bugün

det sjunde inseglet

günah çıkarma sahnesinden.

--spoiler--
+Olabildiğince açık konuşmak istiyorum ama kalbim boş. Bu boşluk yüzüme tutulan bir ayna gibi. Kendimi görüyorum. içim korku ve tiksintiyle doluyor.
+ insanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. Şimdi bir hayaletler dünyasındayım. Rüyalarımda ve hayallerimde tutsak kaldım.

-Yine de ölmek istemiyorsun.

+Hayır istiyorum.

-Neyi bekliyorsun?

+Bilgi istiyorum.

-Garanti istiyorsun.

+Neyse ne.
+insanın duyularıyla Tanrı'yı kavrayabilmesi o kadar imkansız mı? O neden yarım vaatlerin ve görülmeyen mucizelerin ardına saklansın ki? Kendimize inancımız yoksa başkasına nasıl inanç duyabiliriz? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? Ya inanmayan, inanamayanlar? içimdeki Tanrı'yı neden öldüremiyorum? O'nu kalbimden atmak istememe rağmen... Neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? Neden her şeye rağmen bu gerçeklikten kurtulamıyorum?
+Dinliyor musunuz?

-Dinliyorum.
+Ben bilgi istiyorum! inanç ya da varsayım değil, bilgi. Tanrı'nın kendini göstermesini, benimle konuşmasını istiyorum. Ama o suskun. Karanlıkta Ona sesleniyorum. Ama sanki hiç kimse yok. Belki de kimse yoktur.
+O halde yaşam korkunç bir şey. Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşısında yaşayamaz. Çoğu insan ne ölüm'ü ne de yaşamın hiçliğini düşünür. Ama bir gün hayatın son anlarında karanlıkla yüzleşmeleri gerekecek. O gün... o gün korkumuzdan bir imge yaratır ve sonra o imgeye Tanrı adını veririz.

--spoiler--