bugün

inanç ve acılar arasında derin bir sorgulamaya iten harika film. sorgulamak acı getirir ve sorgulamadan asla tam olarak inanan olamazsınız.
meryem ana'yı gören sirk adamı ve şövalyemiz buna en önemli iki örnektir.

ayrıca cehaletin inançla birleştiğinde neler olduğunu ve yine cehaletin inançla birleştiğinde ne acılar kabul edilebileceğini gösteren filmdir.
bulup izlenmesi gereken efsane. ağzım açık kaldıydı ya la.
rahatsız olunması için kırılması icap eden mühürdür; bergman'ın bu filmi kişisel kıyametimizin yaşanmasını vaat eder. Ve o sarsıcı söz;

"Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşısında yaşayamaz."
günah çıkarma sahnesinden.

--spoiler--
+Olabildiğince açık konuşmak istiyorum ama kalbim boş. Bu boşluk yüzüme tutulan bir ayna gibi. Kendimi görüyorum. içim korku ve tiksintiyle doluyor.
+ insanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. Şimdi bir hayaletler dünyasındayım. Rüyalarımda ve hayallerimde tutsak kaldım.

-Yine de ölmek istemiyorsun.

+Hayır istiyorum.

-Neyi bekliyorsun?

+Bilgi istiyorum.

-Garanti istiyorsun.

+Neyse ne.
+insanın duyularıyla Tanrı'yı kavrayabilmesi o kadar imkansız mı? O neden yarım vaatlerin ve görülmeyen mucizelerin ardına saklansın ki? Kendimize inancımız yoksa başkasına nasıl inanç duyabiliriz? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? Ya inanmayan, inanamayanlar? içimdeki Tanrı'yı neden öldüremiyorum? O'nu kalbimden atmak istememe rağmen... Neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? Neden her şeye rağmen bu gerçeklikten kurtulamıyorum?
+Dinliyor musunuz?

-Dinliyorum.
+Ben bilgi istiyorum! inanç ya da varsayım değil, bilgi. Tanrı'nın kendini göstermesini, benimle konuşmasını istiyorum. Ama o suskun. Karanlıkta Ona sesleniyorum. Ama sanki hiç kimse yok. Belki de kimse yoktur.
+O halde yaşam korkunç bir şey. Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşısında yaşayamaz. Çoğu insan ne ölüm'ü ne de yaşamın hiçliğini düşünür. Ama bir gün hayatın son anlarında karanlıkla yüzleşmeleri gerekecek. O gün... o gün korkumuzdan bir imge yaratır ve sonra o imgeye Tanrı adını veririz.

--spoiler--
Felsefik film izlemek isteyenlerin ilk izlemesi gereken filmlerden biri.
Her bir karesi ile zihnimde yer etmiş filmlerden biri. Ürpertici, rahatsız edici ama ortaya koymaya çalıştığı zihinsel ve varoluşsal kaygılar ile her çağda varlığını sürdürebilecek incelikte.

"+Bunları neden çiziyorsun?
-insanlara ölümü hatırlatmak için.
+Bu onları mutlu edecek bir şey değil ki.
-Neden sürekli mutlu olsunlar ki? Onları arada sırada korkutmak da akıllıca olabilir.
+O zaman resimlerine bakmazlar.
-Evet, bakarlar. Bir kurukafa çıplak bir kadından daha ilginçtir.
+Eğer onları korkutursan… -O zaman düşünürler…
+Ya sonra?..
-Sonra daha da korkarlar. "

"Olabildiğince açık konuşmak istiyorum ama kalbim boş. bu boşluk yüzüme tutulan bir ayna gibi, kendimi görüyorum. içim korku ve tiksintiyle doluyor. insanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. şimdi bir hayaletler dünyasındayım. rüyalarım ve hayallerimde tutsak kaldım."
" Aşk soğuk algınlığı gibi bir salgındır. Mükemmel olmayan bu dünya da en az mükemmel olan şey aşktır. Aşk mükemmellikten uzak en mükemmel uzaklıktadır. "
"Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşında yaşamayaz. "

görsel
tam anlamıyla bir diyalog filmidir. bu yönüyle bir sinema eserinden daha çok bir edebiyat eseri hazzı yaşatır
Araştırırken hakkında yazılmış türkçe makalesine rastladığım film.

https://dergipark.org.tr/...b/josc/issue/19015/200735
1957 isveç yapımı bir ingmar bergman şaheseri. Hikaye vebanın ortalığı silip süpürdüğü orta çağ bağlamında ele alınıyor. başkahramanımız tanrı ve varoluş hakkında cevapsız soruları olan kendi hayatının sonu ve vebanın büyük yıkımıyla karşı karşıya gelmiş bir şövalye(Antonius Block).

Haçlı seferlerinden sonra yaveriyle(Jöns) eve doğru yolculuk yaptığı sırada karşısına ölüm meleği çıkar fakat o, canını bağışlaması için bir teklifte bulunur ve bir şekilde ölüm’e meydan okuyarak kaderini engellemeye çalışır. Velhasıl film boyunca başkahramanımız ölümle satranç oynar.

görsel
bergman’ın manevi arayışı, yaptığı birçok filmin merkezinde yer alır biliyorsunuz. Bu filmi de tanrı’nın neden dünyada yokmuş gibi göründüğünü(sessiz kalan tanrı) tekrar tekrar sorguladığı bir dönemde ortaya çıkar.

--spoiler--
Tanrı neden saklanır? Kendimize inanmadığımız zaman inananlara nasıl inanacağız? inanmak isteyip de inanamayan bizlere ne olacak? Ya inanmayan ve inanamayanlara ne olacak? Neden içimdeki Tanrı’yı öldüremiyorum? Neden acı verici, aşağılayıcı bir şekilde yaşamaya devam ediyor? Onu kalbimden çıkarmak istiyorum, ama O, kurtulamadığım alaycı bir gerçek olmaya devam ediyor.
--spoiler--

görsel
(bkz: the seventh seal)
(bkz: yedinci mühür)
şu an tam 65 yıllık bir filmdir.