bugün

işsizliği azaltma (işsiz sayısını az gösterme) çalışmalarının ilk ayağı üniversite sayısını arttırmaktır. Malum bu olay sonucunda açılan üniversitelerde (apartmandan bozma fakülteler) eğitim ne yazık ki en alt seviyededir. Ders verecek hoca sıkıntısından dolayı öğrencilere seçmeli ders olarak pek seçenek koyulmaz fakat MÜHENDiSLiK FAKÜLTESiNDE DE BU DERS OKUTULMAZ! *
Ulan adam çalışmış çabalamış iyi bir bölüm kazanmış sen kim oluyorsun da bu adama*, senin ahlakın zayıf al sana zorunlu değer, ahlak, islam eğitimi dersi diyebilirsin! Adam güç elektroniğine mi, elektromanyetik dalgalara mı, sinyaller ve sistemlere mi... çalışsın senin bu saçma sapan dersine mi?

Bir de dersi veren insanlıktan nasibini almamış kişi vizede öğrenciye 30 vermişse zavallı öğrenci finalde en az 80 alarak dersi geçebilecektir.

Bu memlekette her gelen eğitim sistemi yanlış düzeltmek lazım diye diye sistemin içine s*çtı. Neyse sakinim.
son yıllarda milli eğitim bakanlığı tarafından üzerinde önemle durulan bir eğitim türü.

genel geçer değerlerimizin öğrencilere kavratılması adına son derece önem arz etmektedir.saygı,sevgi,adalet,dürüstlük, yardımlaşma ve bunu gibi değerlerin topluma kazandırılması gerekmektedir.

avrupada değerler eğitimine ayrılan zaman çok yüksektir. neden bizim ülkemizde az olsun. onlardan çok daha fazla değerimiz ve bu değelerin yansıması varken.
anaokulundaki, herşeyden habersiz küçük çocukların, bebeklerin beynini yıkama eğitimi. devletin, milli eğitimin ne haddine benim çocuğumun hangi dine inanacağı ya da eğitimini alacağı!

bu altta görünenler değerler eğitimi ile alakası yoktur!
https://pbs.twimg.com/media/B6ItLuRCIAA8lpp.jpg
Beyin yıkama aygıtı, zorbalık çakma ey kurban olayım!
Değerler eğitimi, esasında bir rehberlik sürecidir. Bu süreçte, bireye doğru olanı söylemek yeterli değildir. Doğru olanın, eğitimciler tarafından gösterilmesi yani temsil edilmesi gerekir. Doğru olanın vücut bulmuş halini gören birey, bu şekilde istenen değeri daha sağlıklı bir şekilde kazanacaktır. Bu gerçekten hareketle, denilebilir ki değerler eğitimi, insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü geçmişten bugüne yetişkinler, yeni nesillere hep rehberlik yapmış ve onların yetiştirilmesi sürecinde, inandıkları değerlerin aktarımına dikkat etmiştir. Dolayısıyla, değerler eğitimi, çok eskiden beri verilmektedir. Ancak, resmi bir şekilde verilmeyen, daha çok ailelerin, akrabaların, öğretmenlerin bazen bilinçli bazen de bilinçsizce bir şekilde verdikleri bu eğitim, özellikle geçtiğimiz yüzyılla beraber Batı dünyasında sistematik bir şekilde ve devlet eli ile verilmeye başlanmıştır.

Materyalizmin etkileri ile beraber terk edilen başta aile müessesi olmak üzere pek çok değer, Batılılar tarafından yeniden keşfedilmiş ve kaybettikleri değerleri yeniden kazanabilmek adına değerler eğitimine önem vermeye başlanmıştır. Bu şekilde değerler eğitimi literatüre girmiş ve özellikle eğitimin ilk kademelerinde uygulamaya konmuştur.

Değerler eğitimi, kaybedilen değerlerin yeniden kazanımı adına olduğu kadar, küreselleşmenin ortaya çıkardığı yeni durumlara (özellikle etnik ve dinsel çeşitliliğin fazla olduğu ülkelerde) uyum sağlayabilme adına da uygulanmaktadır.

Birleşmiş Milletler, 1995 yılında Yaşayan Değerler Eğitimi (Living Values Education) Programı adı ile bir proje başlatmıştır. UNESCO tarafından da desteklenen bu proje ile birlikte, tüm dünyada değerler eğitimine verilen önem artmış ve her ülke, evrensel değerleri de dikkate alarak kendi toplumsal değerlerine uygun programları geliştirerek, eğitimin farklı kademelerinde uygulamaya başlamıştır.

Ülkemizde de son 10 yıldır MEB tarafından bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaların daha çok söyleme yönelik olduğunu, uygulamaya dönük olmadığını belirtmek gerekir. Bu da doğal olarak verilen değerler eğitiminin istenilen etkiyi sağlayamamasına neden oluyor. Buna bağlı olarak da çevremizde hoşgörüsüz, bilinçsiz, anlayışsız, empati yoksunu dahası ahlaki erozyona uğramış nesillerin türemesine neden oluyor.

Belli bir plan ve program çerçevesinde verilecek değerler eğitimi, yeni nesillere belli bir bilinç kazandıracak ve günümüzde her toplumsal olaydan sonra yaşadığımız duygusal ve fikirsel ayrılıkları en aza indirecektir.
içselleştirilmeyen her şey kuru lafta kalıyor.aileden okula çocuklara bunu benimsetmek lazım.
allah korusun,

çocuk islamı kendi değil de ailesinin benimsediği mezheple öğrenirse bu dogmadır. allah diyor oku, sen dinletiyorsun.
hayat bilgisi ve sosyal bilgiler dersi bünyesinde kazandırılan içinde doğruluk,dürüstlük,sevgi,saygı,yardimseverlik,sağlıkli hayat,güvenli hayat,iletişim ve ki bence en önemlisi hayir diyebilmek gibi değerlere sahip eğitimdir.özellikle bu zamanda çocuklara hayır diyebilmeyi öğretmen gerekiyor.
her kazanım sonunda ilişkili değerleri öğretmen hissettirmek zorundadır.
ayrıca yeni müfredatta sınıfta değerler köşesi olmak zorundadır.
Ahlak bilgisi diye bir ders var zaten. Bana saçma geldi. Angarya derslerden biri anlaşılan.
görsel
ilkokula başlayana kadar bir çocuğun arkadaşlık ilişkileri, toplum düzeni, etik ve ahlaki değerler, adab-ı muaşeret gibi konularda eğitilebileceği çok önemli bir uygulamadır. keşke gereği gibi yapılabilse. örnek için:

(bkz: https://twitter.com/i/status/1669071145608388613)