo,
Herşey gidiyo aslında.
Bi bakıyosun ayın 31 i gitmiş, oysa daha geçen ay buradaydı.
Sonra geri geliyo ve aldanıyoruz her sefer inanın bi daha gitmeyeceğine.
Oysa bazısı tekrar gitmek için geliyo, tıpkı ayın 31 i gibi.
Bu feryat dudaklarımızın acziyetidir,
Hiçbir kulağa duyuramayan sesini.
Hohlasan buğu tutacak kadar yakın kulaklara bile.
Hohlasan nemlenecek gözlerle hemde.
Nemlenelim abi,
Demlenelim.

heyhat yalnızlık

Sen bile inanmıyosan söylediğin yalana;
Heyhat, yalnızsın..

Tamam gitmene bir şey dediğim yok da;
Söyledim sana, sinirlenir ev sahibi,
Ben aileye verdim bu evi diye.
Yoksa cidden iyiyim,
Daha ziyade dalgalar kızmış sana,
Geçen kahve içiyodum mesela,
çay bahçesinin sahibi geldi,
Zor durumdaymış,
Benim eve ulaşamadığından,
Onun mekanını dövüyomuş dalgalar sinirden.
Ertesi gün polis geldi hem,
Ciddi bir suratla Söyle ona dedi.
ikameti nerdeyse orda uyusun dedi.
Ama böyle zoraki uyumasın dedi,
ikametini severek uyusun,
Bu durum olmasa gelme geri sıkıntı yok
Ama bu çok önemli bi maddeymiş
Türk özlem Kanununda,
Yoksa çok uzun süre kızacakmışlar bize.
Cuma hutbesinde söylemese hoca tamam diyecem de;
Evden ayrı kalınca abdest de olmuyormuş.
Namazlar falan hep boşuna anlayacağın.
Yani sen bilirsin de,
Bakkal da çok kızdı;
Ekmeği az aldım diye.
Hele doktoru görmeliydin:
Artık yalnızsın sen,
Gelme aile hekimine.
Benlik bir şey yok,
Zabıtayla konuş
Yalnız gezmenin yasak olduğu
Karanfil pazarı ve yer sergileri için.
Sonra mükellef sordu,
Gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanım için,
Daha neyi bekliyo bu mallar?
Reefer'lar ısındı?
Su yakmıyor ya...
Dedim gece 10'dan sonra ağlamak yok;
Gümrüklü sahada yalnız kalmak yasak ama
Kimse dinlemedi.
Herkes tedirgin.
Yoksa ben iyiyim.
Öyle böyle iyi değilim..

heyhat yalnızlık

Yalnızlık, hiç inanılmayan bir dinin,
ebedi misyoneridir.
Ama bu heyhat, kötü..

Yalnızlık üzülmenin sen ben gibi,
Ahmet, Mehmet gibi sıradanlaşmasıdır.
Aile içinde sade bi törenle üzülmektir yani.

Yalnızlık kız isteme merasiminde babayla göz göze gelmektir.
Bilmediğin adreslere esnaf tarifiyle yürürken yüreğinde dolaşan hislerle aynı yani.
Yalnızlık bardakta, demli ve masandadır. Yani;
Kime sorsan gösterir.

Yalnızlık sus pustur.
Herzamanki kelimelerin manasını yeni keşfettiğindeki,
çığlık kadar en az.
Yalnızlık akıldır; ustur.
Yalnızlık yaramazdır, akıllanmaz.
Akıl, Us' tur.
Akıllanmaz=uslanmaz.

Yalnızlık TDK.gov.tr'de
youtube linki aramaktır.
Vicdansız, lisansız ve lisanssız müzikler için.

Lisanssız.
insansız..
insafsız...
Ne desem az;
Akıllanmaz = Uslanmaz (bkz: TDK)

heyhat yalnızlık

yalnızlık ya!
heyhat,
kötü.
hissettiriyor kendini insana.
kötü hissettiriyor kendini insana ayrıca.

gözüm takıldı baş ucumdaki resme; elinle dağladığın, kar düşmüş zirvesine işler gibi uludağ'ın;
sonra eklem gibi, dirsek gibi el ele tutuştuğumuz;
arasından sızan çoruh gibi terimizin yatak yaptığı avuç içlerimiz göz önünde.
ve zaman,
Özelleştirme idaresi Başkanlığı gibi, el koyan; tuzlu avuçlarımıza.
senin yanında cihan barışına tehdit gibi akan ben'in önüne set koymak için..
ve hidro-diyalektik yalnızlık üretecek bir baraj projesi açıyor ihaleye avuçlarımda; boş ellerime acır gibi bir yandan.
terletircesine tutmadım hiç bi el and olsun.
Senden öte,
Senden beri.
Dilimin ucuna gelenleri susmakta yoktur üstüme.
Sana nefretle bakar gibi görünürken;
dalağıyla, böbreğiyle dön diye yalvaran o kişi benim.

Yalnızlık Gap projesiyle ilgili makale okurken efkarlanmaktır.
Yalnızlık duyu organlarına başka işler vermektir;
Boş durmasınlar diye.
çay yazmak, yazı içmektir.
gözle susup, yürekle ağlamaktır,
kokusuyla doymaktır.

heyhat yalnızlık

Yalnızlık onun gözleridir.
Heyhat'sa güzelliği.

Ahhhhh o gözler...
Limit x'i dahi yoldan çıkaran;
sıfırdan sonsuza giden kutsal yolundan.
Cebir cebre başvurur
ilahi merhamet, hangi toplam ona eşit?

Ahhhhh o gözler için;
Görmesin diye herhangi bir beyaz ırk
Kapatılır Anadolu'nun kapıları geri
Malazgirt'ten maraz doğar
Lazım değil, Türkler soğukta otursun.

Ahhhh o gözler...
Peygambere naat.
Hipokrata inat.
Bir yemin ki diğer tüm gözler üstüne
Şerefsizim böyle güzel bakılmaz.

Ahhhh o gözler için;
Diğer gözlerin
Tamamını hem de
Hani hatırlarsınız
irisinın irini çıkana kadar
Hem de rendeyle
Törpüle.

heyhat yalnızlık

Sıradanlıktır.
Herşey herzamanki gibiyse,
Standartsa her olay,
olağandışı hiçbir şey yoksa hayatında,
Herşey normalse en ucuzu;
yalnızsın arkadaş.
Yalnızlık ki ne yalnızlık...
heyhat..
kötü...
hissettiriyor kendini insana.
kötü hissettiriyor kendini insana.

sıradanlıktır yalnızlık.
Age of oynarsın mesela, random yaparsın ırkı. oyun sana Franks'ı verir.
En sıradan ırktır bilen bilir. Random'un Allah'ı yani.
başlarsın oyuna, herşey normal, çiftçinin tarlası kurumuyor, kimse saldırmıyor, askerler yaşlılıktan ölüyor sadece.
okçular oku bırakıp klasik gitar almış surun dibinde çalıyor falan.
surları yıksan, misyoner bile gelmez arkadaş, senin dinin sana benim dinim bana der papaz efendi.
salsan işçileri, kooperatif kurup cami yaptırırlar aralarında yevmiyelerinden arttırıp.

sözlüğe girersin örneğin. yaran yanlış okuma başlığına göz gezdirirsin.
Eğlenceli gelir ama sen onu bile beceremezsin. hep doğru olan şeyi, doğru zamanda, doğru okursun.
Zorlarsın, şaşı bakarsın, kafan doluyken bakarsın sol frame e. diş dolgusunu iş olgusu diye okumaya çalışırsın. komik gelmez vazgeçersin.sahteliğinden utanırsın.

sıradanlıktır yalnızlık.
Hep planlı seversin.
hep düşündüğün gibi çıkar her huyu
sonunda pişman olursun hep.
Hayatına fazla gelir. kovamazsın.

sıradanlıktır yalnızlık.
1 kere sever, hep onu beklersin.

heyhat yalnızlık

saflıktır,
arsızca yüzüme vurulan bugün.
Bu kadar zamandan sonra hem de.

"safsın sen, saf..."

doğru safım ben
en arkadaki safım ben; ellerini göbeği üzerinde bağlamış namaz kılar gibi yapan
iyi günde idam, kötü günde afım ben
cennette kapı sürgüsü, cehennemde arafım ben
aydınlıkta ahmet haşim, karanlıkta özdemir asafım ben
buruk kalbe dolap, gülen yüze rafım ben
ışığa muhalif, karanlığa tarafım ben
sen gülerken naif,toplu, sen giderken bertarafım ben
yalnızlığa başlık parası, mutluluğa fuzuli masrafım ben
bazen hüzünlü bir mektup, bazen acı haber veren telgrafım ben
kapayınca gözümü iltifat,açınca koca bir gafım ben
en lain çekince, en kahpe itirafım ben
sağ yanınla uzlaşı, sol yanınla ihtilafım ben
emrine amade, ismine ithafım ben
2 kelimeye razı, bi cümleye israfım ben
adının altına imza, geleceğine parafım ben
gövdene istimlak, nefesine tavafım ben
uzaktayken sorun yok da, göz gözeyken bi tuhafım ben...
çünkü safım ben. saf.

heyhat yalnızlık

yalnızlık onun saç modelini hayal etmektir hala, 6 kış sonra dahi.
Ama bu heyhat.
Kötü...
Hissettiriyor kendini insana.
Kötü hissettiriyor kendini insana.

Kadın; postişli saçlarıyla beni anlayıp ifade edemeyen; ,
ingilizce anlayıp ama konuşamayan her Türk genci gibi.
Kadın; %60'lık final gecelerinde beni gitmemeye çalıştıran teksir kağıdı kokan vücudunda.
Kendince zeki ama mağdur üniversite genci ifadesi var yüzümde şimdi.
Hoca çalışmadığımız yerden sordu ey dili Türkçe dahil her dile değen..
Neylersin!

Aslında ben istedim ki...
Ben istedim ki...
Çay...
ŞEkersiz çay...
oysa ben 3 şekerli içerdim,
3 şekerli içerdim andımı:
"tanrı şahit, bir daha bu duruma düşmem." diye.
Bizim sandım, bizim andımız sandım
oysa tek başıma okudum boyası dökülmüş okulların önünde, yağmur altında.
söylediklerini tekrar ettiğimiz 5. sınıf öğrencisinin karizmasını yakalamaz belki ama söylemekten hicap duymam:
"varlığım; senin varlığına armağan olsun." amin.

sayısal zeka

Kısaca 0 ve 1 lerden oluşan zekaymış.
Sözelcilerde a, b, c, ç .... diye gidiyo.
Bazı seksi ve zeki anglo saksonlarda w q falan da varmış diyolar.

Çoğu sınavda cebiri fulle yakın yapmış olsam da babama göre bende yok bu zekadan.
Çünkü ben eşit ağırlık çıkışlıyım. 2 üniversite bitirdim, yüksek lisans yaptım.
Ama yetmedi, babam alışverişi hep abime yaptırıyo hala. Ticari bir iş veya bir hesap işi olunca
hemen abime danışıyo. Bozulmuyo değilim. Sanki biz toplama çıkarma bilmiyoruz veya sanki abim
türev integral hesaplıyo alışverişte, fatura yatırırken.
Geçen yeğenin bi limit sorusunu çözdüm, babam "aferin lan, iyi ezberlemişsin" dedi.
Doğru biz limit nedir bilemeyiz.
Bana limit ne desen mesela: "Limit x, sıfırdan sonsuza giderken aniden duraksadı, gittiği hakikaten sonsuzluk muydu?" derim.
7'nin karesini sor mesela: "7'nin karesi ve oğulları, yani karesioğulları çorum'u da topraklarına katarak iç anadolu'da egemen oldular" derim.

Yıllarca babam beni fatura yatırmaya göndersin diye bekledim. Olmadı...

din aforizmaları

devletlerin kamburu, milletlerin afyondur.
kasıt, temel girdilerin (kutsal kitap v. s) bıraktığı boşluğun içtihatla, ruhani ve afaki yorumla doldurulmasıdır.

-devletler, direk dinler hukuku ile yönetilse dahi dinin yönetim üzerindeki etkisi dolaylıdır. yani din yönetime görüldüğü şekliyle etki etmez ki sebebi yönetim hiyerarşisinde en yüksek kademede devlet çıkarının olmasıdır. mesela fatih'in şeyh-ül islamdan birader-ül vacib-ül el katl (kaynak: el organ-ül boşaltım) yani kardeş katlini vacip kılan fetvayı alması dinle badaştırılamaz. dinin yönetim üzerinde tek etkisi yöneticilerin o dinin yarattığı ahlaki-soyal ve kültürel alandan fırlamasıdır. fatih devlet bekasını sağlamak için şart olan şeyi yamış, ve bunu meşrulaştırmak için devletin din kurumunun rızasını almıştır. yani dinin etkisi bireyler üzerindedir ve birey lider olunca kendisini tanrı olarak görür.

-herneyse, bu dini aforizmaların en zararlıları islamiyette. şöyle bi bak everestten.1.5 milyar müslüman... 200 senedir sömürülen 1.5 milyar müslüman. 4'de bir nüfus teşkil etmesine rağmen dünya ortak mirasının (teknolojik-kültürel-bilimsel-edebi) %10'unu bile oluşturamamış dinin biat edicileri. tam 1.5 milyar müslüman. 1.5 milyar kara-kuru adam. Yani biz. Ben, sen, o..

Müslümanların aforizmaları ve izole edilmiş tabuları diğer dinlere nazaran daha etkilidir. çünkü metafizik temellidir. çin ve hindistan'da boşluk doldurucu din temelli söylemler var ama islamiyetteki tahribi yapmamıştır. niye; islamiyet boşluk doldurucuları doğa felsefesi yaparken, diğerleri insan felsefesi yapmıştır.

Bir kaç örnek:

1)-hayırlısı buymuş, hayırlısı böyleymiş tesellisi: tanrı size hep hayırları mı vaadetti? sizi hayırlarla ihya edeceğim mi dedi? bu kabullenme dürtüsü müslümanların tepki reaksiyonunu kırdı. insan çamurun içinde oluşunu kabullendi, direnmedi, savaşmadı. niye? hayırlısı buymuş ya, ondan...

2)-sır kapısı akımı-hızır, salih atraksiyonu: iyilik yap iyilik gör- kötülük yap belanı gör akımı da diyebiliriz. ben 5 milyon veriyorum ya dilenciye, tanrı bana 10 milyon gönderecek. bu bana kötülük yaptı, allah'ından bulacak. olmuyor arkadaş olmuyor. o 5 milyonu tanrı sana 10 milyon göndersin diye verirsen olmuyor. konsept bu değil arkadaş. zalimin zulmüne allah'ından bulsun diyerek direnmiyorsun ama bulmuyor. allah günah işleyeni, zulmedeni özel süpersonik uzay gemisine almıyor, öyle bir şey de vaadetmedi. her sokak arasında volta atıp kötü hali düzelten, büyük kargaşayı önleyen bir hızır yok. gücünün bittiği anda elinden tutacak bir salih yok. varsa da allah'ın salihi değil o. hüseyin amcanın oğlu salih. (tam şu an 1 paket sigara bırakıp kapıyı çalıp kaçmazsa bu inancım ölene kadar da sürecek) Adam öldürmeye giden mahmut'un arabasını bozan bir hızır yok. olsaydı abd'nin atom bombası taşıyan uçaklarının ateşleme tuşunu bozardı. milyon insan öldü. niye? hayırlısı buymuş... bu durum yanlışa direnişi kırıyor, ahlak normlarının temeline bile çıkarcılığı yerleştiriyor.

3)-çetrefilleştirilen kader inanışı ve teslimiyet: yazılan-çizilen olur. amenna. oluyor da.
sen elinden geleni yap gerisine karışma... e ben elimden gelenin de iyisini yapsam, sonuç değişecek mi? veya herşey yazılmış çizilmişse benim rolüm ne? tamam bu hususu anlatıp detaylandırıyorsun da işin ilmini öğrenen adam bile durup düşünüyor 2 saat. sen 1.5 milyar insanın nasıl bunu tamamıyla idrakını bekliyorsun. niye her olaydan sonra "kader kardeşim neylersin" tesellisi veriyorsun? insanın doğadaki silikliğini yüzüne yüzüne vurup sindiriyorsun onu. özgüvenini alıyorsun elinden ve şuursuz bir teslimiyete itiyorsun.

4)-Biz bu beyinle bunu idrak edemeyiz yaftası: biz bu beyinle hiç birşey idrak edemeyiz ya neyse. tanrı benim beynimin idrak edemeyeceği şeye körü körüne bağlanmamı nasıl bekler, niye bekler? bu da insanın sorgulamavasfını kırıyor, çalı dibine gömüyor insan beynini.

Daha çok var ama bitiriyorum, kapı çaldı. Salih değildir inşallah, 2 saate yazdım bu yazıyı. Emek var çöpe atamam.

hayat

Sevişen saniyelerden başka bir şey değildir;
her biri bir öncekinin üzerine binmiş...
farklı coğrafyada cana gelen aynı insanların manifestosudur;
Amerika' da for whom the bell tolls'dur, Hemingway'dir,
Burda Ezanlar bizim için okunuyor sevgilim; Oğuz Yılmaz yani.
Kelebeğin milyonlarca yıl süren kan davasıdır,
O anki kasırga örneğin, tüm duygularını sağa sola uçuşturan;
Belki sevdiğini serinletmek için kanat çırpan kelebektir.

barış

bir savaşla gelip(silahlı-psikolojik-bürokratik) bir savaşla bozulacak olan içinden küfretme sanatıdır.

müdavim

çocukken müdür muavininin kısaltılması sandığım kelime. ben ilkokuldayken, babam okulun müdür yardımcısından nefret eder ve gıyabında porno müdavimi diye hitap ederdi.

baba deri ceketi

sosyal devlet politikasının en büyük eserlerinden biridir, bilen bilir.
Ne spordur, ne klasik.
Gemlik'tir mesela; tepeyi aşınca denizi gördüğüne değil, gece vakti o güzel manzaranın sana 2 beden büyük; o pis denizin 2 beden küçük olmasına şaşırırsın.
Boldur aslında ceket ama sıkar kol bileklerini ve karnını.
Sanırım tok hissettirsin diye.
Malum işçi ceketidir bu,
Sosyal devlet diyince Türkiye'de anlaşılan.
Yaşı yeten bilir, büyük beden alıp hatayla, Sümerbank'a değişmeye götürdüğümüz ceketler hani.
Her kış dağıtılan, Dsi'de, köy hizmetlerinde, Şeker Fabrikalarında...

Hakiki baba olmadan almaya tenezzül etmeyin o ceketi.
15 çocuğun dahi olsa oturmaz üzerine,
o şeker fabrikasının kazan dairesinin dumanlarının eseri hışırtılı sesleri yaratamaz hiçbir filtreli sigara çünkü.

Bi hata ettim.
Gördüm Kığılı'da almaya yeltendim.
Büyük adam oldum çünkü baba.
baba büyük adam oldum.
en zor işleri bana yaptırıyorlar.
girip çıktığım yerlerin kaydını tutuyorlar.
her sözümü dinliyorlar baba telefonda sana söylediklerimi bile
kravat taktırıyorlar, boğazımı sıkıyorlar.
saçlarıma kızıyorlar, oyumu soruyorlar.

oruç tutuyorlar baba;
hani biz de tutardık ya ekstradan
ramazan olmasa da,
o gün vermeyince rızkı yaradan.

seni bilmiyorlar,
önüme yığdığın kitapları bilmiyorlar baba,
hani oku, peşinden gideceğin adamı bul dediklerin.
adamını bul dediklerin.
kitapları sevmiyorlar ama; basılmadan topluyorlar.
adamını bulmuş diyorlar bana baba bak ne güzel,
adamını bulmuş da atanmış buraya.

anlat baba.
yada dur, dur fabrikanın kışın verdiği montla
eskimiş deri ceketinle dur
hepimize sarıl karşılarında
ama konuşma baba.
konuşunca kızıyorlar.

en çok hiçbir şey yapmayınca seviyorlar baba
hiçbir işe karışmayınca.
susunca beni bile övüyorlar.
ağlama baba sus sen de
ve karanlıkta ağlayanı kimse görmez deme
görmüşler baba izlemişler hep.
geçmişimi raporlamışlar baba
ceketinin altında beni yağmurdan sakladığın günü bile yazmışlar.
ağladığıma gülüyorlar baba.
susunca övüyorlar ama.
hayatımı dökmüşler kağıtlara;
seni bile görüyorlar baba.
seni bile.

baba çok büyük adam oldum.
büyük adam oldum baba.
senin bir elin kadar anca.

peaceful coexsistance

Barış içinde bir arada yaşayabilme sanatı. Soğuk savaş sürecinde Kapitalist-Sosyalist kutuplar arasındaki ilişkilerin savaş yaratmadan barışçıl yollarla çözülebileceğini belirten, SScB doktrini falan filan. Sanırım bunun gibi bişi, annem öyle diyo.
Annem öyle diyo ama sorarım ona;
Peki soğuk savaş? Savaşın soğuğu olur mu?
Senin anlayacağın dilde;
Hiçbir ilde
Soğuk yanar mı anneler?
Soğuk aşk olur mu anne?
Gülmek ayıp mı anne Berlin duvarınının tepesinde sigara tüttürürken iki farklı ayağı iki farklı kutbun coğrafyasına salıverip?
Lain bebekler! 21. yy'da kadın göğsünden beslenilir mi? Milupa aptamil'le kandırabilir miyim onları anne?
Ya da yıksam şu duvarı tanrı yaparlar mı beni?
Bilemedim.. Sen de bilme anne.

kafiye

Kafiye şairin kravatıdır. Çok sıkarsa memur, Çok salarsa serseri olur. (bkz: müstakbel vecizeler)